Özellikle ileri yaştaki erkeklerin korkulu rüyası olan prostat hastalıklarında erken teşhisin ve düzenli kontrollerin hayat kurtarıcı olduğunu vurgulayan Anka Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Rüştü Yalçınkaya, prostat hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi vererek, uyarılarda bulundu:
"Prostat, her erkekte bulunan ve yaşla birlikte büyüklüğü artan bir organdır. Prostatın konumu idrar kesesinin çıkımından itibaren idrar borusunun etrafını saran bir bezdir. Normal erişkin bir erkekte 18-20 gram ağırlığında olmakla birlikte, yaşla beraber bu ağırlık artmaktadır. Artan prostat hacmi, idrar borusunu sıkıştırdığı için idrar akışını engellemektedir. Genel olarak erkeklerde 50 yaşından sonra prostat büyümesi, rahatsızlık vermektedir. İyi huylu prostat büyümesi veya medikal adıyla BPH (benign prostatic hyperplasia) ve prostat kanseri birbirine çok benzemektedir. Prostat büyümesi ve kanserini ayırt etmek için muayene ve prostat spesifik antijen (PSA) miktarı önemli. PSA, prostattan salgılanan ve prostat spesifik antijen adı verilen bir hormondur. Sadece prostattan salgılandığı için prostat büyümeleri, prostat kanserleri ve prostat iltihaplarında artmaktadır. Biz, PSA’nın yüksekliğine bakarak prostat kanseri olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. Eğer prostat kanseri riski yüksek ise biz bu insanlara prostat biyopsisi yaparak kanser olup olmadığı kararına varıyoruz. Eğer kanser varsa erken tanı konulduğunda prostatın tamamını alarak tedavi edebilmekteyiz. Ancak ilerlemiş prostat kanserlerinin tedavisi nispeten daha zor, sıkıntılı ve tam tedavi şeklinde olmayabilmektedir."
Prostat kanseri tedavisinde erken tanının tedavi başarısını önemli oranda arttırdığını söyleyen Fatih Rüştü Yalçınkaya, bir ve ikinci dereceden yakınlarında prostat kanseri olan kişilerin kanser olma riskinin çok daha fazla olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"Kişinin eğer baba, amca gibi birinci derece akrabalarında prostat kanseri olan birileri varsa 40 yaşından sonra yılda bir defa, eğer ailevi bir öyküsü yoksa 45 yaşından sonra yılda bir defa prostat muayenesi yaptırmalarını öneriyoruz. Normal prostat büyümelerinin tedavisi nispeten daha kolay. Eğer prostat idrar akışını engelliyorsa ve kişiye sorun oluşturuyorsa tedavisi ilaç ve ameliyatla yapılmaktadır. Ancak ilaçla tedaviler kesin sonuç vermemektedir. İlaçlar, kişinin anlık sorunlarını rahatlatmak şeklindedir. Ameliyat kesin ve kalıcı çözümdür. Hastalar ilk tanı konulduğunda ameliyattan başka çare olmadığını duyduklarında üzülüp strese girmekteydiler. Prostat hastalığının ilaçla kontrol altına alınmaya çalışılması hastaların ameliyat olmasına karar vermeleri için onlara zaman tanımaktır. Prostat bezinin erişkin bir erkekte büyüklüğü 18-20 gram olmakla birlikte yaşla beraber bu ağırlık artmakta ve 100-200 grama kadar yükselebilmektedir. Hastalığın şiddeti, prostatın büyüklüğü ile doğru orantılı olmakla birlikte, kesin değil. Küçük bir prostat, yani normalde 18-20 olması gereken bir prostat, 30 grama çıktığında hastaya ciddi problem oluşturabilmekteyken, bazen 150 grama çıktığı halde bir prostat hastada çok ciddi sıkıntıya neden olmayabilir."
Prostat hastalarının şikayetlerinin özellikle sonbahar ve kış mevsimleri ile birlikte artış gösterdiğini dile getiren Yalçınkaya, "Prostat hastaları genelde bahar ayları ve kış aylarında sıkıntıdadır. Çünkü terleme yoluyla su kaybı olmayacağı için idrar miktarı yüksek olmakta, dolayısıyla hastalar daha çok sıkıntı çekmektedirler. İdrar yapmakta zorluk, kesik kesik idrar yapma, idrar akış hızının yavaşlaması, idrarı yaptıktan sonra hala idrarı varmış gibi bir his olması, idrar yapılırken yanma hissi, idrardan kan gelme gibi belirtiler var. Genel olarak hastaları en çok sıkıntıya sokan idrarını rahat yapamamak ve geceleri birkaç kez idrar yapmak için uyanmak zorunda kalmak. Bu durum hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir" diye konuştu.
Prostat büyümesi ile ilgili tespit edilmiş bir etken olmamakla birlikte bu hastalığı engellemenin mümkün olmadığını dile getiren Anka Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Rüştü Yalçınkaya, hastalığın tedavisinde erken teşhisin önemli olduğunu vurguladı.
Açık prostat ameliyatı ve halk arasında kapalı prostat ameliyatı olarak bilinen Transüretral Prostat Rezeksiyonu tercih edilerek prostatın alındığını ifade eden Doç.Dr. Yalçınkaya, gelişen teknoloji ile artık açık ameliyatın pek tercih edilmediğini, kapalı prostat ameliyatlarının çeşitleri üzerinde durulduğunu dile getirerek, "Kapalı ameliyat, idrar borusundan girilerek herhangi bir kesi yapılmadan prostatın parça parça çıkarılması ya da buharlaştırılması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Buharlaştırma işlemi lazer teknolojisi ile yapılmaktadır" dedi
"Prostat, her erkekte bulunan ve yaşla birlikte büyüklüğü artan bir organdır. Prostatın konumu idrar kesesinin çıkımından itibaren idrar borusunun etrafını saran bir bezdir. Normal erişkin bir erkekte 18-20 gram ağırlığında olmakla birlikte, yaşla beraber bu ağırlık artmaktadır. Artan prostat hacmi, idrar borusunu sıkıştırdığı için idrar akışını engellemektedir. Genel olarak erkeklerde 50 yaşından sonra prostat büyümesi, rahatsızlık vermektedir. İyi huylu prostat büyümesi veya medikal adıyla BPH (benign prostatic hyperplasia) ve prostat kanseri birbirine çok benzemektedir. Prostat büyümesi ve kanserini ayırt etmek için muayene ve prostat spesifik antijen (PSA) miktarı önemli. PSA, prostattan salgılanan ve prostat spesifik antijen adı verilen bir hormondur. Sadece prostattan salgılandığı için prostat büyümeleri, prostat kanserleri ve prostat iltihaplarında artmaktadır. Biz, PSA’nın yüksekliğine bakarak prostat kanseri olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. Eğer prostat kanseri riski yüksek ise biz bu insanlara prostat biyopsisi yaparak kanser olup olmadığı kararına varıyoruz. Eğer kanser varsa erken tanı konulduğunda prostatın tamamını alarak tedavi edebilmekteyiz. Ancak ilerlemiş prostat kanserlerinin tedavisi nispeten daha zor, sıkıntılı ve tam tedavi şeklinde olmayabilmektedir."
Prostat kanseri tedavisinde erken tanının tedavi başarısını önemli oranda arttırdığını söyleyen Fatih Rüştü Yalçınkaya, bir ve ikinci dereceden yakınlarında prostat kanseri olan kişilerin kanser olma riskinin çok daha fazla olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"Kişinin eğer baba, amca gibi birinci derece akrabalarında prostat kanseri olan birileri varsa 40 yaşından sonra yılda bir defa, eğer ailevi bir öyküsü yoksa 45 yaşından sonra yılda bir defa prostat muayenesi yaptırmalarını öneriyoruz. Normal prostat büyümelerinin tedavisi nispeten daha kolay. Eğer prostat idrar akışını engelliyorsa ve kişiye sorun oluşturuyorsa tedavisi ilaç ve ameliyatla yapılmaktadır. Ancak ilaçla tedaviler kesin sonuç vermemektedir. İlaçlar, kişinin anlık sorunlarını rahatlatmak şeklindedir. Ameliyat kesin ve kalıcı çözümdür. Hastalar ilk tanı konulduğunda ameliyattan başka çare olmadığını duyduklarında üzülüp strese girmekteydiler. Prostat hastalığının ilaçla kontrol altına alınmaya çalışılması hastaların ameliyat olmasına karar vermeleri için onlara zaman tanımaktır. Prostat bezinin erişkin bir erkekte büyüklüğü 18-20 gram olmakla birlikte yaşla beraber bu ağırlık artmakta ve 100-200 grama kadar yükselebilmektedir. Hastalığın şiddeti, prostatın büyüklüğü ile doğru orantılı olmakla birlikte, kesin değil. Küçük bir prostat, yani normalde 18-20 olması gereken bir prostat, 30 grama çıktığında hastaya ciddi problem oluşturabilmekteyken, bazen 150 grama çıktığı halde bir prostat hastada çok ciddi sıkıntıya neden olmayabilir."
Prostat hastalarının şikayetlerinin özellikle sonbahar ve kış mevsimleri ile birlikte artış gösterdiğini dile getiren Yalçınkaya, "Prostat hastaları genelde bahar ayları ve kış aylarında sıkıntıdadır. Çünkü terleme yoluyla su kaybı olmayacağı için idrar miktarı yüksek olmakta, dolayısıyla hastalar daha çok sıkıntı çekmektedirler. İdrar yapmakta zorluk, kesik kesik idrar yapma, idrar akış hızının yavaşlaması, idrarı yaptıktan sonra hala idrarı varmış gibi bir his olması, idrar yapılırken yanma hissi, idrardan kan gelme gibi belirtiler var. Genel olarak hastaları en çok sıkıntıya sokan idrarını rahat yapamamak ve geceleri birkaç kez idrar yapmak için uyanmak zorunda kalmak. Bu durum hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir" diye konuştu.
Prostat büyümesi ile ilgili tespit edilmiş bir etken olmamakla birlikte bu hastalığı engellemenin mümkün olmadığını dile getiren Anka Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Rüştü Yalçınkaya, hastalığın tedavisinde erken teşhisin önemli olduğunu vurguladı.
Açık prostat ameliyatı ve halk arasında kapalı prostat ameliyatı olarak bilinen Transüretral Prostat Rezeksiyonu tercih edilerek prostatın alındığını ifade eden Doç.Dr. Yalçınkaya, gelişen teknoloji ile artık açık ameliyatın pek tercih edilmediğini, kapalı prostat ameliyatlarının çeşitleri üzerinde durulduğunu dile getirerek, "Kapalı ameliyat, idrar borusundan girilerek herhangi bir kesi yapılmadan prostatın parça parça çıkarılması ya da buharlaştırılması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Buharlaştırma işlemi lazer teknolojisi ile yapılmaktadır" dedi