AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Afganistan ve bölge barışına katkı sağlayacak her türlü ara buluculuğun içerisinde olacaklarını bildirdi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Türkiye-Mısır ilişkileri hakkında bir soru üzerine, Mısır devleti ve halkıyla tarihten gelen çok güçlü bağlar bulunduğunu belirten Çelik, "Ortak tarihimiz söz konusu olmadan ne bölgenin tarihi ne Afrika'nın ne Ortadoğu'nun ne Akdeniz'in tarihi yazılamaz." dedi.
Mısırla diplomatik ilişkilerin aksama sürecine ilişkin Çelik, burada Mısır halkının geleceği ve demokrasinin yerleşmesine dönük kaygıların ve bu konudaki siyasi tutumun net bir şekilde ifade edildiğini anlattı.
Akdeniz'de yeni bir durum olduğuna işaret eden Çelik, "Sadece gaz meselesiyle ilgili olarak değil, Suriye meselesi söz konusu olduktan sonra Akdeniz'de dünyadaki bütün ülkelerin savaş gemileri yerleşmişti. Arkasından Libya meselesi söz konusu olduğunda bu daha da arttı." diye konuştu.
Hidrokarbon kaynaklarının kullanılması ile ilgili olarak da ortaya çıkan büyük hareketliliğin Akdeniz'de kıyıdaş olan ülkelerin birbiriyle daha çok konuşması ve ortak formüller bulmasını gerektirdiğini dile getiren Çelik şöyle devam etti:
"Mısırla bunları tabii ki konuşabilecek zeminlerimiz vardır, tabii ki bunlar söz konusudur ama dediğim gibi Türkiye geçmişteki ilkeli tutumundan herhangi bir şekilde vazgeçmiş ya da ilkeli tutumunu bir kenara bırakmış değildir. Fakat bölgedeki bu gelişmelerin konuşulması ile ilgili zaruretler açısından da bu mekanizmalar her aşamada mümkündür. Bu tabii ki karşılıklı olarak aynı yaklaşımın söz konusu olmasına bağlıdır."
Çelik, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in, Afgan liderlere barış görüşmelerine ilişkin mektup göndermesine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, Afganistan'daki barışın Türkiye açısından önemine işaret ederek, "Türkiye'nin güvenliğini etkileyen bir sonucu olduğunu, göç meselesinden diğer meselelere kadar biliyoruz." dedi.
"Türkiye güvenilen bir ara bulucudur"
Türkiye-Afganistan'ın diplomatik ilişkilerinin 100'üncü yılına girdiklerini ve 1 Mart'ın Türk-Afgan Dostluk Günü olarak kutlandığını anımsatan Çelik şöyle konuştu:
"Bütün bu çatışma çözümlerinde ara bulucu olarak, Türkiye aranılan bir ülke, diplomatik kapasitesinin yüksekliği bakımından. Hatta Yassıada Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak düzenlendiğinde sayın Cumhurbaşkanımız burasının aynı zamanda dünyadaki çatışma çözümleri içinde bir merkez olarak işlem göreceğini ifade etmişti. Dolayısıyla prensip olarak bunda bir şey yok. Afganistan barışına, bölge barışına katkı sağlayacak her türlü ara buluculuğun içerisinde oluruz. Diplomatlarımız dünyanın çeşitli yerlerinde uzak coğrafyalarda bile ara bulucu oluyorlar ve Türkiye aranılan, istenilen bir ara bulucudur, Türkiye güvenilen bir arabulucudur. Tabii ki bu teklifle ilgili olarak da prensip olarak bunları söylüyorum ama teknik, pratik olarak nasıl olur o Dışişleri Bakanlığımızın yapacağı değerlendirmeye bağlıdır."
Ömer Çelik, "Okul müfredatında Yahudi düşmanlığı artıyor" şeklinde çıkan haberler ve bir İsrail gazetesinin, "Bu haberleri takip ediyoruz. Türkiye'deki ders kitaplarına Yahudiler ve Hristiyanlar kafir olarak nitelendiriliyor" başlığını kullanmasına ilişkin soru üzerine, "Türkiye'de antisemitizim ya da Hristiyanlara karşı bir husumet politikası güdüldüğü gibisinden bu değerlendirmelerin tamamı yanlıştır." dedi.
Çelik, Türkiye'nin azınlıklar ve diğer dinlere mensup vatandaşlarla ilgili politikalarına ilişkin bilgi vererek, "Türkiye'de Yahudi ve Hıristiyanlara dönük olarak sistematik nefret üreten ya da ondan herhangi bir şekilde hedef gösteren, onlara karşı nefret suçu üreten bir politika, bir yaklaşım ve bir siyasi organizasyon söz konusu değildir." diye konuştu.
Papa-Sistani görüşmesi
Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus'un Irak'ta Şiilerin en büyük dini temsilcisi Ayetullah Ali el-Hüseyni es-Sistani ile yaptığı ziyaret ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde bastırılan puldaki haritadaki provokasyona ilişkin görüşleri sorulan Çelik, bu haritaların zaman zaman ortaya çıktığını ve belli odaklar tarafından yapıldığını söyledi.
Irak'taki her gelişmeyi yakın bir şekilde takip ettiklerini belirten Çelik, Papa'nın ziyaretini de yakın bir şekilde izlediklerini söyledi.
Sistani'nin çok önemli bir dini lider ve büyük bir siyasi güç olduğunu vurgulayan Çelik şöyle devam etti:
"Ayetullah Sistani'nin Irak'taki azınlıkların zulüm görmemesi, Şiilerle Sünniler arasında diyalogların doğru kurulması bakımından verdiği mesajların son derece kıymetli olduğunu değerlendiriyoruz. Aynı şekilde başka çeşitli mezhepçilik vesilesiyle şiddetin üretilmemesi başka mezhebi gruplara karşı bu konuda yaptığı açıklamaların da değerli olduğunu ifade etmek isterim. Tabii ki dini liderler arasındaki görüşmeler her zaman iyidir. Papa ile Ayetullah Sistani arasındaki görüşme de umarız bu açıdan olumlu sonuçlar doğuracak bir yaklaşımdır. Papa'nın oradaki kiliselerle birlikte aynı zamanda saldırıya uğrayan camilerle ilgili olarak verdiği mesajın da olumlu olduğunu değerlendiriyoruz."
Çelik, Papa'nın 84 yaşında, Ayetullah Sistani'nin 90 yaşında olduğuna dikkati çekerek, "Bu yaştaki iki siyasi ve dini liderin bir araya gelmesinin Irak için bölge için iyi bir istişare, iyi bir sonuç üretmesini ümit ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"Yaptırım siyaseti yanlış bir siyaset"
Çelik, ABD'de Joe Biden'ın başkan olmasıyla Obama döneminde İran ile imzalanan nükleer anlaşmanın yeniden gündeme gelmesi ve bunun yanında İran'ın nükleer kapasitesini artırmaya yönelik çabalarına dair bir soruya şu yanıtı verdi:
"İran'ın daha önce P5+1 ile yaptığı anlaşmanın ne kadar doğru olduğunu söylemiştik. Trump döneminde bu bozulduğu zaman, 'Bu ne Batı dünyası için ne bölge için iyi olur.' demiştim. Nitekim, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde Türkiye ve Brezilya, İran ile böylesi bir nükleer anlaşmaya imza atmıştı. Bu anlaşmaya imza atıldığı zaman İranlılar, 'Bu devrim gerçekleştikten sonra İran'ın imza attığı ilk uluslararası anlaşma.' demişlerdi. Bu süreç devam etseydi bugün ortaya çıkan maliyetler olmayacaktı. O süreci geçtik, P5+1'in imzaladığı nükleer anlaşma devam etseydi bu sorunlar yine ortaya çıkmayacaktı. İran'ın şeffaf bir şekilde denetlenmediği söyleniyor. Trump bunu ortadan kaldırmamışken Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu oraya gidiyordu, üretilen uranyum miktarını şeffaf bir şekilde denetliyordu. Diplomasi ve müzakere çatışmaları önleme açısından en önemli şeydir. Trump kaldırınca İran da nükleer anlaşmalarından geriye çekildi. Şimdi ortaya böyle bir tablo çıktı. 'Denetleyemiyoruz' diyorlar. Sizin herhangi bir taahhütte bulunmadığınız bir ülkeyi denetleme hakkınız olmaz ki. Nükleer anlaşma konusunda bir taahhüdünüz olacak ki denetleyebilesiniz. Ayrıca yaptırım siyaseti yanlış bir siyasettir. Bu İran halkını cezalandırmaktır. Bunlar tek taraflı yaptırımlardır. Çoğu kez hukuka ve hakkaniyete uymayan yaptırımlardır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi vesilesiyle yaptığı konuşmada, İran'a yönelik yaptırımların bir an evvel kalkması gerektiğini ifade etti. Aynı şekilde Sayın Ruhani ile telefon görüşmesinde de İran halkına dönük tek taraflı yaptırımlara karşı olduğumuzu söyledi."
Türkiye'nin İran ile çok uzun zamandır komşuluk ilişkilerinin bulunduğunu ve İran'ı en iyi Türkiye'nin tanıdığını ifade eden Çelik sözlerini şöyle tamamladı:
"Yaptırımlarla varılacak yer yoktur. En doğru şey, bir nükleer anlaşmaya imza atmak, Batı dünyasında anlaşmaya imza atanlar İran'daki gelişmeleri rahat bir şekilde takip edebilirler, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bunu şeffaf bir şekilde denetleyebilir. Aynı şekilde İran da kendisine verilen sözlerin yerine gelmesi karşılığında iş birliğini artırır. Masaya dönülmelidir. Kapsamlı bir nükleer anlaşma imzalanmalıdır. Karşılıklı olarak bütün dünyanın önünde taahhütlerde bulunulmalıdır. Bu taahhütler neticesinde de gereken yapılmalıdır. O zaman hem anlaşmaya imza atanlar rahat ederler hem İran'ın faaliyetleri denetlenmiş olur."
(Bitti)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Yıldız Nevin Gündoğmuş