Milli Eğitim Bakanlığı, 1 Haziran tarihine kadar okullarda uzaktan eğitime devam edileceğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklama ülke genelinde tepkiyle karşılandı. MEB’in kararını değerlendiren Eğitim-Sen Gaziantep Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Parlakçı, pandemi sürecinin iyi yönetilemediğini söyledi.
“PLANSIZ SÜREÇ”
Açıklamalarda bulunan Parlakçı, “Pandeminin başlangıcından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) salgında eğitim konusunda ne denli öngörüden yoksun ne denli plansız bir süreç yürüttüğü son kararlarıyla daha da açığa çıkmıştır. Lise sınavlarına ilişkin düzenlemeyle eğitim yönetimindeki yanlışlar ve karar alma süreçlerindeki antidemokratik uygulamalar, öğrencilere ve velilere ‘çok seçenek’ sunularak örtülmek istenmektedir.
“MEB, SÜRECİ ÖNGÖREMİYOR!”
“Eğitim politikalarının sıklıkla değişmesinde, MEB’in eğitim alanına dair söz, karar ve irade sahibi olmamasının da payı vardır. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu gibi bir üst kurulun varlığı, MEB’in 17 Mayıs’tan önce irade kullanamamasına yol açıyor. MEB açıklamasında “Resmî ve özel, örgün ve yaygın tüm eğitim ve öğretim kurumlarında yüz yüze eğitimin devamıyla ilgili karar, 17 Mayıs 2021 tarihinde yapılacak durum değerlendirmesinin ardından kamuoyu ile paylaşılacaktır.” ifadesi, 18 Mayıs’ta ne olacağını MEB’in de öngöremediğinin itirafı niteliğindedir. Günü birlik kararlar, aç-kapa politikaları ile eğitim yapboz tahtasına çevrilmiş, sık sık değişen kararlarla öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz ne yapacağını, nasıl bir kararla karşılaşacağını bilemez bir duruma sokulmuştur. Eğitim bileşenlerine bunları yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, eğitim ve bilim emekçilerinden, öğrencilerden ve velilerden özür dilemelidir.”
“YÜZ YÜZE EĞİTİME GEÇİŞTE BAŞARISIZ OLUNDU”
MEB nezdinden yapılan yazışmalarda önerilerde bulunduklarını kaydeden Parlakçı, “Geldiğimiz noktada, 11 Mayıs’ta yapılan açıklama ile sınavlar konusunda yeniden ve oldukça esnek bir planlama yapılmıştır. Öğrencilerin ve velilerin taleplerinin dikkate alınacağı belirtilen bir açıklama yapılarak, sınav ısrarında ne kadar yanlış bir yaklaşım içinde olunduğu kabul edilmiştir. MEB’in 11 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla “hazırlık, 9., 10. ve 11. sınıf öğrencilerine bu sınavlara katılıp katılmama konusunda tercih hakkı sunulacağı” müjdesi verilmiştir. Öğrenciler isterlerse ikinci dönem sınavlarına katılmayıp birinci dönem sınavının geçerli olmasını isteyebilecek, isterlerse de ikinci dönem sınavlarına katılabilecekler. Bu kez sanki demokratik bir süreç yürütüyormuşçasına çok seçenekli ve dilekçe vermeye dayalı bir sınav planlamasıyla karşı karşıyayız. Ancak ortada demokratik yöntem olmadığı gibi hem uzaktan hem de yüz yüze eğitimde başarısız olunduğunun itirafı vardır.”
“MEB’İN ISRARI YERSİZ”
“Sınavların ölçme-değerlendirme aracı olduğu varsayılırsa, bu ‘serbestiyet’ ya da ‘tercih hakkı’ pandemi sürecinde öğrencilerin yaşadığı öğrenme kayıplarını ve kendi plansızlıklarını kabul etmek anlamına gelir. Eğitimde var olan eşitsizliğin pandemi nedeniyle katmerleştiği, öğrencilerin eğitime erişimde sorun yaşadığı, milyonlarca öğrencinin eğitime erişemediği böyle bir dönemde MEB sınavda ısrar etmek yerine, kamusal eğitimi güçlendirmeli, sınavsız bir eğitim modeli üzerinde çalışmalı ve sınavsız eğitim modelini hayata geçirmelidir. Bu lütuf değil, pandemi koşullarının da dayattığı bir zorunluluktur.”
ÖĞRENCİLER OLUMSUZ ETKİLENDİ
“Benzer bir ‘tercih hakkının’ Şubat 2021’de önünü açan MEB, bir açıklama yaparak çocuklarını okula göndermek istemeyen velilerin okul yönetimlerine bir dilekçe verebileceklerini açıklamıştı. MEB, gerçek sorunları görmezden gelen ama insanlarda özgürlük yanılsaması yaratan tercih çokluğu ile algı yönetmektedir. Evde acil uzaktan eğitim olanağı olanlar ile olmayanlar arasındaki ayrım son zamanlarda yapılan araştırmalarla ortaya konulmaktadır. Bu araştırmalar uzaktan eğitim olanağına sahip olan öğrencilerin bile ciddi bir kısmının öğrenmelerinin olumsuz etkilendiğini ortaya koyuyor. Bu olanağa sahip olmayanlar ise yüz yüze eğitim olanağı da olmadığında okuldan kopuyor. MEB’e göre, öğrencilerin çok fazla fırsatları var.”
“ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLER AŞILANMALI”
“Öğrencilerin acil uzaktan eğitim fırsatı da var, yüz yüze eğitim fırsatı da var, sınavlara girme ya da girmeme fırsatı da var. Daha ne isteniyor ki! Ne var ki bir dilekçe ile eve sığmayan, ne acil uzaktan eğitimde ne de yüz yüze eğitimde olan çocuklar var. Anadili farklı olan çocukların bir kısmı eğitimden koptular. Yine kız çocuklarının bir kısmı bir dilekçe ile evdeki toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle evin görünmeyen çocuk çalışanları oldular, kadınlar gibi. Engelli çocuklar, ne evde ne de okulda bireysel gereksinmelerine uygun bir eğitim alabildi. Göçmen çocukların büyük bir kısmı okuldan koptu. Çocukların bir kısmı okul yerine dinci vakıf ve derneklerin kurslarına düzenli gider oldu. ‘Hayat eve sığar.’ derken kız çocukların bir kısmının çocuk yaşta evliliğine tanık oluyoruz. Bir dilekçe ile tercihleri alınan, ardından çalıştırılan ilkokul, ortaokul ve liseli çocuklar, canlı derslere girmeyerek çalışan üniversite öğrencileri ‘tercih‘lerini özgürce kullanmış mı oluyorlar? Eğitim Sen bu algı yönetme çabalarını boşa çıkarmaya; kamusal, parasız, bilimsel, laik, demokratik ve anadilinde eğitim mücadelesini yükseltmeye devam edecektir.
Gerekli önlemleri almayan; öğretmenleri aşılamayan, her yer betonlaşırken okul ve derslik inşa etmeyen, yeni öğretmen ataması yapmayan MEB, “Sınavlara isterseniz katılabilir istemezseniz katılmayarak bir tercihte bulunabilirsiniz.” diyebilir mi? MEB’in görevi sınavlar yaparak bir öğretim türü ve düzeyinden diğerine öğrenci akışlarını sağlamak olamaz. Sınavsız bir eğitim sisteminin, tüm okulları koşulları itibariyle birbirine denk hale getirmekten geçtiğinin bilinciyle, okullar arasındaki eşitsizlikleri giderecek eğitim politikalarına yönelmek gerektiği ortadadır. MEB, özgürlük yanılsaması yaratmaktan vazgeçmeli, salgında eğitim stratejisini yüz yüze eğitime, yüz yüze eğitimin fiziksel alt yapısını ve yeni öğretmen atamalarını ve diğer eğitim koşullarını hazırlamaya çevirmelidir.
Eğitim Sen olarak yeni dönemde her öğrencinin yüz yüze eğitim hakkına, her öğretmenin aşılanarak sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkına ulaşabileceği ve velilerin çocuklarını hiçbir kaygı duymadan okula güvenle gönderebileceği bir yurttaşlık hakkı için Milli Eğitim Bakanlığı’nı tam bir eğitim seferberliğine, göreve çağırıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.