İstanbul
Davaya bakan İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan 639 sayfalık gerekçeli kararda, cumhuriyet savcılığının iddianamesi ve mütalaası aktarıldıktan sonra yargılama aşamasındaki savunmalar ve delillere yer verildi.
Kararda daha sonra delillerin incelenmesi, mahkeme heyetince ulaşılan kanaat, sabit görülen fiil ve suçun nitelendirilmesi ile sanıklar ve müsadere edilen şirketler yönünden hukuki değerlendirme yapıldı.
FETÖ'yle ilgili değerlendirmelere yer verilen kararda, örgütün Türkiye'nin yanı sıra 150'yi aşkın ülkede yaygınlaştığı aktarıldı. Kararda, ülke içindeki pek çok şirketin örgütün yurt dışı faaliyetlerini finanse eder duruma geldiği, söz konusu yapılanmanın yurt içinde ve yurt dışında eğitim, sağlık, medya, finans, ticaret, sivil toplum gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda kuruluşunun bulunduğu belirtildi.
Örgütün sermaye değerine ilişkin değerlendirmelerin de yapıldığı kararda, "FETÖ'nün dünya çapında tahmin edilen sermaye değeri 150 milyar dolardır. Bu sermaye birikimi başta özel sektör olmak üzere kamu sektörü ve sivil toplum kuruluşlarından gerek emrivaki yöntemlerle gerekse ekonomik faaliyetlerle oluşturulmuştur." tespitine yer verildi.
Örgütün yolsuzluk yaparak kamu ihalelerini yandaş şirketlerin kazanmasına vesile olduğunun altı çizilen kararda, FETÖ okulları, yurt, dernek şirketlerine ilişkin şunlar kaydedildi:
"Yaklaşık olarak Türkiye'de 1700, yurt dışında 2 bin 500 ilkokul, ortaokul ve lise, Türkiye'de 15, yurt dışında 10 üniversite, Türkiye'de 450, yurt dışında 200 yurt, banka, 1000 dershane, 3 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 23 radyo istasyonu, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi, Türkiye'de 35, yurt dışında 15 hastane, Türkiye'de 1200, yurt dışında 1500 dernek ve vakıf, Türkiye'de 8 bin, yurt dışında 3 bin şirketiyle devasa bir yapı haline gelmiştir. FETÖ içerisindeki ticari yapılanmadan, elde ettiği finansal getirisinin yanı sıra örgütün insan kaynağının yetiştirilmesinde de faydalanılmıştır. Başka bir ifadeyle parasal girdi, örgüt çarkı içinde insan çıktısı üretecek şekilde dizayn edilmiştir."
Suç dünyasından da "himmet" adı altında haraç aldılar
Gerekçeli kararda, FETÖ'nün özel sektör yapılanmasının temelde iki faaliyet için kullanıldığı, bunlardan birincisinin ekonomik gelir elde etme, ikincisi ise kara para aklayarak fon transferlerini kolaylaştırma şeklinde olduğu dile getirildi.
Kararda, FETÖ'nün himmet toplama yöntemi şöyle anlatıldı:
"Türkiye'nin şimdiye kadar gördüğü klasik terör örgütü algısını yıkan ve terör, terörizm terimlerine yeni bir boyut kazandıran örgüt, suç dünyasından da himmet adı altında haraç almış, himmet vermek istemeyenlerin kamu gücünü kullanarak tepesine binmiş, himmet verenlerin ise önünü açarak işlerini kolaylaştırmıştır. Bu noktada aslında devleti her zaman kötü olarak görmüş ve 'Düşman devletten kaçır, himmete yatır' sloganıyla hareket ederek kendisini güçlendirip devleti zayıflatmak istemiş, yine kamu kurumlarındaki örgüt elemanları sayesinde birçok ihaleyi yanlısı olduğu şirketlere kazandırarak vergi muafiyeti sağlatmış, bu yönüyle ise kamu gelirlerini azaltıp ve kamu bütçesini zarara uğratarak kendini finanse etmiştir. FETÖ paralel devlet yapılanması faaliyetlerinden hareketle kuruluşundan bu yana ele geçirdiği tüm sektörler birbirini destekleyerek örgüt faaliyetlerini kolaylaştırmış ve devleti ele geçirmeye çalışan devasa bir örgüte dönüştürmüştür."
Gerçekte olmayan emanetçi ortaklık
Gerekçeli kararda, örgütle ilişkili şirketlerin genel özelliklerine değinilerek FETÖ'ye ait ve örgütle bağlantılı şirketlerin ortaklık yapısının belirsiz ve karmaşık olduğu, çokça şüpheli hisse devirleri gerçekleştirildiği, bunların bedellerin ödenmesine ilişkin kayıtlara rastlanmadığı vurgulandı.
Şirketlerin kayıt dışı para giriş çıkışını kolaylaştırabilmek için ortaklarına yüklü miktarda borçlandırıldığı belirtilen kararda, aynı sermayenin ürünü şirketlerin aralarında mal ve hizmet alımına dayanmayan yüklü miktarda fiktif işlem yoluyla para transferlerinin gerçekleştirildiği, gerçekte şirket ortağı olmayarak görünürde şirket ortağı olan "emanetçi ortaklık" ilişkileri bulunduğu da kaydedildi.
"Yatay büyüme" teorisi
Gerekçeli kararda örgütün mali büyüklüğüne ilişkin şu değerlendirmede bulunuldu:
"FETÖ'nün mali anlamda büyüklüğünü anlatabilmek için faaliyetlerini 'yatay büyüme' teorisiyle açıklamak faydalı olacaktır. Bu teori aslen bir işletmenin ürettiği mal veya hizmeti, ara mallarını ve parçalarını da üretmek üzere genişlemesidir. Örgüt, topladığı himmet gelirleri ile okullar, yurtlar ve dershaneler açarak eğitim sektörüne yatırım yapmıştır. Daha sonrasında yine eğitim sektöründe şirketler kurarak faaliyetlerini bu şirketler üzerinde yürütmüştür. Bu sistem içerisinde kendi matbaasını ve okulları için kılık kıyafet firmalarını, kırtasiye ve kargo şirketlerini kurarak bir ticaret döngüsüne girmiştir. Sonuç olarak örgüt dış alımlarını olabildiğince azaltmış ve iç alımlarla parayı kendi şirketlerini güçlendirmekte kullanmıştır. Bu bağlamda eğitim alanında başlayan ticari ilişki, basın, yayın, taşımacılık, tekstil, gıda hatta sağlık ve finans gibi sektörlere uzanmıştır. 1990'lı yıllardan sonra sistemli şekilde gelişme ve genişleme dönemi yaşanmış bazı sektörler hedef olarak özellikle seçilmiştir."
Gerekçeli kararda, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında yapılan incelemeler ve tespitler sonucunda Kaynak Holding ve bağlı şirketlerin olağan ticari faaliyetlerini yürütürken kurdukları sistemle örgüte bağlı tüm şirketlerinin para trafiğinin kesişim noktasında olduğu vurgulandı. Kararda, FETÖ silahlı terör örgütünün kontrolünde olan ülkedeki ve yurt dışındaki vakıf, dernek ve eğitim kurumları üzerinden elde edilen paraların, bu sayede örgüt adına sisteme sokulmasının planlandığı kaydedildi.
Mahkemenin kararı
Sanıklarla ilgili yargılamayı yapan İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 kişiye "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün ile 7,5 yıl arasında değişen hapis cezası vermişti.
11 sanığı ise "hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 2 yıl 1 ay ile 3 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptıran mahkeme 25 sanığın da beraatine hükmetmişti.
Aralarında Cevdet Türkyolu ve Mustafa Özcan'ın da bulunduğu firari 32 sanığın dosyası ile tutuksuz yargılanan 5 sanığın dosyasını ayıran mahkeme, yargılama sürecinde vefat eden iki sanık hakkında da yasa gereği düşme hükmü kurmuştu.
Kaynak Holding AŞ ile holding bünyesindeki 24 şirket, bir vakıf ve bir derneğin de müsaderesine karar verilmişti.