İstanbul
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Kahraman, "bulanık mantık teorisi" ile Stanford Üniversitesinin koordinasyonunda yürütülen çalışma sonucunda hazırlanan "En Etkili Bilim İnsanları Listesi"ne girmeyi başardı.
Türk akademisyenler, yurt içinde ve yurt dışında elde ettikleri başarılarla adlarından söz ettiriyorlar. Bu akademisyenlerden biri de İTÜ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Kahraman.
Turkishtime dergisi tarafından 2017 yılında yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, "Bilim dünyasına yön veren ilk 100 Türk" listesinin 40. sırasında yer alan Prof. Dr. Cengiz Kahraman, 2018 yılında da TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı. Kahraman şimdi de Stanford Üniversitesince hazırlanan "En Etkili Bilim İnsanları Listesi"ne girmenin heyecanını yaşıyor.
Prof. Dr. Cengiz Kahraman, endüstri mühendisliği alanında "bulanık mantık teori" ve uygulamaları konularındaki uluslararası düzeyde nitelikli çalışmalarıyla Stanford Üniversitesinin koordinasyonunda PLOS Biology dergisinde yayımlanan dünya çapındaki akademisyenler sıralamasında yapay zeka alanında ilk yüzde 2'ye giren 215 bin 114 bilim insanı arasında 341. sırada yer aldı.
"H-indeksimizin yüksek olması da listede yer almamıza neden olan faktörlerden biri"
Prof. Dr. Cengiz Kahraman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çalışmalarının temel kaynağının "bulanık mantık" ve "bulanık küme" uygulamaları olduğunu söyledi.
Bulanık küme mantığında bir önermenin kesinlikle doğru ya da yanlış olduğunun iddia edilemeyeceğini dile getiren Kahraman, "Bulanık mantık 1965 yılında Lütfi Aliasker Zade tarafından önerilmiştir. Biz bulanık mantığı çeşitli proje, araştırmalar ve makalemizde kullanıyoruz. Yeni bulanık küme uzantılarını geliştirip literatüre soktuk. Sadece uygulama değil, teoriye yaptığımız katkılarla da bilim dünyasında yer aldık. H-indeksimizin yüksek olması da listede yer almamıza neden olan faktörlerden biri oldu." diye konuştu.
H-indeksin, bu listede yer almanın ve sıralamanın esas kaynağı olduğunu belirten Kahraman, şöyle devam etti:
"H-indeks, bir araştırmacının ne kadar verimli ve etkili olduğunu gösteren bir sayısal göstergedir. Siz çok yayın yapabilirsiniz ama kimse bu yayınları okumuyor ve kendi çalışmalarında referans vermiyorsa, o etkili bir yayın değildir. Başkaları sizin yayınlarınızı okuyor ve kendi çalışmalarında kullanıyorsa, bu etkili yayınlar yaptığınız anlamına gelir. O zaman H-indeksiniz artar. Çok yayın yapmak önemli değil, başkalarının kullanması önemlidir. Bu anlamda H-indeksin yüksek olması kolay bir şey değildir."
"Bulanık kontrol" kavramının özellikle gelişen elektronik dünyasındaki önemine değinen Prof. Dr. Kahraman, "Bulanık kontrol kavramı elektronik dünyasında çok yer tuttu. Pratikte çok kullanılmaya başlandı. Metro istasyonlarında, elektronik eşyalarda günümüzde bulanık mantık kullanılıyor. Günümüz nereye doğru gidiyor? Günümüzde Endüstri 4.0 denen kavram var ve 4. Endüstri devrimi olarak da isimlendiriliyor. Endüstri 4.0 uzaktan erişimin ve uzaktan yönetimin ortaya konduğu yani bunların geçerli olduğu bir çağı anlatıyor. Artık siz cep telefonu ile uzaktan bir fabrikayı yönetebilir hale geleceksiniz." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Kahraman, endüstri 4.0 uygulamaları kavramının başladığını, tüm dünyada ve Türkiye'de farklı sektörlerde var olduğunu anlatarak, "Gelecekte fabrikalarda insanın pek fazla olmadığı sadece uzaktan yönetim ve uzaktan kontrol ile üretimin yönetilebildiği bir dünya düşünün. Buna doğru gidiyoruz. Otomobillerde yazılımların sensörler vasıtasıyla uzaktan güncellenmesini ve böylece otomobillerde teknolojinin değişimini yakınlarda göreceğiz. Bunlar yapay zekanın gelecekte bize ulaştıracağı noktalardır." ifadelerini kullandı.
Bilim insanı olmak isteyen genç akademisyenlere tavsiyeler
Prof. Dr. Cengiz Kahraman, bilim insanı olmak isteyen genç akademisyenlere şu tavsiyelerde bulundu:
"Dünyada bilim listelerinde yer almak ve derecelere girmek için birinci faktör, ders verme yüzdesi ile araştırma yüzdesinin iyi dengelenmesidir. Araştırma yüzdesinin daha fazla olması gerektiğini söyleyebilirim. Öğretim üyesinin çalışma zamanının yüzde 60'ını araştırmaya ayırması gerekir. 'Hangi tür konular yenidir, bu konularda neler yapılmamıştır? Neleri yaparsam literatürde ilgi çekebilir?' Bu tür konularda öğretim üyesi fikir sahibi olmalıdır. Sadece ders veren ve bunlarla ilgilenmeyen öğretim üyesi, maalesef bu listelerde yer alamaz. Genç arkadaşlar da zaman içerisinde düzenli çalışıp, H-indeksini yükseltip, araştırmaya önem verirlerse bu listede yer alacaklardır."
Kahraman, insansı robotlarda "Bulanık Küme Teorisi ve Uygulamaları" isimli kitabının da pek yakında çıkacağını sözlerine ekledi.