Dünya

Doğu Kudüs'teki Filistinli aileler 1948'den sonra bir kez daha yerlerinden edilme endişesi

Doğu Kudüs'te yer alan ve çoğunlukla 1948'den sonra evlerinden edilen Filistinlilerin yaşadığı Şey Cerrah mahallesinde 550 kişiden oluşan 80 Filistinli aile ikamet ediyor.

Doğu Kudüs'teki Filistinli aileler 1948'den sonra bir kez daha yerlerinden edilme endişesi
21-12-2020 20:01
Kudüs

İşgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan ve 1948'de evlerinden zorla çıkarılan Filistinli aileler, bölgenin İsrail tarafından tahliye edilmesinden ve evlerini ikinci kez arkalarında bırakmaktan endişe ediyor.

Doğu Kudüs'te yer alan ve çoğunlukla 1948'den sonra evlerinden edilen Filistinlilerin yaşadığı Şey Cerrah mahallesinde 550 kişiden oluşan 80 Filistinli aile ikamet ediyor.

Ailesi ile birlikte Filistin'in kuzeyindeki Yafa kentinde yaşayan, 1948'de topraklarından zorla çıkarıldıktan sonra Doğu Kudüs'e sığınan Filistinli Es-Sabbağ ailesi de bunlardan biri. Sabbaglar, 6'sı çocuk 32 kişilik 5 çekirdek aileden müteşekkil.

Sürgünden sonra 1956'dan bu yana Doğu Kudüs'te ikamet eden Filistinli aile, İsrail yargısının, Yahudi yerleşim birimleri lehine alacağı bir kararla yerlerinden tasfiye edilmekten endişe ediyor ve bu nedenle Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerinden neredeyse hiç çıkmıyor.

Doğu Kudüs'te 2008-2009 yılları arasında 3 Filistinli aile Eski Şehir yakınlarındaki mahallelerinden tahliye edildi. Ayrıca 7 aile de gelecek birkaç ay içinde evlerini boşaltmaları yönünde uyarı aldı.

Yafa'dan Doğu Kudüs'e uzanan zorunlu göç hikayesi

Şeyh Cerrah mahallesindeki iki katlı mütevazi evde ikamet eden Muhammed Sabbağ, AA muhabirine kendileri ile komşularının 1948'de Yafa'daki evlerinden zorla çıkarılmalarıyla başlayan ve günümüze kadar uzanan hikayesini anlattı.

Şu anda İsraillilerin ikamet ettiğini söylediği, Yafa'daki evinde çekilmiş babasının ve amcasının fotoğraflarını hala saklayan Filistinli Sabbağ, bu bölgeye bazı ailelerin Yafa bazılarının da Hayfa'dan geldiğini belirtti.

Sabbağ, "1948'deki savaşın ardından akrabalarımız olduğu için Kudüs'e sığındık, bizi 1956'ya kadar misafir ettiler." dedi.

Ürdün hükümetinin, Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) ile iş birliği içinde uyguladığı bir proje kapsamında bu evi inşa ettiklerini dile getiren Sabbağ, Kudüs'teki hayatlarının 1972'ye kadar normal şekilde devam ettiğini söyledi.

Evlerinin Yahudi arazisi üzerine inşa edildiği iddiası

Ancak 1972'de bir grup yerleşimcinin, Filistinlilerin ikamet ettiği evlerin, 1876'da Yahudilere ait arazinin üzerine yapıldığını öne sürdüklerine işaret eden Sabbağ, şunları söyledi:

"O zamanlar bölgede 28 aileydik ve Filistinli avukatlar grevle meşgul olduklarından bizi savunması için Yahudi bir avukat tuttuk. Avukat, 1976'da 4 ailenin tahliyesini önlemeyi başardı."

Filistinlilerden habersiz imzalanan sembolik kira anlaşması

Sabbağ, 1982'ye varıldığında kendilerini temsil eden Yahudi avukat ile yerleşimcilerin avukatının mahkeme aşamasında bir ilerleme kaydedemediğini ve aralarında Filistinli ailelerin 99 yıl evlerinde kalmaları karşılığında sembolik bir kira bedeliyle anlaşmaya varıldığını aktardı.

Yahudi avukatın temsil ettiği 17 aile adına bu anlaşmayı imzaladığını söyleyen Sabbağ, "Ancak aileler bunu kabul etmedi. Çünkü bu anlaşma, arazinin Yahudi yerleşimcilerin olduğunu kabul etmek anlamına geliyordu ve bu doğru değildi." diye konuştu.

Sabbağ, Yahudi avukat 1997'de ölünceye kadar durumda bir değişiklik olmadığını, daha sonra İsrail yargısı önünde kendilerini savunmak için Filistinli bir avukatın tutulduğunu, bu zamana kadar da bu avukat tarafından temsil edildiklerini aktardı.

Mahkemenin, 2002 yılında Filistinli el-Gavi ailesinin tahliye edilmesi yönünde karar verdiğine işaret eden Sabbağ, ancak 2006'da Filistinli ailenin İsrail Yüksek Mahkemesi'ne bir dilekçe verdikten sonra yeniden evlerine dönebildiğini kaydetti.

Tahliye süreci

Bundan iki yıl sonra 2008'de yerleşimci gruplar, mahalledeki Filistinli aileleri tahliye için fiili adımlar atmaya başladı.

Bölgede düzenlenen eylemler, uluslararası ve bölgesel kınamaların gölgesinde Şeyh Cerrah'taki El-Kered ailesi evlerinden tahliye edildi. Bu süreci 2009'da El-Gavi ve Hanun ailelerinin tahliyesi takip etti.

Filistinli ailelerin çıkarıldığı evlere Yahudi yerleşimciler yerleştirildi ve halihazırda da bu evlerde kalmaya devam ediyor.

Sabbağ ailesinin tahliye davası süreci

"Filistinli ailelerinin tahliyesi, zamanında Yahudi avukat ile yerleşimciler arasında Filistinli bölge sakinlerinin bilgisi dışında imzalanan anlaşmaya dayandırıldı." diyen Sabbağ, mahkemenin, durumu; ailelerin kirayı ödemediği sürece sözleşmeyi ihlal ettiği ve bu nedenle tahliye edilebilecekleri şeklinde değerlendirdiğini söyledi.

Sabbağ, Yahudi avukatın imzaladığı anlaşma kapsamında yer almayan 11 aileden biri olmalarına rağmen, yerleşimci grupların aleyhlerinde tahliye davası açmasının ardından ailesinin 2009 yılında mahkemeye çağrıldığı bilgisini paylaştı.

"2012 yılında İsrail Sulh Ceza Mahkemesi, Yahudi avukatın yaptığı anlaşmasının 28 ailenin tümü için geçerli olduğuna karar verdi ve evlerimizi boşaltmamız istendi." diyen Sabbağ, süreci şöyle anlattı:

"Önce Bölge Mahkemesi'ne sonra da Yüksek Mahkemeye gittik. Yüksek Mahkeme, 2018'de mülkiyet meselesini araştırmayı, tartışmayı dahi kabul etmedi ve Mart 2019'da evimizi boşaltmamız yönünde karar verdi."

Sabbağ, tahliye tarihini Eylül 2019'a kadar dondurduklarını sonra da Ocak 2020'ye uzatabildiklerini aktardı.

Filistinli, son olarak Bölge Mahkemesi'ne temyiz başvurusunda bulunduklarını, tahliye sürecini dondurduklarını ve şu anda mahkemenin kararını beklediklerini vurguladı.

Sabbağ, bu süre zarfında İsrail mahkemelerinin aynı bölgeden 7 Filistinli ailenin tahliye edilmesi yönünde karar verdiğine işaret etti.

Arazilerin Filistinlilere ait olduğunu kanıtlayan Osmanlı belgeleri

Sabbağ, halihazırda Şey Cerrah mahallesinde 550 kişiden oluşan 80 ailenin ikamet ettiği bilgisini paylaştı.

Arazinin Yahudilerin mülkü olduğu yönündeki iddiaları reddeden Sabbağ, Filistinli ailelerin, söz konusu toprağın mülkiyetinin Filistinli Hicazi ailesine ait olduğunu doğrulayan bazı Osmanlı belgelerini Türkiye'den aldıklarını belirtti.

Sabbağ, "İsrail mahkemeleri, Osmanlı belgeleri de dahil olmak üzere toprak mülkiyeti konusunu tartışmayı gerekçesiz şekilde reddediyor. Çünkü bu durum Yahudi yerleşimcilerinin öne sürdüğü iddiaların doğru olmadığını kanıtlayacaktır." diye konuştu.

İsrail yasalarındaki çelişki ve ayrımcılık

İsrail'de Filistin ve İsrail taleplerini ele alırken görülen bariz çelişki ve ayrımcılığa işaret eden Sabbağ, şunları söyledi:

"İsrail yasalarına göre, Yahudiler, 1948'den önce mülkleri olduğunu iddia ettikleri yerleri talep etme hakkına sahipken bir Filistinli olarak benim, 1948 yılından önce mülkümün iadesini talep etme hakkım bulunmuyor."

Sabbağ, Yafa'da iki evleri olduğunu ancak bu mülklerini neden geri alamadıklarını sorarak, "Uzun zamandır bu mülklerimizi istiyoruz ancak bu konunun bahsini bile kabul etmiyorlar." dedi.

"Ne olacağını bilmiyoruz, bizi çıkarırlarsa nereye gideceğiz? Yeniden tehir edilmekten endişe ediyoruz. 1948'de kendi mülklerimizden zorla çıkarıldık; şimdi ikinci kez aynı şeyi yaşamaktan endişe ediyoruz." diyen Sabbağ, mahkeme sürecini sonuna kadar takip edeceklerini aktardı.

Sabbağ, "Bizi zorla tahliye edene kadar evlerimizden çıkmayacağız. Ancak İsrail mahkemesinin gün sonunda bize adalet dağıtmayacağını biliyoruz." dedi.

Kudüs'teki sivil toplum örgütü olan Filistinlilerin Haklarını Koruma Ulusal Koalisyonu, yaptığı açıklamada, "Yahudi yerleşimcilerin, Şeyh Cerrah'ta 45 dönümlük bir arazide Filistinlilerin evlerinin enkazı üzerine 200 konut inşa etmeyi planladığını" aktardı.

İsrail'deki Hukuki ve İdari İşler Yasası

İsrailli "Şimdi Barış Hareketi" yayımladığı rapora göre, İsrail'de 1970 yılında hukuki ve idari işler yasası çıkarıldı. Yasa, diğer şeylerin yanı sıra 1948'de Doğu Kudüs'te mülklerini kaybeden Yahudilerin bunları geri alabileceklerini öngörüyor.

Ayrıca, raporda, İsrail hukukunun, 1950 tarihli Sahipsiz Mülkler Yasasına göre, 1948'de İsrail'de mülklerini kaybeden Filistinlilerin mülklerini geri almalarına izin vermediğine işaret edildi.

Hareket, böylece İsrail hukukunun açıkça belirtmeden, Yahudiler için ayrı Filistinliler için ayrı bir hukuk uyguladığını kaydetti.

"Şeyh Cerrah örneğinde olduğu gibi, yasanın uygulanması Filistinli mültecilerin evlerinden tahliye edilmesine yol açıyor ve aslında onları ikinci kez mülteci yapıyor." ifadesi kullanılan raporda, buna ek olarak İsrail hükümetinin, 1948'de mülklerini kaybeden Yahudilerin tamamına tazminat ödenmesi ve onlara İsrail'de alternatif varlıklar verilmesi konusunda istekli olduğu aktarıldı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP EDİN
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR