Ülkemizde erken, yani genç yaşta kalp krizlerinin Avrupa ile kıyasladığımızda çok daha sık görüldüğünün bilimsel bir gerçek olduğunun altını çizen Türkiye Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu şunları söyledi: “Türkiye’de kalp krizlerinin %20’si 50 yaş öncesi gelişirken Avrupa’da erken kalp krizleri %10’u geçmiyor. Avrupa’da ortalama kalp krizi yaşı 60-65 arası iken ülkemizde 10 yaş daha genç bir ortalama görüyoruz. İşte ülkemizdeki bu erken kalp krizlerinde ailevi hiperkolesterolemi, önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor.”
Çocuklarda deri, diz ve eklemler üzerinde görülen sarı kolesterol birikimlerine dikkat!
Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu ailevi hiperkolesterolemi konusunda bilgi verdi: “Kalıtımsal geçen bu hastalıkta, doğuştan itibaren yüksek olan kan kolesterolü damarlar üzerinde birikici bir zararla kalp damar hastalıklarına yol açıyor. Ailevi yüksek kolesterol olarak da tanımlayabileceğimiz bu hastalığın iki tipi var: heterozigot ve homozigot tipleri. Homozigot türde, yani hem anneden hem de babadan hatalı genleri almış kişide hastalık çok ağır seyrediyor. Bunlarda LDL-kolesterol 350 mg/dl üzerine çıkıyor. Heterozigotlarda yani hatalı geni tek taraflı almış ve “taşıyıcı” olarak tanımlanan hastalarda LDL-kolesterol düzeyi 190 mg/dl üzerinde seyrediyor. Homozigot hastalarda LDL düşürülemezse erken çocukluk döneminden itibaren kalp krizleri başlıyor ve maalesef ki hastalar 20-30’lu yaşlara varmadan kaybediliyor. Bu çocuklarda deride, dizlerde, eklemlerde sarımtırak kolesterol birikimlerinin görülmesi hastalığın tipik bir özelliği. Heterozigotlar ise sıklıkla karşımıza 30-40’lı yaşlarda erken kalp krizleriyle çıkıyor. Heterozigotlarda deride kolesterol birikimleri görülmüyor, ancak bazı hastalarda gözde korneada beyaz bir hare olarak bulgu verebiliyor.
Kalp krizi gelişene kadar bulgu vermiyor
Ülkemizde tahminen her 100 ila 200 kişiden birinde görülen ailevi hiperkolesterolemi, genetik bir hastalık olmasına rağmen tanıda genetik hastalığa gerek duyulmuyor. Ailede genç yaşta (60 yaş öncesi) kalp damar hastalığı geçiren kişilerin olması ve kötü kolesterolün (LDL) 190 mg/dl ve üstünde olması ailevi hiperkolesterolemi hastası olma riskini yükseltiyor. Bu hastalığın en önemli özelliklerinden birinin kalp krizi gelişene kadar hiçbir bulgu vermemesi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu “Bu nedenle ailesinde, akrabalarında erken yaşta kalp krizi olanların mutlaka kan kolesterol düzeylerini ölçtürmeleri ve eğer yüksekse mutlaka kolesterol düzeylerinin süregen olarak düşürmeleri gerekiyor. Aksi halde, genç kalp krizlerinin ve erken ölümlerin önlenmesi mümkün değil” dedi.
Türk Kardiyoloji Derneği ailevi hiperkolesterolemiye karşı uyarıyor
Türkiye Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, Türk Kardiyoloji Derneği’nin (TKD) ailevi hiperkolesterolemi konusunda yürüttüğü çalışmaları şöyle özetledi: “Türk Kardiyoloji Derneği olarak poliklinik hastalarının ailevi hiperkolesterolemiye dikkatini çekmek için özel posterler hazırladı. Bu posterlerde hastalığın en tipik özelliği olan erken kalp krizlerine dikkat çekiliyor. Ailesinde erken kalp krizi olanların kendilerinin de aynı riski taşıyabileceği belirtiliyor. Ayrıca mutlaka kan kolesterol düzeylerini ölçtürmeleri ve eğer yüksekse bir kardiyoloji uzmanına başvurmaları öneriliyor. Bu posterlerle ailevi hiperkolesterolemi hastalarının kalp krizi geçirmeden teşhis edilip, kalp damar hastalığı gelişmesinin önlenmesi amaçlanıyor.”
Çocuklarda deri, diz ve eklemler üzerinde görülen sarı kolesterol birikimlerine dikkat!
Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu ailevi hiperkolesterolemi konusunda bilgi verdi: “Kalıtımsal geçen bu hastalıkta, doğuştan itibaren yüksek olan kan kolesterolü damarlar üzerinde birikici bir zararla kalp damar hastalıklarına yol açıyor. Ailevi yüksek kolesterol olarak da tanımlayabileceğimiz bu hastalığın iki tipi var: heterozigot ve homozigot tipleri. Homozigot türde, yani hem anneden hem de babadan hatalı genleri almış kişide hastalık çok ağır seyrediyor. Bunlarda LDL-kolesterol 350 mg/dl üzerine çıkıyor. Heterozigotlarda yani hatalı geni tek taraflı almış ve “taşıyıcı” olarak tanımlanan hastalarda LDL-kolesterol düzeyi 190 mg/dl üzerinde seyrediyor. Homozigot hastalarda LDL düşürülemezse erken çocukluk döneminden itibaren kalp krizleri başlıyor ve maalesef ki hastalar 20-30’lu yaşlara varmadan kaybediliyor. Bu çocuklarda deride, dizlerde, eklemlerde sarımtırak kolesterol birikimlerinin görülmesi hastalığın tipik bir özelliği. Heterozigotlar ise sıklıkla karşımıza 30-40’lı yaşlarda erken kalp krizleriyle çıkıyor. Heterozigotlarda deride kolesterol birikimleri görülmüyor, ancak bazı hastalarda gözde korneada beyaz bir hare olarak bulgu verebiliyor.
Kalp krizi gelişene kadar bulgu vermiyor
Ülkemizde tahminen her 100 ila 200 kişiden birinde görülen ailevi hiperkolesterolemi, genetik bir hastalık olmasına rağmen tanıda genetik hastalığa gerek duyulmuyor. Ailede genç yaşta (60 yaş öncesi) kalp damar hastalığı geçiren kişilerin olması ve kötü kolesterolün (LDL) 190 mg/dl ve üstünde olması ailevi hiperkolesterolemi hastası olma riskini yükseltiyor. Bu hastalığın en önemli özelliklerinden birinin kalp krizi gelişene kadar hiçbir bulgu vermemesi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu “Bu nedenle ailesinde, akrabalarında erken yaşta kalp krizi olanların mutlaka kan kolesterol düzeylerini ölçtürmeleri ve eğer yüksekse mutlaka kolesterol düzeylerinin süregen olarak düşürmeleri gerekiyor. Aksi halde, genç kalp krizlerinin ve erken ölümlerin önlenmesi mümkün değil” dedi.
Türk Kardiyoloji Derneği ailevi hiperkolesterolemiye karşı uyarıyor
Türkiye Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, Türk Kardiyoloji Derneği’nin (TKD) ailevi hiperkolesterolemi konusunda yürüttüğü çalışmaları şöyle özetledi: “Türk Kardiyoloji Derneği olarak poliklinik hastalarının ailevi hiperkolesterolemiye dikkatini çekmek için özel posterler hazırladı. Bu posterlerde hastalığın en tipik özelliği olan erken kalp krizlerine dikkat çekiliyor. Ailesinde erken kalp krizi olanların kendilerinin de aynı riski taşıyabileceği belirtiliyor. Ayrıca mutlaka kan kolesterol düzeylerini ölçtürmeleri ve eğer yüksekse bir kardiyoloji uzmanına başvurmaları öneriliyor. Bu posterlerle ailevi hiperkolesterolemi hastalarının kalp krizi geçirmeden teşhis edilip, kalp damar hastalığı gelişmesinin önlenmesi amaçlanıyor.”