Magazin

2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu'nda önemli mesajlar

Kanal 7 GYY Dr. Zahid Akman 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu'nda İslamofobi ile mücadelede yönteminin belirlenmesine vurgu yaparak "Yerli medya dahil kamu diplomasisi faaliyetleri yürüten kurumlarımıza çok iş düşmektedir.” dedi.

2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu'nda önemli mesajlar
15-03-2022 18:57

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın desteklediği, Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) üstlendiği, organizesini Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu, ATO Congresium’da başladı.

Programın açılış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı. Şahin, buradaki konuşmasında İslamofobiyi ‘İslam düşmanlığı’ olarak tanımladı.

RTÜK BAŞKANI EBUBEKİR ŞAHİN: İSLAMOFOBİ EN KISA TANIMIYLA İSLAM DÜŞMANLIĞIDIR

İslamofobi ile mücadelenin kaçınılmaz olduğuna değinen RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, İslam karşıtlığının özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından üst noktaya ulaştığına dikkati çekerek, “Malumlarınız İslam düşmanlığı dünyada, özellikle de batıda adeta kanser hücreleri gibi yayılıyor ve bu nedenle de İslamofobi ile mücadele kaçınılmaz hale geldi. İslam karşıtlığıyla mücadele sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Gönül coğrafyamızın lideri olan ülkemiz, İslam düşmanlığı ile mücadelede Cumhurbaşkanımızın önderliğinde gururla başı çekmektedir. İslamofobi en kısa tanımıyla İslam düşmanlığıdır. İslam'a karşı anlamsız ön yargı ve akıl dışı nefret olarak tanımlanabilecek İslamofobi, dünyada yer etmiş bir ‘hastalık’ olarak adlandırılabilir. İslam karşıtlığı özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından üst noktaya ulaştı. İkiz kulelere yapılan saldırılardan sonra Amerika’nın başlattığı 'Müslümanları ötekileştirme' stratejisi, pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetikledi. Müslümanlara yönelik ırkçılık, 'İslamofobia' tanımıyla yumuşatılmak istense de gerçekte yapılan İslam düşmanlığıdır” diye konuştu.

"İSLAM İLE ALAKALI YANLIŞ ALGILAMALARIN ÖNÜNE GEÇEBİLECEK BİR MEDYA DÜZENİ OLUŞTURULMASI ŞARTTIR"

Dünyada İslami değerlerin tehdit altında olduğunu açıkça gördüklerini ifade eden RTÜK Başkanı Şahin, İslam düşmanlığının hızla yayıldığını vurgulayarak, “Bugün dünyada İslami değerlerin tehdit altında olduğunu açıkça görüyoruz. Demokrasinin beşiği kabul edilen ülkelerde ırkçılık ve İslam düşmanlığı hızla yayılıyor. İslam karşısında sinsi bir plan düzenli olarak uygulanıyor. Malumlarınız değişerek gelişen medya, insanların algı ve düşüncelerini etkileyerek davranışlarını değiştirebilme gücünü artırdı. Batı dünyasında ve özellikle Avrupa’da, İslam’a ve Müslümanlara yönelik olumsuz algı ve davranışların oluşturulmasında ve yaygınlaştırılmasında en büyük rolü, medya üstlenmektedir. Bugünün İslam düşmanı çevreleri, dijital alanı aktif bir şekilde kullanmaktadır ve böylece nefret, ırkçılık ve İslam düşmanlığı gündemde tutmanın yeni yollarının bulunduğunu görmekteyiz. İslam düşmanı zihinler gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının yanında dijital medyayı adeta bir nevi silaha çevirdi. İşte bu noktada batı medyası karşısında İslam coğrafyasının medyası olarak bizlere çok hayati görevler düşüyor. İslam ile alakalı yanlış algılamaların önüne geçebilecek bir medya düzeni oluşturulması şarttır” cümlelerine yer verdi.

KANAL 7 GYY DR. ZAHİD AKMAN: SIRADA BUNUNLA NASIL MÜCADELE EDİLECEĞİZ VAR

Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Dr. Zahid Akman İslamofobi ile mücadelede medyanın rolüne dikkat çekerek "İslamofobinin artık bir problem olarak varlığı kesindir. Bu saatten sonra yapılması gereken şey; bununla nasıl mücadele edileceğinin belirlenmesidir. Yerli medya dahil kamu diplomasisi faaliyetleri yürüten kurumlarımıza çok iş düşmektedir.” ifadelerini kullandı.

FAHRETTİN ALTUN: ÇALIŞMALARIMIZI BÜTÜN ULUSLARARASI PLATFORMLARDA SÜRDÜRECEĞİZ

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “İslam karşıtlığının ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına, normalleştirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Bu bağlamda çalışmalarımızı bütün uluslararası platformlarda sürdüreceğiz” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın desteklediği, Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı Radyo, Televizyon ve Üst Kurulu’nun (RTÜK) üstlendiği, organizesini Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu, ATO Congresium’da başladı. Programın açılış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı. Buradaki konuşmasında İslamofobinin küresel bir sorun haline geldiğini açıklayan İletişim Başkanı Altun, Müslüman toplulukların her geçen gün daha fazla nefret söylemine maruz kaldığını anlattı.

"İSLAMOFOBİ, KÜRESEL BİR SORUN HALİNE GELMİŞ DURUMDADIR"

Verilere bakıldığında İslamofobinin ve Müslüman karşıtı eylemlerin ciddi oranda artış gösterdiğini belirten Altun, “İslam düşmanlığı günümüzde sistematik şekilde yeniden üretilen formlarıyla sürekli karşı karşıya kaldığımız küresel bir sorun. Bu çok boyutlu sorunla mücadelede de küresel bağlamda yeni yol ve yöntemlere ihtiyacımız var. İslamofobi esasında sadece batılı toplumlara özgü bir sorun olarak karşımıza çıkmıyor. Bugün ırkçılığın bir versiyonu olarak inşa edilen İslamofobi, küresel bir sorun haline gelmiş durumdadır. Hatta İslamofobiyi 21’inci yüzyılın hakim ideolojisi olarak değerlendirebilmemiz mümkündür. İslamofobi bugün güneydoğu, Asya’dan ABD’ye kadar her yerde insanların hayatını tehlikeye atan, ayrımcılığı yaygınlaştıran ve Srebrenitsa örneğinde olduğu gibi soykırıma kadar varabilen küresel bir tehdit olmaya devam ediyor. Dünyada güncel olarak yaşanan İslamofobik vakalar incelendiğinde durumun vahameti daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Müslüman topluluklar her geçen gün daha fazla nefret söylemlerine maruz kalıyor ve her geçen gün İslamofobik saldırıların sayısında maalesef artışlar yaşanıyor. 2020 verilerine bakıldığında İslamofobi ve Müslüman karşıtı eylemlerin ciddi oranda bir artış gösterdiği görülüyor” cümlelerine yer verdi.

"İSLAMOFOBİYLE MÜCADELE KAPSAMINDA YENİLİKÇİ ADIMLARA İHTİYAÇ DUYULDUĞU AŞİKARDIR"

Ukranya-Rusya arasındaki savaş sonucunda ülkelerini terk eden insanlara Avrupa’nın kapılarını açarken Orta Doğu ülkelerinden gelen sığınmacılara ayrımcı bir tavır içinde olmasını ‘çelişki’ olarak nitelendiren İletişim Başkanı Altun, “Avrupa’da savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Ukraynalıların kapılarını açarken Suriyelilerin, Afganlara ya da Afrika’dan gelen sığınmacılara yönelik ayrımcı bir tavır içinde olması bir çelişki olarak karşımızda durmaktadır. Avrupa’da kimi siyasetçilerin Ukraynalıları savaştan kaçanlar, Suriyelileri ise ülkeye yasa dışı girmeye çalışanlar şeklinde kıyaslaması bir ibret vesikası olarak hatırlanacaktır. Bu ikircikli tavrın batı medyası tarafından ‘Ukraynalılar beyaz, Hristiyan, Avrupalı. Suriyeliler değil’ yorumlarıyla meşrulaştırmaya çalışılması da unutulmayacaktır. Bu çifte standardın, bu kötülüğün temel motivasyonunun da İslamofobi ve ırkçılık olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Böylesi bir tabloda İslamofobiyle mücadele kapsamında yenilikçi adımlara ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Hiç şüphesiz Türkiye, küresel düzeyde İslam düşmanlığıyla mücadelede sorumluluk alarak öncü bir rol üstleniyor. Cumhurbaşkanımız bütün küresel sorunlarda olduğu gibi İslam düşmanlığıyla mücadelenin de öncülüğünü yapıyor” diye konuştu.

"İSLAM KARŞITLIĞINI İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ADI ALTINDA MEŞRULAŞTIRILMASINA, NORMALLEŞTİRİLMESİNE HİÇBİR ZAMAN İZİN VERMEYECEĞİZ"

İslamofobinin antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak kabul edilmesini talep eden Altun, İslamofobi ve İslam karşıtlığına karşı çok boyutlu bir mücadele gerektiğini vurgulayarak, “Eşit ve özgür bir toplumsal yaşama ancak gerçekçi ve cesurca bir yüzleşmeyle yapıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla erişilebileceğini düşünüyoruz. Bunun için de Cumhurbaşkanımızın defaatle vurguladığı üzere İslamofobinin de tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak kabul edilmesini talep ediyoruz. Özellikle bu bağlamda belirtmek istiyorum ki biz İslam karşıtlığının ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına, normalleştirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Bu bağlamda çalışmalarımızı bütün uluslararası platformlarda sürdüreceğiz. İslam düşmanlına karşı mücadele ederken farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü bir arada yaşama kültürümüzle dünyaya örnek olmayı sürdüreceğiz. Her ne kadar Türkiye bu konuda kapsamlı çalışmalar yürütse de İslamofobi sadece Türkiye’nin tek başına mücadele edebileceği bir olguda değil. İslamofobi ve İslam karşıtlığına karşı uluslararası ve çok boyutlu bir mücadele gerekiyor. Bu mücadele şüphesiz küresel bir tehdit halini alan İslamofobinin merkezi konumunda bulunan Avrupa’da tüm dünya geneline yaygınlaşmak durumundadır. Nasılsa İslam düşmanlığı giderek Avrupa’da kurumsallaşıyorsa İslamofobiyle mücadelede Avrupa’da kurumsallaşmalıdır” ifadelerini kullandı.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ERBAŞ: İSLAMOFOBİ, HAİN VE KARANLIK BİR PROJENİN ADIDIR

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İslamofobi, İslam’ı, şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret göstererek bunu sun’i bir korku ile dünya kamuoyunda yaymak için çalışan hain ve karanlık bir projenin adıdır” dedi.

İslam’ın korku kelimesiyle ilişkilendirilmesinin kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran bir anlayışın ifadesi olduğunu belirten Başkan Erbaş, “İslamofobi, İslam’ı, şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret göstererek bunu sun’i bir korku ile dünya kamuoyunda yaymak için çalışan hain ve karanlık bir projenin adıdır. İslam’ın korku kelimesiyle ilişkilendirilmesi, esasen ardında kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran bir anlayışın ifadesidir. İslam, kendisinden korkulan değil; bilakis korkuları izale eden bir dindir. Her insanın hayatını, onurunu ve hukukunu teminat altına alan bir hayat nizamıdır. Ne var ki öteden beri söz ve eylemleri ile sürekli Müslümanları hedef alanlar, barış dini İslam’ı, terörle birlikte anmak suretiyle, yapay bir korku ve endişe ortamı oluşturmaya çalışmaktadır. Emperyalist ideallerle üretilen ırkçı içerikler ve nefret dili, sosyal medyada, televizyon programlarında, yazılı ve görsel basında ve siyasi söylemlerde sorumsuz bir şekilde kullanılmaktadır. Diğer yandan İslam coğrafyasının işgal edilen bölgelerinde ortaya çıkan birtakım terör örgütlerinin İslam’la ilişkilendirilmesi, tam anlamıyla bir çarpıtma ve İslam’a yapılmış açık bir bühtandır. Bunlar, İslam’a ve Müslümanlara asla mal edilemez. Bu yapılar en fazla zararı İslam’a ve Müslümanlara vermektedir. Müslümanları tehdit etmekte, şehirleri yakıp yıkmaktadır” diye konuştu.

"NE YAZIK Kİ İSLAM'A KARŞI ART NİYETLİ VE ÖTEKİLEŞTİRİCİ BİR YAKLAŞIMLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

İslam hakkında oluşturulan olumsuz algı ve tasavvurun arka planında kitle iletişim araçlarının ve birtakım medyanın büyük payı olduğunun altını çizen Erbaş, “Ne yazık ki İslam’a karşı art niyetli ve ötekileştirici bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bu noktada Müslümanlar olarak bir temsil sorunu yaşadığımızın da altını çizmek isterim. Özeleştiri de yapmamız lazım. Bizlere düşen, İslam’ı en güzel şekilde temsil etmek ve yöneltilen ithamları yaşantımızla, ahlakımızla, duruşumuzla tekzip etmektir. Malumunuz olduğu üzere İslam hakkında oluşturulan olumsuz algı ve tasavvurun arka planında kitle iletişim araçlarının ve birtakım medyanın büyük payı vardır. Zira medya, insanların tutum oluşturma, geliştirme ve değiştirmelerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bireysel ve toplumsal ilgi ve algılarının medya vasıtasıyla etki altına alındığı, yönlendirildiği, manipüle edildiği ve hatta toplum mühendisliği yapılarak kitlelerin mobilize edildiği yadsınamaz bir gerçektir. Maalesef medya, nesnellikten uzaklaştığında dini ve ideolojik saiklerle algı yönetiminin, nefret söyleminin ve alabildiğine itibar suikastının yapıldığı bir zemin haline gelebilmektedir” cümlelerine yer verdi.

"İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA MÜCADELEDE YENİ MEDYA GERÇEĞİ, MUTLAKA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALIDIR"

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve dijitalleşmeyle birlikte medyanın yeni bir boyut kazandığını, daha etkin bir hal aldığını anlatarak, “Bugün yeni medya araçları, sosyal medya ve sosyal ağlar, hızlı erişim, etkileşim ve paylaşım gibi imkanlarıyla, geleneksel medyaya oranla daha etkin bir hal almıştır. Bu yüzden, İslam düşmanlığıyla mücadelede yeni medya gerçeği, mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Gerek ırkçı bir yaklaşım olan İslamofobinin gerekse her türlü istismarcı yapının önüne geçmek için bilişim çağının imkan ve araçlarının doğru ve etkin bir şekilde kullanılması kaçınılmazdır. İslam’ın hakikatlerini insanlığın idrakine sunmak ve İslam’a düşmanlık yapan tüm unsurlarla etkin bir mücadele ortaya koyabilmek için ortak bir akıl, kurumsal bir yapı ve stratejik bir iletişim yöntemine ihtiyaç olduğu da aşikardır. Bu meyanda öncelikle söz konusu düşmanlığı oluşturan politik, ekonomik ve kültürel sebeplerin gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi önem arz etmektedir. İslam karşıtlığının ve düşmanlığının bertaraf edilmesi, büyük oranda meselenin arka planının kavranması ve doğru bir mücadele yönteminin benimsenmesine bağlıdır” ifadelerini kullandı.