Gündem

İstanbul'daki meteoroloji laboratuvarı 'asırlık istasyon' olarak tescillendi

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı'na, Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından "Asırlık İstasyon Sertifikası" verildi.

İstanbul'daki meteoroloji laboratuvarı 'asırlık istasyon' olarak tescillendi
26-11-2020 15:21
İstanbul

Boğaziçi Üniversitesi () Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı'na Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından "Asırlık İstasyon Sertifikası" verildi.

Türkiye'den sertifikayı almaya hak kazanan ilk kurum olan ve tescillenen istasyonda, 1911-2020 yılları arası meteoroloji olaylarını karşılaştırmalı olarak görmek mümkün.

AA muhabirine rasathanenin tarihini anlatan Özener, Kandilli Rasathanesi'nin eski adıyla Rasathane-i Amire'nin 1868 yılında meteoroloji rasathanesi olarak kurulduğunu ve 1911 yılı temmuz ayından bu yana da sürekli olarak meteorolojik rasatlara devam ettiğini belirtti.

"Depremle ilgili tabii ki gözlemler yapılıyor ama temeli bir meteoroloji rasathanesidir." diyen Özener, alınan sertifikanın önemini şöyle anlattı:

"Dünya Meteoroloji Örgütü sürekli mevcut yerinde durmadan kesintisiz olarak rasat yapan rasathanelere ve meteoroloji istasyonlarına bir belge veriyor. Bu belgeyi alan istasyonlar da bir sertifika ile ödüllendiriliyor. Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun, Haziran 2019'da gerçekleştirilen Dünya Meteoroloji Kongresi'nde Yürütme Konseyi üyeliğine oy birliği ile seçilmesinin ardından ülkemizde bulunan 100 yıllık istasyonlar konusunda çalışmaları başlattı. Gerekli şartları taşıyan 140 istasyon WMO Yürütme Konseyi tarafından Asırlık istasyon olarak tanınmasına rağmen, ülkemizden bu listede yer alan istasyon bulunmuyordu. Türkiye'den de şimdiye kadar böyle bir belgeyle onurlandırılmadığı fark edildi. 29 Mayıs 2019 tarihinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nü ziyaretim sırasında da gündeme gelen Asırlık İstasyon konusu, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün öncülüğü ve işbirliğiyle, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanlığı tarafından derlenen tarihi bilgi, belge ve kayıtlarla birlikte Asırlık İstasyon adayı olarak WMO'ya başvuru yapıldı. BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Eylül 2020'de WMO tarafından oybirliğiyle asırlık rasathaneler listesine girmeyi başardı. Ülkemizden listeye giren ilk kurum oldu. Böylelikle Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından 100 yıldır çalışan rasathane olarak tescil edildi. Kandilli Rasathanesi Meteoroloji İstasyonu Eylül 2020'deki WMO Yürütme Konseyi 72. Oturumunda, WMO tarafından Asırlık İstasyon olarak tanınmış oldu."

Sertifikanın alınmasında temel prensibin meteorolojik parametrelerin sürekli olarak gözlemlenmesi olduğuna dikkati çeken Özener, "Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarında Temmuz 1911 yılından itibaren, kesintisiz olarak meteorolojik parametreler gözlemleniyor. Süreklilik arz etmesi ve belirli bir veri kalitesinde olması bu sertifikayı almamıza sebep oldu." diye konuştu.

Depremle ilgili çalışmalar

Depremle ilgili çalışmalara da değinen Özener, TBMM'de kurulmuş olan komisyona Türkiye'de deprem zararlarının azaltılması konusunda neler yapılması gerektiği ve rasathane bünyesinde yapılan ve planlanan çalışmaları anlatacağını ifade etti.

Rasathanede depremle ilgili çalışmalar konusunda bilgi veren Özener, Türkiye'nin tamamında 250'nin üzerinde sismik istasyonla 7/24 depremle ilgili çalışmalar yapıldığını vurguladı.

Marmara Bölgesi'nde 450'nin üzerinde sürekli gözlem yaptıkları sensör olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özener, "Türkiye'nin herhangi bir yerinde olan depremi, anlık olarak izlememiz mümkün. Rasathanede 7-24 saat canlı ve sadece bu kampüste kalan 8 sismoloji uzmanımız var. Bir deprem olduğu zaman anlık olarak 8 uzman arkadaşımız bu kampüste merkezimize ulaşabiliyor. Bunun dışında yönetim olarak da burada toplanıyoruz." ifadelerini kullandı.

Marmara Bölgesi'nde son yıllarda yapılan projelerden de bahseden Özener, şöyle devam etti:

"Marmara Denizi tabanına denizin yaklaşık 1200 metre dibine koymuş olduğumuz deniz tabanı sismometre ile birlikte Marmara Denizi'ndeki fay yapısını anlık olarak izleme şansımız var. Fayın hangi parçasının daha aktif olduğunu, hangisinin daha derinlerde olduğunu gözlemleyebiliyoruz. GPS teknolojisiyle fayın hangi alanında bir enerji biriktirdiğini ve biriken enerji sonucunda ne büyüklükte bir deprem olabileceğini öngörebiliyoruz. Bir depremin nerede olabileceğini ve ne büyüklükte olabileceği hakkında öngörülerimiz olabiliyor. Ama ancak bilemediğimiz şey depremin zamanıdır. Maalesef bu mümkün değil. Birileri şunu dememizi istiyor, 'Yarın saat: 8.00'de şurada şu büyüklükte deprem olacak. Önleminizi alın.' Maalesef dünyanın hiçbir yerinde böyle bir teknoloji yok."

Türkiye'nin deprem risk haritasına değinen Prof. Dr. Özener, araştırmalara göre Türkiye'de depreme yol açabilecek 50'te fazla fay olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'deki bu fayların enerji biriktirdiğini vurgulayan Özener, "Kimi daha fazla enerji kimi de daha az, geç enerji biriktiriyor. Dolayısıyla biriken enerjinin hızına ve büyüklüğüne göre deprem tekrarlama aralıkları oluşuyor. Kimi bölgelerde 50 yılda bir deprem tekrarlaması olurken, kimi bölgelerde 250 yıl, bazı bölgelerde belki 2 bin yılda bir deprem oluyor." dedi.

Özener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun anlamı şu, aslında 200 yıldır bizlerin hafızasında hiç deprem rastlamadığımız, dedelerimizin dedelerinin göremediği depremleri, belki çok yakın tarihte bizler görebiliriz. Çünkü bazı faylar çok yakın enerji biriktiriyor. Bizim yapacağımız tek şey, deprem zararlarını azaltmaya ve depremlerin etkilerini gidermek için toplumca karar vericiler, bilim insanları ve normal bir vatandaşın bu konuda çaba harcamasıdır. İlgilenmemiz gereken konu ne zaman deprem olacağı değil, her an deprem olacakmış gibi hazır olmamızdır."

"Yüzyılı aşan ölçümler hayatımızı çok etkiliyor"

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek de aldıkları belgeden dolayı mutluluk duyduklarını belirterek, 1911 yılından bu yana bu bayrağı 100 yıla aşan süredir taşımaya devam ettiklerini kaydetti.

Tek, şunları söyledi:

"Yüzyılı aşan ölçümler hayatımızı çok etkiliyor. İklim değişikliklerinden bahsediyoruz. Bunu anlayabilmek için bizim gibi uzun yıllar ölçüm yapan istasyonlara ihtiyaç var. Bizim ölçümlerimize de baktığımızda iklimin nasıl ve ne kadar değiştiğini, hangi olaylar olduğunu, bunların frekansları ve sıklıklarında artışların olup olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz. Kısa vadeli istasyonlar da bunları araştırmak daha kısıtlı olabiliyor. O yüzden bizim veri tabanımız var, 1911 yılından bu yana tüm meteorolojik parametreleri, düzenli bir şekilde aksatmadan ölçülmüştür. Bu ölçümler yapılıyordu şimdi belgelenmesi oldu. Türkiye'de bu belgeyi alan ilk istasyon olması açısından önemli. Biz bu bayrağı taşıyoruz ve bundan sonrakiler de devam ettirecekler."

Doğal afetlerin son yıllarda giderek artmaya başladığını vurgulayan Tek, iklim değişikliğinin hayatı olumsuz etkileyen konulardan bir tanesi olduğunu belirtti.

İstanbul'da da son dönemlerde dolular, kuvvetli yağışlar, sel ve fırtınaların sayısının arttığını dile getiren Tek, Bunu 1911 yılından bu yana olan ölçümlerle rahatlıkla görebildiğini dile getirdi.

Tek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Küresel iklim değişikliği atmosferdeki sıcaklığı artırdı, yağışların karakterini değiştirmeye başladı. Denizlerden olan buharlaşma hızlanmaya başladı. Bunu akışa geçen nehirlerdeki debi değişikliklerinde rahatlıkla görebiliyoruz. Hidrolojik çevrim diye adlandırdığımız, denizden buharlaşıyor su ve atmosfere karışıyor, tekrar yağış olarak geri düşüyor. Bazı bölgeler çok kurak oluyor, bazı bölgelerde yağışlar daha fazla oluyor. Yağışlar çok kısa süreli ve kuvvetli yağışlar şeklinde düşüyor. İstanbul barajlarında bu sıkıntıyı yaşıyoruz, baraj doluluk oranları da düşmüş vaziyettedir."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP EDİN
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR