Bunlardan birinde “Kan alır damarım kalmadı.” söylemi yer almaktadır.
Rivayete göre; camiyi yaptıran kişinin parası kalmadığı için “Kan alır damarım kalmadı.” demiştir ve camiye bu isim konmuştur.
Rivayetin kaynağına indiğimizde ise “Kanalıcı” ailesinin fertlerinden Necati Kanalıcı’ya ulaştık. Camiye soy isimleri verilen Kanalıcı, Mega Haber’e yaptığı açıklamada caminin isimlendirilme hikâyesinin çok derin olduğunu belirtti.
Kanalıcı, caminin tarihinin eski olmasından dolayı geçmişi ile ilgili çok fazla bilgiye sahip olmadıklarını ancak ailenin 1700’lü yıllarda arşivlerde kayıtlı olduğunu söyledi. Kanalıcı, dedesi “Kanalıcı Hafız Efendi”nin ise soyun önemli zatlarından biri olduğunun altını çizerek,
şöyle devam etti:
“Kanalıcı Hafız Efendi 1948 yılında rahmetli oldu. Kanalıcı Hafız’ın o güne kadar Gaziantep’teki ünü olağanüstü bir noktada.
Şimdiye kadar onun sesini dinleyen insanlar, ‘Böyle bir ses, böyle bir mevlithan bu ülkeye şimdiye kadar gelmedi.’ derler. Derim ki: ‘Şu anda ne güzel sesler var.’ ‘Hayır oğlum, hayır. Hayatımız boyunca daha öyle bir ses duymadık. Kur’an – ı Kerim yeryüzünden kalksa, o noktasına virgülüne kadar o Kur’anı yazabilecek kadar bir dini Kur’an bilgisine sahipti.’ derler. Ve öyle mevlithanlarla bunları yarıştırmışlar ki hiçbirisi buna yetişememiş: ‘Sen Kanalıcı değil can alıcısın.’ derlermiş.
Tiril tiril kıyafetle gezermiş, bir gün üzerinde toz görmemişler. Alaüddevle Camii’nde yıllarca imamlık yapmış. Dolayısıyla dedemizin bize bıraktığı müstesna bir miras var.”
Necati Kanalıcı, Kanalıcı Camisi’nin yapılışı ile ilgili bir rivayeti de şu sözlerle aktardı:
“ Atamız cami yapılırken su getirmiş. Tabi su getirirken çok büyük masraflarla karşılaşmış. Oraya su geldikten sonra 'Kan alır damarım kalmadı.' demiş ama bu Kanalıcı Camisi’ne adını vermesini gerektirir mi; çünkü ondan önce Kanalıcı Mahallesi var. Camiyi yaptıran, dedemizin dedelerinin dedelerinin dedeleri belki olabilir.”
Rivayete göre; camiyi yaptıran kişinin parası kalmadığı için “Kan alır damarım kalmadı.” demiştir ve camiye bu isim konmuştur.
Rivayetin kaynağına indiğimizde ise “Kanalıcı” ailesinin fertlerinden Necati Kanalıcı’ya ulaştık. Camiye soy isimleri verilen Kanalıcı, Mega Haber’e yaptığı açıklamada caminin isimlendirilme hikâyesinin çok derin olduğunu belirtti.
Kanalıcı, caminin tarihinin eski olmasından dolayı geçmişi ile ilgili çok fazla bilgiye sahip olmadıklarını ancak ailenin 1700’lü yıllarda arşivlerde kayıtlı olduğunu söyledi. Kanalıcı, dedesi “Kanalıcı Hafız Efendi”nin ise soyun önemli zatlarından biri olduğunun altını çizerek,
şöyle devam etti:
“Kanalıcı Hafız Efendi 1948 yılında rahmetli oldu. Kanalıcı Hafız’ın o güne kadar Gaziantep’teki ünü olağanüstü bir noktada.
Şimdiye kadar onun sesini dinleyen insanlar, ‘Böyle bir ses, böyle bir mevlithan bu ülkeye şimdiye kadar gelmedi.’ derler. Derim ki: ‘Şu anda ne güzel sesler var.’ ‘Hayır oğlum, hayır. Hayatımız boyunca daha öyle bir ses duymadık. Kur’an – ı Kerim yeryüzünden kalksa, o noktasına virgülüne kadar o Kur’anı yazabilecek kadar bir dini Kur’an bilgisine sahipti.’ derler. Ve öyle mevlithanlarla bunları yarıştırmışlar ki hiçbirisi buna yetişememiş: ‘Sen Kanalıcı değil can alıcısın.’ derlermiş.
Tiril tiril kıyafetle gezermiş, bir gün üzerinde toz görmemişler. Alaüddevle Camii’nde yıllarca imamlık yapmış. Dolayısıyla dedemizin bize bıraktığı müstesna bir miras var.”
Necati Kanalıcı, Kanalıcı Camisi’nin yapılışı ile ilgili bir rivayeti de şu sözlerle aktardı:
“ Atamız cami yapılırken su getirmiş. Tabi su getirirken çok büyük masraflarla karşılaşmış. Oraya su geldikten sonra 'Kan alır damarım kalmadı.' demiş ama bu Kanalıcı Camisi’ne adını vermesini gerektirir mi; çünkü ondan önce Kanalıcı Mahallesi var. Camiyi yaptıran, dedemizin dedelerinin dedelerinin dedeleri belki olabilir.”
