Haber7 / Müge Çakmak
Mu varyantında bizi tehdit eden şey bulaştırıcı potansiyelinin yüksek olması.Mu varyantı ve delta varyantı gibi virüsler maalesef yeni dalganın öncüleri olabilir.Okulların açılmasıyla beraber solunum yoluyla irtibat kurmak çok daha fazla risk olarak arttı.Türkiye de günlük 20 bin vaka civarında vaka varsa 400, 500 bin civarında bulaştırıcı vardır demektir. Kovid-19 ve grip bazen ufak tefek farklılıklar olmasıyla beraber hemen hemen benzer semptomlar gösteriyorlar.Hamilelerin aşı yaptırmasını çok ciddi şekilde önemsiyoruz.Ne alırsanız alın su bile içseniz ayarında olmadığı zaman bunun bile yan etkisi vardır.Bize gelen vakaların tamamı ya annesinden ya kardeşinden ya eşinden bulaşmış oluyor. Kimse yabancıya bulaştırmıyor. Yakınlarınızın katili olmayın.MU VARYANTIYLA GELEN İKİ TEHDİT!
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu Haber7'ye özel yaptığı değerlendirmelerde Mu varyantında asıl tedirginlik veren şeyin "bulaştırıcı potansiyelinin yüksek olması" olduğunu belirterek 2 tehlikeye şu sözlerle dikkat çekti;
Daha öncesinde de birçok varyant vardı ama daha da olmaya devam edecek. Bu en son varyantlardan bir tanesi mu varyantı. Mu varyantının özelliği diğerlerinden farklı olarak daha fazla yani ana vahşi olan virüse göre biraz daha farklı ve biraz daha savunma sistemini kandırabilme yeteneğine sahip varyant olarak düşünüyoruz. Bu nedenle bizim için iki tehdit söz konusu. Birincisi; bağışıklık sistemini bir şekilde hastalığı geçirerek ya da aşılanmış olan kişilerde hastalık yapma potansiyeli var gibi düşünüyoruz teorik olarak. Fakat bu henüz pratikte gerçekleşmemiş. İkincisiyse; hastalığın formatının daha farklı seyretmesini bekliyorduk. Ama yapılan çalışmalarda bulaş riski çok daha yüksek olmasına rağmen diğer varyantlara göre semptomlarında açıkçası ciddi bir değişim söz konusu değil. Üst solunum enfeksiyonu gibi, hapşuruk, bulantı, baş ağrısı, boğaz ağrısı, ateş, kırgınlık gibi semptomlar olduğu ve bunun kişiden kişiye değiştiği bazılarında ön planda görüldüğü ama semptom olarak genel itibariyle benzer semptomlar taşıdığı ifade ediliyor. Şu an için bizi tehdit eden şey mu varyantında; bulaştırıcı potansiyelinin yüksek olması.
OKULLARIN AÇILMASIYLA RİSK ARTTI!
Akkoyunlu, okulların açılmasıyla beraber solunum yoluyla irtibat kurmanın çok daha fazla risk oluşturduğunu ifade ederek "Solunum mesafesinde olmaya başladık. Okullarda, servislerde veya sokaklarda bu çok daha fazla meydana gelmeye başladı." dedi.
GRİP VE KOVİD-19'UN FARKI NEDİR?
Akkoyunlu, bazen ufak tefek farklılıklar olmasıyla beraber hemen hemen benzer semptomlar gösteriyor dediği grip ve Kovid-19 farkı hakkında şunları kaydetti;
Aslında okulların açılmasıyla beraber solunum yoluyla irtibat kurmak çok daha fazla risk olarak arttı. Bunun karşısında iki tehdit daha var. Bir tanesi kovid’in çok daha hızlı bulaşabilme potansiyeli ortaya çıkıyor. İkincisi gribal enfeksiyonların mevsimlerine giriyoruz onların bulaşma ihtimali var. Açıkçası baktığımız zaman koronavirüs enfeksiyonarı da gribal enfeksiyon yapan nedenlerden bir tanesi. Bu nedenle gidişat açısından çok fazla farklılığı yok. İkisi de üst solunum enfeksiyonu gibi başlıyor. Bazen ufak tefek farklılıklar olmasıyla beraber hemen hemen benzer semptomlar gösteriyorlar. Ama şunu biliyoruz ki eğer ateş varsa halsizlik varsa nefes darlığı varsa göğüste sıkışma varsa baş dönmesi gibi tansiyon düşüklüğü başlıyorsa grip de olsa korona da olsa doktora başvurmayı gerektirecek bir durum vardır. Onun için semptomlar sizi zorlayıcı duruma getiriyorsa kesinlikle doktorunuza başvurun. Grip salgını bile olsa tedavi edilmesi lazım. Korona da olsa tedavi edilmesi lazım.
AŞININ YAN ETKİLERİ NELER, YAN ETKİ HERKESTE GÖRÜLÜR MÜ?
"insan için ne kadar hayati olduğu tartışmasız suyu bile içseniz ayarında olmadığı zaman bunun bile yan etkisi vardır." diyen Akkkoyunlu Koronavirüs aşıları hakkında şöyle konuştu;
Aşıda da kesinlikle bazı yan etkiler oluşabiliyor. Alerjik reaksiyonlar oluşabiliyor onun dışında özellikle aşının yapıldığı yerde enjeksiyona bağlı olarak yani herhangi bir enjeksiyon yapsanız da o bölgede kızarıklık o bölgede ağrı o bölgede lokal ateş artışı gibi yan etkiler görülebiliyor. Halsizlik görülebiliyor çünkü savunma sistemini tetikliyorsunuz. Savunma sistemini hareketine bağlı halsizlik ortaya çıkabiliyor. Eğer ikinci doz aşıyı yapıyorsanız ya da enfeksiyon geçirdiniz sonrasında ilk doz aşınızı yapıyorsanız burada savunma sistemini o tanıdığı malzemeye karşı reaksiyon vereceğinden dolayı özellikle aşıdan 24 saat sonra başlayan ve 24-48 saat süren ateş, halsizlik, kırgınlık hafif koronavirüs enfeksiyonu gibi belirtilere neden olur. Bu savunma sisteminin reaksiyon gösterdiği antikor ürettiği manasına gelir. Bu nedenle belki de çok önemli olmayan hemen hemen her ilaç da ya da enjeksiyonda görebileceğimiz genel yan etkiler bunlar. Sadece aşıdan 24 saat sonra başlayan ateş, kırgınlık gibi durumu özellikle ikinci doz aşıdan sonra görüyoruz.
SOSYAL MEDYADAKİ AŞI EFSANELERİ
Akkoyunlu sosyal medyada bilgilerin çok fazla abartılarak aktarıldığı ifade ederek "Geçen gün önüme bir video düştü. Aşı vurulduğunuz zaman aşı kolunuzda %25’i kan ancak kalıyor diğeri vücutta dağılıyor. Aşı kolda kalması için vurulmuyor. Damarlara geçmesi ve hücrelere geçmesini bekliyorsunuz. Bu amaç ile yapılıyor zaten. Bazı şeyler o kadar abartılı ve yanlış aktarılıyor ki mesela; genetiğimiz ile oynayacaklar bunlar cidden baki olmayan şeyler. Veya 10 yıl sonra ne olacağımızı bilmiyoruz gibi… Yani şunu biliyoruz ki net bir şekilde aşı yaptırmadığınız zaman hastalığı geçirirseniz ki hastalığı geçirme durumunuz artmış durumda salgının boyutu nedeniyle." dedi.
TÜRKİYE'DE 500 BİN CİVARINDAN BULAŞICI VAR
"Aşı olmaya direnen insanlar için neler söyleyebilirsiniz" şeklindeki soruya Akkuyunlu şu yanıtı verdi;
Türkiye de günlük 20 bin vaka civarında vaka varsa 400, 500 bin civarında bulaştırıcı vardır demektir. Kış ayına giriyoruz bulaştırma potansiyeli arttı. Hastalığın ölüm oranı yüzde birler civarında seyrediyor bütün dünya için. Bu nedenle hasta olursanız yüzde bir civarında ölme oranınız var demektir. Aşı olduğunuz zaman bu oranı ciddi şekilde aşağıya çekiyorsunuz. Bu nedenle aşıyla oluşabilecek bütün yan etkiler her neyse hastalıkla beraber çok daha ağır ve çok daha yüksek olasılık da ortaya çıkıyor. Şuan da hastanemizde özellikle yoğun bakımlarımızda maalesef eskiden sadece yaşlı hastalarımız var derken şuan genel itibariyle aşısız hastalarımız var. Yani önceden 65 yaş üstü kronik hastalığı olanlar diyorduk ama şu an da aşılımı aşısız mı diye soruyoruz. Ek hastalık sormuyoruz, yaş sormuyoruz. Aşılı ise genel itibariyle iyi geçiriyor aşısız ise genel itibariyle kötü geçiriyor. 10 sene sonrası içinde ne olacağını bilmiyoruz ama yıllık dönemi biliyoruz. Bu teknolojilerin bir kısmı 10 yıldan beri kullanıyoruz. Diğer teknolojiye yani zayıflatılmış virüs enfeksiyon teknolojisini 100 yıldan beri kullanıyoruz 100 yıl sonra ne olacağını biliyoruz yani. Ama şunu söyleyebiliriz ki 10 yıldan bir yan etki çıksa dahi eğer şuan da bir yan etki çıkmamışsa o dönem ki yan etki ya çok ağır olmayacak ya da kesinlikle çok çok ender görülebilen olay olacak. Mesela kızamık enfeksiyonunda ciddi ölüm oranları, kısırlaştırma oranları vs var. Aşılandığınız zaman 1960’dan önce aşılananlarda yavaş virüs enfeksiyonları gelişebiliyordu ama 10 milyonda bir civarından gelişiyordu ama kızamık enfeksiyonu ile karşılaştırdığınız zaman kızamık enfeksiyonunda çok daha fazla gerçekleşiyordu. Yani şuanda aktif bir yan etki söz konusu değilse ilerde bu yan etkinin ortaya çıkma olasılığı çok çok düşük. Ve çok ciddiye almayacağımız yan etkiler olacak demektir. Kısırlaşma konusuna gelince burası çok önemli. 1890’dan beri aşı yapıyoruz. 1800 lerde dünya nüfusu yaklaşık olarak 800-900 binler civarındaydı şuan 8 milyara dayanmış durumdayız aşılardan sonra. Ve aynı zamanda özellikle MRNA aşısından sonra sperm sayısında ilginç bir artış var. Yani aslında tamamen yanlış gerçek hiçbir bilgiye dayanmayan sadece dedikodudan başka bir şey değil.
"HAMİLELERİN AŞI YAPTIRMASINI ÇOK CİDDİ ŞEKİLDE ÖNEMSİYORUZ"
Hamilelerin hormonal değişimi ve savunma sistemlerine etkilerine dikkat çeken Akkoyunlu, şunları söyledi;
Hamileler konusu oldukça önemli. Özellikle bu son dönem de hamile hasta geldiği zaman elimiz yüreğimizde. Çünkü oradaki hormonal değişim vücuttaki savunma sistemi üzerindeki hormonların oluşturduğu etkiler hamileler için dezavantaj durumuna dönüşüyor. Hamilelerin aşı yaptırmasını çok ciddi şekilde önemsiyoruz. Birçok vaka var şu son 1 ay içerisinde yaklaşık 10 hamile takip ettik. Ve bunların büyük bir kısmı maalesef yoğun bakım girip çıkamadı ,hala yoğun bakımda ya da maalesef yoğun bakıma uğradıktan sonra bebekleri alındıktan sonra çıktılar. Bu nedenle yapılan aşı çalışmalarında hamileliğin gidişatı ve çocuk üzerinde herhangi bir yan etkisi göstermemiş. Antikor oluşturduğu zaman annede antikorlar geçiyor ve çocuğu da koruyucu duruma geliyor. Bu açıdan güzel bir durum söz konusu. Ama şunu biliyoruz ki eğer gebeler aşı yaptırmazsa Allah göstermesin maalesef diğer insanlardan çok daha fazla ağır geçiriyorlar çok daha ölümcül oluyor. Onun için gebeliklerin özellikle aşılanmasını öneriyoruz. Gebeler hangi aşıya ulaşıyorsa en iyi aşı odur. Aşılar arasında ufak tefek farklılıklar söz konusu iki aşının yapısı birbirinden farklı şu anda Türk aşıları da geliyor onların da yapısını diğerlerinden daha farklı olacak.
KORONAVİRÜS AŞILARI KANSERE VEYA BAŞKA HASTALIKLARA KARŞI DA FAYDALI MI?
Aşıyla birlikte savunma sisteminin aşırı çalışmasıyla bazı ender vakaların görülebileceğini ifade eden Akkoyunlu, konuyu Kovid geçiren bir lenfoma hastası üzerinden şöyle anlattı;
Burada özel durumlar var. Özel durumlar derken kovid enfeksiyonu savunma sistemini aşırı güçlendiriyor. Ölümcül düzeyinde güçlendiriyor. İkinci haftadan sonra olan ölümler hani hasta sağlıklı geldi sonra öldü diyorlar ya ilk hafta toparlıyor gibi oluyor ama birdenbire savunma sistemi aşırı çalıştığından dolayı kalbe, beyine, karaciğere yaşamsal organlara saldırarak ölüme neden oluyor. Savunma sisteminin aşırı çalışması bazı durumlarda çok ender vakalar mesela. Lenfoma hastası kovid’i geçiriyor 6 ay sonrasına bakıyoruz ki lenfoması ortadan kalkmış. Çünkü savunma sistemi aşırı çalışmış. Aynı şekilde Kovid aşıları da benzer etkiler gösterdi. Bazı lenfoma türlerinde bazı özel kanser türlerinde kanserin gerilemesine neden oldu. Ama bunlar şu kanserim var aşı olayım kanserden kurtulayım diye bir olay değil.
"KIŞA YÜKSEK BULAŞICI POTANSİYEL İLE GİRİYORUZ"
"Vaka sayıları arttı kış mevsimi de yaklaşıyor öngörüleriniz nelerdir?" sorusuna Akkoyunlu söyle yanıt verdi;
Yüksek bulaştırıcı potansiyel ile giriyoruz. Yani tahminen 400-500 bin bulaştırıcı potansiyel ile giriyoruz. Hala açık havaları kullanıyoruz. Maalesef havalar soğumaya başladığı zaman kapıları, pencereleri kapamaya başladığımızda iç ortamlarda hava fazla bir araya gelmeye başladığımız zaman bu oran daha da artacak. Bu bir risk bunun karşısında bir fırsatımız var. Geçen seneler aşılama ya hiç yoktu ya da çok çok düşük düzeydeydi. Aynı zamanda hastalığı geçirip bağışıklık kazanan azdı bu nedenle savunma sistemi direnç koymamıştı. Aşılama artık belli bir noktaya geldi aynı zamanda aynı zamanda hastalığı geçirenlerin sayısının artması nedeniyle beklediğimiz kötü senaryo karşısında bir umut olarak tutuyoruz. Her bulaş ile beraber yeni bir varyantlar yeni mutasyonlar ortaya çıkıyor. Mu varyantı gibi delta varyantı gibi bunlar maalesef yeni dalganın öncüleri olabilir o nedenle açıkçası kötü olma ihtimali yüksek olduğu bir sürece giriyoruz. Eğer bu sene ciddi şekilde vaka sayısı azalmazsa bu işin ucu kaçacak gibi görünüyor.
HERKES GRİP AŞISI OLMALI MI?
Akkoyunlu kış gelmeden aşıların tamamlanıp savunma sisteminin olgunlaşmasının önemine vurgu yaparak grip aşısı hakkında dikkat edilmesi gereken konulara şu sözlerle dikkat çekti;
Özellikle grip aşısını Eylül sonu Ekim başı yaptırmak gerekiyor. Herkese önermiyoruz özellikle toplumsal hizmet veren, kronik hastalığı ve organ yetmezliği olan kişilere öneriyoruz. Kovid aşı ile çakışacak mı? Gibi sorular var bunun ilgili yapılmış bir çalışma yok. Genellikle inaktif aşılar arasında en az 15 gün veya 1 ay olmasını öneriyoruz. Eğer olmayacaksa yani yakın ödemde farklı kollardan yapılabilir. Ama şunu söyleyelim eğer aşı olmazsanız kesinlikle ölüm riski çok yüksek aşı olmazsanız hastalığa bağlı kalıcı solunum yetmezliği gibi kalp yetmezliği gibi organ yetmezliği gibi birçok olabilir her şeyden öte hayatınızı kaybetme riskini almış oluyorsunuz. Bu nedenle özellikle kış ayları gelmeden aşıların tamamlanması en azından savunma sisteminin olgunlaştırılması hem kendi sağlığımız hem de yakınlarınızın sağlığı için oldukça önemli. Çünkü bize gelen vakaların tamamı ya annesinden ya kardeşinden ya eşinden bulaşmış oluyor. Kimse yabancıya bulaştırmıyor. Yakınlarınızın katili olmayın.
KAYNAK : Haber7