Ankara
Solak, AA muhabirine, iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İklim değişikliğinin, dünyanın ortak sorunu olduğuna işaret eden Solak, tüm ülkelerin iklim değişikliğine bağlı afetlerle mücadele ettiğini, Birleşmiş Milletler'e göre son 20 yılda iklim değişikliğine bağlı afetlerin önemli oranda arttığını, dünyadaki afetlerin yaklaşık yüzde 91'ini iklim değişikliğiyle ilişkili afetlerin oluşturduğunu belirtti.
Solak, 2022'nin de afetlerle mücadeleyle geçtiğini, Afrika'da kuraklık, Asya'da ve Avrupa'da sıcak hava dalgaları, dünyanın dört bir tarafında orman yangınları ile Nijerya'da ve Pakistan'da yıkıcı sel felaketlerinin yaşandığını hatırlattı.
Solak, şöyle devam etti:
"Pakistan'da bin 740 kişi hayatını kaybetti, 33 milyon kişi doğrudan bu afetten etkilendi ve Pakistan'ın neredeyse üçte biri sular altında kaldı. Bu afetin çevresel ve sosyal etkilerinin yanı sıra Dünya Bankası raporuna göre hesaplanan maliyeti 30 milyar dolara ulaştı. Tabii iklim değişikliğine bağlı afetler bilimsel raporların ve projeksiyonların görünen ilk yüzü ama iklim değişikliği sadece afetlerle sınırlı bir konu değil. İklim değişikliği, çevresel, ekonomik ve sosyal etkileriyle tüm sektörleri, toplumun her kesimini etkileyen küresel bir mesele. Dolayısıyla, bu mücadeleyi tüm ülkelerin, tüm paydaşların ve toplumun her kesiminin dahil olduğu katılımcı bir anlayışla, ortak çabalarla ilerletmek zorundayız. Aksi halde başarı sağlamamız mümkün değil."
Türkiye'nin, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer aldığını vurgulayan Solak, Türkiye'nin de son dönemde sıklıkla ve şiddeti gitgide artan afetlerle mücadele ettiğini kaydetti.
"Sorunları çok daha şiddetli ve yoğun biçimde orta ve uzun vadede yaşayacağız"
Solak, iklim değişikliğinin meteorolojik etkilerine de dikkati çekerek, "Şu anda yaşadığımız sorunları aslında çok daha şiddetli ve yoğun biçimde orta ve uzun vadede yaşayacağız. Zira Türkiye'de 2022 Aralık ayı yağış miktarına göre yüzde 57 ve ortalama yağış miktarlarına göre yüzde 52'lik azalma var. Diğer taraftan ülkemizde aralık ayı sıcaklık değerlerine bakıldığında geçen yıl aralık ayı 8 derece olarak ortalamanın 3,2 derece üzerinde ve son 52 yılın en sıcak aralık ayı olarak gerçekleşti." ifadelerini kullandı.
Dünyayı orta ve uzun vadede "su ve gıda krizi" sorununun beklediğine işaret eden Solak, artan nüfus ve ekonomik büyümenin insanların tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkilediğini, daha fazla kaynak tüketildiğini dile getirdi.
Solak "Böyle devam ederse azalan su kaynakları üzerindeki baskı daha da artacak. Bu durum su ve gıda krizini beraberinde getirecek. İklim değişikliği, halihazırda yaşadığımız afetlerin yanında, tedarik zincirlerinde yaşanacak değişimler, ekonomik sektörlere etkileri, yaşanacak su ve gıda krizi ile iklim göçlerine varan sosyal etkileriyle tüm sektörleri ve yaşamın her alanını etkileyen bir kriz haline geldi. Artık bir iklim krizi yaşıyoruz ve bu konuda bekleyecek bir zaman yok. Acil ve etkili önlemler almak zorundayız." değerlendirmesini yaptı.
"2030'lu yılların başlarında 1,5 dereceyi aşma ihtimalimiz oldukça yüksek"
Sera gazı azaltımı konusunun önemine de dikkati çeken Solak, şu uyarılarda bulundu:
"Şu anda sıcaklık artışı 1,15 derecede ve her geçen gün 1,5 derece ile sınırlandırma hedefinden gitgide uzaklaşıyoruz. Atmosferdeki karbondioksit miktarı 280 ppm seviyelerinden 420 ppm seviyelerine dayanmış durumda. 2020 ve sonrasında 1,5 derece için kalan küresel karbon bütçemiz yaklaşık 500 milyar ton karbondioksit eşdeğeri ve her yıl dünyada yaklaşık 50 milyar ton sera gazı emisyonu atmosfere karışıyor. Bu şekilde devam edersek 2030'lu yılların başlarında 1,5 dereceyi aşma ihtimalimiz oldukça yüksek. Eğer sıcaklık artışı 2 derece olursa 1,5 derece artışa kıyasla iklim değişikliğinin etkilerini çok daha yoğun biçimde yaşarız."
Rapora göre, küresel sıcaklık artışı 1,5 derece ile sınırlandırılabilirse 2100 yılında ortalama deniz suyu seviyesinin 10 santimetre daha az yükseleceğini vurgulayan Solak, sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılabilmesi durumunda, 2 derece sıcaklık artışına oranla küresel düzeyde su kıtlığının yüzde 50 daha az yaşanacağını bildirdi.
Küresel sıcaklık artışının 3 dereceye çıkması durumundaki mevcut senaryoyu da değerlendiren Solak, "Bu şekilde devam ettiğimiz takdirde 2100 yılında 3 derece sıcaklık artışının yaşanacağı tahmin ediliyor, yaşayacağımız kayıplar hayatın devamlılığına etki edecek düzeyde artacaktır." dedi.
"Bir tişörtün bile üretimi için yaklaşık 2 bin 700 litre su harcanıyor"
Solak, iklim değişikliği konusunda kurumların ve sektörlerin yapacağı çalışmaların yanında bireysel bilinçlenmenin ve alışkanlıkları değiştirmenin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bireysel mücadelede en temel konu tüketim. Tüketim alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı değiştirerek tasarrufa yönelmemiz, tüketirken de tercihlerimizi bilinçli yapmamız lazım. Bireylere düşen ana sorumluluk bu. Örneğin su tasarrufu denilince akla sadece evlerde kullanılan su geliyor. Özellikle tarımda ve sanayide kullanılan suyun yanında hane halkının kullandığı su miktarı daha düşük ancak suyun yaklaşık yüzde 77'si tarımda kullanılıyor. Dolayısıyla, israf ettiğimiz gıda ile suyu da israf ediyoruz. Sadece gıda ile kısıtlı değil tükettiğimiz her ürünün karbon ayak izi olduğu gibi su ayak izi de var. Bir tişörtün bile üretimi için yaklaşık 2 bin 700 litre su harcanıyor."
Solak, iklim ve çevre dostu yani enerjiyi ve suyu daha az tüketen, geri dönüştürülen malzemenin kullanıldığı ürünlerin, ulaşım, seyahat, sosyal etkinlikler gibi her faaliyette çevre ve iklim dostu alternatiflerin tercih edilmesi gerektiğini belirtti.
Sıfır atık bilincinin geliştirilmesi gerektiğini, atıkların kaynağında önlenmesi ve yeniden kullanımının sağlanmasının geri kazanım oranını artırmak üzere atıkların kaynağında ayrıştırılmasının önemine değinen Solak, "Sonuç olarak, gerçekleştirdiğimiz her faaliyetin çevresel ve ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak hareket etmemiz lazım. Alışkanlıklarımızı değiştirmeden bu şekilde tüketmeye devam edersek gelecek nesillerimiz için yaşanabilir bir dünya bırakma imkanımız yok, bugünden acil ve etkili önlemler almamız şart." ifadelerini kullandı.
Eylem planının bu yıl içinde tamamlanması planlanıyor
Solak, Türkiye'nin son yıllarda iklim değişikliğiyle mücadele konusunda önemli adımlar attığını belirterek, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi, Paris Anlaşması'na taraf olma iradesi, yeşil dönüşüm süreci ve yeşil kalkınma hamlesini hatırlattı.
İklim Değişikliği Başkanlığı kurulmasının önemine de işaret eden Solak, hazırlıkları süren Türkiye'nin Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı'nı da bu yıl içinde tamamlamayı planladıklarını sözlerine ekledi.