Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Uzman Psikologu Melis Tümer Süyür, ergenlik ve depresyon konusunda yaptığı açıklamada, “Ergen, çocukluk döneminin bitişinin yasını tutar. Zaman zaman genç, gerek ergenlik dönemi özellikleri gerekse farklı yaşam olaylarının da etkisiyle, yas sürecini daha yoğun yaşayarak depresyon belirtileri gösterebilir” dedi.
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, ergenlik döneminde bireyin hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda değişime uğradığına dikkati çekti. “Büyümek ergenliğe özgü değildir, çocuklar da büyürler ama pek fazla değişmezler. Ergenler ise hem büyür hem de değişirler” diyen Süyür, şöyle devam etti:
“Ergenlik bazı yazarlara göre ‘ikinci doğum’dur. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirterek, onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa, bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca taşırlar. Dolayısıyla ergenlik, bireyin oldukça zayıf ve duyarlı olduğu bir süreçtir. Ergenlik bir hastalık olmadığı gibi doğal ve gerekli bir süreçtir. Ancak kimi zaman yetişkinlikte görülen ruhsal rahatsızlıkların başladığı dönemdir de. Bireyin birçok cephede birden mücadele etmek zorunda olduğu zorlu bir dönemdir. Ergenlik sürecinin zorunlu aşamalarından biri, çocukluk döneminin bittiğinin kabullenilmesi ve yeni bir dönemin gerektirdiği tüm yeni tanımlamaların yapılmasıdır.”
Ergen kişinin, çocukluk döneminin bitişinin yasını tutacağını kaydeden Süyür, yasın yapılandırıcı ve düzenleyici nitelikleriyle ergenliğe damgasını vuracağına dikkati çekti. Ergenlikte yasın bütünüyle olumsuz olmadığını, ancak bu sürecin olumlu olabilmesinin bazı koşullara bağlı olduğunu ifade eden Süyür, “Zaman zaman genç, gerek ergenlik dönemi özellikleri gerekse farklı yaşam olaylarının da etkisiyle, yas sürecini daha yoğun yaşayarak depresyon belirtileri gösterebilir” ifadelerini kullandı.
DEPRESYON NEDİR?
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür ,ergenlikte görülen depresyonla ilgili olarak da açıklamalarda bulunarak, şu hatırlatmaları yaptı:
“Gençlerde ilgi ve etkinliklerde azalma, uyku ve iştah bozuklukları, içe kapanma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okul başarısında düşme gibi belirtilerle görülebilir. Uzun süre devam eden (haftalarca), işlevselliği bozan (günlük rutinleri sürdürme, zevk aldığı aktiviteleri yapmama veya yapılan aktivitelerden zevk alamama) keder depresyon olarak tanımlanabilir. Fakat her keder depresyon değildir. Birkaç saat veya gün süren keder, kendini üzgün hissetmek depresif duygu durumudur. Kişi depresyonda olsa bile bazen başkalarına fark ettirmeyebilir. Yüzü gülebilir, mutlu görünebilir.”
ERGENLİKTE DEPRESYON
“Ergenlikten yetişkinliğe adım atılan dönemde gençlerde görülen depresif duygu durumunun sürekli olması veya sıklıkla tekrarlanması, aileyle ve arkadaşlarla ilişkilerde sorun yaşanması, madde kullanımı ve/veya diğer olumsuz davranışlar depresif bozukluğu işaret ediyor olabilir” sözleriyle ergenlikte depresyon konusuna değinen Süyür, şunları kaydetti:
“Ailede boşanma, ayrılık, ölüm gibi benlik saygısını azaltan durumlarda pek çok gencin ilk tepkisi davranış bozukluğu biçiminde olabilir. Gencin birden umursamaz bir tavır takındığı, derslerine boş verdiği, okuldan kaçmaya, öğretmenlere karşı gelmeye başladığı gözlenebilir. Açıkça yas tutamayan, depresyon belirtisi gösteremeyen genç, dolaylı yoldan depresyonu aşmaya çabalar. Kolay arkadaş edinemeyen genç de ilişki alanını daraltıp yalnız kalacağı uğraşlara yönelebilir.’’
KİMLİK KRİZİ
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür kimlik krizi konusuna da değinerek, “Tanımını yaptığımız depresyon gençlik çağında tüm belirtileriyle birlikte çok seyrek olarak görülür. Fakat ortaya çıkan bu belirtiler gençlik dönemine özgü belirtiler de olabilir. Kim olduğunu, yaşam amacını, değerlerini ve geleceği sorgulayan ergen bu süreçte cinsel, toplumsal ve mesleki kimliğini de oluşturur. Bazen bu süreç, sosyal uyumu hafif derecede bozacak nitelikte çalkantılı geçer ki, bu duruma kimlik krizi diyoruz" dedi.
Kimlik krizi sonunda ergenin sağlıklı kimlik gelişimini tanımlayabileceğini, ancak ruhsal çökkünlük, davranış sorunları, aşırı taşkınlık ve öfke nöbetleriyle seyreden kimlik kargaşası durumu da yaşayabileceğinin altını çizen Süyür, bu dönemin kimlik gelişimi tamamlanana ve geleceğe dair beklentiler ve rol tanımları netleşene kadar devam edebileceğini, ortaya üstü örtülü, dolaylı ya da depresyonu düşündürebilecek belirtiler çıkabileceğini ifade etti. Süyür, belirtileri şu şeklide sıraladı:
“Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir, hiçbir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan ötekine yönelir, istekle başladığı bir işten çabuk bıkar; coşku ile bezginlik arasında gider gelir, dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker, okuduğunu anlamaz, unutkanlıktan dalgınlıktan yakınır, ders dinleyemez, başarısı düşer, bedeniyle uğraşır. Depresyon, çok çeşitli durumlara ve stres yaratan faktörlere karşı verilen bir tepkidir. Ergenlerde depresif duygu durumu yaygın olarak görülebilmektedir, çünkü bu normal olgunlaşma/büyüme sürecinin, bu sürece eşlik eden stres faktörlerinin ve bağımsızlığını elde etmek için anne-babayla çatışmanın bir parçası olabilmektedir.’’
Depresif duygu durumunun, bir arkadaşın ya da akrabanın ölümü, sevgiliden ayrılmak ya da okulda başarısız olmak gibi rahatsızlık verici olaylara ve durumlara karşı bir tepki olabileceğinin altını çizen Süyür, öz güvenleri düşük, kendilerini kıyasıya eleştiren, olumsuz olaylar ve durumlar üzerinde kontrol gücünün olmadığını düşünmeye eğilimli ergenlerde, stres yaratan olaylar ve durumlarla karşılaşmanın depresyon riskini artırabildiğini bildirdi.
ERGENLİKTE DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Ergenlerde depresyonun, yetişkinlerde görüldüğü gibi tipik belirtilerle seyretmeyebileceğini vurgulayan Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, “Ergenlerde depresyon tanısı koymak bazen zor olabilmektedir, çünkü ergenlik döneminde duygusal iniş ve çıkışlar normal bir süreç de olabilmektedir. Bazen dünyanın harika bir yer olduğu düşüncesiyle kendini iyi hisseden ergen, bazen de hayatın berbat bir şey olduğunu düşünebilir. Bu düşünceler birkaç saat içinde değişebileceği gibi birkaç gün bile sürebilir” ifadesini kullandı.
Depresif duygu durumunun sürekli olmasının, okul başarısının düşmesinin, aileyle ve arkadaşlarla ilişkilerde sorunlar yaşanmasının, madde bağımlılığı ve diğer olumsuz davranışların önemli işaretleri olduğunun altını çizen Süyür, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yemek ve uyku örüntüsünde genel değişiklikler, arkadaşlardan ve sosyal etkinliklerden uzaklaşma, reddedilme ve başarısızlık konusunda aşırı hassasiyet gösterme, otorite figürüyle sorunlar yaşama, okul başarısının düşmesi, madde, alkol ve/veya sigara bağımlılığı, evden kaçmayla ilgili sözler ve teşebbüslerde bulunma, düşmanca, saldırganca ve riskli davranışlarda bulunma, intihar düşüncesi veya manipülatif intihar girişimleri, üzüntü ve umutsuzluk hali, enerjinin ve motivasyonun düşük olması, hiçbir şeyden zevk alamama, öfkeli olma, eleştirilere karşı aşırı tepkili olma, ideallerine ulaşamayacağına dair yetersizlik hissi, öz güvenin düşük olması ve suçluluk duygusu hissetme, kararsızlık, konsantre olamama, unutkanlık, genel huzursuzluk hali, kötü giden olayların kendisinden kaynaklandığını düşünme, gruplara dahil olmama ve yalnız kalma isteği, kendine karşı düşüncelerde olumsuz tavır sergileme. Depresyonda olan gençte bu belirtilerin hepsi birden görülmeyebilir, bu belirtilerden bir kısmı gözlemlendiğinde çocuğunuzu profesyonel yardım alma konusunda ikna etmeye çalışın. Çocuğunuz profesyonel yardımı reddetse bile, bir uzmana danışarak ona nasıl ulaşmanız gerektiği konusunda yardım almanız önemlidir. Ancak ergenlik döneminin özellikleri ile benzerlik gösteren belirtiler de söz konusu olabilir. Dolayısıyla depresyon belirtileriyle karıştırılabilecek ergen özellikleri konusunda dikkatli olmak gereklidir.”
DEPRESYON BELİRTİLERİYLE KARIŞTIRILABİLECEK ERGEN ÖZELLİKLERİ
Ergen özelliklerini “Can sıkıntısı ve tedirginlik hissinde artış, hiçbir işle uzun süre ilgilenememe, istekle başladığı işten bile çabuk uzaklaşma, coşku ve bezginlik arasında duygu ve davranış değiştirme, dikkatini yoğunlaştırmada güçlük çekme, okuduğunu anlayamama, genel unutkanlık ve dalgınlık hali gösterme, ders dinleyememeye bağlı olarak akademik başarıda düşüş gösterme, daha önce zevk aldığı şeylerden ve genel olarak hayattan zevk alamama veya daha az zevk alma” olarak açıklayan Süyür, ergenlik döneminde depresyon geçirme olasılığını artıran nedenleri şu şekilde özetledi:
“Stres altında olmak veya olduğunu hissetmek, kayıp yaşamak, dikkat ve öğrenme problemi yaşamak, anksiyete ve davranış problemi yaşamak, kişisel yatkınlık, aileyle çatışma yaşamak, daha önce depresyon atağı geçirmiş olması, bazı davranış bozuklukları gösterme, kardeş doğumu, alıştığı bir ortamın veya durumun değişmesi, arkadaş ilişkilerinde bozulma, yaşantılar ve yaşam alanları depresyon riskini arttırmaktadır. Kalıtımsal etki önemli olmasına rağmen tek başına neden olarak göstermek için yeterli veri vermemektedir. Yaşantılar, kişisel yatkınlık, yaşam alanları önemlidir.”
KİŞİ DEPRESYONU KENDİ BAŞINA ÇÖZEBİLİR Mİ?
Ağır depresyon vakalarının, yaşam boyu süreç haline geleceğini ve uzman yardımı gerektirdiğini belirten Süyür, gencin, yaşadığı durumlarla tek başına baş edemeyerek riskli ve kendine zarar veren davranışlara yönelebileceğini anımsattı. Aile desteğinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Süyür, şu değerlendirmede bulundu:
“Depresyon yaşayan gençlerin, genellikle ailesiyle ve çevresiyle ilişkileri sürekli gergin ve bozuk olabilir. Gençlerin bir bölümünde ise karamsarlık, isteksizlik, üzüntü, yalnızlık gibi içe çekilme belirtileri egemendir. Belirtileri ne olursa olsun depresyonda olan bu gençlerin, sorunlarla karşılaştıklarında bunları çözemediklerinden, güç durumlarda konuşacak, danışacak birini bulamadıklarından yakınmaları ilginçtir. Aileleriyle araları gergin olan gençlerin önemli bir bölümü, yaşıtlarının desteğinden de yoksundur. Genç, kısa bir süre bile olsa umutsuzluk, güçsüzlük, değersizlik duygularını yaşadıktan sonra benlik saygısına indirilen ani bir darbe sonucu çevresine duyduğu öfke ve kızgınlığı kendisine yöneltebilir. Bu kızgınlık ve öfkenin yoğunluğu, kendisine zarar vereceği girişimleri tetikleyebilir.”
Bazen ailelerin, gencin sorunlarını yadsıyabileceğini ve tedaviden kaçınabileceğini hatırlatan Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, “Ancak bu durum problemlerin katlanarak büyümesine neden olur. Bu durumda yapılması gereken ilişkilerin gözden geçirilmesi, sorunların mutlaka ele alınmasıdır. Aile içi dengeyi bozan nedenlerin araştırılması, bunalıma yol açan örseleyici yaşantıların değerlendirilmesi gerekir” uyarısı yaptı.
Ergenin her şeyden önce anlaşılma ve değer görme duygusunu yaşaması için anne babanın ergene yönelik gerek söz gerekse davranışları konusunda hassas olması gerektiğini belirten Süyür, “Aksi takdirde ergen bu duygularını tatmin adına farklı çevrelere ihtiyaç duyabilir. Çeşitli sorun ve konularda ergen objektif bir biçimde saygıyla dinlenmeli ve ortak paydalar bulunmaya çalışılmalıdır. Bu dönemde nasihatler genellikle işe yaramaz, sadece ergenin o an ebeveyni dinlemesini sağlar, uzun vadede çözüm değildir. Sevgi ve anlayış göstermek ergenin bu dönemi atlatmasında yardımcı olacaktır" dedi.
Evdeki genel ortamın gergin olmaması konusunda da uyarıda bulunan Süyür, "Genç, duygularını ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebileceği bir ortama ve kişilere ihtiyaç duyar. Bu dönemde ise bu ihtiyacı çok daha yoğundur. Bazen sadece dinlemek, yargılamamak ve anlayış göstermek, birlikte vakit geçirmek, gence yalnız olmadığını hissettirmesi açısından önemlidir. Ancak mutlaka bu konuda bir uzman desteği de alınmalıdır” diyerek, konunun önemine dikkati çekti.
ERGENLİK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN DEPRESYON TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUR?
Ergenlik döneminde görülen depresyonun tedavi edilmemesi halinde karşılaşılabilecek sorunlardan bahseden Süyür, açıklamasını şöyle tamamladı:
"Ergenlik döneminde tedavi edilmeyen depresyon kronikleşir, duygu durumundaki bozukluk halleri devamlılık arz ederek seyreder, çevreleriyle olan ilişkileri kopukluklar yaşanarak devam eder, aile içinde şiddet göstermeye meyilli olabilirler, kendileri ve aile bireyleri için mutsuz bir yaşam ortamı yaratabilirler, depresyonun yarattığı ruh halinden kısa süre de olsa uzaklaşabilmek için alkol ve madde kullanımına yatkın olabilirler.Mutsuzluk aniden gelmez, onu hazırlayan nedenler vardır. Anne baba olarak yapabileceğimiz en önemli şey bu dönemde iletişim kanallarını açık tutmak ve çocuğumuza destek olmaktır.’’
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, ergenlik döneminde bireyin hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda değişime uğradığına dikkati çekti. “Büyümek ergenliğe özgü değildir, çocuklar da büyürler ama pek fazla değişmezler. Ergenler ise hem büyür hem de değişirler” diyen Süyür, şöyle devam etti:
“Ergenlik bazı yazarlara göre ‘ikinci doğum’dur. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirterek, onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa, bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca taşırlar. Dolayısıyla ergenlik, bireyin oldukça zayıf ve duyarlı olduğu bir süreçtir. Ergenlik bir hastalık olmadığı gibi doğal ve gerekli bir süreçtir. Ancak kimi zaman yetişkinlikte görülen ruhsal rahatsızlıkların başladığı dönemdir de. Bireyin birçok cephede birden mücadele etmek zorunda olduğu zorlu bir dönemdir. Ergenlik sürecinin zorunlu aşamalarından biri, çocukluk döneminin bittiğinin kabullenilmesi ve yeni bir dönemin gerektirdiği tüm yeni tanımlamaların yapılmasıdır.”
Ergen kişinin, çocukluk döneminin bitişinin yasını tutacağını kaydeden Süyür, yasın yapılandırıcı ve düzenleyici nitelikleriyle ergenliğe damgasını vuracağına dikkati çekti. Ergenlikte yasın bütünüyle olumsuz olmadığını, ancak bu sürecin olumlu olabilmesinin bazı koşullara bağlı olduğunu ifade eden Süyür, “Zaman zaman genç, gerek ergenlik dönemi özellikleri gerekse farklı yaşam olaylarının da etkisiyle, yas sürecini daha yoğun yaşayarak depresyon belirtileri gösterebilir” ifadelerini kullandı.
DEPRESYON NEDİR?
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür ,ergenlikte görülen depresyonla ilgili olarak da açıklamalarda bulunarak, şu hatırlatmaları yaptı:
“Gençlerde ilgi ve etkinliklerde azalma, uyku ve iştah bozuklukları, içe kapanma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okul başarısında düşme gibi belirtilerle görülebilir. Uzun süre devam eden (haftalarca), işlevselliği bozan (günlük rutinleri sürdürme, zevk aldığı aktiviteleri yapmama veya yapılan aktivitelerden zevk alamama) keder depresyon olarak tanımlanabilir. Fakat her keder depresyon değildir. Birkaç saat veya gün süren keder, kendini üzgün hissetmek depresif duygu durumudur. Kişi depresyonda olsa bile bazen başkalarına fark ettirmeyebilir. Yüzü gülebilir, mutlu görünebilir.”
ERGENLİKTE DEPRESYON
“Ergenlikten yetişkinliğe adım atılan dönemde gençlerde görülen depresif duygu durumunun sürekli olması veya sıklıkla tekrarlanması, aileyle ve arkadaşlarla ilişkilerde sorun yaşanması, madde kullanımı ve/veya diğer olumsuz davranışlar depresif bozukluğu işaret ediyor olabilir” sözleriyle ergenlikte depresyon konusuna değinen Süyür, şunları kaydetti:
“Ailede boşanma, ayrılık, ölüm gibi benlik saygısını azaltan durumlarda pek çok gencin ilk tepkisi davranış bozukluğu biçiminde olabilir. Gencin birden umursamaz bir tavır takındığı, derslerine boş verdiği, okuldan kaçmaya, öğretmenlere karşı gelmeye başladığı gözlenebilir. Açıkça yas tutamayan, depresyon belirtisi gösteremeyen genç, dolaylı yoldan depresyonu aşmaya çabalar. Kolay arkadaş edinemeyen genç de ilişki alanını daraltıp yalnız kalacağı uğraşlara yönelebilir.’’
KİMLİK KRİZİ
Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür kimlik krizi konusuna da değinerek, “Tanımını yaptığımız depresyon gençlik çağında tüm belirtileriyle birlikte çok seyrek olarak görülür. Fakat ortaya çıkan bu belirtiler gençlik dönemine özgü belirtiler de olabilir. Kim olduğunu, yaşam amacını, değerlerini ve geleceği sorgulayan ergen bu süreçte cinsel, toplumsal ve mesleki kimliğini de oluşturur. Bazen bu süreç, sosyal uyumu hafif derecede bozacak nitelikte çalkantılı geçer ki, bu duruma kimlik krizi diyoruz" dedi.
Kimlik krizi sonunda ergenin sağlıklı kimlik gelişimini tanımlayabileceğini, ancak ruhsal çökkünlük, davranış sorunları, aşırı taşkınlık ve öfke nöbetleriyle seyreden kimlik kargaşası durumu da yaşayabileceğinin altını çizen Süyür, bu dönemin kimlik gelişimi tamamlanana ve geleceğe dair beklentiler ve rol tanımları netleşene kadar devam edebileceğini, ortaya üstü örtülü, dolaylı ya da depresyonu düşündürebilecek belirtiler çıkabileceğini ifade etti. Süyür, belirtileri şu şeklide sıraladı:
“Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir, hiçbir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan ötekine yönelir, istekle başladığı bir işten çabuk bıkar; coşku ile bezginlik arasında gider gelir, dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker, okuduğunu anlamaz, unutkanlıktan dalgınlıktan yakınır, ders dinleyemez, başarısı düşer, bedeniyle uğraşır. Depresyon, çok çeşitli durumlara ve stres yaratan faktörlere karşı verilen bir tepkidir. Ergenlerde depresif duygu durumu yaygın olarak görülebilmektedir, çünkü bu normal olgunlaşma/büyüme sürecinin, bu sürece eşlik eden stres faktörlerinin ve bağımsızlığını elde etmek için anne-babayla çatışmanın bir parçası olabilmektedir.’’
Depresif duygu durumunun, bir arkadaşın ya da akrabanın ölümü, sevgiliden ayrılmak ya da okulda başarısız olmak gibi rahatsızlık verici olaylara ve durumlara karşı bir tepki olabileceğinin altını çizen Süyür, öz güvenleri düşük, kendilerini kıyasıya eleştiren, olumsuz olaylar ve durumlar üzerinde kontrol gücünün olmadığını düşünmeye eğilimli ergenlerde, stres yaratan olaylar ve durumlarla karşılaşmanın depresyon riskini artırabildiğini bildirdi.
ERGENLİKTE DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Ergenlerde depresyonun, yetişkinlerde görüldüğü gibi tipik belirtilerle seyretmeyebileceğini vurgulayan Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, “Ergenlerde depresyon tanısı koymak bazen zor olabilmektedir, çünkü ergenlik döneminde duygusal iniş ve çıkışlar normal bir süreç de olabilmektedir. Bazen dünyanın harika bir yer olduğu düşüncesiyle kendini iyi hisseden ergen, bazen de hayatın berbat bir şey olduğunu düşünebilir. Bu düşünceler birkaç saat içinde değişebileceği gibi birkaç gün bile sürebilir” ifadesini kullandı.
Depresif duygu durumunun sürekli olmasının, okul başarısının düşmesinin, aileyle ve arkadaşlarla ilişkilerde sorunlar yaşanmasının, madde bağımlılığı ve diğer olumsuz davranışların önemli işaretleri olduğunun altını çizen Süyür, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yemek ve uyku örüntüsünde genel değişiklikler, arkadaşlardan ve sosyal etkinliklerden uzaklaşma, reddedilme ve başarısızlık konusunda aşırı hassasiyet gösterme, otorite figürüyle sorunlar yaşama, okul başarısının düşmesi, madde, alkol ve/veya sigara bağımlılığı, evden kaçmayla ilgili sözler ve teşebbüslerde bulunma, düşmanca, saldırganca ve riskli davranışlarda bulunma, intihar düşüncesi veya manipülatif intihar girişimleri, üzüntü ve umutsuzluk hali, enerjinin ve motivasyonun düşük olması, hiçbir şeyden zevk alamama, öfkeli olma, eleştirilere karşı aşırı tepkili olma, ideallerine ulaşamayacağına dair yetersizlik hissi, öz güvenin düşük olması ve suçluluk duygusu hissetme, kararsızlık, konsantre olamama, unutkanlık, genel huzursuzluk hali, kötü giden olayların kendisinden kaynaklandığını düşünme, gruplara dahil olmama ve yalnız kalma isteği, kendine karşı düşüncelerde olumsuz tavır sergileme. Depresyonda olan gençte bu belirtilerin hepsi birden görülmeyebilir, bu belirtilerden bir kısmı gözlemlendiğinde çocuğunuzu profesyonel yardım alma konusunda ikna etmeye çalışın. Çocuğunuz profesyonel yardımı reddetse bile, bir uzmana danışarak ona nasıl ulaşmanız gerektiği konusunda yardım almanız önemlidir. Ancak ergenlik döneminin özellikleri ile benzerlik gösteren belirtiler de söz konusu olabilir. Dolayısıyla depresyon belirtileriyle karıştırılabilecek ergen özellikleri konusunda dikkatli olmak gereklidir.”
DEPRESYON BELİRTİLERİYLE KARIŞTIRILABİLECEK ERGEN ÖZELLİKLERİ
Ergen özelliklerini “Can sıkıntısı ve tedirginlik hissinde artış, hiçbir işle uzun süre ilgilenememe, istekle başladığı işten bile çabuk uzaklaşma, coşku ve bezginlik arasında duygu ve davranış değiştirme, dikkatini yoğunlaştırmada güçlük çekme, okuduğunu anlayamama, genel unutkanlık ve dalgınlık hali gösterme, ders dinleyememeye bağlı olarak akademik başarıda düşüş gösterme, daha önce zevk aldığı şeylerden ve genel olarak hayattan zevk alamama veya daha az zevk alma” olarak açıklayan Süyür, ergenlik döneminde depresyon geçirme olasılığını artıran nedenleri şu şekilde özetledi:
“Stres altında olmak veya olduğunu hissetmek, kayıp yaşamak, dikkat ve öğrenme problemi yaşamak, anksiyete ve davranış problemi yaşamak, kişisel yatkınlık, aileyle çatışma yaşamak, daha önce depresyon atağı geçirmiş olması, bazı davranış bozuklukları gösterme, kardeş doğumu, alıştığı bir ortamın veya durumun değişmesi, arkadaş ilişkilerinde bozulma, yaşantılar ve yaşam alanları depresyon riskini arttırmaktadır. Kalıtımsal etki önemli olmasına rağmen tek başına neden olarak göstermek için yeterli veri vermemektedir. Yaşantılar, kişisel yatkınlık, yaşam alanları önemlidir.”
KİŞİ DEPRESYONU KENDİ BAŞINA ÇÖZEBİLİR Mİ?
Ağır depresyon vakalarının, yaşam boyu süreç haline geleceğini ve uzman yardımı gerektirdiğini belirten Süyür, gencin, yaşadığı durumlarla tek başına baş edemeyerek riskli ve kendine zarar veren davranışlara yönelebileceğini anımsattı. Aile desteğinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Süyür, şu değerlendirmede bulundu:
“Depresyon yaşayan gençlerin, genellikle ailesiyle ve çevresiyle ilişkileri sürekli gergin ve bozuk olabilir. Gençlerin bir bölümünde ise karamsarlık, isteksizlik, üzüntü, yalnızlık gibi içe çekilme belirtileri egemendir. Belirtileri ne olursa olsun depresyonda olan bu gençlerin, sorunlarla karşılaştıklarında bunları çözemediklerinden, güç durumlarda konuşacak, danışacak birini bulamadıklarından yakınmaları ilginçtir. Aileleriyle araları gergin olan gençlerin önemli bir bölümü, yaşıtlarının desteğinden de yoksundur. Genç, kısa bir süre bile olsa umutsuzluk, güçsüzlük, değersizlik duygularını yaşadıktan sonra benlik saygısına indirilen ani bir darbe sonucu çevresine duyduğu öfke ve kızgınlığı kendisine yöneltebilir. Bu kızgınlık ve öfkenin yoğunluğu, kendisine zarar vereceği girişimleri tetikleyebilir.”
Bazen ailelerin, gencin sorunlarını yadsıyabileceğini ve tedaviden kaçınabileceğini hatırlatan Uzman Psikolog Melis Tümer Süyür, “Ancak bu durum problemlerin katlanarak büyümesine neden olur. Bu durumda yapılması gereken ilişkilerin gözden geçirilmesi, sorunların mutlaka ele alınmasıdır. Aile içi dengeyi bozan nedenlerin araştırılması, bunalıma yol açan örseleyici yaşantıların değerlendirilmesi gerekir” uyarısı yaptı.
Ergenin her şeyden önce anlaşılma ve değer görme duygusunu yaşaması için anne babanın ergene yönelik gerek söz gerekse davranışları konusunda hassas olması gerektiğini belirten Süyür, “Aksi takdirde ergen bu duygularını tatmin adına farklı çevrelere ihtiyaç duyabilir. Çeşitli sorun ve konularda ergen objektif bir biçimde saygıyla dinlenmeli ve ortak paydalar bulunmaya çalışılmalıdır. Bu dönemde nasihatler genellikle işe yaramaz, sadece ergenin o an ebeveyni dinlemesini sağlar, uzun vadede çözüm değildir. Sevgi ve anlayış göstermek ergenin bu dönemi atlatmasında yardımcı olacaktır" dedi.
Evdeki genel ortamın gergin olmaması konusunda da uyarıda bulunan Süyür, "Genç, duygularını ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebileceği bir ortama ve kişilere ihtiyaç duyar. Bu dönemde ise bu ihtiyacı çok daha yoğundur. Bazen sadece dinlemek, yargılamamak ve anlayış göstermek, birlikte vakit geçirmek, gence yalnız olmadığını hissettirmesi açısından önemlidir. Ancak mutlaka bu konuda bir uzman desteği de alınmalıdır” diyerek, konunun önemine dikkati çekti.
ERGENLİK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN DEPRESYON TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUR?
Ergenlik döneminde görülen depresyonun tedavi edilmemesi halinde karşılaşılabilecek sorunlardan bahseden Süyür, açıklamasını şöyle tamamladı:
"Ergenlik döneminde tedavi edilmeyen depresyon kronikleşir, duygu durumundaki bozukluk halleri devamlılık arz ederek seyreder, çevreleriyle olan ilişkileri kopukluklar yaşanarak devam eder, aile içinde şiddet göstermeye meyilli olabilirler, kendileri ve aile bireyleri için mutsuz bir yaşam ortamı yaratabilirler, depresyonun yarattığı ruh halinden kısa süre de olsa uzaklaşabilmek için alkol ve madde kullanımına yatkın olabilirler.Mutsuzluk aniden gelmez, onu hazırlayan nedenler vardır. Anne baba olarak yapabileceğimiz en önemli şey bu dönemde iletişim kanallarını açık tutmak ve çocuğumuza destek olmaktır.’’