MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamada bulundu. Muğla-Antalya karayolunun Sakar Geçidi mevkinde meydana gelen kazaya değinen Bahçeli, kazaya ilişkin şunları söyledi:
“İzmir Buca’dan Marmaris’e gitmek üzere hareket eden bir midibüs kontrolden çıkarak şarampole yuvarlanmıştır. Bu elim ve yürekleri kavuran kazada 24 kardeşimiz hayatım kaybederken 10’u da yaralanmıştır. Kazanın bilançosu maalesef korkunç boyuttadır. Öncelikle hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum. Yaralılara ise acil şifa dileklerimi iletiyorum.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, umutsuz ve uğursuz bir zaman aralığında bile, milletinin aydınlık ufuk çizgisine odaklanmış yüksek karakter ve kahramanlık mahsulü bir şahsiyet olduğuna dikkat çeken Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Başka türlü davranmasını bilen, çağının dar kalıplarından taşan, devamlı ileriyi gözleyen, ısrarla iyiyi isteyen, ilkeleriyle hareket eden, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz devlet ve siyaset adamıydı. Bu yüzden olacak ki, Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk’e sürekli saldırı ve sataşmalar olmuş, ihtimal ki, arkası da kesilmeyecektir. Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir. Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman iş birlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar? Bakarsanız, bir dizi bahanesiyle Kanuni Sultan Süleyman’ı tartışırlar, yargılayıp hüküm verirler. Şehzade Mustafa’nın katlinden dolayı suçlarlar. Hürrem Sultan karşısında zayıf bulurlar. Devşirmeleri yükselttiği için kızarlar. Dönerler kanun ve nizamdan dolayı kutsarlar. Ülkeler aldığı için hayranlıkla överler. Bir bakarsanız 2. Abdülhamid’e kafayı takarlar. Kızıl sultanlıkla büyük hakanlık arasında gelgit yaşarlar. Sonra tutarlar, Mustafa Kemal’le uğraşır, en olmadık hakaret yarışma girerler. Bununla da yetinmezler, namus ve şerefle oynamaya kalkarlar. Nedir Atatürk’e çatmanın, kara çalmanın gerçek gayesi? Nasıl anlayalım, tarihi şahsiyetlerimiz arasında o iyiydi, bu kötüydü diye ayrımlar yapmanın hedefini? Aynı bilgiyle zıt ve uçuk yorumlara nasıl ulaşılmaktadır? Tarihte husumet kazısı yapmak, kutuplaştırıcı beyan ve bilirkişilik taslamak eğer cahillik değilse kesinlikle düşman sevindiren vatan hainliğidir."
“Bütün tarihi değer ve büyüklerimiz ruhsuz ve şuursuz, mukallit ve melanet sözde tarihçilerin kerameti kendinden menkul takdir ve keyiflerine bırakılmayacak derecede önem arz etmektedir” diyerek konuşmasına devam eden Bahçeli, “Bunlara sesleniyorum; Türk tarihinden çirkin elinizi çekin, zehirli dilinizi kesin. İki ucu keskin övgü ve sövgü kümesine Türk tarihi nasıl sıkıştırılacaktır? Buna kimin ne hakkı vardır? 2. Abdülhamid ve Gazi Mustafa Kemal birbirini tamamlayan Türk tarihinin şerefli ve iftihar ettiğimiz iki yüzüdür. Milli ve tarihi mirastan nasiplenmemiş yüzsüz ve şerefsizler bunu idrak edemeyeceklerdir. Bugün Mustafa Kemal’e ağır ima ve iddialarda bulunanların bilmesi lazım gelir ki; yalan ve iftira bumerang gibidir, mutlaka geri dönecektir, bununla da kalmayıp taraf ve taraftarlarını rezil rüsva edecektir. Anlaşılan yarası olan gocunmaktadır. Soyu sopu karışık olanlar ilk fırsatta ayaklanmaktadır. Geçmişinde sorun ve gölge bulunanlar, kanında leke ve virüs dolaşanlar ya da kendi ayıp ve günahlarını kapatmak için telaşa kapılanlar hak ettikleri cevap ve muameleyi bizzat Türk milletinden inşallah göreceklerdir. Asılsız ve alçakça ithamlarla Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gözlerden ve gönüllerden düşüreceklerini sanan varsa, ya zekaları kurumuş, ya da insanlıkları kaybolmuştur” diye konuştu.
“İzmir Buca’dan Marmaris’e gitmek üzere hareket eden bir midibüs kontrolden çıkarak şarampole yuvarlanmıştır. Bu elim ve yürekleri kavuran kazada 24 kardeşimiz hayatım kaybederken 10’u da yaralanmıştır. Kazanın bilançosu maalesef korkunç boyuttadır. Öncelikle hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum. Yaralılara ise acil şifa dileklerimi iletiyorum.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, umutsuz ve uğursuz bir zaman aralığında bile, milletinin aydınlık ufuk çizgisine odaklanmış yüksek karakter ve kahramanlık mahsulü bir şahsiyet olduğuna dikkat çeken Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Başka türlü davranmasını bilen, çağının dar kalıplarından taşan, devamlı ileriyi gözleyen, ısrarla iyiyi isteyen, ilkeleriyle hareket eden, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz devlet ve siyaset adamıydı. Bu yüzden olacak ki, Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk’e sürekli saldırı ve sataşmalar olmuş, ihtimal ki, arkası da kesilmeyecektir. Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir. Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman iş birlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar? Bakarsanız, bir dizi bahanesiyle Kanuni Sultan Süleyman’ı tartışırlar, yargılayıp hüküm verirler. Şehzade Mustafa’nın katlinden dolayı suçlarlar. Hürrem Sultan karşısında zayıf bulurlar. Devşirmeleri yükselttiği için kızarlar. Dönerler kanun ve nizamdan dolayı kutsarlar. Ülkeler aldığı için hayranlıkla överler. Bir bakarsanız 2. Abdülhamid’e kafayı takarlar. Kızıl sultanlıkla büyük hakanlık arasında gelgit yaşarlar. Sonra tutarlar, Mustafa Kemal’le uğraşır, en olmadık hakaret yarışma girerler. Bununla da yetinmezler, namus ve şerefle oynamaya kalkarlar. Nedir Atatürk’e çatmanın, kara çalmanın gerçek gayesi? Nasıl anlayalım, tarihi şahsiyetlerimiz arasında o iyiydi, bu kötüydü diye ayrımlar yapmanın hedefini? Aynı bilgiyle zıt ve uçuk yorumlara nasıl ulaşılmaktadır? Tarihte husumet kazısı yapmak, kutuplaştırıcı beyan ve bilirkişilik taslamak eğer cahillik değilse kesinlikle düşman sevindiren vatan hainliğidir."
“Bütün tarihi değer ve büyüklerimiz ruhsuz ve şuursuz, mukallit ve melanet sözde tarihçilerin kerameti kendinden menkul takdir ve keyiflerine bırakılmayacak derecede önem arz etmektedir” diyerek konuşmasına devam eden Bahçeli, “Bunlara sesleniyorum; Türk tarihinden çirkin elinizi çekin, zehirli dilinizi kesin. İki ucu keskin övgü ve sövgü kümesine Türk tarihi nasıl sıkıştırılacaktır? Buna kimin ne hakkı vardır? 2. Abdülhamid ve Gazi Mustafa Kemal birbirini tamamlayan Türk tarihinin şerefli ve iftihar ettiğimiz iki yüzüdür. Milli ve tarihi mirastan nasiplenmemiş yüzsüz ve şerefsizler bunu idrak edemeyeceklerdir. Bugün Mustafa Kemal’e ağır ima ve iddialarda bulunanların bilmesi lazım gelir ki; yalan ve iftira bumerang gibidir, mutlaka geri dönecektir, bununla da kalmayıp taraf ve taraftarlarını rezil rüsva edecektir. Anlaşılan yarası olan gocunmaktadır. Soyu sopu karışık olanlar ilk fırsatta ayaklanmaktadır. Geçmişinde sorun ve gölge bulunanlar, kanında leke ve virüs dolaşanlar ya da kendi ayıp ve günahlarını kapatmak için telaşa kapılanlar hak ettikleri cevap ve muameleyi bizzat Türk milletinden inşallah göreceklerdir. Asılsız ve alçakça ithamlarla Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gözlerden ve gönüllerden düşüreceklerini sanan varsa, ya zekaları kurumuş, ya da insanlıkları kaybolmuştur” diye konuştu.