DOĞU TÜRKİSTANLI STK’LAR
Çin Halk Cumhuriyeti nin 1950 den beri Müslüman Türk halkı üzerindeki baskı ve zulmü 2015 yılından itibaren yoğunlaşarak, Çinlilere göre Sincan bize göre Doğu Türkistan bölgesinde sistematik bir şekilde devam ediyor. Kurulan toplama kamplarında yeniden eğitim adı altında Türkistanlı insanlar, gençler, kadın erkek ayrımı gözetmeksizin götürülüyor. Kamplarda sadece beyin yıkama değil, sadece psikolojik değil, aynı zamanda fiziki işkencelere de maruz kalıyorlar.
Eskiden Çin in doğum kontrol uygulamadığı Doğu Türkistan’da hem nüfusu azaltmak, hem de siyasi fiziki bir ortam hazırlamak üzere, Doğu Türkistanlı kızlar sözde modernleştirilmek, sözde topluma entegre edilmek altında Çinlilerle evlenmek zorunda bırakılıyorlar.
2017 de Türkiye Cumhuriyeti Devleti Çin de suçluların iadesi anlaşması imzaladı. Bu anlaşmanın onaylanması için her iki ülkenin parlamentosundan geçmesi gerekiyor. Çin parlamentosu bunu onaylayarak kendi açısından yürürlüğe soktu.
Şimdi beklenti Türkiye’nin bunu onaylaması.
Eğer Türkiye bunu yaparsa Türk parlamentosundan geçirirse, Çin Türkiye’de yaşayan Uygur diaspora temsilcilerin tutuklanma ve iadesini isteyecektir.
Tabi ki şunu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Suriye içerisine Orta Asya Cumhuriyetinden Doğu Türkistan İslam Hareketi adı altında gelen ve terör örgütlerine katılanlar teröristlerdir. Bunların yakalanması, Türkiye’ye getirilmesine de kimsenin sesi çıkmaz. Bahse konu olanlar bunlar değil.
12 Eylül saldırıları olduğunda ABD teröre karşı küresel savaş konsepti meydana getirdi. Ülkelerinde buna katılmasını istedi. Çin o zaman “ evet ben teröre karşı küresel savaşa katılırım ama Uygur hareketinin teröristler listesine alınmasını istiyorum. Eğer bunu yaparsanız teröre karşı küresel savaşta beraberim ”dedi. Aradan 1 yıl geçtikten sonra Çin 8 kuruluş yayınladı. Yapılan uluslararası terörist listesine alındı. Uluslararası teşkilata bu kadar ustaca manipülasyon yapan Çin, sözde Uygur İslami hareketini bir şemsiye organizasyon olarak lanse etti. Diğerlerini de altındaki alt teşkilat grupları. Bu alt teşkilatların içerisinde Doğu Türkistanlı STK vakıf, dernekler vs. var. Bu 8 tane ilan ettiği listedeki 3 tanesi Türkiye’deki dernek ve vakıflar 1950 den beri faaliyet gösteren Türk kanunlarına göre çalışan denetlenen derneklerdir. Bunun gibi Türkiye’de bir sürü Dış Türk dernekleri var. Bu derneklerin üyeleri yöneticileri terörist şemsiye altındaki organizasyon diye tanımlanabilir mi? Burada anlatmaya çalıştığım Uygur diasporasının Türkiye de yaşayan masum liderleridir.
“Terörle mücadele bahanesiyle masum insanlara zulmetmeyi biz kabul etmeyiz” diyen Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun insan hakları ve Uygur meselesine sahip çıkan bakış acısı ile çözüme kavuşturulasını ümit ederken, Çin de toplama kamplarında, hapishanelerde 1 milyonu aşan Uygur Türklerinin alıkonulmasına da seyirci kalınmamasını bekliyoruz.
Balia Baykal
OSPAM Gnl. Bşk
Çin Halk Cumhuriyeti nin 1950 den beri Müslüman Türk halkı üzerindeki baskı ve zulmü 2015 yılından itibaren yoğunlaşarak, Çinlilere göre Sincan bize göre Doğu Türkistan bölgesinde sistematik bir şekilde devam ediyor. Kurulan toplama kamplarında yeniden eğitim adı altında Türkistanlı insanlar, gençler, kadın erkek ayrımı gözetmeksizin götürülüyor. Kamplarda sadece beyin yıkama değil, sadece psikolojik değil, aynı zamanda fiziki işkencelere de maruz kalıyorlar.
Eskiden Çin in doğum kontrol uygulamadığı Doğu Türkistan’da hem nüfusu azaltmak, hem de siyasi fiziki bir ortam hazırlamak üzere, Doğu Türkistanlı kızlar sözde modernleştirilmek, sözde topluma entegre edilmek altında Çinlilerle evlenmek zorunda bırakılıyorlar.
2017 de Türkiye Cumhuriyeti Devleti Çin de suçluların iadesi anlaşması imzaladı. Bu anlaşmanın onaylanması için her iki ülkenin parlamentosundan geçmesi gerekiyor. Çin parlamentosu bunu onaylayarak kendi açısından yürürlüğe soktu.
Şimdi beklenti Türkiye’nin bunu onaylaması.
Eğer Türkiye bunu yaparsa Türk parlamentosundan geçirirse, Çin Türkiye’de yaşayan Uygur diaspora temsilcilerin tutuklanma ve iadesini isteyecektir.
Tabi ki şunu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Suriye içerisine Orta Asya Cumhuriyetinden Doğu Türkistan İslam Hareketi adı altında gelen ve terör örgütlerine katılanlar teröristlerdir. Bunların yakalanması, Türkiye’ye getirilmesine de kimsenin sesi çıkmaz. Bahse konu olanlar bunlar değil.
12 Eylül saldırıları olduğunda ABD teröre karşı küresel savaş konsepti meydana getirdi. Ülkelerinde buna katılmasını istedi. Çin o zaman “ evet ben teröre karşı küresel savaşa katılırım ama Uygur hareketinin teröristler listesine alınmasını istiyorum. Eğer bunu yaparsanız teröre karşı küresel savaşta beraberim ”dedi. Aradan 1 yıl geçtikten sonra Çin 8 kuruluş yayınladı. Yapılan uluslararası terörist listesine alındı. Uluslararası teşkilata bu kadar ustaca manipülasyon yapan Çin, sözde Uygur İslami hareketini bir şemsiye organizasyon olarak lanse etti. Diğerlerini de altındaki alt teşkilat grupları. Bu alt teşkilatların içerisinde Doğu Türkistanlı STK vakıf, dernekler vs. var. Bu 8 tane ilan ettiği listedeki 3 tanesi Türkiye’deki dernek ve vakıflar 1950 den beri faaliyet gösteren Türk kanunlarına göre çalışan denetlenen derneklerdir. Bunun gibi Türkiye’de bir sürü Dış Türk dernekleri var. Bu derneklerin üyeleri yöneticileri terörist şemsiye altındaki organizasyon diye tanımlanabilir mi? Burada anlatmaya çalıştığım Uygur diasporasının Türkiye de yaşayan masum liderleridir.
“Terörle mücadele bahanesiyle masum insanlara zulmetmeyi biz kabul etmeyiz” diyen Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun insan hakları ve Uygur meselesine sahip çıkan bakış acısı ile çözüme kavuşturulasını ümit ederken, Çin de toplama kamplarında, hapishanelerde 1 milyonu aşan Uygur Türklerinin alıkonulmasına da seyirci kalınmamasını bekliyoruz.
Balia Baykal
OSPAM Gnl. Bşk