İstanbul
Kas-iskelet, sinir veya kalp damar sistemlerindeki fiziksel ve fonksiyonel bozuklukların tanı ve tedavisini kapsayan; hastaların ağrılarının azaltılması veya yok edilmesi, günlük yaşam aktivitelerinin tekrar kazandırılması, organların işlevlerinin sağlıklı hale getirilmesi amaçlanan fizik tedavi ve rehabilitasyonun, uzman hekim tarafından hastane, tıp merkezi, poliklinik ya da fizik tedavi merkezlerinde uygulanması gerekiyor.
Ancak son dönemde fizik tedavi de "merdiven altı" sağlık uygulamaları gerçekleştiren işletmelerin kıskacına yakalandı. Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyine göre, ülkede 5 binin üzerinde ruhsatsız fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi bulunuyor.
Bu merkezi açmanın birçok prosedürü bulunuyor
Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Köksal Holoğlu, "Türkiye'de artık sayılarının ucunu kaçırdığımız, 5 binin üzerinde olduğunu tahmin ettiğimiz, ruhsatsız, merdiven altı ve kaçak fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi var." dedi.
Holoğlu, yönetmelik gereğince bu hizmeti verecek bir merkezi açmak için 2008'den önce açılmış ancak sonrasında sahiplerince kapatılmaya karar verilmiş bir merkezin ruhsatının alınmasının icap ettiğini söyledi.
Merkezin ruhsatta yazan ilde açılması, hastane, tıp merkezi, poliklinik veya bir kurumda hizmet sunulması gibi şartlar da bulunduğunu vurgulayan Holoğlu, merkez bünyesinde en az 1 fizik tedavi hekiminin çalışması, Bakanlığın belirlediği ekipman listesinin merkezde yer alması gerektiğini anlattı.
Holoğlu, Bakanlığın, bunları denetledikten sonra şartları karşılayan yerlere "fizik tedavi ve rehabilitasyon laboratuvarı" ruhsatı verdiğini dile getirdi.
"Hastalara bilimsel olarak kanıtlanmamış tedaviler uygulanıyor"
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Köksal Holoğlu, kaçak şekilde çalıştığını aktardığı merkezleri 5 başlık altında tanımlayarak, hangi isimlerle ve nasıl kurulduklarına ilişkin bilgiler verdi.
Bunlardan ilkinin sağlıklı yaşam merkezleri olduğunu anlatan Holoğlu, şöyle devam etti:
"Sağlıklı yaşam merkezi ruhsatları belediyeler tarafından veriliyor. Buralarda fiziksel aktivite danışmanlığı için fizyoterapistler çalışabiliyor. Fizyoterapistler, sadece bir hekim tarafından tanımlanmış aktiviteyi kişiye tarif edebilir, asla hastayı tedavi edemez. Şu anda Türkiye'nin ilçelerinde, köylerinde bile sağlıklı yaşam merkezleri açılıyor. Bu yerlerde fizyoterapistler hülle yöntemiyle fizik tedavi merkezi kuruyor, hasta muayene ediyor, yanlış teşhislerle hastaları tedavi ediyor ve birçok problem ortaya çıkıyor. Belediye içerideki sağlık işlemini denetleyemiyor, onun konusu değil. Sağlık Bakanlığına bunları şikayet ediyoruz. Bakanlık da 'Burası belediye tarafından ruhsatlandırılmış.' diyor. Burada hukuki bir açık var. Bu hukuki açığı çok iyi kullanıyorlar."
Bazı merkezlerde bilimsel ve klinik olarak etkinliği kanıtlanmamış birtakım tedavi metotlarının da kullanıldığını kaydeden Holoğlu, "Mesela GTOS diye bir tedavi yöntemi var. Hastalara 1-2 seansta iyi olacakları söyleniyor. Ortada teşhis, muayene yok, tedavi programı yanlış. 'Fizik tedaviye sürekli gidemem' diye düşünen, biraz da ekonomik açıdan uygun olan insanlara çok yüksek ücretle bunlar satılıyor." diye konuştu.
"Noname' bir grup evlere fizik tedaviye gidiyor"
Dr. Köksal Holoğlu, ikinci grupta ise "noname" olan, dijital medyayı iyi kullanan, Google, Facebook ve Instagram gibi mecralarda reklam vererek öne çıkan ve "home office" çalışan kişiler bulunduğunu ifade etti.
Bu kişilerin ellerinde bir tens cihazıyla evlere fizik tedaviye gittiklerini aktaran Holoğlu, "Kendilerine sadece web sitesinde yazan bir telefonla ulaşabiliyorsunuz. Yerleşik alanları yok. İlçe sağlık müdürlüklerine şikayet ediyoruz fakat işlem yapılamıyor çünkü kişilere ulaşılamıyor. Ama bakıyorsunuz dijital medyada olağanüstü reklam bütçeleri var. İnsanlar da o reklamları görüp tedavi oluyorlar." ifadelerini kullandı.
"Moda olan 'kütletme' tedavisiyle hızlı iyileşme vadedilen hastalardan yüksek ücret alınıyor"
Dr. Holoğlu, yine bazı fizyoterapistler tarafından hastalara son zamanlarda moda olan "manuel terapi ve kayropraktik" adlı tedavi yönteminin uygulandığını belirterek, şunları belirtti:
"Hastaları bir hekim gibi muayene ediyorlar. Ondan sonra 'Sizin bel fıtığınız, boyun fıtığınız var. Bunun için size manuel uygulama yapacağız.' diyorlar. Bu, halk arasında 'kütletme' diye bilinen bir yöntem ve çok yüksek ücretlerle tedavi olunuyor. Bel ağrılarının sadece yüzde 1'i bel fıtığı kaynaklı ve tedavi edilmesi gereken ağrılardır. Burada hastaların neredeyse tamamına bel fıtığı teşhisi koyuyorlar. Hiçbir ayırıcı tanı metodu kullanmadan, hekim muayenesi olmadan teşhisler konuluyor. Bu insanlardan '1-2 günde sizi iyileştireceğiz' diye çok yüksek ücretler alınıyor."
Özellikle bu grupların, sosyal medyayı çok iyi kullandıklarını, bazı influencerlar ile çalıştıklarını, arama motorlarına büyük bütçeler harcayarak insanların kendilerine gelmesini sağladıklarını ifade eden Holoğlu, bunların da merdiven altı çalıştığını kaydetti.
"Fitness merkezine manuel terapi üniteleri kurmuşlar"
Holoğlu, dördüncü grupta da bazı fitness, wellness ve pilates salonlarının yer aldığına işaret etti.
Çok büyük sağlık gruplarının da bu hataları yapabildiğine dikkati çeken Holoğlu, "Gidip bakıyorsunuz fitness merkezinin içerisinde fizik tedavi alanı, manuel terapi üniteleri kurmuşlar. Tamamen ruhsatsız işletmeler. Bir hekimin sorumluluğu ya da gözetimi yok. Pilates merkezi adı altında açılan yerlerde de arka tarafta manuel terapi uygulamaları yapılıyor. 'Belinizde ağrı var, önce onu tedavi edelim sonra sizi pilatese başlatalım' denilerek, hem insanların paraları alınıyor hem sağlıkları tehlikeye atılıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Holoğlu, bazı fizik tedavi, ortopedi, nöroloji ve beyin cerrahi uzmanlarının da özel muayenehanelerinde ruhsatı olmadan bu hizmeti sunduğunu belirterek, "Bir ortopedist muayenehanesine fizyoterapist alıyor, hastanın ameliyatını yapıyor. Bir de onu orada tedavi ettiriyor, basit bir iki uygulama ama hasta tedavi olduğunu zannediyor." dedi.
"Reklamlarla yabancıları merdiven altı işletmelerine yönlendiriyorlar"
Bu durumun sağlık turizmi üzerinde de etki yaratabileceğini kaydeden Holoğlu, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerde sağlık turizmi potansiyelinin giderek arttığını anlattı.
Holoğlu, "Buralar, reklamları yurt dışına da açıyorlar ve insanlar ruhsatlı olduğunu zannederek bu merdiven altı işletmelere geliyorlar. Son zamanlarda, Türkiye'nin sağlık turizminde rakibi olan ülkelerin medyalarında 'Türkiye'ye gittik. Şöyle bir yerde tedavi olduk. Şu komplikasyon gelişti' gibi haberler yapılmaya başlandı. Bu Türkiye'nin sağlık turizm potansiyelini olumsuz etkiliyor." diye konuştu.
Bakanlıklara, sağlık müdürlüklerine ve belediyelere "denetim" çağrısı
Dr. Köksal Holoğlu, ruhsatsız işletmelere yönelik hem yetkili makamlara hem de vatandaşlara düşen görevleri ve burada alınmasını bekledikleri önlemleri şöyle sıraladı:
"Öncelikle sağlık müdürlükleri ihbarları çok iyi değerlendirmeli, dijital taramayı çok iyi yapmalı ve sorgulamalı. Tüm sağlıklı yaşam merkezlerini dolaşmalılar. Vatandaşlar da 'Siz hastane misiniz, tıp merkezi misiniz, poliklinik misiniz, fizik tedavi müessesesi misiniz? Ruhsatınızı görebilir miyiz?' diye sormalı. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimini sorarak, 'Diplomasını görmek istiyorum' demeli. Sosyal medyadan eğer iletişime geçeceklerse 'Fizik tedavi laboratuvarı ruhsatınızı gönderir misiniz?' demeli. Eğer böyle bir ruhsatları yoksa il veya ilçe sağlık müdürlükleri ile CİMER'e şikayet etmeliler. Belediyelerin de açanlara bakması, 'Siz kimsiniz?' demesi lazım. Bunları zorlaştırmak gerekiyor."
Bu konuda Sağlık, İçişleri ve Maliye bakanlıklarının birlikte çalışması gerektiğinin altını çizerek, konunun mali ve tamamen kayıtsız bir yönü bulunduğunu da sözlerine ekledi.