Tokyo
İki ülke lideri arasında 28 Aralık 2015’te imzalanan mutabakatta, savaş döneminde askeri birimlerde köle olarak çalıştırılan kadınlar konusunun "nihai ve geri dönülemez şekilde" karara bağlandığı açıklanmıştı.
Komşular arasında uzun dönem çatışma unsuru olarak görülen konunun çözüme kavuşturulmasına yönelik 5 yıl önce atılan adım, ikili ilişkilerde "simge" kabul edilse de neticede kayda değer bir çare sunamıyor.
Japonya, savaş döneminde istismar edilen Koreli kadınların acılarının sorumluluğunu kabul etmeyi, dönemin Başbakanı Abe Şinzo’nun söz konusu mağdur kadınlara yönelik "içten özür ve pişmanlığını" bildirmesini ve kurbanların acılarının hafifletilmesi için Güney Kore hükümetinin kuracağı fona 1 milyar yen (9,66 milyon dolar) katkı sağlamayı taahhüt etti.
Güney Kore de mutabakatta, Japonya’nın Seul Büyükelçiliği önündeki istismar edilen kadınları sembolize eden heykellere yönelik Tokyo'nun endişelerinin giderilmesi için çabalayacağını, soruna ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) dahil uluslararası toplumda Tokyo hükümetini suçlama ve eleştirilerden kaçınacağı taahhüdünde bulundu.
Komşuların araları açık
Üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen ABD müttefiki iki komşu arasındaki "istismar mağduru kadınlar" sorunu, taraflar arasında "kara kedi" rolü oynamaya devam ediyor.
Japonya, 2017’de göreve gelen Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in yönetimini, Seul’daki bir heykel dahil dünya genelinde 140’ı bulan köle kadın heykellerinin dikilmesine izin vermekle eleştiriyor.
Moon hükümeti Aralık 2017'de mutabakatı "kurbanların duygu ve dileklerini tam olarak yansıtmadığı ve gerçek çözüm oluşturmadığı" gerekçesiyle yeniden değerlendireceğini açıkladı. Tokyo ise bunu endişe verici olarak niteledi.
Mutabakat kapsamında kurulan "Uzlaşı ve İyileşme Vakfını" Güney Kore’nin feshetmesi de Japonya’nın sert tepki verdiği başlıklar arasında yer alıyor.
Konuya ilişkin 2020’nin son basın toplantısında konuşan Japon Dışişleri Bakanı Motegi Toşimitsu, mutabakatın, iki ülke arasında "anlaşma" olduğunu belirterek, "Yönetimler değişse de her iki hükümet de mutabakatı uygulama sorumluluğuna sahip." dedi.
Motegi, "ABD dahil uluslararası toplumca mutabakattan övgüyle bahsedildi. İstikrarlı bir şekilde hayata geçirilmesi ise Güney Kore’nin uluslararası topluma yönelik vazifesidir." ifadelerini kullandı.
Son birkaç yıldır ilişkilerde yaşanan gerginlik sonucu Çin, Güney Kore ve Japonya liderlerini bir araya getiren üçlü zirvelerin bu yılki dönem başkanı Seul, 2020'nin bitmesine birkaç gün kala sessizliğini koruyor.
Moon’u ev sahipliğinde bu yıl sonu düzenlenmesi beklenen zirve, Tokyo-Seul arası hali hazırdaki anlaşmazlıklar sonucu belirsiz bir tarihe ertelenme durumuyla karşı karşıya.
Zorla çalıştırılan işçiler
Öte yandan, Japonya'nın 1910-1945'te Kore Yarımadası'ndaki sömürge yönetimi döneminde zorla ve ücretsiz çalıştırdığı işçilerin ve yakınlarının Güney Kore'de açtığı davalarda, bazı Japon şirketlerinin tazminat ödemeye mahkum edilmesi de iki ülke arasındaki bir diğer "kara kedi" rolünü oynuyor.
Güney Kore'de bir mahkeme 2018’de, Japon firmaların 1910-1945 döneminde fabrikalarında zorla çalıştırılan Koreli işçilere tazminat ödemesine karar verdi. Japonya ise bu kararın, 1965’te iki ülke arasında imzalanan ve "Güney Kore’nin 35 yıl kolonize edildiği döneme ait hak ve mallara ilişkin tüm sorunların karara bağlandığını" kapsayan anlaşmayı ihlal ettiğini savunuyor.
Japonya, Güney Kore ile 1965'te diplomatik ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen görüşmelerin ardından imzalanan anlaşma ve bu çerçevede Güney Kore'ye aktarılan hibe, bağış ve krediler ile tazminat konusunun kapandığını ileri sürüyor.
Tokyo, firmaların Güney Kore’de mevcut mülklerinin tasfiye edilmesini içeren kararın hayata geçirilmemesi için Seul’e çağrıda bulunuyor.
Güney Kore ise insanların sömürge yönetimi altında zorla çalıştırılmasının insanlığa karşı suç olduğunu, haksızlığa uğrayanların yargı önünde haklarını aramasının iki ülke arasında imzalanan anlaşmalarla sınırlanamayacağını savunuyor.
GSOMIA son anda kurtuldu
Mahkeme kararına karşı Tokyo, "misilleme" olarak algılanan, Güney Kore’ye teknolojik ürünlere ihracındaki kontrolleri sıkılaştırma kararını aldı.
Seul ise iki ülke arasında askeri istihbarat paylaşımını kapsayan Askeri Enformasyonun Genel Güvenliği Mutabakatı'nı (GSOMIA) sona erdirmekle tehdit etti.
Taraflar, Kuzey Kore’ye karşı olası güvenlik tehditlerine yönelik "çark eden" Seul’un, Kasım 2019’da GSOMIA’nın sona ereceği tarihten hemen önce geri adım atması sonucu, yeni bir krizin eşiğinden döndü.
Shizuoka Üniversitesi Öğretim Üyesi Kohari Susumi, Japonya hükümetinin "iyileşmeye yönelik" adımlarına ilişkin, "Başbakan Suga Yoşihide büyük olasılıkla proaktif hareket etmeyecek ve Güney Kore ile ilişkileri özel bir düzenleme getirmeyecek." değerlendirmesinde bulundu.
Kohari, Suga’nın, Kabine Baş Sekreterliği döneminden tanıdığı Moon’a, 2015 mutabakatını uygulamaması sebebiyle "güvensizlik" duyduğunu söyledi.
Biden "ara bulucu olur mu?"
Çin’in Pasifik’teki yayılmacılığına karşı ABD müttefiki iki komşu arasındaki 2015 mutabakatının arka planında, zamanın ABD Başkanı Barack Obama’nın perde arkası diplomasinin etkisi hissedilmişti.
Kasım seçimlerini kazanan ve ocak sonunda ABD başkanlığını teslim alması beklenen, Obama döneminin başkan yardımcı Joe Biden’ın, Tokyo-Seul arasında olası "ara buluculuğa" soyunması gündeme gelebilir.
Uluslararası basına konuşan uzmanlar iki ülkenin, "ABD baskısıyla", ilişkilerde iyileşmeye yöneldiği izlenimi verebileceği ancak savaş dönemi gibi tarihi sorunların çözülmesine yanaşmayacağını düşünüyor.
Kobe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Enstitüsünden Prof. Kimura Kan, Güney Kore Ulusal İstihbarat Direktörü Park Jie Won ve iktidardaki Demokrat Partinin "ağır toplarından" kaim Jin Pyo’nun Tokyo ziyaretlerini anımsattı.
Kimura, "Biden dönemi yaklaşırken, Güney Kore hali hazırda adımlar atıyor ki Japonya ile 'kötüye giden' ikili ilişkilerde kendisi suçlanmasın. Güney Kore, Japonya ile 'geliştirilebilecek' ilişkilerin üzerinde durmuyor. Bunun yerine asıl odak noktası, Kuzey Kore ile görüşmelerin ilerletilmesine yönelik iş birliği yapmak üzere ABD ile arasını iyi tutmak. Moon’un en öncelikli konusu, Kuzey sorunu oldu." dedi.