İstanbul
Seçimlerin ardından iş başına geçen yeni ekonomi yönetiminin attığı adımlar uluslararası kuruluşların Türk varlıklarına ilişkin fiyatlamaları olumlu anlamda yeniden değerlendirmesine neden olurken, analistler, gelecek dönemde benzer kararların Türk varlıklarını destekleyebileceğini belirtiyor.
Yeni ekonomi yönetiminin attığı adımlar meyvelerini vermeye devam ediyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, dün paylaştığı bir raporda son dönemde uygulamaya alınan politikaların Türkiye ekonomisine etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, Türk bankacılık sektörünün görünümünün negatiften durağana yükseltildiğini bildirdi.
Moody’s'ten yapılan açıklamada, hükümetin mayıs ayındaki seçimler sonrasında ortodoks politikaların uygulanmasına yönelik attığı adımların, Türk bankalarının faaliyet ortamını destekleyici yönde olduğu kaydedildi.
Açıklamada, Türk bankaları için faaliyet ortamının ekonomik büyümede beklenen yavaşlama nedeniyle zorlu olduğu belirtilirken, “Bununla birlikte, hükümetin mayıs ayındaki seçimi takiben politika yapımında ortodoksiye (ortodoks politikalara) geri dönmek için attığı ilk adımlar Türk bankalarının faaliyet koşullarını destekliyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Yüksek enflasyonun ve Türk lirasındaki değer kaybının tüketicilerin harcama gücünü ve borçluların borçlarını ödeme kapasitesini etkilediği belirtilen açıklamada, bankaların karlılık seviyesinin 2022 yılındaki zirve seviyelerinden daha normal seviyelere gerilemesinin fakat tüm bu değişime rağmen güçlü olmaya devam etmesinin beklendiği belirtildi.
Moody’s açıklamasında, bankaların dış fonlama pozisyonlarının ve dolarizasyon seviyelerinin iyileştiği, özellikle de yabancı para birimindeki likiditenin yeterli seviyede kalmasının beklendiği belirtildi.
Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4,2 seviyesinde büyüme göstermesinin, enflasyonun ise yüzde 51 seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiği kaydedilen açıklamada, “Avrupa pazarındaki görünüm nedeniyle bu yılın ilk yarısında ekonomik yavaşlamaya rağmen Türkiye’nin güçlü ihracatı ve turizm sektörleri büyümeyi desteklemeye devam edecektir.” ifadesine yer verildi.
Açıklamada, “Ekonomik oynaklığa rağmen, Türk bankalarının fonlama ve likidite pozisyonları, özellikle yabancı para biriminde belirgin bir şekilde iyileşti.” değerlendirmesinde bulunuldu.
"Moody's genelde negatif tarafta olan ve derecelendirmede diğerlerinden önce hareket eden bir kurum"
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, bankacılık sektörünün döviz pozisyonunda sıkıntı olmamasına karşın son gelişmelerle bankaların bir miktar daha rahatlamasının Moody's'in söz konusu adımında en önemli etken olduğunu söyledi.
Moody’s açıklamasında temelde daha ortodoks politikalara yönelmesine vurgu yapıldığını belirten Aslanoğlu, "Özellikle bankacılık sektörüne ilişkin düzenlemelerde sadeleşmeye gidilmesiyle birlikte ve para politikasının sıkılaşma yönündeki adımlarının faizleri artırması ve bunun kademeli yapılması olumlu olarak algılanıyor ve görünüyor." ifadelerini kullandı.
Aslanoğlu, bankacılık sektörü için iki önemli risk olan kredi ve faiz riskini azaltıcı adımların atıldığına dikkati çekerek, bu adımların da görünümdeki düzeltmenin önemli bir nedeni olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Bir ülkede bankacılık sektörünün karlılığı veya faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi durumunda bunun ekonominin geneline de yansıyacağını ifade eden Aslanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü bankaların reel sektörü fonlama, finansman sağlama gibi bir görevi var. Bankalar bu riskleri fazla gördüğü zaman ekonomiye sağlayacağı bu katkıyı azaltmaya başlar. O yüzden hani bankaların daha olumlu yöne gelmesi önümüzdeki süreçte reel sektörün de finansman ve fonlama kaynaklarını daha fazla sahip olabileceği anlamına da gelir.”
Aslanoğlu, benzer adımların diğer kuruluşlardan da gelebileceğini kaydederek, "Genelde Moody's bu anlamda negatif tarafta olan ve derecelendirmede diğerlerinden önce hareket eden bir kurum. Onun bu adımı muhtemelen diğer kurumları da etkileyecektir diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Görünüm hareketinin notla ilişkili bir değişikliği de gündeme getirebileceğini aktaran Aslanoğlu, ekonominin çok fazla kredi riski yaratmadan, bankaların faiz riskini iyi yönettiği, enflasyonun düştüğü bir ortam olması durumunda bir not artırımının da gelebileceğini ancak öncelikle görünümün pozitife çevrilmesinin daha olası olduğunu dile getirdi.
Görünüm revizyonunun genel anlamda önümüzdeki döneme ilişkin daha pozitif beklentilerin doğduğuna işaret ettiğini belirten Aslanoğlu, "Metne baktığımızda bu adımların daha hızlanması ve sonuç alınana kadar da sıkılaşmasının devam etmesinin beklendiği görülüyor." ifadelerini kullandı.
"Orta vadeli bakış açısını pozitife döndürmesi açısından olumlu bir başlangıç"
PhillipCapital Yurt İçi Piyasalar Grup Başkanı Üzeyir Doğan da, "Kredi notu ve görünümünde devam eden sürekli düşüş trendinin terse dönmeye başlaması yabancı yatırımcının da buradaki hikaye değişimini fark etmeleri açısından pozitif olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının uzun yıllardır Türkiye’nin ve dolayısıyla Türk şirketlerinin notlarında sürekli olarak aşağı yönlü güncellemeler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Doğan, seçimlerden sonra ekonomi yönetiminde ve ekonomi politikalarında yapılan değişikliklerle yabancıların da aşina olduğu, sonuçlarını öngörebildikleri bir hal almaya başlayınca Türkiye’ye yönelik bakış açısının da değişmeye başladığını bildirdi.
Doğan, bunun ilk etkilerinin düşen Türkiye'nin kredi risk priminde (CDS) görüldüğünü kaydederek, "Günlük fiyatlamalar üzerindeki etkisi sınırlı kalsa da yabancının orta vadeli bakış açısını pozitife döndürmesi açısından olumlu bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
Diğer kredi derecelendirme kuruluşları da benzer adımlar atabilir
Pariterium Danışmanlık Kurucusu Dr. İsmet Demirkol da seçim sonrasında ekonomi yönetimindeki atamalar ile seçici ve miktarsal kredi sıkılaştırması başta olmak üzere çeşitli etkenlerin Moody's'i not görünümünü revize etmeye yönlendirdiğini ifade etti.
Ocak-haziran dönemi ihracat rakamlarının güçlü gelmesiyle en azından şu anki süreçte cari açığın finansmanında herhangi bir sıkıntının olmayacağının bu konuda önemli rol oynadığını aktaran Demirkol, "Bankaların döviz yükümlülükleri ile dış borç riskinde herhangi bir sıkıntının olmaması ve bunun sonucunda Türkiye'nin kredi risk priminin (CDS) 400 baz puana kadar gerilemesi de bu adımda etkili olmuştur." ifadelerini kullandı.
Demirkol, diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının da Moody's'e paralel olarak olumlu yönde beklenti revizyonu yapacağını düşündüğünü kaydederek. "Diğer taraftan Türkiye'nin kalıcı olarak not artırım sürecine girmesi için doğrudan yabancı yatırım girişinin artması ve özellikle Türkiye'deki kredi ve döviz şoku riskinin daha da azalması gibi gelişmeler gerekli noktalar arasında sayılabilir."