Suriye savası başladığında Gaziantep’e ilk gelen uluslararası STK’lar oldu.
Normal yollar ile bölgemizde faaliyet gösteremeyen uluslararası güçler STK adıyla beraber çok yüksek mali ve teknik kapasite ile bölgemize geldi. Üstelik projelerinde paydaş olarak kamu kurumlarını da yanlarına alarak her tür enformasyona da sahip olabildiler. Bu kuruluşlar, Esad rejiminde STK nedir bilmeyen Suriyelilere dernekler (260) kurdurarak onları ayrıca eğitti. Yereldeki STK’lar Suriyelilere nasıl insani yardım ulaştırabiliriz derdine düşmüşken, uluslararası STK’lar Suriye’nin savaş ve sonrası yapılandırma faaliyetlerine başlamıştı bile.
Nisan 2011 acık kapı politikası ile Gaziantep’e gelmeye başlayan Suriyeliler için 2016 da AFAD başkanlığında Kamu-STK diyalog ortamı oluşturulmuş, toplantılar düzenlenmişti. Bu toplantılarda Suriyeliler için çalışan yerelde ki STK sayısı bir elin parmaklarını geçmezken uluslararası güçlerin STK sayısı 70 i buluyordu.
Bu toplantılar nedenini bilmediğimiz sebepten dolaylı da bir süre sonra kesilmesine rağmen, yine de varlığını korumakta olan diyalog mekanizmaları işletilmektedir. Sivil toplum aktörlerini bünyesine dâhil eden yeni girişimler bulunmaktadır.
8. yılı tamamlanmakta olan Suriye savaşında bölgemizde faaliyet gösteren uluslararası bir takım STK’ların faaliyetlerinin durdurulması, uluslararası sivil toplum kuruluşlarına olan güveni son derece azalmıştır.
Bu süreçte Türkiye kendi ulusal güvenliğini tehlikeye atan tehditlere ve dost, kardeş bölge halkını PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristlerden etkisiz hale getirerek bölgeyi temizledi.
Bu son durumdan sonra temizlenen bölgedeki sivil toplumun rolünün daha yakından incelenmesi gerekmektedir.
Uluslararası STK’ların yönetiminde bölgemizde izlenen yanlış politikalara tekrar düşülmemesi gerekir.
Uluslararası güçlerin baskıları sonucu yabancı STK’lar temizlenen bölgelerde at koştururken, bölge için çalışmak isteyen yerel STK’lar ise çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalması bunun göstergesidir.
Milli ve yerli sivil toplum aktörlerini bünyesine dâhil eden yeni girişimler de bulunmalıdır. Memur maaşlı olan değil gönlünü, yüreğini koyan, çözüme odaklı gerçek gönüllü olan kuruluşlar yer almalıdır. O zaman gerçek Suriye halkı geleceği için bir umuttan söz edilebilir.
Suriye sorununda sivil toplumun rolü daha fazla önem kazanmaktadır. Gerek devlet gerek sivil toplum aktörleri özellikle gençlere ve çocuklara odaklanmalıdır. Sadece güvenlik politikaları yeterli olmuyor. Sivil toplum inisiyatiflerini de uygulamak gerekir.
Güven oluşturucu tedbirler, toplumlarda anlık değil giderek artan bir değişime yönelik olmadır. Mutlaka sivil toplumu geliştirme ihtiyacı duyulmalıdır.
Güvenliği sağlamadaki askeri başarı sivil toplum çabaları ile taçlandırılmasa, sorunların devamı yalnız sürmekle kalmayıp, artış eğilimi göstermesiyle beraber daha da zor bir hal alabilir.