Yeni Zelanda'daki katliam ve sonrasındaki tutumun “terörle mücadele tarihi”ne altın harflerle geçtiğini kaydeden Şener ülkemizdeki terör sevici zihniyet ve HDP'nin 6 milyon oy almasını 'Burada problem seçmen değil, onlardan demokrasi içinde siyaset yapacağını söyleyip, terörist PKK'nın şubesi olarak çalışan HDP'nin tutumudur.' şeklinde ifade etti.
İşte Nedim Şener'in 6 milyon oyu analiz ettiği o yazısı;
HDP SEÇMENİNE SORULAR
TERÖR örgütü PKK'nın siyasi kolu HDP'nin tutumunu eleştirdiğinizde karşınıza hep şu çarpıtılmış soru çıkıyor: 6 milyon seçmen de mi teröre yardım ediyor?
Burada problem seçmen değil, onlardan demokrasi içinde siyaset yapacağını söyleyip, terörist PKK'nın şubesi olarak çalışan HDP'nin tutumudur.
O yüzden bir partinin 6 milyon oy almasını değil, o partinin teröristlerin sözcülüğünü yapıp yapmamasıdır tartışılan.
Daha önce de yazdım, tekrar edeyim:
6 milyon seçmeni;
HDP yöneticilerine milletvekillerine ve belediye başkanlarına, araçlarıyla PKK'lı teröristleri taşısın, onlara silah götürsün, para yardımı yapsın diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına, belediye araçlarını şehir merkezlerine hendek açan PKK'lı teröristlere vererek yerleşim yerlerini çatışma alanına çevirsin diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına, terör örgütü PKK, Türk-Kürt demeden, asker, polis, korucu, öğretmen, hemşire, doktor şehit ederken, ekmek parası için çalışan işçileri vururken, köylü ve çobanları “ajan, işbirlikçi” diye elektrik direklerine asıp infaz ederken, şehir merkezlerinde evine gitmek için durakta bekleyen öğrencileri, işçileri, memurları bombayla havaya uçururken sessiz kalsınlar diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına terörist PKK'lılar ormanları, fabrikaları kundaklarken sessiz kalsınlar diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP yöneticilerine, milletvekillerine ve belediye başkanlarına, Avrupa'dan Amerika'ya, dünyanın bütün ülkeleri tarafından terör örgütü olarak tanınan PKK'ya bir kez dahi “terör örgütü” demesinler diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına, 40 yılda binlerce Türk ve Kürt hakkında ölüm emri veren, Türkiye'yi bölmek için yabancı ülkelerle işbirliği yapmış PKK elebaşı hakkında konuşurken, “sayın” desinler diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına Diyarbakır'daki il binasını, terör örgütü PKK'ya eleman devşiren istasyon haline getirsinler diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP yöneticilere, milletvekilleri ve belediye başkanlarına, il binası önünde dağa götürülen çocukları için eylem yapan ‘Diyarbakır Anneleri'ne hakaret etsinler, tartaklasınlar diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li yöneticiler, milletvekilleri, belediye başkanlarına eski eşbaşkan Selahattin Demirtaş, “HDP Öcalan'ın 20 yıllık projesidir” dediğinde, PKK elebaşlarından Cemil Bayık, “PKK olmasa HDP yüzde 5 oy alamaz” dediğinde sessiz kalsınlar diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP'li milletvekili “Kürt sorunu devam ettikçe, gerillaya da katılımlar olacak, savaşlar da olacak” diyerek gençlere dağı adres göstersin diye mi, Musa Farisoğlu'na 15 yaşındaki Eren Bülbül'ü katleden PKK'lı teröristlerin cenazesine katılsın diye mi oy verdi?
6 milyon seçmeni;
HDP, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak görev yapsın diye mi oy verdi?
Bu sorulara cevabı “evet” ise değil 6 milyon, Türk-Kürt demeden katledilen on binlerce insanın hayatı karşısında 60 milyon oy da olsa hiçbir önemi yoktur.
O TERÖRİSTİN ADINI HATIRLIYOR MUSUNUZ?
Yeni Zelanda'da iki camiye silahlı saldırı düzenleyerek 51 kişiyi öldüren saldırganın adını hatırlıyor musunuz?
29 yaşındaki Avustralyalı cani, 51 kişiyi öldürürken 49 kişiyi de yaralamıştı. Günlerce bunu konuştuk ama adını hatırlamıyorsunuz değil mi?
Yeni Zelanda tarihinde bugüne kadar ilk ve tek “terörist” saldırı ile ilgili öylesine önemli bir mücadele verildi ki, adını kimsenin hatırlamadığı o terörist şimdi aldığı ömür boyu müebbet hapis cezasını sessiz sedasız çekiyor.
Oysa amacı neydi? Ülkeye bir nefret dalgası yaymaktı.
O teröristin adını hatırlıyor musunuz
Dünyanın başka yerlerinde aynı türden suçları işleyenler gibi adı duvarlara yazılsın, tarihe geçsin istiyordu. Ama unutuldu...
Peki bunu kime borçluyuz?
Başta Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern olmak üzere teröre karşı tek vücut olan siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına, ülkede her din ve inançtan yaşayan insanlara, Yeni Zelanda vatandaşlarına...
‘O TERÖRİST İSİMSİZ KALACAK'
İlk başta başbakan Ardern'i saymamın nedeni, baştan itibaren acıyı her yönüyle paylaşması değil dünyaya örnek olacak ilkeli tutumundan dolayı.
Katliamdan sonra yaptığı açıklamada “Bu karanlık günde, millet olarak Müslüman toplumumuzun yanındayız” dedi. Bu cümle her saldırıdan sonra söylenebilir. Ama ardından halkına şöyle seslendi:
“Size sesleniyorum... Öldürenin değil, ölenlerin isimlerini söyleyin. O bir terörist. O bir suçlu. O bir aşırıcı. Ama o, ben ondan bahsettiğimde, isimsiz kalacak. Bu terör eylemiyle çok şeyi amaçladı, tanınmak bunlardan biriydi. İşte bu yüzden, onun adını söylediğimi asla duymayacaksınız.”
Evet, tam da öyle oldu, o caninin adını kimse anmadı, isimsiz kaldı. Onun yerine teröristin vahşice katlettiği masum insanlar anıldı ve hâlâ onların acıları hatırlanıyor.
Bu tutum dünya “terörle mücadele tarihi”ne altın harflerle geçmiştir.
Tüm dünya, hepimiz bu tutumu gıpta ile izledik.
Hâlâ, meydanlarda, TBMM çatısı altında, on binlerce insanın katili PKK elebaşının adını ananları gördükçe terörle mücadelede eksikliğimiz iyice belirginleşiyor.
TERÖRÜN OKSİJENİ KİRLİ SİYASET
Terörle mücadelede Emniyet, Türk Silahlı Kuvvetleri canları pahasına mücadele ediyor. Yurtiçinde sayıları iyice azalırken, katılım iki haneli rakamlara kadar düştü.
Ama kirli siyaset, teröre oksijen olmaya devam ediyor. Bu oksijeni terörist PKK'nın siyasi kolu HDP sağlıyor. Hâlâ kadın, çocuk, bebek katili PKK'nın elebaşı hakkında özgürlükten, çözüm için muhatap alınmasından söz edip onu adres gösteriyor. Oysa bırakın bir terör örgütü elbaşının adını anmayı, onu övmeyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Batasuna kararında olduğu gibi “terörü kınamamak” bile o siyasi partinin kapatılması için yeterli gerekçelerden birisi sayılıyor. Gidin, Avrupa'da ya da Amerika'da “El Kaide” ya da “IŞİD” deyin, “Bin Ladin” ya da “El Bağdadi” adını kullanın, kaç saat dışarıda kalabiliyorsunuz görelim.
Buna karşın, kendilerinin de “terörist” olarak tanıdıkları PKK'nın elebaşı, hukuk devleti olduğunu söyleyen Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde dergilere kapak oluyor, adeta kahramanlaştırılıyor. Onun için kampanyalar yapılıyor.
Belli ki gelecek günlerde o alçak terörist ile ilgili buna benzer olayları çok yaşayacağız.
Artık Türkiye'nin yapması gereken belli.
Bırakın terör örgütü elemanlarının cenazelerine katılmayı, belediyelerin paralarını örgüte vermeyi, eleman devşirmeyi, siyasi payanda olmayı, PKK elebaşının adını anmayı, en küçük ilişki, irtibat ve iltisakı o siyasi parti için kapatma nedeni saymalı, gerekli adımlar atılmalı, eksikse buna ilişkin yasal düzenlemeyi yapmalı.