Gündem

Atay TBMM'de konuştu

Atay TBMM'de konuştu: Devletin bünyesine katacağı memurunu araştırması en tabi hakkıdır!

Atay TBMM'de konuştu
31-03-2021 15:23

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep Milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyonu Başkan vekili Sermet Atay, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi hakkında partisi adına söz alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’na hitap etti. Atay, "Tarihinde ihanet ve ajan faaliyetleri sebebiyle büyük badireler atlatan devletimizin bünyesine katacağı memuru ile ilgili güvenlik soruşturmave arşiv araştırması yapması kadar doğal bir şey olamaz. Bu bütün devletlerin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de en tabi hakkıdır" dedi.

Atay TBMM'de konuştu: Devletin bünyesine katacağı memurunu araştırması en tabi hakkıdır!
       
TBMM Genel Kurulunda, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi'nin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Teklifin tümü üzerinde MHP Grubu adına söz alan Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, dünyanın her yerinde kamu hizmetine alınacak kişilerle ilgili güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapıldığını kaydetti.



"Güvenlik soruşturması" kavramının Türk hukuk mevzuatında yer aldığını ifade eden Atay, güvenlik soruşturmasının kişinin kamu hizmetine alınmasına uygun olup olmadığına yönelik bir araştırma süreci olduğunu söyledi.

Milletvekili Atay, konuşmasında şunları kaydetti:

“Devletimiz, faaliyetlerini kamu görevlileri eliyle yürütmektedir. Vatandaşların kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa’nın 70’inci maddesiyle teminat altına alınmıştır. Kamu hizmetine alınacak personel hem kamu hizmetinin gerektiği gibi sunulmasını sağlayacak nitelikte olmalı hem de devlete, Anayasa ve kanunlara sadakat içerisinde hareket etmelidir. Bunu sağlamanın yollarından biri ise güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasıdır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, kamu hizmetine alınacak kişilerin Anayasa, kanunlar ve devlete karşı herhangi bir sakıncalı faaliyetlerinin bulunmadığını teyit etmek üzere geliştirilmiş bir mekanizmadır.

Dünyanın hemen her yerinde devletler kamu hizmetine alınacak şahısların geçmişini araştırır. Hiçbir devlet kamu hizmetine rastgele, her isteyenin alındığı bir sistemle varlığını devam ettiremez. Dünyanın farklı yerlerinde bulunan devletler güvenlik soruşturması yaparken elbette devletin bulunduğu coğrafyaya, aleyhe yürüyen faaliyetlere, örgütlere, casusluk ve ajanlık faaliyetlerine karşı farklı yöntemler geliştirmiştir.

Ülkemizde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasının gerekli hukuki dayanağı ve düzenlemeye kavuşması uzun zaman almıştır. Güvenlik soruşturması uygulaması önceleri konuyla alakasız Resmî Gazete’de yayınlanmayan “Sabotajlara Karşı Koruma ve Sabotajları Önleme” başlıklı 30.4.1953 tarihli ve 4/658 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ne dayandırılırken daha sonra 30.4.1964 tarih ve 4/685 sayılı “Güvenlik Soruşturması” başlıklı Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle düzenlenmiştir. Böylece, ilk güvenlik soruşturması terimi mevzuatımıza girmiştir. Çeşitli genelge ve yönergelerin ardından konuyla ilgili 4.3.1986 tarihli bir yönetmelik çıkarılmıştır. Ancak bu yönetmelik Resmî Gazete’de yayınlanmadığı gibi kamuya da duyurulmamıştır. Bu sebeple yönetmelik iptal edilmiştir. Bunun üzerine 8.3.1990 tarihinde “Güvenlik Soruşturması Yönetmeliği” başlıklı yeni bir yönetmelik çıkarılmış olup bu yönetmelik de kanuni düzenlemeye dayandırılmamıştır. Bu dönemde güvenlik soruşturması askerî personel, emniyet personeli ve kamuda işçi alımına kadar geniş bir çerçevede uygulanmıştır. Güvenlik soruşturması uygulamasının kanuni düzenlemeye kavuşması 1994 yılında 4045 sayılı Kanun’la mümkün olmuştur. 8.3.1990 tarihli Güvenlik Soruşturması Yönetmeliği’nin kanuna aykırı olmayan hükümleri 14.2.2000 tarihli Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği çıkarılıncaya kadar da uygulanmaya devam edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını gerekli gören diğer kanunlarla ilgili aldığı kararlarında, kamu görevine atanmada güvenlik soruşturması yapılmasının kanun koyucunun takdirinde olduğunu açıkça ifade etmekle birlikte, güvenlik soruşturması esnasında elde edilen verilerin kişisel veri olduğunu ve hangi makamların, hangi verileri nasıl toplayacağı ve kullanacağının, kullanma amacının gerçekleşmesinden sonra silinip silinmeyeceğinin, silinme usullerinin ne olduğunun, yetkinin kötüye kullanılmasına yönelik nasıl tedbir alınacağının kanunla belirlenmeden yönetmelikle düzenlenmesinin ve uygulanmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek iptal kararı vermiştir.

Gerek Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinin iptali kararında, gerekse de 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1’inci maddesinin ikinci fıkrasının iptalinde esas olarak yukarıda izah edilen gerekçeler vardır. Bu kanun teklifiyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının gerekçeleri doğrultusunda, kişisel verilerin güvenliği esas alınarak sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına münhasır bir kanun hazırlanması amaçlanmıştır.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, kişinin kamu hizmetine alınmasında sakınca olup olmadığına ilişkin yapılan soruşturma ve araştırmadır. Bu soruşturma ve araştırma neticesinde, idare kamu görevlisi olarak kabul edeceği kişinin, kamu hizmeti görmek için yeterli güvenirlilikte olup olmadığına karar verecektir.

Hain FETÖ örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında olağanüstü hâl döneminde çeşitli kanun hükmünde kararnamelerle Millî Güvenlik Kurulu tarafından devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut irtibatı bulunan kamu personeli doğrudan OHAL kararnamesiyle yetkili kılınan mercilerce kamu görevinden çıkarılmıştır. Bunun yanında benzeri girişimlerin önüne geçmek için kamu kurumlarında istihdam edilecek personelin işe alınması sürecinde çeşitli düzenlemeler yapılmış olup bunlar kanun hükmünde kararnamelerde yer almıştır.

  Kamu görevlilerinin mesleğe alınmalarında üç temel ilke hâkimdir. Bunlar: “Serbestlik ilkesi, eşitlik ilkesi, görevin gerektirdiği niteliklerden başka niteliklerin aranmaması” ilkeleridir. Bu ilkeler Anayasa’nın 70’inci maddesiyle teminat altına alınmıştır. Bu ilkeler gereğince, her Türk vatandaşı kamu hizmetine girebilir ancak bu hakkının sınırlandırılması görevin gerekliliklerine uygun olması şartıyla mümkündür. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesi memurluğa girişte genel ve özel şartları düzenlemiştir. Genel şartlar; vatandaşlık, yaş, öğrenim, mahkumiyet, askerlik ve sağlık şartlarıdır. Bu şartlara 3.11.2016 tarih ve 676 sayılı OHAL Kararnamesi ile 74’üncü maddesiyle “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması” yapılmış olma şartı da eklenmiştir. Özel şartlar ise kanun ve mevzuatta aranan görev gereği konulan şartlardır.

Anayasa'nın 129’uncu maddesinin birinci fıkrasında: “Memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma.” yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen hususlar gözetilerek, kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolaysıyla, kamu görevine alınmadan önce aday kişiler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasını öngören kural tamamen kanun koyucunun takdir yetkisine bırakılmıştır. Kural da güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması memurluğa alımda genel şartlar arasında sayılmasına karşın, güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırma yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması devlet memurluğuna alımda aranacak şartlar arasında sayılmıştır.

7070 sayılı Kanun'un 60’ıncı maddesiyle “Devlet memurluğuna alımlarda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması.” zorunlu hâle getirilmiştir. Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun devlet memurluğuna alınacaklarda genel ve özel şartları düzenleyen 48’inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi: “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na 01.02.2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun'un 60’ıncı maddesiyle eklenen 48’inci maddenin birinci fıkrasının (A) bendinin (8) numaralı alt bendi ile  güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olmak" devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartlar arasında sayılmışken 29.11.2019 tarihli Resmî Gazete‘de yayımlanan 24/7/2019 tarih ve 2018/73 esas, 2019/65 karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı’yla anılan düzenlemenin aşağıda belirtilen gerekçelerle iptaline karar verilmiştir.

İlgili iptal kararında, kamu görevine atamalarda güvenlik soruşturması yapılmasının kanun koyucunun takdirinde olduğu, güvenlik soruşturmasına ilişkin hususların kişisel veri niteliğinde olması nedeniyle buna dair temel konuların kanunla düzenlenmesi gerektiği, kanunda güvenlik soruşturmasına konu edilebilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, ne şekilde kullanılacağı, soruşturmayı hangi mercilerin yapacağının belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda, devlet memurluğuna atamada esas olmayacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin, bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13, 20, ve 128’inci maddeleriyle bağdaşmamaktadır.” gerekçelerine yer verilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48’inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen 8 no.lu alt bendin iptaline karar verilmiş ve söz konusu karar 30963 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının, açılmış ve sonuçlanmamış tüm davalara uygulanması gerekmektedir.

Devlet Memurları Kanunu’nun 6 ve 7’nci maddelerine göre, memurlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve kanunlarına  sadakatle bağlı  kalmak  ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadırlar. Kamu görevlileri her durumda devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler. Bu sebeple devletin, bünyesinde istihdam edeceği personeli seçerken bu hususları göz ardı etmesi düşünülemez.

Türkiye, imzalamış olduğu, Uluslararası Çalışma Örgütünün 111 sayılı Ayırımcılık Sözleşmesi'nin 4'üncü maddesiyle "devletin güvenliğine halel getiren faaliyetlerden ötürü, muhik sebeplerle zanlı bulunan veya faaliyetlerine girişen bir şahıs hakkında alınan tedbirlerin, ayrım sayılmayacağını” ifade etmiş bulunmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, devletin millî güvenliğinin korunması amacıyla gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş olduğunu kabul etmektedir.

AİHM, Leander v. İsveç davasının 9248 sayılı kararında sözleşmeye taraf devletlerin millî güvenliğini korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak, kişiler hakkında bilgi toplama, halka açık olmayan siciller tutma; ikinci olarak, millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyen adayların ise iş uygunluğunu takdir ederken bu bilgiyi kullanma yetkisini veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir.

Kanun teklifiyle arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasını yapacak mercilerin Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahallî mülki idare amirlikleri tarafından yapılacağı 6’ncı maddeyle belirtilmiştir. Arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasına konu edilecek bilgilerin neler olduğu mahkemenin kararı doğrultusunda kanun teklifinin 4’üncü ve 5’inci maddelerinde tek tek sayılmıştır.

Biraz önce ifade ettiğimiz tanımlardan anlaşıldığı gibi güvenlik soruşturması, arşiv araştırması kapsamında yapılacak araştırmaları da içermektedir. Arşiv araştırması kişinin aranıp aranmadığı, adli sicil durumu ve hakkında bir sınırlama olup olmadığı gibi objektif olarak tespit edilebilen hususları içermektedir. Güvenlik soruşturması ise bu hususların yanında subjektif değerlendirmeleri de içeren uygulamaları barındırmaktadır. Güvenlik soruşturması kapsamında yapılacak inceleme mevcut kayıtlardan ve yerinde incelemeyle yapılacaktır. Yerinde inceleme kişinin ikamet ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerde yapılacaktır.

Kanun teklifiyle, güvenlik soruşturması ancak gizlilik dereceli birimlerde, Millî Savunma Bakanlığında, Genelkurmay Başkanlığında, Jandarma, Emniyet, Sahil Güvenlik, istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde; millî güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis ve hizmetlerde görev alanlar ile üst kademe yöneticileri ve özel kanunları uyarınca güvenlik soruşturmasına tabi tutulan kişiler hakkında yapılabilecektir.

Kanun teklifinin 5’inci maddesiyle, hakkında güvenlik soruşturması yapılacak kişinin terör örgütleri veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının araştırılması da öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi 14 Kasım 2019 tarih 2018/89 esas ve 2019/84 sayılı kararıyla ve yine 14 Kasım 2019 tarih 2018/90 esas ve 2019/85 sayılı kararında “Terör örgütlerine iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen gerçek ve tüzel kişiler” ibaresindeki “irtibat” ve “iltisak” kavramlarının kategorik olarak belirsiz ve öngörülemez olmadıkları gerekçesiyle aykırılık görmemiştir.



19 Şubat 2020 tarih 2018/91 esas ve 2020/10 sayılı Kararı’nda Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’a getirilen “ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerinin terör örgütlerine veya bunlarla irtibatlı olduğu MİT veya Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşların lisans başvurularının reddedileceği” hükmünde yer alan “irtibat” ve “iltisak” kavramlarının belirsiz ve öngörülemez olmadığı, kuralın sınırlama sebeplerine uygun olarak öngörüldüğü, anayasal olarak meşru bir sınırlama sebebine dayandığı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırılık görmemiştir.

Mahkeme karar gerekçelerinde kuralda geçen “iltisaklı” kavramı kavuşan, bitişen, birleşen; “irtibatlı” kavramı ise bağlantılı anlamına gelmektedir. Anılan kavramlar genel kavram niteliğinde olmakla birlikte, bunların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu söylenemez. Bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamı yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumdadır.                    

Bunun yanı sıra, kuralda öngörülen terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması zorunluluğundan söz edilemez. Zira kanunların genel ve soyut olması, somut olayın özelliğine göre değişebilecek tüm çözümleri kuralın bünyesinde barındırma, bir başka ifadeyle kuralın amacına uygun sonuca ulaştıracak herhangi bir çözümü dışlamasını önleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu itibarla, kuralda temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerektiğine ilişkin anayasal ilkeye aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesinin kararına ve AİHM içtihatlarına göre, kamu görevine atanmadan önce, kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kanun getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda, hangi sınırlar içerisinde tedbir uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.

Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararının gerekçesi dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi kararı güvenlik soruşturmasının hiçbir şekilde yapılmayacağını değil, aksine güvenlik soruşturması detaylarının kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin tedbirler alınarak güvenlik ve arşiv araştırmasının yapılabileceğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu kanun tasarısı Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla bir zorunluluk hâline gelmiş olup değişik kurumlarda değişik mevzuata dayanan, bir kısmı mahkemelerce iptal edilen hükümleri kapsadığından, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayacak şekilde detaylı bir çalışma yapılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler bu kapsamda daha önce aldıkları bilgi, belge ve adli kayıtları alamayacakları için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının etkin bir şekilde yapılabilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde belirttiği hususlar göz önüne alınarak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler belirlenerek yasal dayanak için ilgili kanuni düzenlemeler  yapılmıştır.

Bugüne kadar yaşanan aksaklıklar da göz önüne alınarak geçmişte bu tür aksaklıklara meydan veren belirsizlikler büyük ölçüde giderilmiş olduğundan önümüzdeki yasa tasarısının kanunlaşmasını desteklediğimizi ve önemli bulduğumuzu belirterek tasarıda emeği geçen herkese Milliyetçi Hareket Partisi grubumuz adına teşekkür ediyor ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP EDİN
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR