Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan ile Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, sahur programında sanayicilerle biraraya geldi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Akar ve İSO Meclis Başkan Yardımcısı Serdar Urfalılar'ın yıllardır sürdürdükleri geleneksel sahur buluşmasının 11'incisi gerçekleştirildi.
Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak'ın moderatörlüğünde gerçekleşen sahur buluşmasında konuşan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, "kültür nedir?" sorusuna herkesin farklı bir yanıt verebileceğini belirterek, "Yakın zamanda yapılan bir ankette bu soruya katılımcıların yüzde 50'si yanıt veremezken, diğer yarısı ise 'müzik' yanıtını vermiş. Eğer siz paradigmayı doğru belirleyemez, kültür ve sanatın neye karşılık geldiğini doğru tanımlayamazsınız, sanayiciler olarak inovasyonu da tarif edememiş olursunuz." ifadelerini kullandı.
Sanayicilerden her zaman katma değeri yüksek ürünler üretmesinin beklendiğine dikkati çeken Demircan, şöyle devam etti:
"Bu beklenti önce bunu yazmakla, sonra onu resmetmekle ve ardından da prototipini üretmekle devam ediyor. Bu da aslında başlı başına bir kültürdür. Eğer bu safhalar yoksa özgün olanı üretmek mümkün değil. Sporun sağlık için yapılırken, müzik ise sadece dinleniyor. Kültür ve sanat hayatında eğer siz müziğin, tiyatronun hoşça vakit geçirilecek bir şey olduğunu anlamaya çalışır, hayata buradan bakar ve hayatımızda içselleştirmezseniz kültür ve sanatı anlamış olmazsınız."
Kültür ekonomisi denilince hemen akla sinema ve tiyatro bileti satışlarından elde edilen gelirin geldiğini aktaran Demircan, "Bunun yanlış bir düşünce olduğunu ifade etmek isterim. Düşünmeden teknik çizime, üretim sanatından düşünsel proseslere kadar olan süreç, aslında kültür ekonomisinin içerisinde yer alıyor. Kültür ekonomisine katkı anlamında sıra dışı ürünler üretmek isteniyorsa, çocukların yönlendirilebileceği en önemli alan eğitimdir. Eğer siz bu alanda bir boşluk bırakırsanız, ülke olarak sıçrama yapmanız da çok zordur." diye konuştu.
Demircan, 20 yıl önce "tarihi mekanlar yıkılsın" yaklaşımı olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"Artık mantık değişti. Ülkemizde iki çeşit turizm var. Antalya deniz, kum, güneş turizminden yüzde 40, İstanbul ise kültür turizminden yüzde 40 pay alıyor. İnsanlar kültür turizmi kapsamında ülkemize yöresel yemeklerimizi tatmak, fotoğraf çektirmek ve tarihi yerleri gezmek için geliyorlar. İstanbul'un dışındaki kentlerimizde kalelerimiz, antik kentlerimiz ve höyüklerimiz var. Biz aslında turistlere bir kültürü sunuyoruz. Unutmayalım ki; kendi kültürümüzle var olduğumuz sürece varız. Onun dışında başka bir fırsatımız yok. Bu nedenle lütfen kültür endüstrisindeki fırsatları tiyatro bileti olarak görmeyelim."
"İş dünyası kültür ekonomisi ile ilgili kendini geliştirmeli"
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ise geçmiş ile geleceğin birbirine nasıl transfer edilebileceği konusuna değinerek, "Örneğin sanayi tesisleri yapacağız, ama burada hangi izleri o sistemin içine aktaracağız. Aynı şey yönetişim alanında da var. Alışagelmiş yönetimlerin dışında bir yönetişim sistemi kurabilir miyiz? Çünkü geçmiş bizim hareketlerimize çok tesir ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan da farklı fikirlerin tartışıldığı sahur programında kültür ekonomisini gündeme taşıdıklarını belirterek, "İş dünyası olarak kendimizi geliştirmemiz gereken en önemli konulardan biri de budur. Özellikle İstanbul'un kültür ekonomisine yönelik yeni fikirler oluşturmalıyız. Bu toplantı bize bu fırsatı sunuyor." ifadelerini kullandı.
İTO Başkanı Şekip Avdagiç ise İstanbul'un hem Anadolu yakası hem de Avrupa yakasının kültür anlamında çok iyi bir notaya geldiğini belirtti.
Avdagiç, "İstanbul'un görünmeyen yüzleri ortaya çıkmaya başladı. İnanıyoruz ki çok kısa zamanda daha iyi bir noktaya geleceğiz. Ancak kültür ekonomisi konusunu ihmal ettiğimiz düşüncesindeyim. İş dünyası olarak bizler de kapasitemizin belli bir kısmını İstanbul'un kültür ekonomisine ayırmalıyız." diye konuştu.
İDDMİB Başkanı Tahsin Öztiryaki de salgın döneminde de ihracatçılar ile birlikte Türkiye'yi fuarlarda temsil ettiklerini ve dünyanın nabzını tuttuklarını aktardı.