Bu yazıyı ilk defa 4 Ekim 2016 günü yayınlamışım. Bir yazarın, döne döne aynı şeyi tekrarlaması aslında hiç de sevimli bir durum değildir. Ne var ki bu memlekette insanlar döne döne aynı yalanı söyleyince, döne döne aynı cevabı vermekten başka çare de yok!
Yazı şöyleydi:
Çok moda kahve lâflarımızdan biri de “dünyada böyle bir şey yok” demektir! Var mıdır? Yok mudur? Aramaya gerek yok! O anki “tartışmada” haklı çıkmamıza yetecekse, salla gitsin. Nasılsa karşımızdaki de bilmez, susar…
Son günlerde çok moda bir tartışma olan, Garantörlüğe lâfı getireceğimi anladınız.
“ Bu çağda, dünyada garantörlük olur mu? Var mıdır başka bir örnek?”
Vardır… Oluyor! Ve hatta bol bile geliyor… Avrupa’dan başlayalım:
Andora’nın garantörleri, Fransa ve İspanya’dır… Monako’nun Fransa… Lihtenştayn’ın İsviçre… 1868’den beri…
NATO üyesi İzlanda’nın da Britanya! Hem de 1869’dan beri… Efendim? Vatikan’ı da İsviçre koruyor, İtalya değil…
Dünya’nın her tarafında garantörü olan devletler var!
Hani balayına gitmek moda oldu? Dostum Tuncay Sadıkoğlu orada yaşıyor… Mauritius’un garantörü var: Hindistan… Samoa’nın Yeni Zelanda…
Solomon Adaları’nın ve Nauru’nun garantörü de Avustralya…
ABD’nin de garantörü olduğu bir dizi ada devleti var: Porto Riko, Marshall Adaları, Mikronezya v.s. Ama Panama gibi bir devletin de garantörü ABD! Granada’nın da… Listeyi uzatabilirim ama mesele prensibi aktarmak… Onun için size bir link verip, kısa keseyim… https://tr.wikipedia.org/wiki/Silahl%C4%B1_kuvvetleri_olmayan_%C3%BClkeler_listesi
Türkiye sadece Kıbrıs’ın garantörü değil! 1921 Moskova ve Kars Anlaşmalarına göre, Nahcivan’ın statüsünü de garanti ediyor! Bütün Sovyeler Birliği boyunca da etti… Rusya ile birlikte…
Fakat bu Garantörlük bahsinde en çarpıcı örnek, Japonya’dır! ABD, Japonya’nın garantörüdür. Bkz. Japonya ABD Güvenlik (Garantörlük) Anlaşması! http://ozetler.xyz/index.php?newsid=159743 Biraz ayıp da kaçacak ama aynı ABD, bildiğiniz anlı şanlı Almanya’yı da Rusya’ya karşı garanti etmektedir. Çünkü 2. Dünya Savaşı sonunda, büyük bir ordu beslemesini, yasakladı… Ülkesi dışındaki en büyük askeri güç ve tesislerin Almanya’da olması, bundan dolayıdır…
Sadede gelelim: Var mı? Var… Avrupa dahil, dünyanın her tarafında… NATO içinde, AB içinde… Dışında… Kapitalist sisteme dahil Türkiye ile sosyalist Rusya arasında… Küçük ada devletleri ile büyük devletler arasında da var, koskoca ülkeler arasında da… Yaşanan tarih ve o devleti kuran halkların gücü ve ihtiyaçları belirliyor bunu… Bir taraftan merkez bankanızın yetkilerini, başka bir ülkenin başkentine havale edip; öte yandan kendi toprağınızdaki yerli bir halkın güvenlik kaygılarını karşılamak girişimine, “psofdo” derseniz, asıl “yalancı” siz olursunuz.
Japonya egemen değil mi? Durduğu yerde gidip Pearl Harbour’u bombalayıp üç bin Amerikalı öldürmeseydi, belki de başına bunlar gelmezdi… Siyasette her “balligari”liğin bir de sonucu var…
Mesele, burada ortak bir devlet kuracak olan iki halktan birinin, böyle bir ihtiyacı var mıdır? Yok mudur? Tartışılması gereken bu… Tartışılsın ama yanlış bilgiyle değil… İnsanları yanıltarak hiç değil…
Kimse, “yoktur dünyada böyle bir şey” deyip, bu kadar önemli bir konuyu, geçiştirmeye kalkışmamalıdır. Dünyada, vardır… Bizde de ihtiyaç devam mı ediyor? Yoksa iki halkın birbirine güveni ve iş birliği son kerteye ulaştı, artık ihtiyaç kalmadı mı?
Cevabı verilmesi gereken ilk soru, budur…
… BM Güvenlik Konseyi ve Hollanda askerlerinin Serebrenica’da neye yol açtıklarını, unutmayalım…
Ha! Rum dostlarımız karşı, şartlar da değişti! O eski şartlarda karşı değil miydiler? Benim bildiğim bu lâfın ilk ortaya çıktığı 1959 Şubat Londra konferansından beri, şartlar eski de olsa yeni de zaten karşılar…
Şu ünlü Akritas Planı’nın ikinci maddesi de “Türkiye’nin garantörlüğünü ortadan kaldırmak” idi… Dördüncü madde de Yunanistan’a katılmak… Yıl, 1962… Şartlar değişti de kafalar da değişti mi? Bence bunu tartışalım…
Çünkü mister Anastasiadis doğru söylemiyor! “Karşı tarafın güvenlik ihtiyacı, bizim güvenlik ihtiyacımızı rahatsız ediyor” değil mesele… Çok daha derindedir…