Haber7- ÖZEL
Türk havacılığında adını hep ilklere yazdıran, mandacı zihniyet tarafından sürekli engellenen ve hiçbir zaman ideallerinden vazgeçmeyen Vecihi Hürkuş, vefatının ardından 54 yıl geçmesine rağmen Türk milletinin hafızasından silinmedi.
Vefat tarihi olan 16 Temmuz 1969’dan günümüze kadar hayırla yad edilen Vecihi Hürkuş’un hayatı mücadelelerle geçti.
3 YAŞINDA YETİM KALDI
6 Ocak 1896’da dünyaya gelen Hürkuş, henüz 3 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Üsküdar’daki Füyuzati Osmaniye Rüştiyesi ve Paşakapısı İdadisi’nde tahsilatına devam eden Vecihi Hürkuş daha sonra Tophane Sanat Okulu’na kaydolarak öğrenimini burada tamamladı.
BALKAN HARBİNDE SAVAŞ UÇAKLARINDAN ETKİLENDİ
1912’de Balkan Harbi patlak verince eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in komutasında sefere çıktı. Bulgarlara kaybedilmiş Edirne ilini geri alan askerler arasında o da vardı. Henüz 16 yaşındayken gittiği Trakya elinden ‘Komutan’ mahlasıyla geri döndü. Balkan Savaşları sırasında savaş uçaklarının cazibesinden bir hayli etkilendi, o dönemden sonra tüm planlarını savaş pilotluğu üzerine kurdu. Fakat yaşının küçük olması sebebiyle ‘Makinist Mektebi’ne gönderildi. Buradaki eğitimine devam ettiği sırada bu kez Birinci Dünya Harbi çıktı. Havadaki ilk deneyimini ise bu savaşta astsubay olarak edindi.
BAĞDAT’TA UÇAĞI DÜŞTÜ
İngilizlere karşı açılan Bağdat cephesinde makinist olarak görevlendirilen Vecihi Hürkuş, Osmanlı flamalı bir uçağın arka koltuğundaydı. Bir nevi yardımcı pilottu. Fakat savaşın kızıştığı bir anda Vecihi’nin bulunduğu uçak feci bir şekilde hasar alıp infilak etti. Paraşütle güvenilir bölgeye atlamasına rağmen yaralandı. Bağdat’taki komutanlar, Vecihi’yi tedavisi için İstanbul’a gönderdi.
Türk havacılık tarihine adını altın harflerle yazdıran Hürkuş, ölümle burun buruna geldiği ilk anı, “Bu kaza beklenildiği gibi kolumu kanadımı kırmadı. Tam tersine kanatlanmak istedim ve pilot olmaya karar verdim. Bu karar beni tam 50 yıl göklere bağladı” diye anlatmıştı.
DÜŞMAN UÇAĞI DÜŞÜREN İLK TÜRK PİLOTU OLARAK TARİHE GEÇTİ
Tedavi olur olmaz İstanbul’daki ‘Tayyare Mektebi’ne giren Hürkuş, kısa bir süre içerisinde mezuniyete ayrılıp yeniden cepheye döndü. Bu kez Kafkasya’da Ruslara karşı keşif, gözlem ve saldırı uçuşları yapan Vecihi Hürkuş, Çarlık Rusya’nın bir uçağını imha ederek ‘Düşman uçağı düşüren ilk Türk pilot’ olarak tarihe geçti.
DÜŞMANI BİLE HAYRAN BIRAKTI
Ekim 1917’de Rus flamalı bir savaş uçağı ile havada cenk eden Vecihi, avantajlı bir konumda olmasına karşın düşmanıyla eşit şartlarda savaşmak istedi. O an yükseklik, ateş hattı ve diğer birçok üstünlük Vecihi’den yana olmasına rağmen o Rus uçağıyla aynı kademeye indi. Düşman uçağına karşı yaptığı davranış, Vecihi Hürkuş’un Ruslar tarafından ‘Centilmen Savaşçı’ diye adlandırılmasına sebep oldu. Ancak karşısındaki Rus pilot, Vecihi Hürkuş’un uçağını ‘uçamayacak’ hale getirdi. Vecihi, uçağın düşeceğini anlar anlamaz güvenli bir şekilde Rusların cephe hattına sert bir iniş gerçekleştirdi. İnişin ardından Vecihi Hürkuş’un ilk işi düşmanın eline geçmesini istemediği uçağını yakmak oldu. Kendisi ise Rusların eline esir düştü.
ESARETTEN KAÇIŞ
Ruslar, Vecihi’yi ve beraberindeki Türk subaylarını Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na sürdü. Ancak adada bulunan Azerbaycanlı Türkler, Vecihi Hürkuş’un adadan kaçmasına aracı oldu. Vecihi yanındaki Teğmen Sahil Bey’le yüzerek kaçtı ve anakaraya çıktı.
Yaya olarak geldiği İstanbul’da Birinci Dünya Harbi’nin bittiğini ve Osmanlı başkentinde İngiliz işgalinin başladığını gören Vecihi, ilk olarak Kurtuluş Savaşı’nın başladığı bölgelere gitmek oldu.
ANADOLU’YU İŞGAL EDEN DÜŞMANA KORKU SALDI
Vecihi Hürkuş, bu kez düşmanı Anadolu’dan çıkarmak için savaşıyordu. İstiklal Savaşı’nın ‘ilk’ ve ‘son’ uçuşunu gerçekleştiren pilotu olan Vecihi, düşman saflarına korku saldı. Onun bu başarısı nedeniyle TBMM, genç savaş pilotuna 3 ayrı İstiklal Madalyası takdim edildi.
UÇAK YAPMA HAYALİ
‘Uçak yapma’ hayali Kurtuluş Savaşı yıllarında başladı. 1919’da Edirne’ye yanlışlıkla iniş yapan bir yolcu uçağını kurtarıp Anadolu’ya getirince Vecihi’nin adı bu uçağa verildi. Henüz 23 yaşında olan Vecihi, bu hediyeden bir hayli etkilenip, kendi adını taşıyan nice uçaklar inşa etme hayali kurmaya başladı.
YERLİ VE MİLLİ UÇAKLA İLK UÇUŞ
İlk uçağı olan Vecihi K-6’yı (Vecihi K-VI) 1923 yılında inşa etmeye başlayan Vecihi, bu uçağı 1924’te tamamladı. Ocak 1925’te ‘uçabilir sertifikası’ almak için başvuran Vecihi, teknik heyette tecrübeli kimse olmadığı için “Vecihi biz sana bu lisansı veremeyiz. Uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” cevabını aldı.
Vecihi ise heyetten aldığı onayla el emeği uçağını çalıştırıp gökyüzüne yükseldi. Türk pilot, yaklaşık 15 dakika havada kaldıktan sonra yeniden uçağını güvenli bir şekilde indirdi.
Vecihi, o anları şöyle anlatmıştı:
“Şimdi boşlukta uçuyorum berrak semada kendi elimle kendi kafamla yaptığım kanatlar üzerindeydim süratim 180 kilometrelere yükselirken tayyarem tok ve hırçın tırmanışına devam ediyordu. Bu sürat bizdeki mevcut tayyarelerin hiçbirinde yoktu. Kumanda hassasiyeti çok iyiydi. Bu sürede yapabildiğim manevralar tayyaremin itaatinin tam olduğunu doğruluyordu. Uzun zaman kullanılmış bir tayyarede uçuyor gibiydim. 15 dakikadan sonra normal bir uçağın hassasiyetiyle indim ve kendimi etrafımı kuşatan arkadaşlarımın omuzlarında buldum.”
UÇAĞI UÇURDUĞU İÇİN HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILDI
İlk kez gerçekleştirilen uçuşun ardından CHP’li tek parti iktidarı, kendi imkânlarıyla uçak yapıp uçmayı başaran Vecihi’yi ödüllendirmek yerine cezalandırdı.
CHP’nin tek partili iktidarı döneminde, ilk yerli uçağı imal eden Vecihi Hürkuş, “Vecihi K-VI” ismini verdiği eserine sertifika verilmediği gibi önce uçağına el konuldu, sonrasında ise yüklü miktarda para cezası verilerek 15 gün hapse mahkum edildi. Türk Hava Kuvvetleri’nden istifasını veren Vecihi Hürkuş, yapılanların ağrına gittiğini belirterek “Bu icadımdan dolayı bir ikramiye ile taltif (rütbe, maaş artırımı gibi şeylerle sevindirme) edilmem lazım gelirken, 15 gün hapse mahkûm olmuştum.” ifadesini kullandı.
El konulan 'Vecihi K-6' uçağı ise 'bilinmeyen' bir nedenden dolayı tahrip edilerek imha edildi.
TÜRKİYE’NİN İLK SİVİL UÇAĞINI İMAL ETTİ
Önce Türk Tayyare Cemiyeti’ne ardından TOMTAŞ’a giren Vecihi Hürkuş, bu kurumlardan da ayrıldıktan sonra 1928 yılında Kadıköy’de kiraladığı atölyede “Türkiye’nin ilk sivil uçağı”nı yaptı. 1930’da bu uçakla, Kadıköy Fikirtepe’den Ankara’ya bir sefer gerçekleştirdi.
TEK PARTİ CHP’Sİ YÜZÜNE YİNE KAPILARI KAPATTI
Vecihi’yi Ankara’da karşılayanlar arasında hükümet kabinesinden isimler de vardı. Vatandaş, tamamen Türk yapımı olan bu vasıtayı hayranlıkla seyretti. ‘Uçabilir sertifikası’ için yine CHP tek partisinin kapısını çalan Vecihi Hürkuş’un yüzüne, ‘deneyimli kimsenin olmadığı bahanesiyle yine kapılar kapandı.
ULUSLARARASI İLK UÇUŞU GERÇEKLEŞTİRDİ
CHP iktidarından umduğunu bulamayan ve sertifika için Yugoslavya’nın yolunu tutan Hürkuş, teknik bir heyete başvurdu. Orada bir uçuş gerçekleştiren Hürkuş, teknik heyettin elinden sertifikayı almayı başardı. Ardından uçağına atladığı gibi Prag’dan İstanbul’a uçtu. Bu sefer de, ‘uluslararası çapta’ gerçekleştirilen ilk sefer olarak tarihe geçti.
CHP TEK PARTİSİ YİNE TAKOZ KOYDU
Yugoslavya’dan döner dönmez uçağını Posta İdaresi’ne armağan etmek isteyen Hürkuş’a Türk Hava Kurumu’ndan ‘turne’ teklifi geldi. Vecihi K-XIV, İç Anadolu’nun çeşitli bölgelerine onlarca sefer gerçekleştirdi. Elde edilen gelirlerle de yeni uçakların yapılması planlanıyordu. Fakat 1931’de beklenmedik bir hadise meydana geldi. Vecihi’nin yardımcısı Hamdi Bey’in ‘uçabilir’ izni bir anda kaldırıldı. Vecihi K-XIV’nin ‘uçabilir sertifikası’ da iptal edildi. Toplanan gelirin ise akıbeti bilinmiyor.
OKULU PARASIZLIKTAN KAPANDI
Bu beklenmedik gelişmeden sonra Hürkuş, bu kez maharetini gençliğe öğretebilmek için ‘Türkiye’nin ilk sivil havacılık okulu’nu kurdu. Sadece 12 öğrencisi vardı.
Öğrencileri arasında şehit düşecek yeğeni Eribe de vardı. Havacılığa ömrünü vakfetmiş bir diğer Türk girişimci Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş’a uçak imal edebilmesi için karşılıksız 5 bin lira bağışladı. Bu parayla Nuri Bey adında ve Vecihi Bey adında 5 farklı uçak imal edildi. 12 öğrencisinin tamamına uçak kullanmayı öğretti. Fakat 1935’te ekonomik darboğaz aşılamayınca Türk Sivil Havacılık Okulu kepenk indirmiş oldu.
TEK PARTİ İKTİDARI, ALMANYA’NIN VERDİĞİ DİPLOMAYI GEÇERSİZ SAYDI
1937 yılında Türk Hava Kurumu, Hürkuş'u mühendislik eğitimi alması için Almanya'daki bir mühendislik okuluna gönderdi. 1939 yılında mezun olarak ülkesine dönen Vecihi Hürkuş'a iki yılda mühendis olunmasının imkânsızlığı gerekçesiyle Tek Parti CHP’si tarafından uçak mühendisi ruhsatı verilmedi.
DERGİSİNİN DAĞITIMI ENGELLENDİ
1947’de Kanatlılar Birliği adıyla dergi çıkardı ama dergi dağıtım engelleriyle karşılaşarak kapanmak zorunda bırakıldı.
HÜRKUŞ HAVAYOLLARI’NA SABOTAJ
1954’te yüklü miktarda bankalardan kredi borcu alarak Hürkuş Havayolları’nı kuran Vecihi Hürkuş, uçaklarına yönelik sabotajlarla karşı karşıya kaldı..
İlk iş olarak Türk Havayolları’nın rafa kaldırdığı 8 uçağı aldı. Ancak uçaklar eski ve kullanılamaz haldeydi. Çeşitli sabotajlarla 7’si kullanılamaz hale getirildi. Güçlükle ürettiği uçakların borçları ve faizlerinin ekonomik külfet oluşturduğu Vecihi Hürkuş, yaşlılık dönemini borç yükü altında geçirdi.
SON BİR UMUT MADEN ARAMASI YAPTI
Geriye kalan 1 uçağıyla da Güneydoğu Anadolu’nun zorlu coğrafyasında son bir umutla maden aramaya koyuldu. Hedefi ‘uranyum’ ve ‘toryum’ yataklarını bulmaktı. Fakat son günleri sıkıntılar içerisinde geçmişti. Binlerce liralık borca girmiş, kredi ödemelerini zamanında yapamamış ve yığınla icra dosyası eve gelmişti.
AY’A İNSAN GÖNDERİLDİĞİ GÜN VEFAT ETTİ
Takvim yaprakları 16 Temmuz 1969’u gösterdiğinde Hürkuş, Hakk’a yürüyecekti. Başkentte anılarını topladığı “Bir Tayyarecinin Anıları: Yaşantı” kitabını yazarken, son bölümde beyin kanaması geçirdi ve komaya girdi.
Ömrünün son 10 yılında sefalete mahkum edilen Vecihi Hürkuş, Ay yüzeyine yapılan ilk insanlı uzay uçuşu için gönderilen Apollo 11’in fırlatıldığı gün Hakk’ın rahmetine kavuştu.
_____________________
İNÖNÜ'DEN MİLLİ HAVACILIĞINI BİTİREN TALİMAT!
CHP Tek Parti iktidarında Vecihi Hürkuş gibi Nuri Demirağ da engellenen girişimciler arasında yerini aldı. Çeşitli yöntemlerle Nuri Demirağ'ın uçaklarını engelleyen ve hiçbir mektubuna cevap vermeyen İsmet İnönü, son olarak azimli girişimcinin havaalanını da istimlak ettirdi.
"HAVAALANINI İSTİMLAK EDİN, UÇAKLARI SATTIRMAYIN"
İsmet İnönü bir gün yolunun İstanbul’a düşmesi sonucu Nuri Demirağ’ı ziyaret eder. Fabrikayı ve okulu gezen İnönü’nün yanında o dönemki İstanbul Valisi Lütfü Kırdar ve Ali Fuat Çebesoy da vardır.
Nuri Demirağ’ın yaptığı işleri beğenen İnönü “Bu zamana kadar neden gelemedin yanımıza?” sorusu üzerine Nuri Demirağ, şu ifadeleri kullanıyor:
“4 senedir size ulaşmak için mektuplar yazdım ama hiçbirine cevap alamadım. Ben bu ülkeye uçak ürettim, ama onları siz almadığınız gibi sattırmıyorsunuz da. Sizinle de görüştürmüyorlar beni.”
Türk havacılığının yeşeren son dalı da kökünden koparılan olayı tetikleyen görüşmede gerçekleşen diyaloglar ise şöyle kayıtlara geçti:
İSMET İNÖNÜ: Nuri Bey, her şey çok mükemmel, daha ileriye gitmek için niçin devletle işbirliği yapmıyorsunuz?
NURİ DEMİRAĞ: Teşekkür ederim. Senelerdir söylediğiniz hususta uğraştım. Fakat başaramadım Devlet mensupları benden rüşvet istiyorlar.
Bu söz üzerine İnönü bozulur.
İNÖNÜ: İspat eder misin?
DEMİRAĞ: "İspat ederim. Müsaade ederseniz evrakları getireyim,"
Demirağ yazıhaneye geçer. İnönü yanındaki zevata dönerek, "Zenginliği başını döndürdü. Havaalanını istimlak edin. Uçakları sattırmayın." der. Nuri Bey içeriye girdiğinde İnönü'yle kapıdan çıkarken karşılaşır. Bir şey söylemeden otomobiline binerek ayrılır.
TÜRK HAVACILIK SANAYİİNE AĞIR DARBE!
Vecihi Hürkuş'un ardından Nuri Demirağ ile devam eden Türk havacılık sanayisi hamleleri, yaşanan bu gelişmelerin ardından ağır darbe aldı. Bu alanda uzun bir süre yatırım yapılmaması yerli uçak çalışmalarının yıllarca ötelenmesine yol açtı.
O yıllarda açılan uçak fabrikalarının kapısına ya kilit vuruldu ya da başka amaçlarla kullanılmaya başlandı.