Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2021 Raporu'na göre, dünyada HIV epidemisinin başlangıcından bugüne kadar 79,3 milyon kişi HIV ile enfekte oldu, 36,3 milyon kişi ise AIDS ile ilişkili hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti. HIV pozitif kişi sayısı 2020'de dünya genelinde 37,7 milyon olurken, bu kişilerin 1,7 milyonunu 0-14 yaş grubu çocuklar oluşturdu. 2020 yılı içinde 1,5 milyon kişi HIV ile enfekte oldu, 680 bin kişi ise AIDS ile ilişkili hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdi. Türkiye'de 2019'da 3 bin 927 HIV pozitif kişi ve 131 AIDS vakası olmak üzere toplam 4 bin 58 kişi doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirildi. Ülke genelinde 2020'de 2 bin 76'sı HIV pozitif kişi, 46'sı AIDS vakası olmak üzere toplam 2 bin 122, 1 Ocak-15 Kasım 2021'de ise 2 bin 21'i HIV pozitif kişi ve 53'ü AIDS vakası olmak üzere toplam vaka 2 bin 74 vaka kayıtlara geçti. Böylece, 2019'da 4 bin 58 olan HIV pozitif ve AIDS toplam vaka sayısı, 1 Ocak-15 Kasım 2021'de 2 bin 74'e geriledi.
Hala daha dünya nüfusunu etkileyen bir hastalık olarak anılan HIV Enfeksiyonu için toplum farkındalığını artırmak adına 1 Aralık Dünya AIDS günü olarak belirlendi. Bu kapsamda özel bir üniversitede düzenlenen etkinliğe katılan konusunda uzman kişiler hastalık adına hem bilgilendirmelerde bulundu hem de katılımcıların soruları yanıtlandı.
AIDS için pandemi devam ediyor
AIDS için hala daha pandeminin devam ettiğini ifade eden Türkiye Hastanesinden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı ayrıca HIV pozitif ve AIDS arasındaki farka da değindi. Doç. Dr. Özlem Alıcı, “AIDS 1983'ten beri tanısı konulmuş bir hastalık. Pandemi olarak devam ediyor. Yeni pandemiler çıkınca arka planda kalmaması için böyle etkinliklerin, hatırlatıcı günlerin olması çok iyi. AIDS hastalık, HIV virüsün adı. HIV virüsü pozitif olmak ya da saptanması hastalık anlamına gelmiyor. Taşıyıcı olarak kabul edebiliriz. Virüsü taşıyor ama sisteminde herhangi bir hastalık belirtisi yok. Vücut normal çalışmaya devam ediyor. AIDS dediğimiz tablo ise hastalığın oturduğu, virüsün bağışıklık sistemimizi çökertmesinden sonra ortaya çıkabilecek bir takım hastalıkların yerleşmesi, vücutta ağır bir hastalık tablosunun oluşması diyebiliriz. HIV pozitiflik taşıyıcılık, AIDS ise hastalık belirtilerinin oluşması olarak kabul edebiliriz” dedi.
Hangi yollarla bulaşıp bulaşmadığı noktasında da hatırlatmada bulunan Doç. Dr. Özlem Alıcı, “Cinsel yolla, kan yoluyla, hamilelikte, doğum sırasında ve emzirme dönemiyle bulaşıyor. Ter, tükürük, gözyaşı, sarılma, tokalaşma, öpüşme aynı havuzda yüzme, aynı duşu kullanma gibi eylemlerle ya da sıvılarla bulaşmıyor” şeklinde konuştu.
“Uzun yıllar sağlıklı yaşamak mümkün”
Tamamen virüsü yok eden bir tedavi olmadığı halde hastalığa rağmen uzun yıllar sağlıklı bir hayat sürdürebileceğini de aktaran Alıcı, “Kişi eğer hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önce tedavi almaya başladıysa, viral yük buna bağlı olarak saptanamayacak düzeye indiyse çok uzun yıllar sağlıklı bir insan olarak yaşayabilir. Artık kronik bir hastalık olarak kabul edilmesi de bu nedenle. Ama tamamen vücuttan virüsü izole eden bir tedavi şekli henüz yok” dedi.
Ayrımcılık yüzünden psikolojik sorunlar da yaşıyorlar
Virüsü taşıyan ya da hastalığı yaşayan kişilerin özellikle toplum tarafından ayrımcılığa uğradığını bu yüzden de farkındalık konusunun çok önemli olduğunu söyleyen Türkiye Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikoloğu Buse Baytın, “Bu kişiler sosyal damgalanma, ayrımcılık gibi şeyler yaşadıkları için kaygılı olabiliyorlar. Aynı zamanda işlerini ve statülerini kaybetme korkuları yaşadıkları için bu süreçte çok öfkeli olabiliyor, depresyon, kaygı bozukluğu, manik bozukluk gibi rahatsızlıkları yaşayabiliyorlar. Önemli olan farkındalık oluşturmak ve yaymak. Bu hastalığın tedavisinin olduğunu, artık kronik bir rahatsızlık olduğunu, ölümcül olmadığının farkına varabilmek ve tedavinin çok önemli olduğunu vurgulamak” şeklinde uyarılarda bulundu.