Kendimi ömrünü tamamlamış yaşlı bir çınar ağacına benzetiyorum. İçi boşalmış ama hâlâ yeşil yaprakları var. Gövdemin toprakla buluştuğu yerde, minik filizler boy veriyor. İçime girebilirsiniz.
Çürüyen, mantarlaşmış parçalar döküldükçe daha fazla yer açılıyor. Son fırtınalara da dayandım ama, daha ne kadar sürer yıkılmam bilmiyorum.
Olsun! Artık yıkılsam da ne gam! Yeşil filizler büyüyor.
Onların gövdeleri biraz daha güçlensin, kolay koplay devrilmez. Torunum tutturmuş "Ceviz Adam" diye birşeyler söylüyor:
Ceviz adam şip şap şop
Burnu uzun lü lü lü.
Saçları rüzgâr vu vu vu.
Kaşlar keman gıy gıy gıy.
Karnı davul güm güm güm
Bize güler hah hah hah,
Ceviz adam gitti vah vah vah !
Nedir, kimdir bu ceviz adam ? Yoksa benden mi bahsediyor, bilmiyorum.
Ah keşke ben olsam. Baksanıza ceviz adam gülmüş. Hem de ‘’HAH HAH HAH !’ diye.
Ben hiç gülmedim ki. Şöyle ağız dolusu. Şöyle Ümit Hoca gibi. Gülünce ortalığı çınlatan bir kahkaham olmadı.
Ama onların olacak.
Dibimden yeşil filizler çıkıyor bak !
Olsun! Ben nostalji olarak kalayım. Anlatırlar elbette ilerde. "Burada yaşlı bir çınar vardı. Yağmur yağdığında içini açar, ıslananları saklardı.
Galiba bir kalbi de vardı.
İnsanlara üzüldüğünde, yapraklarından yaşlar dökülür,
Ağlardı…
Dibinde yatmak isteyen evsizlerin üzerine, üşümesinler diye yapraklarını döker, onları sarardı.
Galiba, zaman zaman da kalbi sızlardı çınarın. Ufak bir rüzgârla dalları sallanırdı. Nefeste alamıyordu belki. Bu inilti ondan geliyordu desem, kimse farkında değildi ki !
Artık kuşlar da konmuyor dallarına. Rüzgârın ıslığından başka ses yok. Çocuklar oyun oynuyor sadece. Kovuğunu ev yapıyorlar, önünü bahçe.
İçine üç oda bir salon sığdırıyor, dolaşıyorlar serbestçe.
BİR ZAMANLAR
Eskiden 23 Nisanları burada kutlarlardı. Burası geniş bir alandı. O zamanlar çınar da yemyeşildi. İçi çürümemişti. Çocuklar dallarına tırmanırlardı. Bir hamlede ana dallara varır, oradan aşağıya el sallarlardı. Şimdi anneler-babalar müsaade etmiyor.
"Aman çıkma yavrum.
Dallar kırılır düşersin.’’
Çevrede konuşulanlar geliyor kulağıma, içim sızlıyor. Daha önceleri, meyvesi yok diye gereksiz bulanlara, ‘’Gölgesi yeter’’ diyorlardı. Şimdi gölgem de kalmadı. ‘’Kesip atalım’’ diyorlar. Hem de yağmurda ıslanmaktan koruduğum insanlar. Yerine yeni bir ağaç dikelim. Bir kaydırak koyalım şuraya. Belki dibindeki filizler de büyür, onu aratmaz…
Küçücük bir çocuk kesiyor tartışmayı. Dibimdeki filizler hareketleniyor.
Ne olur dokunmayın. Orası bizim evimiz. Bırakın kendisi yıkılsın yıkılacaksa. Bana dedemi hatırlatıyor. Daha ne kadar yaşarki !
BUGÜN 23 NİSAN
Bugün 23 Nisan ya. Çocukluğum geldi aklıma. O büyük insan Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bayram.
Bir de peygamberimiz Hz. Muhammet’in (SAV)bir sözü: "Evlat kokusu cennet kokusudur"
Ne güzel kokuyormuş cennetin Tanrım. Şükürler olsun sana ki,
Bana sadece evlatlarımı değil, torunlarımı da taddırdın.
Bugün 23 Nisan. Çocuklarımın da, torunlarımın da kokularını çekmek istiyorum içime. Allahım sen nasip eyle !...