Hatay
Cebrail Mahallesi'nde 5 yıl önce inşa edilen ve 22 ailenin yaşadığı 6 katlı bina, Pazarcık ve Elbistan merkezli 6 Şubat'taki 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde geriye kaydı.
Apartman sakinlerinin kendi imkanlarıyla dışarıya çıkmasıyla can kaybı yaşanmayan bina, Hatay merkezli 6,4 ve 5,8 büyüklüğündeki depremlerin ardından geriye doğru yıkıldı.
İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) İskenderun Meslek Yüksekokulu İnşaat Teknolojisi Bölümü Öğretim Görevlisi Sıtkı Alper Özdemir, enkaz kaldırma çalışmalarının sürdüğü bölgedeki binayı inceledi.
Özdemir, AA muhabirine, etki alanı itibarıyla 6 Şubat'ta dünyanın en büyük depremlerinden birinin yaşandığını, Hatay'da çok sayıda binanın yıkıldığını söyledi.
Yapılardaki hasar tipinin tespiti için farklı yöntemlerin ele alınabildiğine işaret eden Özdemir, şöyle konuştu:
"Zemin katlarda özellikle dükkan ve market olarak kullanılan yerlerin 'yumuşak kat' uygulamasıyla beraber o katta hasar oluştuğunu ve binanın yıkımına neden olduğunu tespit edebiliyoruz. Bir başka nokta ise Hatay'ın körfez bölgesinde İskenderun ve Arsuz ilçeleri, ova bölgesinde ise Antakya'nın zemin taşıma gücü değerleri bakımından hem zayıf hem de sıvılaşma riskinin yüksek olması, binanın yükünü aktardığı bölgede zeminin bunu doğru bir şekilde taşıyamaması, eşit düzeyde karşılık verememesi, kiminin hasar görmesine kiminin ise hasar görmeden yatmasına sebep oluyor."
Özdemir, Işık Apartmanı'ndaki "geriye yatma" durumunun ilk gözlemler neticesinde hem bazı yapım kusurları hem de zemin sıvılaşması nedeniyle gerçekleştiğini belirtti.
"Yapılardan beklediğimiz ayakta kalması"
Betonarme yapılarda kolon, kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarının donatılarını saran, inşaat çeliğinin bükülmesiyle elde edilen sargı donatısı etriyelerin durumuna ilişkin de bilgi veren Özdemir, "Antakya'da özellikle ovada inşa edilen yerlerde zemin sıvılaşmasının çok yüksek olması ve 7 katın üzerindeki yapıların bu şekilde cevap vermesi gözlemlediğimiz bir durum." ifadesini kullandı.
Zemin kattaki kolonların kiriş bölgelerinde, kemerle bağlantılarında ve etriyelerde eksikliklerin gözlendiği durumların olduğunu anlatan Özdemir, şunları kaydetti:
"Demir filizleri boyunun uygun olup olmadığı projeyle kıyaslama sonrası daha net tespitler ortaya koyar ama gözlemsel olarak bu noktalarda sıkıntı olduğunu, 'etriye sıkılaştırması' dediğimiz uygulamada eksiklik olduğunu, yine sahada çok karşılaştığımız etriye kanca büküm açılarının deprem yönetmeliğine göre 135 derece olduğunu biliyoruz. Ancak sahadaki uygulamalarda maalesef 90 derecede bırakıldığını, özellikle 'maksimum moment' dediğimiz zemin ve birinci katların boy demirlerinde dışarı doğru bir açılma var. Bunu engelleyecek unsurlar yataydaki etriyelerimiz.
Etriyelerdeki sıkıntılar boy demirlerine, buradan da burulma çatlaklarına neden olabiliyor. Dolayısıyla yapımızda da zemin ve birinci katlarda bu tarz hasarlara ve binanın çökmesine neden olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Yapılardan deprem anında beklediğimiz son davranış tarzı, deprem süresi bitene kadar ayakta kalması ve içindeki insanların binayı tahliye edene kadar bu ayakta kalma sürecini devam ettirmesidir. Anladığımız kadarıyla bu bina da ilk depremlerde ayakta kalma görevini yapmış."