AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, katıldığı bir televizyon kanalında ülke gündemindeki konularla ilgili değerlendirmede bulundu. Milletvekili Tayyar, Vatan Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Emekli Albay Hasan Atilla Uğur’un FETÖ’cülerin ikinci kez darbe girişiminde bulunacağı, Kıbrıs’ta yaklaşık 10 bin İngiliz askerinin beklediği, aşiretlerin kredi borçlarının ödendiği yönündeki iddiaları komik bulduğunu söyledi. Şamil Tayyar, “Önce lafı söyleyen kişiye bakmak lazım. Lafı söyleyen Albay Hasan Atilla Uğur. Bir dönem jandarmada, istihbarat başkanlığı yapmış bir kişi. Görev yaptığı dönem Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidar yıllarının ilk dönemine denk gelir. AK Parti karşıtı, derin tezgahların, komploların olduğu, siyaseten itibarsızlaştırma çalışmalarının yoğun olduğu bir süreçtir. Hani genç subaylarının rahatsız manşetlerinin atıldığı bir dönemdir. O dönemde en kritik yerde görev yapan bir istihbaratçıydı. Hasan Atilla Uğur Ergenekon sanığı, uzun süre cezaevinde kaldı, yargılandı. Ama maalesef FETÖ’nün bu memlekete verdiği en büyük zararlardan biridir. Süreci sulandırdığı için Türkiye yakın karanlık tarihi ile hesaplaşma fırsatını kaçırdı. O süreçte elbette masum ve mağdurlar vardı. Ama günahı hayli bol olanlar da vardı. Onlar bile bugün, birer masum ve kahraman gibi bizim karşımıza rahatlıkla çıkabiliyor” dedi.
“Öcalan’ın mesajını askeri helikopter ile Kandil’e taşıyan vatan hainleri vardı”
Milletvekili Şamil Tayyar, ilginç bir iddiada bulunarak, kritik bir soru sorarak Albay Uğur’dan cevaplamasını istedi. “Görev yaptığı sürece Abdullah Öcalan’ı sorguladı. Kaldı ki kendisi de söylüyor. O döneme ait çok fazlaca, zihinleri bulandıran durum var. Bunlardan birisi de PKK’nın Kandil’de 1 Haziran 2004 günü aldığı savaş kararıdır. PKK’nın 2000 yılında aldığı eylemsizlik kararı aşağı yukarı 4 yıl sürdü. Hatta 4 yıldan biraz daha az. 1 Haziran 2004’te Kandil’de PKK yönetimi toplandı ve savaş kararı aldı. PKK’nın savaş kararının alınmasında o dönemin derin devletinin de etkisi vardı. Hatta İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın mesajını askeri helikopter ile Kandil’e taşıyan vatan hainleri vardı. Şimdi o dönemde Abdullah Öcalan’ı sorgulayan ve Jandarma’da İstihbarat Başkanlığı yapan Hasan Atilla Uğur, kendisi aynı zamanda Bursa’da görev yaptı. Yani İmralı’nın bağlı olduğu komutanlardan birisiydi. O mesajın Kandil’e nasıl ve kimler tarafından ulaştırıldığı iddiasına da bu Albay’ın mutlaka açıklık getirmesi gerekir. Şuanda kendisi de bir televizyon kanalında. O kanalda programı yönetin de bunu O’na sorması gerekir diye düşünüyorum. O döneme ilişkin soru işaretlerine cevap bulmadan Hasan Atilla Uğur’un, bugün böyle bir kahraman edasıyla, yüksek perdeden yaptığı kestirimlerin hiç kimseye faydası yok” ifadelerini kullandı.
“Aşiretler üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor”
Tayyar, Albay Uğur’un İngilizlerin aşiretlerin kredi borçlarını ödediği iddialarına karşılık ise aşiretler üzerinden algı operasyonu yürütüldüğünü kaydetti. Tayyar, “Açıklamalar dikkatlice okunduğu zaman satır aralarında ciddi soru işaretleri olduğunu görüyoruz. ‘İngilizler geldi, aşiretlere para ödediler, tüm kredi borçlarını ödediler, trilyonlarca lira’ diye. Bunlar duyumla olmaz, nokta atışı yapıyorsanız, bunları ispatlamanız gerekir. Aşiretler üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor. Maalesef, bu Albay da bu operasyonun parçası gibi gözüküyor. Bu iyi niyetle yapılmış bir açıklama değildir. Aşiretler bizim Doğu ve Güneydoğu’da devletin yanında duran kitlesel gruplar, şuanda PKK ile en ciddi mücadeleyi veren gruplardır. Korucuların da önemli bir kısmı aşiret mensuplarıdır. Mardin’den Hakkari, Şırnak’a kadar bir çok bölgede devletle beraber bu aşiretler mücadele ediyor. Bu açıklamadan sonra ne oldu biliyor musunuz. Doğu ve Güneydoğu’da PKK’ya karşı mücadele eden ve savaşan tüm korucu aşiretler, İngilizler tarafından satın alınmış birer hain olarak ilan edildi. Bu aslında PKK’yı kutsamak demektir. Bir taraftan PKK karşıtı gibi gözüküyorsunuz, diğer taraftan ise PKK karşısında direnen tüm grupları da satılık olarak görüyorsunuz. Halen daha 2004’teki bazı askerler aracılığıyla PKK’ya savaş ilan ettirildiği iddiaları ortada dururken. Bu bir tamamen algı operasyonudur” şeklinde konuştu.
“İkinci darbe çıkışı kurumları ele geçirme operasyonu”
Tayyar, Atilla Uğur’un çıkışının bazı kurumları ele geçirme operasyonu olduğunu ileri sürerek, “Ayrıca bu yapay korkular üzerinden bazı kurumları ele geçirme operasyonudur. Hasan Atilla Uğur, Eski derin devletin yeni MİT müsteşar adaylarından birisidir. Bir ara Levent Göktaş’ı, Ergenekon sanığı, onu gündeme getirdiler. Şimdi birileri, Hasan Atilla Uğur’un PR’ını yaparak, MİT müsteşarlığına aday olarak çıkarıyorlar. Son dönemde bu açıklamaların buna ilişkin de bir PR çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu yönde baktığımızda, hesabın ne kadar büyük olduğunu çok iyi görüyoruz. Mesele hükümeti ya da devleti uyarmak değil. Yapay korkularla, devletteki iktidarı yeniden ele geçirmektir” ifadelerine yer verdi.
“Türkiye FETÖ ile ETÖ arasında sıkıştırılmamalıdır”
Tayyar, Türkiye’de her 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidarın değiştiğini savunarak, FETÖ’cülerin temizlenmesi için ETÖ’cülerin devleti ele geçirmesine izin verilmemesini istedi.
Tayyar, “Ben genel olarak siyaset tarihimize baktığımızda, Türkiye’de ortalama 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidar el değiştirdiğini görüyorum. Hükümette kimin olduğunun önemi yok. Devlette iktidar yeniden el değiştirdi. 10 yıl önceki hainler bu gün kahraman, o günün vatanseverleri bu günün hainleri. 10 sene sonra Türkiye hangi sarkaçta neyi tartışacak onu bilmiyoruz. İpuçları var, onu görüyoruz. Hızlı bir şekilde devleti yeni bir aksa evirmek isteyen grupların, MİT gibi kritik müesseseleri ele geçirme gayretlerinin son dönemde yoğunlaştığını görüyoruz. Bu çok tehlikeli süreç. Bu nedenle FETÖ ile sonuna kadar mücadele edeceğiz ama FETÖ’nün yerine yeniden ETÖ’yü de ikamet etmenin de bu memleket için ihanet olacağını söylemek istiyorum. Türkiye, FETÖ ve ETÖ arasında sıkıştırılmamalıdır ve böyle bir riskle karşı karşıyadır. Buna da hızlı bir şekilde refleks gösterip, tavır almalıyız” dedi.
“FETÖ operasyonları sulandırılıyor”
Devleti ele geçirme çabaları nedeniyle FETÖ operasyonlarının da sulandırılmak istendiğini ifade eden Tayyar, “Aksi halde 5 sene sonra 10 sene sonra dejavu halinde oluruz. ‘Ne oluyor, biz bu filmi görmüştük’ deriz. Bugün bir haber düştü. Burhaniye’de FETÖ’cülere ait olduğu iddia edilen Coşkun Koleji’nin altında topraktan 240 tabanca çıkıyor. Kuru sıkıymış gerçi. Bir anda geçmişte Ergenekon sürecinde topraktan çıkan silahları hatırlattı. Birileri bu süreci sulandırmak için yine bir şeyler mi yapıyor. 8 Şubat 2009’da Ergenekon, torba dava olmasın diye yazı yazmıştım. Tarih 2009. Biz aynı riski burada da görüyoruz. Bu süreci birileri sulandırmak isteyebilir, sulandırıldığı zaman Ergenekon sürecine benzer süreç yaşanabilir” şeklinde konuştu.
“3 Şubat’ta ben de bir çıkış yapmıştım”
Kendisinin de 3 Şubat’ta bir darbe girişimi olabileceği yönünde çıkış yaptığını hatırlatan Tayyar, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de paylaştığını ifade etti. Bu çıkışında hiçbir manipülasyon olmadığını vurgulayan Tayyar, “Sıkıntıyı görüyorduk, riski görüyorduk. Bu değerlendirmeyi yapmamıza sebep olan çok önemli ipuçları vardı. Manipülasyon falan yok. Devletin yanında yer almış, PKK’ ile mücadele eden aşiretler üzerinden farklı bir operasyon çekiliyor. Bizim itirazımız bu. Türkiye bu iddialarından vazgeçmediği sürece yani ‘Suriye’de bende masanın etrafındayım, söyleyecek sözüm var, bir PKK koridoru kurduramazsın, bunu yapmak istersen müdahil olurum diyen, sen istedin diye Rusya ile sen istedin diye ilişkimi bozmam, Rusya benim için önemli partnerdir’ dediği sürece, bu coğrafyayı sırtına alıp, başka bir yere de taşıyamayacağına göre, Türkiye her zaman bir risk ve tehditle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.
“Risk halen sürüyor”
Tayyar, darbecilerin hedeflerine ulaşamadığı için riskin halen devam ettiğini sözlerine ekledi. Tayyar, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 Temmuz’dan sonra bu risk ve tehdidi çok iyi okuyarak, analiz ederek, okuyarak, tedbirlerini almak zorundadır. Buna ilişkin çok önemli tedbirler de aldı. Bir risk vardı, darbe tehdidi vardı. Biz de defalarca dile getirdik. Ama darbenin bu şekilde kanlı ve vahşice yapılacağına ilişkin herhalde hiç kimsenin kanaati yoktu. Eğer bu darbeye teşebbüs edenler, amaçlarına ulaşamadıysa ve dertleri hale devam ediyorsa, mutlaka Türkiye’yi hizaya getirmek için yollarına devam edecekler” ifadelerine yer verdi.
“Yalancı çoban hikayesine döner”
Tayyar, riskini her zaman olduğunu vurgulayarak, “Ama bu risk analizini yaparken yanlış parametrelerle, farklı algılara yol açarsanız, süreci sulandırırsınız. Bundan sonra ne olacak? Kasım ayı geçtiğinde bununla herkes kafa bulmaya başlayacak. Yarın biri ciddi bir şey söylediğinde ise yalancı çoban hikayesine dönecek. Bir süre sonra, ‘nerden çıktı bu’ demeye gelecek. Bu tür kavramların arka arkaya içerisini boşaltmamak lazım. Ayakların yere sağlam basması lazım. İngilizler geldi, aşiretlerin trilyonlarca borcunu ödediler, 10 bin İngiliz Kıbrıs’tan girecek’ falan, metal fırtına, roman yazacaksanız, arkadaşlarınızla oturun yazın. Roman için iyi bir öykü olabilir” dedi.
“İngilizler 3 tane askerini Suriye’ye sokamadı”
Tayyar, İngilizler’in ABD’nin de üstünde akıl olduğunu kendisinin defalarca söylediğini hatırlatarak, İngilizlerin 3 askerini bile Suriye’ye götüremediğini ifade etti. Tayyar, “İngilizler, çok sinsi yaparlar, kimsenin itirazı yok. Ama şimdi komik senaryolarla İngilizleri anlatmaya çalışırsanız, İngilizlerle ilgili daha ciddi şeylerin değeri kalmaz. İngilizler dediğin, on bin askerini Türkiye’ye sokacaklar diyorsun. Nasıl sokacaklar 3 tane askerini Suriye’ye sokamadılar. Ajanları falan koyarlar ayrı. Suriye’de gördük, IŞİD ile mücadele edemiyorlar. ABD’si, Almanya’sı, İngiltere’si var. Saysan 40 ülke var. 4 asker koyamadılar oraya. Başka araçları kullanırlar, PYD’yi, PKK’yı sahaya sürebilirler. IŞİD’i farklı yönlendirebilirler. Kıbrıs’tan Türkiye’ye 10 bin asker sokacak bir irade varsa, otursunlar o zaman Suriye’yi falan halletsinler” şeklinde konuştu.
“FETÖ’nün eski gücü kalmadı”
Tayyar, Atilla Uğur’un komik bir yaklaşımla darbe girişimi konusunda riski ifade etmesinin art niyetli olduğunu belirterek, FETÖ’nün 15 Temmuz gibi büyük bir kalkışmayı örgütleyecek gücü kalmadığını ifade etti. Tayyar, “Komik hikayelerle muhtemel bir riski anlatmaya çalışırsanız, ciddi analizlerin içerisini boşaltırsınız. Tabi ki risk var. FETÖ’nün 15 Temmuz gibi bir büyük isyanı, kalkışmayı, örgütleyecek gücü büyük ölçüde kalmadı. Silahlı olarak kalmadı. Bir tanesi soytarı çıkar, suikast teşebbüsü yapar, canlı bomba olur. Bunlar ayrı bir şey. Kanlı bir darbeyi gerçekleştirebilecek güçleri kalmadı. Birçok kurumdan önemli ölçüde ayıklandılar. Bitti mi bitmedi. Gizlenenler var mı tabi ki var. şuanda operasyonel güçlerini büyük ölçüde kaybettiler. Yargıda önemli ölçüde temizlendiler. En son barutları TSK’ydı. Buradaki barutlarını da bu manada tükettiler” dedi.
“Benim en büyük kaygım, sekiler NATO’cular”
Tayyar, FETÖ, PKK, IŞİD gibi terör örgütlerini riskinin devam etmesine rağmen asıl endişesinin ise sekiler NATO’cular olduğunu kaydetti. Tayyar, “Benim kaygım, FETÖ tehdidi sınırlı ölçüde de olsa devam ediyor. PKK tehdidi artarak devam ediyor. İŞID tehdidi aynı şekilde devam ediyor.Bu tehdit unsurlarına sekiler NATO’cular eklenirse, asıl sıkıntının bu olacağını düşünüyorum. Tehdide ilişkin önemli başka bir hadise varken, siz aşiretleri İngilizlerin, Kıbrıs’tan Türkiye’ye gireceği komedisini ortaya koyarsanız. Başka bir realiteyi de kamufle etmiş olursunuz" ifadelerini kullandı.
Tayyar, “15 Temmuz’’un merkezinde odağında yer alan, operasyon el güç FETÖ’dür. Sadece FETÖ’cülerin gerçekleştirdiği bir darbe girişimi değildir. Biz 15 Temmuz’u sadece FETÖ üzerinden okursak, büyük bir yanılsama olur. ABD’deki soytarının tek başına yapacağı iş değildir bu. Akın Öztürk’ün savcılıkta verdiği ifadeler var. Darbe teşebbüsü içerisinde olanlardan biri, mesela Akın Öztürk, FETÖ’cü değildir. 2. Ordu Komutanı Adem Huduti FETÖ’cü değildir. Bu meselenin içerisinde gözüküyor. Şu anda görevde olanlar da var. NATO ile irtibatlı, onların emir komutasında hareket eden, kendilerini Atatürkçü laik, sekiler siyasi pozisyonda konumlandıran gruplar var. Bunlar FETÖ’nün ışık evlerinde yetişmiş, onların emriyle hareket eden odaklar değiller. Onların emir aldığı yerler başka. 15 Temmuz bir NATO operasyonudur. Bu operasyonu yapanlar, ağırlıklı olarak FETÖ’cülerle, kendileri ile irtibatlı bazı subayları da bu sürece eklemlediler. Sonuçsuz kalınca bir kısmını kurtardılar, bir kısmı kaldı. En büyük risk budur. En büyük risk NATO’culardır. Bu NATO’cular, PKK’lılarla, FETÖ’cülerle, başka radikal unsurlarla ittifak yapabilirler. Ve FETÖ karşıtı gibi gözüküp, çok kritik bir görevdedirler” dedi.
“Devletin yeni sahibi olma kavgasıdır”
Tayyar, darbe girişimi ile ilgili çıkışların asıl amacının devletin yeni sahibi olabilmek için verilen kavga olduğunu kaydetti. TSK’nın yapılandırılması, MİT’in ele geçirilmesi gibi hedeflerin olduğunu belirten Tayyar, “28 Şubat sürecinin kadrolarını, 28 Şubat’ta aktif olan mezhepsel bir yapılanma vardı. Ergenekon sürecinde tasfiye edildi. Bu süreçteki tasfiyeyi fetöcüler yaptı. Şimdi geldiğimiz noktada Fetö’cüler tasfiye edilirken, devletin yeni sahibi kim olacak. Kavga budur. Bu ekranlarda sık sık boy gösteren komutanların açıklamalarını böyle okumak lazımdır. Onların önemli bir kısmı iktidar savaşının birer aracıdır. TSK’nın yeni yapılandırması, Milli İstihbarat Teşkilatı önemlidir. Hakan Fidan’ın yerine isim bulma çabası da bundandır. Hakan Fidan’ın yerine eski derin devletin unsurlarından birinin monte etme çabası var. Burası kritik bir yer. Mit’i ele geçiren devletin yeniden formatlanma sürecinde ciddi bir pozisyon kazanmış olur” şeklinde konuştu.
CHP’lilerin sınırda davul zurnalı eğlencesi
Tayyar, CHP il başkanlarının denetleme amacıyla gittiği Gaziantep’in Karkamış ilçesinde Suriye sınırına yakın bir evde davul zurnalı eğlencesini de değerlendirdi. Tayyar, “Söylenecek söz kalmamış. Görüntüler her şeyi anlatıyor. Düşünün bölgede şehit haberleri geliyor. TSK güvenlik güçleri büyük operasyon içerisinde, ne olup, bittiğini araştırmak üzere gidiyorsunuz, sonra sınırda böyle eğlenceli bir parti. Sözün bittiği yer. Kemal Bey’in “Ülkeler rakı sofralarında yönetilmez, bunları partiden temizleyeceğim diyordu. Bayağı bir çalışması lazım. Eğer öyle bir temizlik yapmaya kalkarlarsa, ortada CHP kalmaz. CHP’den 2 kavramı çektiği zaman bir şey kalmıyor, bunlardan biri de rakıdır. Bu onların hayat tarzı, itirazım bunlara değil. CHP’nin de sağ duyulu, tabandaki isimlerin de bundan hoşnut olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
“Meclise bile bir kısmı alkol alarak geliyor”
Tayyar, CHP’li vekillerden bir kısmının Meclis’e de alkol alarak geldiğini iddia ederek, “Meclise gelirken, mesai düzeni var. Gece evinizde içiyorsanız için, meşru olan hangi zeminde içiyorsanız için. Meclise bile bir kısmı yoğun alkol alarak geliyorlar. Gece konuşmalarında bir kısmı sapıtıyor zaten. Gece konuşmalarında bakın, biz görüyoruz. Kokuyorlar zaten. Yazık günah, hiç olmazsa genel kurula gelirken yapmayın bunu. Biz sizin hayat tarzınızda değiliz. Nasıl istiyorsanız öyle yaşayın. Meclis kapılarına alkol metre gibi cihaz konsa, gece çalışmalarında falan CHP sayısal olarak bayağı ciddi sıkıntı yaşayabilir” şeklinde konuştu.
Alkollü meclise gelen CHP’li isimlerin sorulması üzerine Tayyar, “Bunlardan biri rahmetli Kamer Genç. Hayatta olanlar kendileri de çok iyi biliyorlar zaten de. İsim vermek istemiyorum, isim bazında tartışmaya girmeyelim” dedi.
Anıtkabir’e yapılan çocuk parkı
Milletvekili Şamil Tayyar, Anıtkabir’in yanına yapılan oyun parkının ise ülke gündemini bu kadar meşgul etmesinin doğru olmadığını ifade ederek, “Ülkenin bu kadar meselesi varken, Anıtkabir’in bir köşesine yapılmış bir parkın, ülke gündemini bu kadar meşgul etmesini çok doğru bulmam. Bunun üzerinden siyasi okumayı da doğru bulmam. Bir kurucu liderinin bir kabri var. Kafe duruyor, O’nun yanında da çocuk parkı vardı. Atatürk, bayram günü çocuklara hediye etmiş bir lider. Yapılan işin ne amaçla yapıldığı önemli. Bir itibarsızlaştırma yok. Bunu yaparak, siyasi, karşı mesaj verme de yok. Bundan da rahatsızlık duyuruluyorsa kaldırılabilir. Ciddi bir ülke gündemi olduğu kanaatinde değilim. Memleket çok daha önemli işlerle uğraşması gerekirken, bunlarla uğraşır hale getirildi” dedi.
“Mustafa Kemal’i şekille sınırlandırmışlar”
Tayyar, “Kendisini Atatürkçü diye tarif eden, Kemalizm’i ideoloji olarak benimseyen insanların hepsi için diyemem ama önemli bir kısmının Mustafa Kemal’i iyi anladıklarını düşünmüyorum. Mustafa Kemal’i şekille sınırlandırmışlar, öyle bir hale getirmişler ki, ‘sigara ve alkolle’ ibaret bir lider gibi görüp, bir putfetişizmi içerisinde değerlendiriyorlar. Bunu aşmak, bu boyutların ötesine geçmek lazım” şeklinde konuştu.
Gaziantep’in stratejik önemi
Milletvekili Şamil Tayyar, Gaziantep’in stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Gaziantep bölgede stratejik bir öneme sahiptir. Çözüm süreci başladığı zaman da bir model şehir olarak ifade etmiştik. Çünkü 80 ilden göç alan farklı inanç guruplarından herkesin barış içinde kardeşçe yaşaya bildiği karnını duyurabildiği bir şehirdir. Gaziantep doğudan güneye ve batıya doğru o büyük göç dalgalarının önündeki en büyük bariyerlerden bir tanesi ilk bariyer Diyarbakır sonraki Gaziantep’tir. Gaziantep çökerse Antalya, Adana, Mersin, İstanbul çok ciddi sıkıntı yaşar. Çünkü Gaziantep o göç dalgasının önünde bir dalga kıran olarak duruyor. 5 organize sanayi bölgesi var. 7 milyar dolar ihracatı olan bir şehirdir. Öbür taraftan Gaziantep Türkiye’nin sınırları içinde stratejik önemi olan bir şehirdir. Bu gün Cerablus’taki harekattan söz ediyoruz. Yani bir PKK koridoru isteniyor ve buna karşı Türkiye’nin bir müdahalesi var. Türkiye bu müdahaleyi Gaziantep üzerinden yaptı. Şimdi eğer Gaziantep istikrarsız bir ortam haline gelirse, terör olaylarının tırmandığı bir şehir haline gelirse bölgedeki gelişmelerin Gaziantep üzerinden kontrol edilmesi de son derece güç haline gelir. Dolayısıyla o bölgede güvenli bir bölgeye ilişkin çabalar Gaziantep üzerinden yürüyor. Gaziantep ağırlık ihracatını Kuzey Irak’a yapıyor, dolayısıyla Gaziantep Kuzey Irak’ı da besleyen bir şehirdir. Gaziantep’in istikrarsızlaşması, Türkiye’nin istikrarsızlaşması anlamına geldiği için terör örgütlerinin hedefi haline geliyor” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Gaziantep uyarısı
Tayyar, ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından yapılan Gaziantep’teki AVM’lere eylem olacağı yönündeki uyarı açıklamasını da değerlendirdi. Tayyar, “Eğer senin elinde böyle bir istihbarat varsa senin yapman gereken bu istihbaratı önce devletle paylaşmandır. Kamuoyuna açıklama yaparak insanları paniğe sevk etmeye hakkın var mı? Daha öncede ‘Özgür Suriye Ordusu’nun Gaziantep’te bulunan binasına saldırı olacak’ diye bir açıklama yapmışlardır. Ondan sonra birçok meslek odası açıklama yaptı. ‘Bina buradan kaldırılsın’ istendi. Bir anda Özgür Suriye ordusuna karşı bir infial oluşturulmak istendi. Şükürler olsun daha böyle bir saldırı olamadı” dedi.
“Büyükelçiyi kulağından tutup, atacaksınız”
Tayyar, ABD Ankara Büyükelçisinin Gaziantep’teki AVM’lere yönelik saldırı olabileceği açıklamalarının ardından ABD’deki bir alışveriş merkezine saldırı olduğunu hatırlattı. Tehdit olan büyükelçilere cevap vermekle uğraşılmaması gerektiğini savunan Tayyar, “Gaziantep’te derken, ABD’deki bir AVM’ye saldırı oldu. Siz önce kendi ülkenize bakın. Eğer yinede bir samimiyetiniz varsa, elinizdeki bilgileri devletle paylaşın, eğer kamuoyuyla paylaşırsanız bunda iyi niyet yoktur. Bence büyük elçiye çok fazla cevap vermeye gerek yok eğer bir tehdit oluşturuyorsa kulağından tutup atacaksın. Bu kadar konuşmaya gerek yok. İstenmeyen adam ilan edeceksin, göndereceksin bu kadar” diye konuştu.
“Öcalan’ın mesajını askeri helikopter ile Kandil’e taşıyan vatan hainleri vardı”
Milletvekili Şamil Tayyar, ilginç bir iddiada bulunarak, kritik bir soru sorarak Albay Uğur’dan cevaplamasını istedi. “Görev yaptığı sürece Abdullah Öcalan’ı sorguladı. Kaldı ki kendisi de söylüyor. O döneme ait çok fazlaca, zihinleri bulandıran durum var. Bunlardan birisi de PKK’nın Kandil’de 1 Haziran 2004 günü aldığı savaş kararıdır. PKK’nın 2000 yılında aldığı eylemsizlik kararı aşağı yukarı 4 yıl sürdü. Hatta 4 yıldan biraz daha az. 1 Haziran 2004’te Kandil’de PKK yönetimi toplandı ve savaş kararı aldı. PKK’nın savaş kararının alınmasında o dönemin derin devletinin de etkisi vardı. Hatta İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın mesajını askeri helikopter ile Kandil’e taşıyan vatan hainleri vardı. Şimdi o dönemde Abdullah Öcalan’ı sorgulayan ve Jandarma’da İstihbarat Başkanlığı yapan Hasan Atilla Uğur, kendisi aynı zamanda Bursa’da görev yaptı. Yani İmralı’nın bağlı olduğu komutanlardan birisiydi. O mesajın Kandil’e nasıl ve kimler tarafından ulaştırıldığı iddiasına da bu Albay’ın mutlaka açıklık getirmesi gerekir. Şuanda kendisi de bir televizyon kanalında. O kanalda programı yönetin de bunu O’na sorması gerekir diye düşünüyorum. O döneme ilişkin soru işaretlerine cevap bulmadan Hasan Atilla Uğur’un, bugün böyle bir kahraman edasıyla, yüksek perdeden yaptığı kestirimlerin hiç kimseye faydası yok” ifadelerini kullandı.
“Aşiretler üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor”
Tayyar, Albay Uğur’un İngilizlerin aşiretlerin kredi borçlarını ödediği iddialarına karşılık ise aşiretler üzerinden algı operasyonu yürütüldüğünü kaydetti. Tayyar, “Açıklamalar dikkatlice okunduğu zaman satır aralarında ciddi soru işaretleri olduğunu görüyoruz. ‘İngilizler geldi, aşiretlere para ödediler, tüm kredi borçlarını ödediler, trilyonlarca lira’ diye. Bunlar duyumla olmaz, nokta atışı yapıyorsanız, bunları ispatlamanız gerekir. Aşiretler üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor. Maalesef, bu Albay da bu operasyonun parçası gibi gözüküyor. Bu iyi niyetle yapılmış bir açıklama değildir. Aşiretler bizim Doğu ve Güneydoğu’da devletin yanında duran kitlesel gruplar, şuanda PKK ile en ciddi mücadeleyi veren gruplardır. Korucuların da önemli bir kısmı aşiret mensuplarıdır. Mardin’den Hakkari, Şırnak’a kadar bir çok bölgede devletle beraber bu aşiretler mücadele ediyor. Bu açıklamadan sonra ne oldu biliyor musunuz. Doğu ve Güneydoğu’da PKK’ya karşı mücadele eden ve savaşan tüm korucu aşiretler, İngilizler tarafından satın alınmış birer hain olarak ilan edildi. Bu aslında PKK’yı kutsamak demektir. Bir taraftan PKK karşıtı gibi gözüküyorsunuz, diğer taraftan ise PKK karşısında direnen tüm grupları da satılık olarak görüyorsunuz. Halen daha 2004’teki bazı askerler aracılığıyla PKK’ya savaş ilan ettirildiği iddiaları ortada dururken. Bu bir tamamen algı operasyonudur” şeklinde konuştu.
“İkinci darbe çıkışı kurumları ele geçirme operasyonu”
Tayyar, Atilla Uğur’un çıkışının bazı kurumları ele geçirme operasyonu olduğunu ileri sürerek, “Ayrıca bu yapay korkular üzerinden bazı kurumları ele geçirme operasyonudur. Hasan Atilla Uğur, Eski derin devletin yeni MİT müsteşar adaylarından birisidir. Bir ara Levent Göktaş’ı, Ergenekon sanığı, onu gündeme getirdiler. Şimdi birileri, Hasan Atilla Uğur’un PR’ını yaparak, MİT müsteşarlığına aday olarak çıkarıyorlar. Son dönemde bu açıklamaların buna ilişkin de bir PR çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu yönde baktığımızda, hesabın ne kadar büyük olduğunu çok iyi görüyoruz. Mesele hükümeti ya da devleti uyarmak değil. Yapay korkularla, devletteki iktidarı yeniden ele geçirmektir” ifadelerine yer verdi.
“Türkiye FETÖ ile ETÖ arasında sıkıştırılmamalıdır”
Tayyar, Türkiye’de her 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidarın değiştiğini savunarak, FETÖ’cülerin temizlenmesi için ETÖ’cülerin devleti ele geçirmesine izin verilmemesini istedi.
Tayyar, “Ben genel olarak siyaset tarihimize baktığımızda, Türkiye’de ortalama 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidar el değiştirdiğini görüyorum. Hükümette kimin olduğunun önemi yok. Devlette iktidar yeniden el değiştirdi. 10 yıl önceki hainler bu gün kahraman, o günün vatanseverleri bu günün hainleri. 10 sene sonra Türkiye hangi sarkaçta neyi tartışacak onu bilmiyoruz. İpuçları var, onu görüyoruz. Hızlı bir şekilde devleti yeni bir aksa evirmek isteyen grupların, MİT gibi kritik müesseseleri ele geçirme gayretlerinin son dönemde yoğunlaştığını görüyoruz. Bu çok tehlikeli süreç. Bu nedenle FETÖ ile sonuna kadar mücadele edeceğiz ama FETÖ’nün yerine yeniden ETÖ’yü de ikamet etmenin de bu memleket için ihanet olacağını söylemek istiyorum. Türkiye, FETÖ ve ETÖ arasında sıkıştırılmamalıdır ve böyle bir riskle karşı karşıyadır. Buna da hızlı bir şekilde refleks gösterip, tavır almalıyız” dedi.
“FETÖ operasyonları sulandırılıyor”
Devleti ele geçirme çabaları nedeniyle FETÖ operasyonlarının da sulandırılmak istendiğini ifade eden Tayyar, “Aksi halde 5 sene sonra 10 sene sonra dejavu halinde oluruz. ‘Ne oluyor, biz bu filmi görmüştük’ deriz. Bugün bir haber düştü. Burhaniye’de FETÖ’cülere ait olduğu iddia edilen Coşkun Koleji’nin altında topraktan 240 tabanca çıkıyor. Kuru sıkıymış gerçi. Bir anda geçmişte Ergenekon sürecinde topraktan çıkan silahları hatırlattı. Birileri bu süreci sulandırmak için yine bir şeyler mi yapıyor. 8 Şubat 2009’da Ergenekon, torba dava olmasın diye yazı yazmıştım. Tarih 2009. Biz aynı riski burada da görüyoruz. Bu süreci birileri sulandırmak isteyebilir, sulandırıldığı zaman Ergenekon sürecine benzer süreç yaşanabilir” şeklinde konuştu.
“3 Şubat’ta ben de bir çıkış yapmıştım”
Kendisinin de 3 Şubat’ta bir darbe girişimi olabileceği yönünde çıkış yaptığını hatırlatan Tayyar, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de paylaştığını ifade etti. Bu çıkışında hiçbir manipülasyon olmadığını vurgulayan Tayyar, “Sıkıntıyı görüyorduk, riski görüyorduk. Bu değerlendirmeyi yapmamıza sebep olan çok önemli ipuçları vardı. Manipülasyon falan yok. Devletin yanında yer almış, PKK’ ile mücadele eden aşiretler üzerinden farklı bir operasyon çekiliyor. Bizim itirazımız bu. Türkiye bu iddialarından vazgeçmediği sürece yani ‘Suriye’de bende masanın etrafındayım, söyleyecek sözüm var, bir PKK koridoru kurduramazsın, bunu yapmak istersen müdahil olurum diyen, sen istedin diye Rusya ile sen istedin diye ilişkimi bozmam, Rusya benim için önemli partnerdir’ dediği sürece, bu coğrafyayı sırtına alıp, başka bir yere de taşıyamayacağına göre, Türkiye her zaman bir risk ve tehditle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.
“Risk halen sürüyor”
Tayyar, darbecilerin hedeflerine ulaşamadığı için riskin halen devam ettiğini sözlerine ekledi. Tayyar, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 Temmuz’dan sonra bu risk ve tehdidi çok iyi okuyarak, analiz ederek, okuyarak, tedbirlerini almak zorundadır. Buna ilişkin çok önemli tedbirler de aldı. Bir risk vardı, darbe tehdidi vardı. Biz de defalarca dile getirdik. Ama darbenin bu şekilde kanlı ve vahşice yapılacağına ilişkin herhalde hiç kimsenin kanaati yoktu. Eğer bu darbeye teşebbüs edenler, amaçlarına ulaşamadıysa ve dertleri hale devam ediyorsa, mutlaka Türkiye’yi hizaya getirmek için yollarına devam edecekler” ifadelerine yer verdi.
“Yalancı çoban hikayesine döner”
Tayyar, riskini her zaman olduğunu vurgulayarak, “Ama bu risk analizini yaparken yanlış parametrelerle, farklı algılara yol açarsanız, süreci sulandırırsınız. Bundan sonra ne olacak? Kasım ayı geçtiğinde bununla herkes kafa bulmaya başlayacak. Yarın biri ciddi bir şey söylediğinde ise yalancı çoban hikayesine dönecek. Bir süre sonra, ‘nerden çıktı bu’ demeye gelecek. Bu tür kavramların arka arkaya içerisini boşaltmamak lazım. Ayakların yere sağlam basması lazım. İngilizler geldi, aşiretlerin trilyonlarca borcunu ödediler, 10 bin İngiliz Kıbrıs’tan girecek’ falan, metal fırtına, roman yazacaksanız, arkadaşlarınızla oturun yazın. Roman için iyi bir öykü olabilir” dedi.
“İngilizler 3 tane askerini Suriye’ye sokamadı”
Tayyar, İngilizler’in ABD’nin de üstünde akıl olduğunu kendisinin defalarca söylediğini hatırlatarak, İngilizlerin 3 askerini bile Suriye’ye götüremediğini ifade etti. Tayyar, “İngilizler, çok sinsi yaparlar, kimsenin itirazı yok. Ama şimdi komik senaryolarla İngilizleri anlatmaya çalışırsanız, İngilizlerle ilgili daha ciddi şeylerin değeri kalmaz. İngilizler dediğin, on bin askerini Türkiye’ye sokacaklar diyorsun. Nasıl sokacaklar 3 tane askerini Suriye’ye sokamadılar. Ajanları falan koyarlar ayrı. Suriye’de gördük, IŞİD ile mücadele edemiyorlar. ABD’si, Almanya’sı, İngiltere’si var. Saysan 40 ülke var. 4 asker koyamadılar oraya. Başka araçları kullanırlar, PYD’yi, PKK’yı sahaya sürebilirler. IŞİD’i farklı yönlendirebilirler. Kıbrıs’tan Türkiye’ye 10 bin asker sokacak bir irade varsa, otursunlar o zaman Suriye’yi falan halletsinler” şeklinde konuştu.
“FETÖ’nün eski gücü kalmadı”
Tayyar, Atilla Uğur’un komik bir yaklaşımla darbe girişimi konusunda riski ifade etmesinin art niyetli olduğunu belirterek, FETÖ’nün 15 Temmuz gibi büyük bir kalkışmayı örgütleyecek gücü kalmadığını ifade etti. Tayyar, “Komik hikayelerle muhtemel bir riski anlatmaya çalışırsanız, ciddi analizlerin içerisini boşaltırsınız. Tabi ki risk var. FETÖ’nün 15 Temmuz gibi bir büyük isyanı, kalkışmayı, örgütleyecek gücü büyük ölçüde kalmadı. Silahlı olarak kalmadı. Bir tanesi soytarı çıkar, suikast teşebbüsü yapar, canlı bomba olur. Bunlar ayrı bir şey. Kanlı bir darbeyi gerçekleştirebilecek güçleri kalmadı. Birçok kurumdan önemli ölçüde ayıklandılar. Bitti mi bitmedi. Gizlenenler var mı tabi ki var. şuanda operasyonel güçlerini büyük ölçüde kaybettiler. Yargıda önemli ölçüde temizlendiler. En son barutları TSK’ydı. Buradaki barutlarını da bu manada tükettiler” dedi.
“Benim en büyük kaygım, sekiler NATO’cular”
Tayyar, FETÖ, PKK, IŞİD gibi terör örgütlerini riskinin devam etmesine rağmen asıl endişesinin ise sekiler NATO’cular olduğunu kaydetti. Tayyar, “Benim kaygım, FETÖ tehdidi sınırlı ölçüde de olsa devam ediyor. PKK tehdidi artarak devam ediyor. İŞID tehdidi aynı şekilde devam ediyor.Bu tehdit unsurlarına sekiler NATO’cular eklenirse, asıl sıkıntının bu olacağını düşünüyorum. Tehdide ilişkin önemli başka bir hadise varken, siz aşiretleri İngilizlerin, Kıbrıs’tan Türkiye’ye gireceği komedisini ortaya koyarsanız. Başka bir realiteyi de kamufle etmiş olursunuz" ifadelerini kullandı.
Tayyar, “15 Temmuz’’un merkezinde odağında yer alan, operasyon el güç FETÖ’dür. Sadece FETÖ’cülerin gerçekleştirdiği bir darbe girişimi değildir. Biz 15 Temmuz’u sadece FETÖ üzerinden okursak, büyük bir yanılsama olur. ABD’deki soytarının tek başına yapacağı iş değildir bu. Akın Öztürk’ün savcılıkta verdiği ifadeler var. Darbe teşebbüsü içerisinde olanlardan biri, mesela Akın Öztürk, FETÖ’cü değildir. 2. Ordu Komutanı Adem Huduti FETÖ’cü değildir. Bu meselenin içerisinde gözüküyor. Şu anda görevde olanlar da var. NATO ile irtibatlı, onların emir komutasında hareket eden, kendilerini Atatürkçü laik, sekiler siyasi pozisyonda konumlandıran gruplar var. Bunlar FETÖ’nün ışık evlerinde yetişmiş, onların emriyle hareket eden odaklar değiller. Onların emir aldığı yerler başka. 15 Temmuz bir NATO operasyonudur. Bu operasyonu yapanlar, ağırlıklı olarak FETÖ’cülerle, kendileri ile irtibatlı bazı subayları da bu sürece eklemlediler. Sonuçsuz kalınca bir kısmını kurtardılar, bir kısmı kaldı. En büyük risk budur. En büyük risk NATO’culardır. Bu NATO’cular, PKK’lılarla, FETÖ’cülerle, başka radikal unsurlarla ittifak yapabilirler. Ve FETÖ karşıtı gibi gözüküp, çok kritik bir görevdedirler” dedi.
“Devletin yeni sahibi olma kavgasıdır”
Tayyar, darbe girişimi ile ilgili çıkışların asıl amacının devletin yeni sahibi olabilmek için verilen kavga olduğunu kaydetti. TSK’nın yapılandırılması, MİT’in ele geçirilmesi gibi hedeflerin olduğunu belirten Tayyar, “28 Şubat sürecinin kadrolarını, 28 Şubat’ta aktif olan mezhepsel bir yapılanma vardı. Ergenekon sürecinde tasfiye edildi. Bu süreçteki tasfiyeyi fetöcüler yaptı. Şimdi geldiğimiz noktada Fetö’cüler tasfiye edilirken, devletin yeni sahibi kim olacak. Kavga budur. Bu ekranlarda sık sık boy gösteren komutanların açıklamalarını böyle okumak lazımdır. Onların önemli bir kısmı iktidar savaşının birer aracıdır. TSK’nın yeni yapılandırması, Milli İstihbarat Teşkilatı önemlidir. Hakan Fidan’ın yerine isim bulma çabası da bundandır. Hakan Fidan’ın yerine eski derin devletin unsurlarından birinin monte etme çabası var. Burası kritik bir yer. Mit’i ele geçiren devletin yeniden formatlanma sürecinde ciddi bir pozisyon kazanmış olur” şeklinde konuştu.
CHP’lilerin sınırda davul zurnalı eğlencesi
Tayyar, CHP il başkanlarının denetleme amacıyla gittiği Gaziantep’in Karkamış ilçesinde Suriye sınırına yakın bir evde davul zurnalı eğlencesini de değerlendirdi. Tayyar, “Söylenecek söz kalmamış. Görüntüler her şeyi anlatıyor. Düşünün bölgede şehit haberleri geliyor. TSK güvenlik güçleri büyük operasyon içerisinde, ne olup, bittiğini araştırmak üzere gidiyorsunuz, sonra sınırda böyle eğlenceli bir parti. Sözün bittiği yer. Kemal Bey’in “Ülkeler rakı sofralarında yönetilmez, bunları partiden temizleyeceğim diyordu. Bayağı bir çalışması lazım. Eğer öyle bir temizlik yapmaya kalkarlarsa, ortada CHP kalmaz. CHP’den 2 kavramı çektiği zaman bir şey kalmıyor, bunlardan biri de rakıdır. Bu onların hayat tarzı, itirazım bunlara değil. CHP’nin de sağ duyulu, tabandaki isimlerin de bundan hoşnut olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
“Meclise bile bir kısmı alkol alarak geliyor”
Tayyar, CHP’li vekillerden bir kısmının Meclis’e de alkol alarak geldiğini iddia ederek, “Meclise gelirken, mesai düzeni var. Gece evinizde içiyorsanız için, meşru olan hangi zeminde içiyorsanız için. Meclise bile bir kısmı yoğun alkol alarak geliyorlar. Gece konuşmalarında bir kısmı sapıtıyor zaten. Gece konuşmalarında bakın, biz görüyoruz. Kokuyorlar zaten. Yazık günah, hiç olmazsa genel kurula gelirken yapmayın bunu. Biz sizin hayat tarzınızda değiliz. Nasıl istiyorsanız öyle yaşayın. Meclis kapılarına alkol metre gibi cihaz konsa, gece çalışmalarında falan CHP sayısal olarak bayağı ciddi sıkıntı yaşayabilir” şeklinde konuştu.
Alkollü meclise gelen CHP’li isimlerin sorulması üzerine Tayyar, “Bunlardan biri rahmetli Kamer Genç. Hayatta olanlar kendileri de çok iyi biliyorlar zaten de. İsim vermek istemiyorum, isim bazında tartışmaya girmeyelim” dedi.
Anıtkabir’e yapılan çocuk parkı
Milletvekili Şamil Tayyar, Anıtkabir’in yanına yapılan oyun parkının ise ülke gündemini bu kadar meşgul etmesinin doğru olmadığını ifade ederek, “Ülkenin bu kadar meselesi varken, Anıtkabir’in bir köşesine yapılmış bir parkın, ülke gündemini bu kadar meşgul etmesini çok doğru bulmam. Bunun üzerinden siyasi okumayı da doğru bulmam. Bir kurucu liderinin bir kabri var. Kafe duruyor, O’nun yanında da çocuk parkı vardı. Atatürk, bayram günü çocuklara hediye etmiş bir lider. Yapılan işin ne amaçla yapıldığı önemli. Bir itibarsızlaştırma yok. Bunu yaparak, siyasi, karşı mesaj verme de yok. Bundan da rahatsızlık duyuruluyorsa kaldırılabilir. Ciddi bir ülke gündemi olduğu kanaatinde değilim. Memleket çok daha önemli işlerle uğraşması gerekirken, bunlarla uğraşır hale getirildi” dedi.
“Mustafa Kemal’i şekille sınırlandırmışlar”
Tayyar, “Kendisini Atatürkçü diye tarif eden, Kemalizm’i ideoloji olarak benimseyen insanların hepsi için diyemem ama önemli bir kısmının Mustafa Kemal’i iyi anladıklarını düşünmüyorum. Mustafa Kemal’i şekille sınırlandırmışlar, öyle bir hale getirmişler ki, ‘sigara ve alkolle’ ibaret bir lider gibi görüp, bir putfetişizmi içerisinde değerlendiriyorlar. Bunu aşmak, bu boyutların ötesine geçmek lazım” şeklinde konuştu.
Gaziantep’in stratejik önemi
Milletvekili Şamil Tayyar, Gaziantep’in stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Gaziantep bölgede stratejik bir öneme sahiptir. Çözüm süreci başladığı zaman da bir model şehir olarak ifade etmiştik. Çünkü 80 ilden göç alan farklı inanç guruplarından herkesin barış içinde kardeşçe yaşaya bildiği karnını duyurabildiği bir şehirdir. Gaziantep doğudan güneye ve batıya doğru o büyük göç dalgalarının önündeki en büyük bariyerlerden bir tanesi ilk bariyer Diyarbakır sonraki Gaziantep’tir. Gaziantep çökerse Antalya, Adana, Mersin, İstanbul çok ciddi sıkıntı yaşar. Çünkü Gaziantep o göç dalgasının önünde bir dalga kıran olarak duruyor. 5 organize sanayi bölgesi var. 7 milyar dolar ihracatı olan bir şehirdir. Öbür taraftan Gaziantep Türkiye’nin sınırları içinde stratejik önemi olan bir şehirdir. Bu gün Cerablus’taki harekattan söz ediyoruz. Yani bir PKK koridoru isteniyor ve buna karşı Türkiye’nin bir müdahalesi var. Türkiye bu müdahaleyi Gaziantep üzerinden yaptı. Şimdi eğer Gaziantep istikrarsız bir ortam haline gelirse, terör olaylarının tırmandığı bir şehir haline gelirse bölgedeki gelişmelerin Gaziantep üzerinden kontrol edilmesi de son derece güç haline gelir. Dolayısıyla o bölgede güvenli bir bölgeye ilişkin çabalar Gaziantep üzerinden yürüyor. Gaziantep ağırlık ihracatını Kuzey Irak’a yapıyor, dolayısıyla Gaziantep Kuzey Irak’ı da besleyen bir şehirdir. Gaziantep’in istikrarsızlaşması, Türkiye’nin istikrarsızlaşması anlamına geldiği için terör örgütlerinin hedefi haline geliyor” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Gaziantep uyarısı
Tayyar, ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından yapılan Gaziantep’teki AVM’lere eylem olacağı yönündeki uyarı açıklamasını da değerlendirdi. Tayyar, “Eğer senin elinde böyle bir istihbarat varsa senin yapman gereken bu istihbaratı önce devletle paylaşmandır. Kamuoyuna açıklama yaparak insanları paniğe sevk etmeye hakkın var mı? Daha öncede ‘Özgür Suriye Ordusu’nun Gaziantep’te bulunan binasına saldırı olacak’ diye bir açıklama yapmışlardır. Ondan sonra birçok meslek odası açıklama yaptı. ‘Bina buradan kaldırılsın’ istendi. Bir anda Özgür Suriye ordusuna karşı bir infial oluşturulmak istendi. Şükürler olsun daha böyle bir saldırı olamadı” dedi.
“Büyükelçiyi kulağından tutup, atacaksınız”
Tayyar, ABD Ankara Büyükelçisinin Gaziantep’teki AVM’lere yönelik saldırı olabileceği açıklamalarının ardından ABD’deki bir alışveriş merkezine saldırı olduğunu hatırlattı. Tehdit olan büyükelçilere cevap vermekle uğraşılmaması gerektiğini savunan Tayyar, “Gaziantep’te derken, ABD’deki bir AVM’ye saldırı oldu. Siz önce kendi ülkenize bakın. Eğer yinede bir samimiyetiniz varsa, elinizdeki bilgileri devletle paylaşın, eğer kamuoyuyla paylaşırsanız bunda iyi niyet yoktur. Bence büyük elçiye çok fazla cevap vermeye gerek yok eğer bir tehdit oluşturuyorsa kulağından tutup atacaksın. Bu kadar konuşmaya gerek yok. İstenmeyen adam ilan edeceksin, göndereceksin bu kadar” diye konuştu.