Zeugma antik kenti, Nizip ilçesinin Belkıs Mahallesi’nde yer almaktadır. Zeugma, Büyük İskender M.Ö. 323’te Babil’de öldüğünde, komutanlarından Seleukos’un ülkenin bir bölümünü alıp, ülkenin merkezi durumunda olan Fırat kıyılarında kurduğu “Selevkiya” isimli başkenttir. Seleukos, nehrin tam karşısına da karısı Apamea için küçük bir şehir kurar ve bu şehirleri köprüyle birleştirir. Zeugma ismi de “köprübaşı” anlamına gelmektedir. Bölgeye “Belkıs Harabeleri” de denilmektedir.
Zeugma antik kentinin yer aldığı Belkıs Mahallesi’nin ismi ise, tarihçiler ve arkeologlar tarafından Hz. Süleyman’ın Saba Kraliçesi Belkıs ile olan hikâyesine dayandırılmaktadır. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü, bu hikâyeyi şöyle anlatır:
“Belkıs, tarihte Yemen krallıklarından Saba’nın son derece tanınmış kadın hükümdarı Melike (Kraliçe) Belkıs’ın adından geliyor. Tevrat’ta Saba Melikesi Belkıs’la Hz. Süleyman’ı evlendirirler. Arap dünyasının büyük kahramanlarından birisidir.
Yemen’in en parlak dönemi Saba Melikesi Belkıs döneminde yaşanmıştır; o yüzden bütün Arap dünyasının gözünde Belkıs, önemli bir şahsiyet olarak yer etmiştir. Tevrat’ta adı geçmektedir. Kur’an’daki Neml Suresi’ndeki bazı ayetlerdeki ifadeleri müfessirler, Saba Melikesi ile Hz. Süleyman’ın evliliğine yormaktadırlar ama Kur’an-ı Kerim’de Belkıs’la ilgili olarak bir isim zikredilmemektedir.
Hz. Süleyman’ın Gaziantep’e ya da bu yöreye geldiğiyle ilgili elimizde bir belge, bilgi yok ama Tevrat’ta geçen Büyük İsrail, Fırat’tan Nil’e kadardır hakeza İncil’de. Dolayısıyla Gaziantep olarak; gerek Yahudilerin, gerekse Kıyamet Kilisecisi Evanjelist Protestan Hristiyanların Büyük İsrail’in kurulmasıyla ilgili planlarının, Büyük İsrail hayallerinin içinde yer almaktayız. O yüzden buralara Hz. Süleyman’ı, Hz. İsa’yı veya bir başka büyük kişiyi getirme çabası olması son derece de normaldir.
Belkıs ismi, Roma çağında, daha önceki dönemde Filistin’de İsrail ve Yahudi krallıkları kurulduğu dönemlerde ya da muhtemelen Hz. Ömer çağında İyaz Bin Ganem’in Urfa’yı, Ayıntab’ı falan Bizans’tan almasıyla buraya gelen Yemen kökenli Arap kabileleriyle gelmiş olabilir.”
Arkeolog Dr. Öğr. Üyesi Timur Demir ise Belkıs isminin buradaki antik kente verilmesinin bir tesadüf olamayacağını söyler:
“Zeugma kenti, Belkıs ismiyle biliniyor yani oradaki köyün ismi Belkıs. Belkıs ismi Türkiye’de sadece Zeugma’ya verilen bir isim değil, başka yerlerde de biz Belkıs ismini biliyoruz. Bunlardan birincisi Zeugma’daki Belkıs köyü, diğeri Balıkesir’deki Kyzikos antik kentinin bulunduğu Belkıs köyü, bir diğeri ise Antalya’da Aspendos antik kentinin bulunduğu Belkıs köyü. Bir efsaneye göre İzmir’deki Kadifekale ki Kadifekale’nin eteklerinde bir antik kent var, Kadifekale’nin olduğu yere de Belkıs dendiği söyleniyor. Tabi bu antik kentlerin bulunduğu yerlerde niye Belkıs köyü ya da Belkıs ismi kullanılıyor, bunun büyük olasılıkla Hz. Süleyman’la Saba Kraliçesi Belkıs’ın arasındaki öyküden kaynaklanan bir kökene sahip olması gerekiyor.
Hz. Süleyman’ın M.Ö. 10. yüzyılda yaşadığını düşünüyorlar Tevrat araştırmacıları. Çok fazla efsane var tabi bu hikâyeyle ilgili. Bu hikâyelerden bir tanesinde de; bugün Yemen coğrafyasında bir ülke olması gerekiyor, Saba Kraliçesi Hz. Süleyman’ı ziyaret ediyor ve Hz. Süleyman’la evlendikleri, zenginliklerinden bahsediliyor. Kutsal kitaplarda bahsedilen bu hikâye daha sonraki kuşaklara da aktarılıyor, efsanevi hikâyelere dönüşüyor ve özellikle Anadolu’da büyük olasılıkla İslam Anadolu’ya geldiği zaman ve daha sonra Türklerin de Anadolu’ya gelişiyle beraber Anadolu’da karşılaştıkları antik kalıntılar, büyük tiyatroların olduğu kentler, büyük yapıların olduğu kentler, bu yıkıntıları gördükleri zaman da bu göçlerle gelen insanlar bu hikâyelerin de etkisiyle buraların anca Belkıs’ın yaşadığı yer olduğunu düşünüyorlar ve muhtemelen de Belkıs ismi bu şekilde buradaki antik yerleşimlerin bulunduğu yerlerdeki köylere veriliyor.
Tabi bu bir tesadüf değil yani 4 tane antik kentin de bulunduğu bir yerde Belkıs isminin bu kadar yoğun bir şekilde kullanılması ve Evliya Çelebi de örneğin Kyzikos’u anlatırken bundan bahsetmiş. Burada çok güzel bir yer olduğunu, havasının, suyunun ancak Hz. Süleyman’la Belkıs’a yakışacağını söylemiş ve bugün de Erdek’in bulunduğu köyün ismi Belkıs. Bunlar tesadüf değil dediğimiz gibi. Buraya daha sonradan gelen, bu yıkıntıları gören ve bu efsaneyi bilen insanların yakıştırdığı isimler olduğunu söyleyebiliriz.
Zeugma’nın tarihi bildiğimiz kadarıyla Helenistik Dönem’e kadar iniyor. Orada M.Ö. 300’ler civarında ilk büyük yerleşimler kurulmaya başlanıyor ama oranın Roma İmparatorluğu’na geçtikten sonra kaderi değişiyor. Roma İmparatorluğu tarafından Fırat’ın doğusundaki düşman devletlere karşı buraya büyük bir askeri lejyon yerleştiriliyor. Ve daha sonra bu kent bu lejyonun getirdiği ekonomik yapıyla beraber zenginleşiyor. Zeugma’nın o zenginlikleri, bildiğimiz mozaikler o dönemden kalma ve lejyon burayı terk ettikten sonra da fakirleşiyor gittikçe ve küçük bir köye dönüşüyor.”
Haber: Başak AKAY
Zeugma antik kentinin yer aldığı Belkıs Mahallesi’nin ismi ise, tarihçiler ve arkeologlar tarafından Hz. Süleyman’ın Saba Kraliçesi Belkıs ile olan hikâyesine dayandırılmaktadır. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü, bu hikâyeyi şöyle anlatır:
“Belkıs, tarihte Yemen krallıklarından Saba’nın son derece tanınmış kadın hükümdarı Melike (Kraliçe) Belkıs’ın adından geliyor. Tevrat’ta Saba Melikesi Belkıs’la Hz. Süleyman’ı evlendirirler. Arap dünyasının büyük kahramanlarından birisidir.
Yemen’in en parlak dönemi Saba Melikesi Belkıs döneminde yaşanmıştır; o yüzden bütün Arap dünyasının gözünde Belkıs, önemli bir şahsiyet olarak yer etmiştir. Tevrat’ta adı geçmektedir. Kur’an’daki Neml Suresi’ndeki bazı ayetlerdeki ifadeleri müfessirler, Saba Melikesi ile Hz. Süleyman’ın evliliğine yormaktadırlar ama Kur’an-ı Kerim’de Belkıs’la ilgili olarak bir isim zikredilmemektedir.
Hz. Süleyman’ın Gaziantep’e ya da bu yöreye geldiğiyle ilgili elimizde bir belge, bilgi yok ama Tevrat’ta geçen Büyük İsrail, Fırat’tan Nil’e kadardır hakeza İncil’de. Dolayısıyla Gaziantep olarak; gerek Yahudilerin, gerekse Kıyamet Kilisecisi Evanjelist Protestan Hristiyanların Büyük İsrail’in kurulmasıyla ilgili planlarının, Büyük İsrail hayallerinin içinde yer almaktayız. O yüzden buralara Hz. Süleyman’ı, Hz. İsa’yı veya bir başka büyük kişiyi getirme çabası olması son derece de normaldir.
Belkıs ismi, Roma çağında, daha önceki dönemde Filistin’de İsrail ve Yahudi krallıkları kurulduğu dönemlerde ya da muhtemelen Hz. Ömer çağında İyaz Bin Ganem’in Urfa’yı, Ayıntab’ı falan Bizans’tan almasıyla buraya gelen Yemen kökenli Arap kabileleriyle gelmiş olabilir.”
Arkeolog Dr. Öğr. Üyesi Timur Demir ise Belkıs isminin buradaki antik kente verilmesinin bir tesadüf olamayacağını söyler:
“Zeugma kenti, Belkıs ismiyle biliniyor yani oradaki köyün ismi Belkıs. Belkıs ismi Türkiye’de sadece Zeugma’ya verilen bir isim değil, başka yerlerde de biz Belkıs ismini biliyoruz. Bunlardan birincisi Zeugma’daki Belkıs köyü, diğeri Balıkesir’deki Kyzikos antik kentinin bulunduğu Belkıs köyü, bir diğeri ise Antalya’da Aspendos antik kentinin bulunduğu Belkıs köyü. Bir efsaneye göre İzmir’deki Kadifekale ki Kadifekale’nin eteklerinde bir antik kent var, Kadifekale’nin olduğu yere de Belkıs dendiği söyleniyor. Tabi bu antik kentlerin bulunduğu yerlerde niye Belkıs köyü ya da Belkıs ismi kullanılıyor, bunun büyük olasılıkla Hz. Süleyman’la Saba Kraliçesi Belkıs’ın arasındaki öyküden kaynaklanan bir kökene sahip olması gerekiyor.
Hz. Süleyman’ın M.Ö. 10. yüzyılda yaşadığını düşünüyorlar Tevrat araştırmacıları. Çok fazla efsane var tabi bu hikâyeyle ilgili. Bu hikâyelerden bir tanesinde de; bugün Yemen coğrafyasında bir ülke olması gerekiyor, Saba Kraliçesi Hz. Süleyman’ı ziyaret ediyor ve Hz. Süleyman’la evlendikleri, zenginliklerinden bahsediliyor. Kutsal kitaplarda bahsedilen bu hikâye daha sonraki kuşaklara da aktarılıyor, efsanevi hikâyelere dönüşüyor ve özellikle Anadolu’da büyük olasılıkla İslam Anadolu’ya geldiği zaman ve daha sonra Türklerin de Anadolu’ya gelişiyle beraber Anadolu’da karşılaştıkları antik kalıntılar, büyük tiyatroların olduğu kentler, büyük yapıların olduğu kentler, bu yıkıntıları gördükleri zaman da bu göçlerle gelen insanlar bu hikâyelerin de etkisiyle buraların anca Belkıs’ın yaşadığı yer olduğunu düşünüyorlar ve muhtemelen de Belkıs ismi bu şekilde buradaki antik yerleşimlerin bulunduğu yerlerdeki köylere veriliyor.
Tabi bu bir tesadüf değil yani 4 tane antik kentin de bulunduğu bir yerde Belkıs isminin bu kadar yoğun bir şekilde kullanılması ve Evliya Çelebi de örneğin Kyzikos’u anlatırken bundan bahsetmiş. Burada çok güzel bir yer olduğunu, havasının, suyunun ancak Hz. Süleyman’la Belkıs’a yakışacağını söylemiş ve bugün de Erdek’in bulunduğu köyün ismi Belkıs. Bunlar tesadüf değil dediğimiz gibi. Buraya daha sonradan gelen, bu yıkıntıları gören ve bu efsaneyi bilen insanların yakıştırdığı isimler olduğunu söyleyebiliriz.
Zeugma’nın tarihi bildiğimiz kadarıyla Helenistik Dönem’e kadar iniyor. Orada M.Ö. 300’ler civarında ilk büyük yerleşimler kurulmaya başlanıyor ama oranın Roma İmparatorluğu’na geçtikten sonra kaderi değişiyor. Roma İmparatorluğu tarafından Fırat’ın doğusundaki düşman devletlere karşı buraya büyük bir askeri lejyon yerleştiriliyor. Ve daha sonra bu kent bu lejyonun getirdiği ekonomik yapıyla beraber zenginleşiyor. Zeugma’nın o zenginlikleri, bildiğimiz mozaikler o dönemden kalma ve lejyon burayı terk ettikten sonra da fakirleşiyor gittikçe ve küçük bir köye dönüşüyor.”
Haber: Başak AKAY