Gündem

Gaziantep'in son mevlevi şeyhinin torunundan Mevlana Haftası kutlama mesajı: Onu anmamız değil onun felsefesini yaymamız lâzım

Dünyaca ünlü tasavvuf insanı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 1273'ün 17 Aralık günü hayatını kaybettiği için 7-17 Aralık tarihleri arası Mevlânâ Haftası olarak belirlenmiştir. Mevlânâ Haftası vesilesiyle, Gaziantep mevlevilerinin torunlarından Hüsamettin Ocak ile görüştük. Ocak, görüşmemizde Gaziantep Mevlevihanesinin kuruluşu ile ilgili bilgi verdi, Mevlânâ felsefesini anlattı ve bu haftada Mevlânâ'yı anmanın yeterli olmayacağını; onun felsefesini anlayarak, yaymamız gerektiğini söyledi.

 Gaziantep'in son mevlevi şeyhinin torunundan Mevlana Haftası kutlama mesajı: Onu anmamız değil onun felsefesini yaymamız lâzım
16-12-2020 19:10
16-12-2020 19:16
İSTANBUL'DAN GELECEK MEVLEVİLERİN KONAKLAMA İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASI İÇİN KURULMASI DÜŞÜNÜLEN BİR YERDİR

“Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne Mevleviliğin gelmesiyle ilgili olarak söze başlayayım. 1517 yılında daha önce İstanbul'da Galata'da kurulmuş olan Mevlevihane'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne de açılması talep edilmiş tarihten okuduğumuza göre; Kilis, Gaziantep, Urfa gibi yerlerde açılması öngörülmüş. Bunun açılmasının nedeni de oradan gelecek olan mevlevilerin, İpek Yolu dediğimiz kervan yolunda konaklama, yiyecek içecek gibi birtakım ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili kurulması düşünülen bir şeydir. 

1638 YILINDAN TEKKE VE ZAVİYELERİN KAPANIŞINA KADAR OCAK AİLESİNDEN 11 ŞEYH MÜTEVELLİLİK YAPMIŞ

1638 yılında Türkmen Mustafa Ağa yani bizim dedelerin dedesinin dedesi şeklinde ifade edeyim, bu görev ona verilmiş. Türkmen Mustafa Ağa, Galata Kulesi'nde kâtiplik yapmış, tarihten okuduğumuza göre. Burada mevlevi tekkesini kurmuş. Bunu kurarken de kardeşinin oğlu Mehmet dede için yapmış ve onu da tekkenin başına getirmiş. Ondan sonra Şaban dede gelmiş ve tekke ve zaviyelerin kapanışına kadar 11 tane şeyh dede mütevellilik yapmış Mevlevihane vakfına ve Ocak ailesinde kalmış. 

ŞU ANDA İDARE MÜTEVELLİ OLARAK AİLEDE DEĞİL VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE

Türkmen Mustafa Ağa'dan sonra Şaban dede bir vakıfname hazırlıyor. Bu vakıfname günümüze kadar geliyor. Yani aşağı yukarı 1600'lerin sonları gibi yazılan vakıfname günümüze kadar geliyor, o vakıfnamenin şartlarıyla şu anda yönetiliyor. Tahmin ediyorum bizim yani benim kuşağın, 16. veya 17. karın olmamız lâzım. Ve hâlâ Mevlevihane devam ediyor ama tabi ki gün şartlarıyla burası camiye dönüştürüldü, şimdiki adıyla Tekke Camisi. Ve o vakıfname, gerçi şu anda çok üzücü bir şey yerine getiremiyoruz onu; çünkü şu anda idare mütevelli olarak ailede değil, Vakıflar Genel Müdürlüğünde. 

MEVLÂNÂ SOYUNDAN GELME VEYA KONYA'DAKİ MEVLEVİHANEDE BULUNMUŞ DEDELERİMİZ VARMIŞ

Mevlânâ soyundan gelme gibi bir şey söz konusu değil okuduklarımıza göre ama eski büyüklerimizden dinlediğimiz kadarıyla da Mevlânâ'nın soyundan gelme veya Konya'da Mevlevihane'de bulunmuş olan dedelerimiz varmış. Büyüklerden duyduğumuz kadarıyla böyle bir şey var ama seceresini dökemem. 

ŞABAN DEDE 4. MURAT'A IRAK ZAFERİNİ MÜJDELİYOR

4. Murat Irak Seferi'ne giderken buradan geçiyor, Mevlevihane'de konaklıyor. Şaban dede o zamanın uleması, dönüşte zaferle döneceğini müjdeliyor. Ve döndükten sonra da Şaban dedeye post veriyor 4.Murat. Post, bugünkü mânâda anladığımıza göre; Valilik makamı. Ve şimdiki Tekke Camii'nin olduğu o bölgeyi kendisine hibe ediyor ve orada semazenlerin semah yapması için şimdiki caminin olduğu yer semahhane olarak inşa ediliyor. Tabi ki Mevlevihane'nin birtakım gelirinin olması gerekiyor. Onun yanında iki tane unkapı, atların kalacağı bir ahır bölgesi var. Netice itibariyle 30 küsür tane gelir elde edilecek Mevlevihane yapıyorlar. Oranın geliriyle de orada kalanların, bakıcıların, eğitmenlerin iaşeleri temin ediliyor. 

MEVLEVİLİK İNSANİ VE HOŞGÖRÜ ÜZERİNE KURULMUŞ BİR SİSTEM

Mevlevilik zaten insani ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir sistem. O konuyla ilgili olarak yine o tarihlerde Tekke Camii'nin olduğu yerde semah yapılır, konuşmalar yapılır, bilgiler aktarılırmış. Yani o zamanın şartlarına göre orada Mevlevilik hakkında insanlara sürekli bilgi aktarılırmış. Yani o zamandaki kuruluş amacı oymuş ve onu da çok güzel başarmışlar. Tabi art niyetli kurulmuş olan tekkeler de vardı. Herhalde zaten onlar tarihte de yerini almadı, okuduğumuz eserlerde de yoktur. 

ONUN GÖRÜŞLERİNİ, YAŞAYIŞINI, FELSEFESİNİ TANITAN ÇALIŞMALAR YAPIP ÖZELLİKLE GENÇLERİMİZE ONLARI AŞILAMAMIZ, TANITMAMIZ GEREKİYOR

Bu hafta, kutlanması gereken; çünkü bizim büyük, en önemli düşünürlerimizden. Hem dini yönden hem medeni yönden düşünürlerimizden bir büyük zat. Onu anmak değil onun görüşlerini, yaşayışını, felsefesini tanıtan çalışmalar yapıp özellikle gençlerimize onları aşılamamız, tanıtmamız gerekiyor; çünkü tamamen insanlık ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir sistem. İnsanlık ve hoşgörüden kimseye zarar gelmez. Bunun kutlanması ve ülke bazında duyurulması ve yayılması gerekir diye düşünüyorum.”

Haber: Başak AKAY

 
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP EDİN
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR