Gündem

Fatih Erbakan'dan Cumhur İttifakı itirafı: 2 saat kala kararımızı değiştirdik

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'dan canlı yayında çarpıcı bir açıklama geldi. Erbakan, 'İttifaka katılmaya önce sıcak baktık ve kabul ettik. Ancak pazartesi günü 2 saat kala kararımızı değiştirdik' diye konuştu.

Fatih Erbakan'dan Cumhur İttifakı itirafı: 2 saat kala kararımızı değiştirdik
22-03-2023 21:39

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan Habertürk canlı yayınında açıklamalarda bulunuyor.

Erbakan'ın açıklamaları şöyle:

Cuma akşamına kadar 3 gün içinde tamamlanır diye düşünüyoruz. Hedefimiz 200 binin üzerine çıkmak. İnşallah Pazartesi gerçekleştiririz. Biz en başından beri sizin programlarınızda da defalarca sizin sorularınız olmuştu, Cumhur İttifakı'ndan teklif gelirse ne dersiniz diye. Her seferinde prensiplerimizde, Milli Görüş'ün sosyal politikalarda, dış politikalarda kırmızı çizgileri var, insanlar bunun için geldiler, bunlar olmadan ittifakta yer almamız mümkün değildir; hatta biz ittifak içinde o cumhurbaşkanı adayı iktidar olduğunda ne yapacağını belirlemek lazım, mutabık kalmak lazım, kaldı ki Millet İttifakı aylarca oturdu, mutabakat metni olarak ortaya koydular.

"BUNLARIN İMZALANMASI UYGUN DEĞİL DENDİ"

Müzakere yapan heyetler tarafından konuşuldu. Binali Bey gelmeden önce heyetler bir araya gelmişti. Belli bir olgunluğa geldikten sonra Binali Bey, kamuoyunda resmi bir davette bulunmak üzere geldiler. Müzakere heyetleri bunu konuşmuştu. Biz kendi amblemimizle ittifak içinde yer almamış, bu maddeler de ittifak protokolü olarak bunlara MHP'nin, AK Parti'nin müdahale edecekleri olabilir dedik kendilerine. 1 ay müzakereleri sürdürdük. İlk başta herhangi sıkıntı olmadığı ifade edilmişti. Pazartesi en son yapılan telefon görüşmesinde bunların imzalamanın uygun olmayacağı belirtildi. Prensiplerde uzlaşma, mutabakat var diyebilecektik. Bunların imzalanması uygun değil dendi.

"BİNALİ BEY'LE TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPTIK"

Temel anlaşmazlık noktası maddelerle ilgili değil prensip olarak. 'Biz MHP ve BBP ile beraberiz onlarla imzalamadık, dolayısıyla sizinle imzalamanız bizim açımızdan uygun olmaz' dendi. Bizim bu maddelerimiz bir miktar kırpıldı, bazı cümleler yuvarlatıldı, bazı kelimeler çıkartıldı, bir metin haline getirildi. Biz ona da 'tamam' dedik. Bizim maksadımız 30'un 30'u olmaz da 20'si yapılır, o da bir fayda. Fakat dediğim gibi 3 madde de olsa 'böyle bir protokolün olması uygun değil' dendi. Telefonla Binali Bey'le görüştük tekrar. Bu imzalansa da hukuki bir karşılığı yoktu. Ancak teşkilatlarımızın ve kamuoyumuza deklare etmemiz, elimizde gerekçe ve belge olması gerekir diye bunu istedik. O süreçte 'bu tartışılmadı' gibisinden açıklamalar oldu. Nitekim Millet İttifakı'nda da oluyor. Sayın Mansur Yavaş ve diğer parti liderleri Cumhurbaşkanı yardımcısı olmasın, Ekrem İmamoğlu ve ben olayım demişti.

"TALEPLERE BAŞTA OLUMLU YAKLAŞILDI"

Biz de madem ittifak yapıyoruz böyle bir şey istedik. Onlar da 'şifahi olarak konuştuk, anlaştık' dediler. Şifahi olarak konuştuk, anlaştık demek bizim yetkili kurullarımızı, seçmenimizi, teşkilatımızı çok da tatmin edecek bir nokta değil. Bu maddeler masadaydı, sorun çıkmıyordu. Taleplere başta olumlu yaklaşıldı. Aile maddesinin ıslah edilmesi, revize edilmesi, bunların ayıklanması, aile korunsun ama anne ve babaya zarar vermemesi. Aile bütünlüğünü bozulacak hükümlerin düzeltilmesi diye metne döndü. Bizimkisi hemen hemen 30 maddeydi.

"23 İLDE SİZİN ARKADAŞLAR LİSTEMİZDE YER ALSIN DENDİ"

Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık diye bir şey olmadı. Prensiplerimiz olmadan bize 100 milletvekili de verseler orada olmayacağımızı ifade ettik. İlk toplantıda AK Parti heyeti, 'Ambleminizle girmenize saygı duyuyoruz; ancak bizim 23 ilde ucu ucuna milletvekili kaybetmişiz. 4 çıkaracak iken 3 çıkarmışız. Şimdi bu 23 ilde siz de logo ile girdiğinizde sizin de çıkarmanız zor. Öyleyse bu 23 ilde Yeniden Refah Partisi olarak siz girmeyin, dedi AK Parti olarak dendi bu. 23 ilde bizim girmememizde ne olacak? Bizim müzakerecilerimiz konuyu sürekli prensiplere ve logoyu getirdiler. Bunlar olduktan sonra anlaşılabilir dendi.

"SAYIN CUMHURBAŞKANI SAĞOLSUN BİZİ DAVET ETTİLER"

Amblem ve 6284'de sorun olmadı. Ancak onlar biz böyle mutabakata imza atmayı doğru bulmuyoruz dediler. Bu bir koalisyon protokolü değil, hükümet kurmuyoruz. Şimdiden niye böyle bir şeyi imzalayalım diye. Bunun örneği var, Millet İttifakı, mutabakat yayınlamış. Bir de koalisyonlar seçimin başında yapılıyor artık. Biz desteğimizle sayın Cumhurbaşkanını yeniden seçilmesine vesile olacaksak, bizim prensiplerimize, parti programımıza uygunluğu önemli. Esnettik ve hatta bunu diplomatik dile çevirdiler, hayati kritik kısımları çıkarttık. Buna rağmen imzalamayı prensip olarak uygun görmüyoruz dediler. Biz sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmemiz oldu. Kendisi bu konuların başında sağolsun davet ettiler bizi. Bir birliktelik yapılmasının doğru olacağını söylediler. Binali Bey gelmeden 1 ay önceydi bu davet. Biz de birlikte olunmasının faydalı olunacağını düşünüyoruz; ancak görüşülmesi gereken hususlar var dedik. Sayın Cumhurbaşkanı 'Bu hususları bizim ve sizin arkadaşlarınız görüşürler' dedi. Belli bir noktaya gelip, olgunlaşması üzerine resmi davetin uygun olacağını düşündük. Binali Bey resmi davet için geldi. Sonrasında maddelerin azaltılması, özetlenmesi hatta bazı arkadaşlarımız tepki gösterdiler. Bu metin kuşa dönmüş dediler.

"MKYK ÜYELERİMİZ YÜZDE 60 ORANINDA İSTEMEDİ"

Binali Bey'in ziyareti sonrası il başkanı, MKYY, il sorumluları, hanım temsilcilerimizle geniş kapsamlı istişare yapıldı. İttifaka katılmaya önce sıcak baktık ve kabul ettik. Ancak pazartesi günü 2 saat kala kararımızı değiştirdik. Teşkilatlarımızın %60’ı ittifaka katılmak istemedi. Yüzde 40 olabilir dendi. İl başkanlarında 50'ye 50. MKYK'da 60'a 40 oranındaydı. İki teori var. Bir tanesi büyük fayda sağlanacağını söylüyor. Çerçevenin içinde Yeniden Refah Partisi'nin olacağı yönünde. AK Parti'ye kızan, küsen seçmen nezdinde. Bazı arkadaşlarımız 'Hayır oradan oy alalım derken bizimle yürüyen teşkilatlarımızdan kayıp olabilir, zararlı çıkabiliriz' diyenler oldu. Biz iyi niyetle bu adımın atılmasının ülke, millet, partimiz için hayırlı olabileceğini düşündük. En son gelinen nokta prensip olarak böyle bir mutabakatın olması mümkün değil denince. Onlar olumlu yaklaştılar ama bu noktada geri adım atmak istemediler.

"BİZ MİLLETVEKİLİ VE BAKANLIK İÇİN BUNU YAPMIYORUZ"

Metin gayet özet hale geldi. Özet hali bile imzalamayınca... Tekrardan biz bu ittifakı yapsak ilk çıktığımız televizyon programında gazeteciler haklı olarak soracak. Siz 'prensip, kırmızı çizgi dediniz, ne oldu şimdi ittifak yaptınız' diye soracaklardı. Bu çok önemli. Biz yıllardan beri milletvekili, bakanlık için bu işi yapmıyoruz. İlla Meclis'e girelim demiyoruz. 60'a 40'tı. 40'ın da haklı gerekçeleri vardı. Tayyip Bey de 'son kez sizden bunu istiyorum' diyordu. Bunda fayda olur diye düşündük. Bizim de geri adım atamayacağımız prensiplerimiz var. Bizim partimize gelenler bunun için geldiler. AK Parti'yi eleştirenler, bunlar orada olmadığı için bize geldiler.

"BU MADDELER MASUM VE MİLLETİN MENFAATİNE İDİ"

Kasa başındakiler o durumdan çıksınlar diye maddeleri ortaya koyduk ama yol alamadık. Bu maddeler masum ve milletin faydasına. Denk bütçe, milli kaynakların harekete geçirilip, borç ve faiz yükünün azaltılması, dış ticaret açığının düşürülmesi, ilave vergi ve zamlardan kaçınılması, çiftçi ve üreten kesimlerin faiz borçları silinmesi, yap-işlet gözden geçirilip, varsa haksız kazancı ortadan kaldırılacak önlemlerin alınması. Bizim konuştuğumuz konularla ilgili o taraftan yalanlayıcı açıklamalar oldu. Sayın Özlem Zengin ve sayın Derya Yanık'ın. Bir daha böyle bir şeyle karşılaştığımızda teşkilatımız bize 'hani mutabık kalınmıştı' diye soracaktı.

"PARTİLERİMİZİN MENFAATİNE YÖNELİK İSTEK YOKTU"

Bizim söylediğimiz paylaşımda, yönetimde adaletin sağlanmasına yönelik adımlar. Çalışanların, emeklilerin aylık gelirlerinin açlık sınırının altında olmaması, yürütmenin yargı üzerinde vesayetin önlenmesi, kamuda israf için somut adımların atılması. Milli eğitim müfredatının önce ahlak şuuru ile yapılanması. İslam birliğinin kurulması, süresiz nafakaya son verilmesi. En düşük emekli maaşının asgari ücretin üstüne çıkarılması. Üretim, tarım, ihracat, istihdamı geliştirecek, dış ticaret açığını azaltacak, devleti ve milleti borç faiz yükünden kurtaracak adımlar. Partilerimizin menfaatine bir istek yoktu. Biz bakan yardımcısı olalım, milletvekili şu kadar olsun diye bir isteğimiz yoktu. Altılı masada bunlar vardı.

"ÖZELLİKLE GENÇLERDE AK PARTİ'YE TEPKİ VAR"

Dışarıdan, genç kesim çok ilginç, çok yakın arkadaşlarımızın oğlu ve arkadaşları ittifak yapmamıza sıcak bakmayarak 'imza da vermeyeceğiz, oy da vermeyeceğiz' noktasına gelmişlerdi. Genç kesimin AK Parti'ye ciddi tepkisi, reaksiyonu var. Bu süreçte gençlerin tepkisini gördük. Biz ittifak olmadık deyince geri döndüklerini gördük. İnşallah hayırlısı böyledir, olanda hayır vardır.

"HDP'NİN AÇIKLAMASI KILIÇDAROĞLU'NA ARTI OLDU"

Bize de çevremizden tepkiler oldu. Muharrem Bey de aynısını yaşıyor. Bizde de mesela bize sempati duyup oy vermeyi düşünen ama Tayyip Bey'e oy verecek insanlardan tepkiler oldu. Adaylığımız daha kritik olarak görülüyor. Sayın Cumhurbaşkanının bir defa daha seçilmesi açısından. Yönetimi, yürütmeyi, Cumhurbaşkanlığını alırsa Tayyip Bey, Meclis'te düşük noktada kalırsak da çok hayati değildir diye düşünüyor. Anketlere bakıyorlar. Özellikle HDP'nin sayın Kılıçdaroğlu'na destek. Bunun arkasından İYİ Parti'den 2-3 puan gidecek, CHP'den de gidecek deniyor. Oradan oy gitse de HDP'den geliyor. HDP'nin açıklaması aslında Kılıçdaroğlu'na artı oldu. Şimdi Muharrem Bey de çekilirse. Baraj problemimiz olmadığı gözüküyor. Onların anketleri bizi 2-3 puan göstermeye devam ediyor. Onların anketlerinde bile Yeniden Refah Partisi'nin oranı önemli.

"MİLLET İTTİFAKI'NIN AÇIKLAMALARINA TABAN TABANA ZIT GÖRÜŞLERİMİZ VAR"

Biz de gereğini yaparız diye sayın Muharrem İnce gibi açıklama yapalım. O gün geldiğinde tekrardan değerlendirilip, açıklama yapılır. Belki Muharrem Bey, ikinci tura kalmadan gereğini yapacak gibi. Bizim maddelerimiz orada da gündeme gelecek. Onların açıklamaları taban tabana zıt kısımlar olduğu için zor gözüküyor Millet İttifakı'yla. Maddelerimizden vazgeçmiyoruz, Millet İttifakı ile zor olacak tabii. Asıl ana lokomotif konumundaki CHP'nin açıklamaları var. İstanbul Sözleşmesi, Ayasofya, okul öncesi çocuklara Kur'an öğretilmesi ile ilgili. AİHM'in içtihatlarına tabi olacağız diye. Orada birtakım AİHM kararları adalete uygun değil. 28 Şubat'ta başörtüsü yasağını yerinde bulmuştu. Parti kapatılmasını hukuka uygun buldu. Peşin peşin de teslim olunmaz. Maalesef eşcinsel nikahla ilgili kararlar var. İngiltere'de nikah memuru eşcinsel nikahı kıymıyor. AİHM nikah memurunu haksız buluyor.

"BİZİM KADIN DÜŞMANI OLMAMIZ ZATEN SÖZ KONUSU OLAMAZ"

Düşünün bir parti seçime gidiyor. 30 milyon kadının oy kullanacağı seçime girecek. Kadının şiddetini normal buluyor, böyle bir şey akla mantığa aykırı. Kadınlara şiddet uygulansın demek akla mantığa aykırı. Bizim parti olarak gösterdiğimiz ilk aday kadın adaydı. Afyon'un Güney beldesinde. Bizim kadın düşmanı olmamız zaten söz konusu olamaz. Bazı görüşlerimiz cımbızla çekilip tabiri caizse köpürtüldü. Rahmetli Erbakan hocamız bizim davamız şefkat ve merhamet temelli harekettir demişti. Ecdadımız Osmanlı döneminde yük hayvanlarının, at, katır, eşeklerin çalışma saatlerini belirliyor. Hafta sonları onlara tatil veriyor. Onların bile şiddete uygulamasını istemeyen ecdadın torunlarıyız. Biz 6284'e sosyolojik karşı çıkıyoruz. Şiddet rakamları artmış. 2020'de 474 kadın öldürülmüş. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkınca cinayetler birden bire azalmaya başlamış.

"YALAN BEYANLA MAĞDUR OLAN İNSANLAR DA VAR"

6284'ün olmadığı zaman daha az kadın öldürülüyormuş. 6284'ün devreye girdiğinde boşalmalar artmış. Evlilik sayıları çok ciddi şekilde azalıyor. Bu arada 2 milyon baba da bu kanun yüzünden evden uzaklaştırılmış. Bir kısmı cinnet geçirdi geldi çocuk ve eşini öldürdü. Bir kısmı geceyi arabada geçirdiği için soğuktan donarak öldü. İddia sahibi iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Bir kadıncağız gidiyor polise veya hakime, Allah korusun gözü morarmış, böyle bir noktada tabii ki koca uzaklaştırılacak, hatta hapse bile atılacak. Ama delil olmadan uzaklaştırmak olmamalı. Darp raporu alınsın, sms mesajları, Whatsapp yazışmaları, komşuların, aile bireylerin tanıkları delil sayılsın. Delil aranmaksızın sadece beyanla olmasın. Psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, duygusal şiddeti net bir şekilde tanımlayalım. Sadece beyana dayalı olmasın. Yalan beyanla mağdur olan insanlar var.

"ERKEĞİN DE BÖYLE BİR HAKKI OLMASIN"

Suçun belirliliği ilkesini söylüyoruz. Suçun açık, net, objektif ortaya konulması lazım. Ekonomik, duygusal şiddet ne ise tanımlansın. Komşuların tanıklığı, aile bireylerin tanıklığı, ispata yakın araçlarla ortaya konulsun. Biz ayrıca şunu söylüyoruz. 6284 Kadına Şiddete Önleme diye başlıyor ve kadın erkek ayırt etmiyor. Aslında erkeğin de böyle hakkı var. Erkeğin de böyle hakkı olmasın. Onlar da delil göstersin. İftira atarak, yalan söyleyerek karısını evden uzaklaştırabilir. Onun da böyle bir hakkı olmasın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP EDİN
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR