Ankara
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bir otelde düzenlenen "Aile Değerlerimiz ve Değişen Dünya Çalıştayı"nın açılışında yaptığı konuşmada, bu programın aile başlığında başlatılan programların ilki olduğunu ve yıl boyunca kesintisiz süreceğini söyledi.
Bu yılı, "aile" temasını işleyerek geçirmeyi amaçladıklarını kaydeden Yanık, bu kapsamda Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve 81 ildeki il müdürlükleriyle, toplumsal farkındalık oluşturma gayretinde olduklarını dile getirdi.
Ailenin önemine değinen Yanık, bütün insan ilişkilerinin, aile hayatının yaşattığı sevgi ve güven duygularıyla mayalandığını, ailenin, insanın ilk var oluş noktası, hayat yolculuğunun da ilk adımı olduğunu anlattı.
Bakan Yanık, teknolojik gelişmelerin, günümüzde sosyal ilişkileri çok boyutlu biçimde etkilediğini, gelinen noktada, "bu etkiyi nasıl yönetmeliyiz" sorusuna cevap aranması gerektiğini vurguladı.
Günlük hayatın işleyişini belirleyen araçların, insan psikolojisini yeniden yapılandırdığı gibi insanların hayattan beklentilerini de şekillendirdiğini ifade eden Derya Yanık, "İletişimi yoğun yeni yaşam biçimimizde, liderler halka yakınlaşırken gençlerin söz hakkı artıyor. İnsan hakları ve eşitlik talepleri her alanda daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı." dedi.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra aile gibi kadim beraberliklerin içinde de belli rol karmaşalarının ortaya çıktığını söyleyen Yanık, şunları kaydetti:
"Örneğin, uzmanların zaman içinde arkadaş gibi anne-baba olma tavsiyelerinin bir süre sonra yanlış değerlendirildiği ve bu tavsiyeden geri adım attığını biliyoruz. Aile kurumunda üstlendiğimiz rollerin sorumluluk bilinci, sevgi ve saygıyla yerine getirilmesine duyulan ihtiyaç ise her zaman olduğu gibi yerli yerinde duruyor. Modern zamanlarda değişen yaşam koşullarıyla sanayileşme ve kente göç artmış, aile kurumu belirgin değişim dalgalarıyla sınanmıştır. Kentteki üretim biçimi ve çalışma hayatı, insanları bazen ailelerinden uzakta, bazen de yalnız yaşamaya yönlendirmiştir. Evlilik yaşının ilerlemesi ve çiftlerin çocuk sahibi olma konusunda daha az istekli olması, aile kurumunu alışılagelmiş halinden bir parça uzaklaştırmış olabilir. En azından bugün bu etkiyi kamuoyunda da akademik çevrelerde de çokça tartışıyoruz. Bütün bu değişimlere rağmen yapı olarak aile, hiçbir insanın kopmadığı ve hiçbir toplumun vazgeçmediği bir hayat kaynağıdır."
Ailenin, en güvenli çatı olduğunu söyleyen Yanık, "Bununla birlikte aile, birtakım duyguların suistimal, ihlal edildiği bir alan değil, insana onurlu ve şerefli yaşama hakkının tam olarak teslim edildiği bir yer olmalıdır." diye konuştu.
"Aileyi korumak adına temel insan hak ve özgürlüklerini, belli bir zamanın şartları altında belirlenmiş ve katılaşmış bir aile modeli altında yok saymanın hakkaniyetli bir tavır olmadığı kanaatinde olduklarını" söyleyen Derya Yanık, aile kurumunu sürdürülebilir kılmak için biyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı insan varlığının ön şart olduğunu da vurguladı.
"Kimseyi o cehennemin içinde yaşamaya zorlamamalıyız"
Bakan Yanık, ailedeki her bireyin sorumluluklarını ve eşit yaşam hakkını bir arada vurgulamak gerektiğini ancak aile üyelerinin maddi manevi ihtiyaçlarını karşılamayan, şiddet içeren bir aile ortamının da insanı beslediğini ve koruduğunu savunmanın mümkün olmayacağını dile getirdi.
Ailenin cennetin yeryüzündeki bir iz düşümü diye tanımlandığını belirten Yanık, şöyle devam etti:
"İfade etmeye çalıştığım şeyin özü şu, cennetin yeryüzündeki iz düşümü kabul ettiğimiz ailenin bir cehenneme dönüşmesi halinde kimseyi o cehennemin içinde yaşamaya zorlamamalıyız. Bizim temel hareket noktamız, temel kavgamız, temel mücadelemiz ve sağlamaya çalıştığımız şey, ailenin sağlıklı bir yapıda devam etmesi ve insanlar için gerçekten en güvenli sığınak olması, ama bu güvenli sığınak bir süre sonra bir güvensizliğin adına dönüşmüşse o zaman da orada korumamız gereken, çıkarmamız gerekenleri de çıkarıp devlet olarak korumasını sağlamamız gerektiğidir."
"Aile için bireyi, birey için aileyi feda etmeden, gerçek çözüm önerilerine ulaşacağız"
Aile kurumunun objektif değerlendirmesi, zamanın ruhundan nasıl etkilendiğinin doğru tespit edilmesi ve bu yaşam kaynağının korunması için neler yapılması gerektiği üzerine çalışmaları yoğunlaştırdıklarını dile getiren Yanık, "Aile için bireyi, birey için aileyi feda etmeden, gerçek çözüm önerilerine ancak bu çalıştay gibi ciddi ve samimi gayretlerle ulaşabileceğimize inanıyorum." değerlendirmesini yaptı.
Aileyi güçlendirmeye yönelik çalışmalarının, insanın güçlenmesi, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesini sağlamaya yönelik olduğunu anlatan Yanık, mutlu ailelerin, mutlu çocuklar yetiştirdiğini aktardı.
Bakan Derya Yanık, mutlu çocukların yetiştiği toplumların her zaman geleceğe ümitle baktığını, geleceği tasarlayarak inşa ettiğini ifade ederek, "İnsan ümidi kadar güçlü, ailesi kadar mutludur. Aileler, insanların ümidinin kırıldığı, hayata küstüğü, salt içe dönük yapılar olarak algılanmamalıdır, bu yapılar haline dönüştürülmemelidir." değerlendirmesinde bulundu.
Yanık, ailelerin güçlenmesindeki en büyük engel olan şiddetin ciddi bir suç olarak tanımlandığını, gerekli yaptırımların belirlendiğini hatırlatarak, "Bu noktada Hükümet olarak aile kurumunu şiddetten arındırmak ve toplumsal huzuru sağlamak adına kararlı adımlar atıyoruz." dedi.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin ceza kanununda yapılan son değişikliğin, hükümetin şiddetle mücadelesinin önemli parametrelerinden biri olduğunu dile getiren Yanık, "Bu, aile içi şiddeti önlemeye yönelik kesin tavrımız, aile değerlerine sadakatimizin en temel göstergesi olarak kabul edilmelidir. Aileyi korumak en başta şiddeti önlemekle olur. Şiddetin olduğu yerde sağlıklı işleyen bir aile yapısından söz edilemez. Sağlıklı olmayan ailelerin sağlıklı bir toplum oluşturmayacağı da açıktır. Ailede şiddet yerine muhabbet ve merhametin çoğalması için kilit nokta etkili iletişimdir." şeklinde konuştu.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, yasal düzenlemelerin yanı sıra Bakanlık olarak, ülke genelinde 384 Sosyal Hizmet Merkezinde bu konuda çalışmalar yaptıklarını anlattı.