Kınacılar, Filistin’e neden destek verdiğini, orada yaşananları, Gaziantep’ten Filistin’e giden diğer arkadaşlarını anlattı.
1952 senesinde Gaziantep’te dünyaya gelen Ahmet Kınacılar, “Kendi sınıf mücadelesini veren, profesyonel olarak devrimci olduğunu zanneden bir kişiyim.” diyerek, söze başladı.
GAZİANTEP’TE YÜRÜTTÜKLERİ FAALİYETLER
Kınacılar, öncelikle o dönemde Gaziantep’te yürüttükleri siyasal faaliyetlerden bahsetti:
“Burada Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği, Devrimci Kültür Derneği, Kadın Hakları Derneği gibi dernekler ve aynı zamanda sendikalar vardı. Biz bu derneklerde yetiştik.
1970 yılında Gaziantep’te üzüm, fıstık mitingi yaptık. Ankara’dan Yusuf Aslan ve DEV-GENÇ Genel Başkanı Atilla Sarp gelmişti. Burada bir jip kiralayaraktan, köyleri adım adım dolaştık. Üzüm, fıstık üreticileriyle iletişime geçtik. Üzüm, fıstık mitingi bittikten sonra Yusuf, ben, Atilla Sarp Malatya’ya geçtik. Malatya’da haşhaş mitingi vardı. Malatya’da haşhaş ekimi yasaklanmıştı o sene. Malatya’da köy köy gezdik.”
ANKARA’DAKİ FAALİYETLERİ
Gaziantep’teki mitingde tanıştığı Devrimci Yusuf Aslan ile daha sonra Ankara’da buluştuklarını belirten Kınacılar, Ankara’daki süreci şöyle aktardı:
“Gaziantep’te 1969-70 Eğitim - Öğretim Yılı’ndaki Lise Bitirme Sınavı’nda, faşist öğretmenin dışarıdan getirdiği 20-25 kişiyle bana saldırdılar. Ben otobüse binerek, zorla canımı kurtardım. Bundan bir ay sonra öğretmen ve yanındaki kişiyle karşılaştım. Bana laf attılar, ben de yumruk yumruğa kavga ettim. Yanımda rahmetli kardeşim de vardı.
Bu olaydan dolayı İl Disiplin Kurulu 1 sene okuldan uzaklaştırma verdi. Bir sene sonra da ‘Türkiye’de okumaz’ tasdiknamemi elime verdiler. Bu arada ben Üniversite Giriş Sınavı’ndan çok yüksek bir puan almıştım. Türkiye’de giremeyeceğim üniversite yoktu. Tabi puanım yandı.
O sene (1970) Yusuf’la Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) buluştuk. Ankara’da daha sonra Siyasal’ın yurt kantinini işlettim. Ondan sonra Gaziantep’e döndüm. Burada 12 Mart Muhtırası’ndan sonra arandığımı radyodan dinledim. O andan itibaren Filistin’e geçmeye karar verdim.”
FİLİSTİN’E GİDİŞİNDEKİ AMACI
12 Mart Muhtırası’ndan sonra Filistin’e gitmeye karar verdiğini söyleyen Kınacılar, amacının ne olduğunu şöyle ifade etti:
“1971 yılında 12 Mart’tan sonra Filistin’e gittim. Buradaki amaç, Filistin halkıyla dayanışma göstermekti. İsrail siyonizmi ve Amerikan emperyalizmine karşı savaşmaktı. Aslında orada olanlar İsrail değil, Amerika’nın kendisiydi. Orada iyice piştikten sonra gelip, Türkiye’de Amerika’ya ve emperyalizme karşı mücadelemizi sürdürmekti.”
FİLİSTİN’E GİTMEDEN ÖNCEKİ SÜREÇTE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Kınacılar, kendisi Filistin’e gitmeden önceki Türkiye’nin durumu ile ilgili şunları söyledi:
“Filistin’e gitmeden önce Türkiye’deki durum belliydi. Amerika, Türkiye’deki varlığını iyice artırmıştı. Amerika’nın emriyle askeri bir cunta Türkiye’nin idaresini eline almıştı. Devrimciler, emperyalistlerin kiralık katilleri tarafından her gün bir köşede pusu kurdurularak, öldürülüyordu.
Toplumun en inançlı kesimleri yok edilmeye çalışılıyordu. Türkiye’de, emperyalistlerin oyunlarıyla kardeşi kardeşe öldürtmeye çalışıyorlardı. Bu şartlar altında, devrimcilerin kendilerini savunmaktan başka çareleri kalmamıştı.
Onun için daha iyi mücadele etmek amacıyla, emperyalizme karşı daha iyi savaşmak için Filistin’e gitmeye karar verdik. Daha önce bizim arkadaşlar gitmişlerdi. Yüzlerce insan Filistin’e gitti. Deniz Gezmişler gitmişti.”
GAZİANTEP’TEN FİLİSTİN’E GİDENLER
Kınacılar, Gaziantep’ten Filistin’e birçok insanın gittiğini söyleyerek, o isimleri açıkladı:
Gaziantep’ten ilk gidenler; Abdülkadir Yaşargün ve Mustafa Çelik. Mustafa Çelik arkadaşımız, kahramanca şehit olmuştu orada. Daha sonra Bekir Reyhan gitti, geldi. Tekrar Bekir Reyhan, ben, Tayfur Köse birlikte gittik. Abdülkadir Yaşargün ile birlikte orada buluştuk. Daha sonra Celal Alagöz, Mehmet Satan geldi. Tahsin Akpet daha önce Abdülkadir Yaşargün ile birlikte gitmişti. Recep Albay, Abdülkadir’in kardeşi Sami Yaşargün gelmişti daha sonra.
İslahiye’den gelen arkadaşlar vardı. Mehmet Telli, Mehmet Çapan; şimdi hatırladıklarım bunlar. O dönem Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi vardı. Biz, doğrudan El Fetih’e katıldık.”
FİLİSTİN’DE YAŞANANLAR
Kınacılar, Filistin’de yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Buradan gidişte önce Şam’a uğradık. Şam’da Filistinli Eğitim Kampı’nda Kadir Yaşargün ile buluştuk. Orada bir müddet kaldıktan sonra ben tek başıma diğer Eğitim Kampı’na geçtim. Orada bir süre kaldıktan sonra Libya, Cezayir, Nijerya, İngiltere gibi birçok ülkeden insanla birlikte hareket ettik.
Arkadaşlar, Şam’ın Dummar Mahallesi’ndeki eve geçmişleri. Ben de oraya geçtim. Ondan sonra Lübnan’a geçtik. Sabra’da kaldıktan sonra Tripoli’ye geçtik. Tripoli’de bir müddet kaldıktan sonra Tartus’a, Tartus’tan da Türkiye’ye döndük.
Filistin Örgütleri gayet tutarlı politikalar izliyor, Filistin halkı İsrail’e ve Amerikan emperyalizmine karşı bilenmiş şekilde mücadele ediyordu. Şimdiki gibi pasif değillerdi. O zamanki mücadele gücü şimdi yok. Hizbullah ortaya çıktı, ortalık darmadağın oldu. O dönem Yaser Arafat’ın komutasında düşmanla alabildiğine güçlü şekilde savaşılıyordu.
Herkes heyecanlıydı. 7 yaşından 70 yaşına kadar insanlar, mücadelenin içindeydi.
7 yaşındaki çocuklar, okullar tatil olduktan sonra kamplarda silah eğitimi gçrürlerdi. 10 -12 yaşındaki çocuklar, hedefi istedikleri noktadan vurabilirlerdi. Bir Filistinli evde 5 kişi varsa, 5 tane silah olurdu. Böyle bir mücadele gücü vardı.
Gittiğimiz dönemde sıcak savaş yoktu. Sadece sınırda vur kaçlar vardı. Biz, Lübnan’daki meşhur Sabra Kampı’nda kalıyorduk. Bir akçam İsrail, sınırda Filistin kamplarını bombalamaya başlamış. Biz de o akşam sınıra gitmek için hareket ettik. Bizi oradan gönderdiler, ‘Daha size gerek yok, sizler bekleyin.’ dediler. Sabra Kampı’na geri döndük, bire bir sıcak çatışmanın içerisine girmedik ama sınırda bulunduk. Karşıdaki İsrail askerlerini siperlerde gördük. Yani bizim grup sıcak bir çatışmaya giremedi.
Orada 1 yıla yakın süre kaldık.
Mustafa Çelik ilk Türk şehit oldu. Diğer arkadaşlarımız sağ olarak döndüler. Birkaç arkadaşımız vefat etti, diğerleri yaşıyor.”
GÜNÜMÜZDE VERİLEN DESTEK GÖSTERMELİK
Kınacılar, günümüzde Filistin’e verilen desteğin göstermelik olduğuna dikkat çekerek, parmak sallamaktan başka bir şey yapılmadığını söyledi:
“Filistin’e Türkiye’den günümüzde verilen destek, göstermelik. Parmak sallamaktan başka bir destek yok. Güçlü bir destek yok. Kefenini yanında taşıyanlar ortada yok. Laf çok, icraat yok.”
Ahmet Kınacılar, son olarak gençlere şu tavsiyede bulundu:
“Gençlik, dijital fırtınanın ortasında kalmış. Okuma alışkanlığı giderekten yok oluyor. Gençlere tek tavsiyem: Okusunlar! Ne bulurlarsa okusunlar, bilinçlensinler, adımlarını bilinçli atsınlar.”
Haber: Başak AKAY
1952 senesinde Gaziantep’te dünyaya gelen Ahmet Kınacılar, “Kendi sınıf mücadelesini veren, profesyonel olarak devrimci olduğunu zanneden bir kişiyim.” diyerek, söze başladı.
GAZİANTEP’TE YÜRÜTTÜKLERİ FAALİYETLER
Kınacılar, öncelikle o dönemde Gaziantep’te yürüttükleri siyasal faaliyetlerden bahsetti:
“Burada Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği, Devrimci Kültür Derneği, Kadın Hakları Derneği gibi dernekler ve aynı zamanda sendikalar vardı. Biz bu derneklerde yetiştik.
1970 yılında Gaziantep’te üzüm, fıstık mitingi yaptık. Ankara’dan Yusuf Aslan ve DEV-GENÇ Genel Başkanı Atilla Sarp gelmişti. Burada bir jip kiralayaraktan, köyleri adım adım dolaştık. Üzüm, fıstık üreticileriyle iletişime geçtik. Üzüm, fıstık mitingi bittikten sonra Yusuf, ben, Atilla Sarp Malatya’ya geçtik. Malatya’da haşhaş mitingi vardı. Malatya’da haşhaş ekimi yasaklanmıştı o sene. Malatya’da köy köy gezdik.”
ANKARA’DAKİ FAALİYETLERİ
Gaziantep’teki mitingde tanıştığı Devrimci Yusuf Aslan ile daha sonra Ankara’da buluştuklarını belirten Kınacılar, Ankara’daki süreci şöyle aktardı:
“Gaziantep’te 1969-70 Eğitim - Öğretim Yılı’ndaki Lise Bitirme Sınavı’nda, faşist öğretmenin dışarıdan getirdiği 20-25 kişiyle bana saldırdılar. Ben otobüse binerek, zorla canımı kurtardım. Bundan bir ay sonra öğretmen ve yanındaki kişiyle karşılaştım. Bana laf attılar, ben de yumruk yumruğa kavga ettim. Yanımda rahmetli kardeşim de vardı.
Bu olaydan dolayı İl Disiplin Kurulu 1 sene okuldan uzaklaştırma verdi. Bir sene sonra da ‘Türkiye’de okumaz’ tasdiknamemi elime verdiler. Bu arada ben Üniversite Giriş Sınavı’ndan çok yüksek bir puan almıştım. Türkiye’de giremeyeceğim üniversite yoktu. Tabi puanım yandı.
O sene (1970) Yusuf’la Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) buluştuk. Ankara’da daha sonra Siyasal’ın yurt kantinini işlettim. Ondan sonra Gaziantep’e döndüm. Burada 12 Mart Muhtırası’ndan sonra arandığımı radyodan dinledim. O andan itibaren Filistin’e geçmeye karar verdim.”
FİLİSTİN’E GİDİŞİNDEKİ AMACI
12 Mart Muhtırası’ndan sonra Filistin’e gitmeye karar verdiğini söyleyen Kınacılar, amacının ne olduğunu şöyle ifade etti:
“1971 yılında 12 Mart’tan sonra Filistin’e gittim. Buradaki amaç, Filistin halkıyla dayanışma göstermekti. İsrail siyonizmi ve Amerikan emperyalizmine karşı savaşmaktı. Aslında orada olanlar İsrail değil, Amerika’nın kendisiydi. Orada iyice piştikten sonra gelip, Türkiye’de Amerika’ya ve emperyalizme karşı mücadelemizi sürdürmekti.”
FİLİSTİN’E GİTMEDEN ÖNCEKİ SÜREÇTE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Kınacılar, kendisi Filistin’e gitmeden önceki Türkiye’nin durumu ile ilgili şunları söyledi:
“Filistin’e gitmeden önce Türkiye’deki durum belliydi. Amerika, Türkiye’deki varlığını iyice artırmıştı. Amerika’nın emriyle askeri bir cunta Türkiye’nin idaresini eline almıştı. Devrimciler, emperyalistlerin kiralık katilleri tarafından her gün bir köşede pusu kurdurularak, öldürülüyordu.
Toplumun en inançlı kesimleri yok edilmeye çalışılıyordu. Türkiye’de, emperyalistlerin oyunlarıyla kardeşi kardeşe öldürtmeye çalışıyorlardı. Bu şartlar altında, devrimcilerin kendilerini savunmaktan başka çareleri kalmamıştı.
Onun için daha iyi mücadele etmek amacıyla, emperyalizme karşı daha iyi savaşmak için Filistin’e gitmeye karar verdik. Daha önce bizim arkadaşlar gitmişlerdi. Yüzlerce insan Filistin’e gitti. Deniz Gezmişler gitmişti.”
GAZİANTEP’TEN FİLİSTİN’E GİDENLER
Kınacılar, Gaziantep’ten Filistin’e birçok insanın gittiğini söyleyerek, o isimleri açıkladı:
Gaziantep’ten ilk gidenler; Abdülkadir Yaşargün ve Mustafa Çelik. Mustafa Çelik arkadaşımız, kahramanca şehit olmuştu orada. Daha sonra Bekir Reyhan gitti, geldi. Tekrar Bekir Reyhan, ben, Tayfur Köse birlikte gittik. Abdülkadir Yaşargün ile birlikte orada buluştuk. Daha sonra Celal Alagöz, Mehmet Satan geldi. Tahsin Akpet daha önce Abdülkadir Yaşargün ile birlikte gitmişti. Recep Albay, Abdülkadir’in kardeşi Sami Yaşargün gelmişti daha sonra.
İslahiye’den gelen arkadaşlar vardı. Mehmet Telli, Mehmet Çapan; şimdi hatırladıklarım bunlar. O dönem Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi vardı. Biz, doğrudan El Fetih’e katıldık.”
FİLİSTİN’DE YAŞANANLAR
Kınacılar, Filistin’de yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Buradan gidişte önce Şam’a uğradık. Şam’da Filistinli Eğitim Kampı’nda Kadir Yaşargün ile buluştuk. Orada bir müddet kaldıktan sonra ben tek başıma diğer Eğitim Kampı’na geçtim. Orada bir süre kaldıktan sonra Libya, Cezayir, Nijerya, İngiltere gibi birçok ülkeden insanla birlikte hareket ettik.
Arkadaşlar, Şam’ın Dummar Mahallesi’ndeki eve geçmişleri. Ben de oraya geçtim. Ondan sonra Lübnan’a geçtik. Sabra’da kaldıktan sonra Tripoli’ye geçtik. Tripoli’de bir müddet kaldıktan sonra Tartus’a, Tartus’tan da Türkiye’ye döndük.
Filistin Örgütleri gayet tutarlı politikalar izliyor, Filistin halkı İsrail’e ve Amerikan emperyalizmine karşı bilenmiş şekilde mücadele ediyordu. Şimdiki gibi pasif değillerdi. O zamanki mücadele gücü şimdi yok. Hizbullah ortaya çıktı, ortalık darmadağın oldu. O dönem Yaser Arafat’ın komutasında düşmanla alabildiğine güçlü şekilde savaşılıyordu.
Herkes heyecanlıydı. 7 yaşından 70 yaşına kadar insanlar, mücadelenin içindeydi.
7 yaşındaki çocuklar, okullar tatil olduktan sonra kamplarda silah eğitimi gçrürlerdi. 10 -12 yaşındaki çocuklar, hedefi istedikleri noktadan vurabilirlerdi. Bir Filistinli evde 5 kişi varsa, 5 tane silah olurdu. Böyle bir mücadele gücü vardı.
Gittiğimiz dönemde sıcak savaş yoktu. Sadece sınırda vur kaçlar vardı. Biz, Lübnan’daki meşhur Sabra Kampı’nda kalıyorduk. Bir akçam İsrail, sınırda Filistin kamplarını bombalamaya başlamış. Biz de o akşam sınıra gitmek için hareket ettik. Bizi oradan gönderdiler, ‘Daha size gerek yok, sizler bekleyin.’ dediler. Sabra Kampı’na geri döndük, bire bir sıcak çatışmanın içerisine girmedik ama sınırda bulunduk. Karşıdaki İsrail askerlerini siperlerde gördük. Yani bizim grup sıcak bir çatışmaya giremedi.
Orada 1 yıla yakın süre kaldık.
Mustafa Çelik ilk Türk şehit oldu. Diğer arkadaşlarımız sağ olarak döndüler. Birkaç arkadaşımız vefat etti, diğerleri yaşıyor.”
GÜNÜMÜZDE VERİLEN DESTEK GÖSTERMELİK
Kınacılar, günümüzde Filistin’e verilen desteğin göstermelik olduğuna dikkat çekerek, parmak sallamaktan başka bir şey yapılmadığını söyledi:
“Filistin’e Türkiye’den günümüzde verilen destek, göstermelik. Parmak sallamaktan başka bir destek yok. Güçlü bir destek yok. Kefenini yanında taşıyanlar ortada yok. Laf çok, icraat yok.”
Ahmet Kınacılar, son olarak gençlere şu tavsiyede bulundu:
“Gençlik, dijital fırtınanın ortasında kalmış. Okuma alışkanlığı giderekten yok oluyor. Gençlere tek tavsiyem: Okusunlar! Ne bulurlarsa okusunlar, bilinçlensinler, adımlarını bilinçli atsınlar.”
Haber: Başak AKAY