İmar barışı neden getirildi? Ne sağlayacak? Hükümet olarak amacınız nedir? Sadece parasal gelir olarak bakmıyorsunuz sanırım. “ÇEVRE BAKANI BUNU SÖYLÜYORSA BİR DÜŞÜNMEK LAZIM” Bu sanki ‘seçim yatırımı, hükümet böyle bir vaatte bulunuyor’ gibi algı oluşturanlar var. Ama biz 1 senedir bunun üzerinde çalışıyoruz. Son aşamaya gelinmişti seçim kararı alınınca sanki partinin seçim vaadi gibi bir algı oldu, bundan dolayı üzgünüm. İstanbul il Müdürlüğü’ne günde 60-70 müracaat oluyordu imar barışı, yapı- kayıt belgesiyle ilgili. Bu çıktı mı, ne zaman, nereye müracaat edeceğiz’ diye soruyorlar. Birçok gazetede internet sitesinde bununla ilgili yorumlar yapılıyordu. Şu anda Türkiye’de yapı stokumuzun ne olduğu hususunda çok net ve doğru bilgiler yok. Çevre ve Şehircilik Bakanı Türkiye’de yapı stoku ile ilgili böyle bir şey söylüyorsa bir düşünmek lazım. En doğru veri olarak TUİK verilerini kabul ediyoruz ki belediyeden gelen verileri yan yana koyduğumuzda bu veriler örtüşmüyor. Bir belediye başkanı elinde ne kadar konut, fabrika alanı var ne kadar yapı stoku var, bunun ne kadarı imara aykırılık teşkil ediyor konusunda net bilgiler veremiyorsa düşünmek lazım.
Peki, bu kayıtsızlık ne zamandan beri var? Suçlu aramayalım ama neden yapılamadı? “MİLYONLARCA İNSAN SORUN İÇİNDE, ÇÖZMEYELİM Mİ?” 50-60-70’li yıllardan itibaren müthiş şekilde köylerden kentlere iş bulabilme ümidiyle insanlar göç etmiş. Onlar karşısında yerel yönetimler ve merkezi idare aciz kalmış, tedbir almamış. Onlara kızamayız, hazırlık yapmayan merkezi yönetime ve yerel idarelere kızıyorum. Bu gelen insanların hepsi kayıt dışı gibi olduğu için konut stokumuzu, iş yeri sayısını bilen bir kişi de yok. TUİK verileri 26 milyon 358 bin bağımsız birim olduğunu söylüyor. Belediye başkanlarını birebir kendim aradım. Bulunduğun ilçenin ne kadarı imarlı iskânlı ne kadar iskâna aykırı net bir veri yok. Ortalama Türkiye’deki yapı stokumuzun yüzde 60’ı imara aykırı. Bütün bunları sizin bir denetim altında tutmanız gerekmiyor mu? Bunları kayıt altına alıp ne olduğunu bilmeniz gerekmiyor mu? Su, elektrik, gaz bağlanmasında, kat mülkiyetine geçişte ya da hane sahibinin bankaya gidip kendi evini teminat göstermek istediğinde gösterememesi gibi bir sorunla karşı karşıya kaldığında milyonlarca insanın sorun havuzu içinde yüzdüğünü görünce siz buna çözüm getirmez misiniz? Siyaset kurumu bir takım problemler çıktığında çözme sanatıdır. Bunu yapmıyorsanız niye oturuyorsunuz o zaman? İmar barışı konusunda sebep buydu. Türkiye’de yaşayan vatandaşın yarıdan fazlası devletle itilaflı.
“Kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor” Yerel idareler kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor. Benim bayrağımı asmadın diye ceza yazan belediye başkanları var. Ağlıyor insan. İkincisi ekonomik kayıplar söz konusu. Belediyeler emlak vergisi alırken 20 tane daireden alacağına bir tane arsadan alıyor. Gözükmüyor ki kaçak hepsi. Üçüncüsü vatandaş eğer evini veya fabrikasını bankaya gidip ipotek verecekse veremiyor. Gidip dışarıdan karaborsacılardan para almak zorunda kalıyor. Ya bu zararları seyredeceksiniz ya da bu işe tedbir alacaksınız. Neden ‘af’ değil de bu barış? Ne olsaydı biz buna imar affı derdik? “BU AF OLSAYDI MÜKTESEP SAĞLAMIŞ OLURDUK” Af olsaydı kayıt altına almış olduğumuz durumunu legalleştirdiğimiz gibi ona bir müktesep sağlardık. Daha sonra yapmak istediğinde aynısını yapabilirdi. Örnek vatandaş Avcılar’da oturuyor. Altı katlı bir yapı gözüküyor imarda. 7 katlı yapmış. Yıktığında 7 kat hakkını elde etmiş olurdu. Ama bizim kanunda diyoruz ki yıkıp yeniden yapmak istediğinde belediyedeki imar mevzuatı ne diyorsa onu yapmak zorunda. Çok önemli bir fark bu.
Bir diğer uyarıysa şu; depreme dayanıksız, hiçbir mühendislik hesabı yapılmadan inşa edilen binaları Barış kapsamına alınması. Bunun deprem riski içerisinde nasıl okumak lazım? “Kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyoruz” Elimizdeki yapı stokunu tam anlamış olacağız artık. Ben kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyorum ya da bundan sonra illa burada otur demiyorum. Sadece devletle itilafını çözüyorum ve yapı stokunun kalitesinin ne olduğunu, sayısını öğreniyorum. Adı üstünde yapı kayıt belgesi. Hali hazırda imarlı iskânlı binalarda bile depreme aykırılık varsa bu bina çürük deniyor. Bu yapı kayıt belgesi depremden muafiyet ya da yıkımdan muafiyet anlamına gelmiyor ki. Kanun su, doğalgaz hizmeti alamaz diyor. Peki, hepsi almış. Kanun diyor ki bunların hepsini belediye yıkmak zorunda diyor yıkanı gördünüz mü hiç. O zaman birbirimizi kandırmanın ne manası var. Bu kanundan zenginler istifade edecek şeklinde bir algı da var. Lüks semtlerde rant kazançları olur mu? “Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya zaten ruhsatlı.” Hayır, öyle bir şey de yok. Barış olmasının aftan farklılığı herhangi bir müktesep sağlamaması. Belediyede imar mevzuatı neyse arsa sahibinin ona göre işlem yapacak olması. Ben bunu önerdiğim zaman hiç kimse gidip de üç kat yerine 15 kat yapacak diye bir şey yapamaz. Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya bunların hiç birisinin ruhsata ihtiyacı yok onlar zaten ruhsatlı. Bundan istifade edecek kesim yüzde 98 oranında dar gelirli ve orta gelirli vatandaş.
Dar gelirli dediniz. Kaçak konutun sahipleri ederinin yüzde 3’ü oranında bir bedel ödeyerek yasal statüye kavuşacak. Yani fiyat 100 bin liraysa yüzde 3’ü 3 Bin Lira eder. Peki, vatandaşın bu rakamı ödeme durumu yoksa ne yapılacak? “5 TAKSİT OLABİLİR YA DA PARA BİRİKTİR GEL AL” Bu konuda yapılacak çalışmaları yönetmeliklerle belirleyeceğiz. Kendi içimizdeki tartışma konusu şu: 5 taksit yapalım şeklinde ya da müracaatından sonra sene sonuna kadar dört beş ay içerisinde bu bedeli ödediğinde kendisine yapı kayıt belgesi verilir diye. Erken yatıran erken alsın dört beş ay boyunca para biriktiren de o zaman alsın.
Peki, bu kayıtsızlık ne zamandan beri var? Suçlu aramayalım ama neden yapılamadı? “MİLYONLARCA İNSAN SORUN İÇİNDE, ÇÖZMEYELİM Mİ?” 50-60-70’li yıllardan itibaren müthiş şekilde köylerden kentlere iş bulabilme ümidiyle insanlar göç etmiş. Onlar karşısında yerel yönetimler ve merkezi idare aciz kalmış, tedbir almamış. Onlara kızamayız, hazırlık yapmayan merkezi yönetime ve yerel idarelere kızıyorum. Bu gelen insanların hepsi kayıt dışı gibi olduğu için konut stokumuzu, iş yeri sayısını bilen bir kişi de yok. TUİK verileri 26 milyon 358 bin bağımsız birim olduğunu söylüyor. Belediye başkanlarını birebir kendim aradım. Bulunduğun ilçenin ne kadarı imarlı iskânlı ne kadar iskâna aykırı net bir veri yok. Ortalama Türkiye’deki yapı stokumuzun yüzde 60’ı imara aykırı. Bütün bunları sizin bir denetim altında tutmanız gerekmiyor mu? Bunları kayıt altına alıp ne olduğunu bilmeniz gerekmiyor mu? Su, elektrik, gaz bağlanmasında, kat mülkiyetine geçişte ya da hane sahibinin bankaya gidip kendi evini teminat göstermek istediğinde gösterememesi gibi bir sorunla karşı karşıya kaldığında milyonlarca insanın sorun havuzu içinde yüzdüğünü görünce siz buna çözüm getirmez misiniz? Siyaset kurumu bir takım problemler çıktığında çözme sanatıdır. Bunu yapmıyorsanız niye oturuyorsunuz o zaman? İmar barışı konusunda sebep buydu. Türkiye’de yaşayan vatandaşın yarıdan fazlası devletle itilaflı.
“Kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor” Yerel idareler kendi partisinden olmayan adama işlem yapıyor, beş on bin lira ceza yazıyor. Benim bayrağımı asmadın diye ceza yazan belediye başkanları var. Ağlıyor insan. İkincisi ekonomik kayıplar söz konusu. Belediyeler emlak vergisi alırken 20 tane daireden alacağına bir tane arsadan alıyor. Gözükmüyor ki kaçak hepsi. Üçüncüsü vatandaş eğer evini veya fabrikasını bankaya gidip ipotek verecekse veremiyor. Gidip dışarıdan karaborsacılardan para almak zorunda kalıyor. Ya bu zararları seyredeceksiniz ya da bu işe tedbir alacaksınız. Neden ‘af’ değil de bu barış? Ne olsaydı biz buna imar affı derdik? “BU AF OLSAYDI MÜKTESEP SAĞLAMIŞ OLURDUK” Af olsaydı kayıt altına almış olduğumuz durumunu legalleştirdiğimiz gibi ona bir müktesep sağlardık. Daha sonra yapmak istediğinde aynısını yapabilirdi. Örnek vatandaş Avcılar’da oturuyor. Altı katlı bir yapı gözüküyor imarda. 7 katlı yapmış. Yıktığında 7 kat hakkını elde etmiş olurdu. Ama bizim kanunda diyoruz ki yıkıp yeniden yapmak istediğinde belediyedeki imar mevzuatı ne diyorsa onu yapmak zorunda. Çok önemli bir fark bu.
Bir diğer uyarıysa şu; depreme dayanıksız, hiçbir mühendislik hesabı yapılmadan inşa edilen binaları Barış kapsamına alınması. Bunun deprem riski içerisinde nasıl okumak lazım? “Kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyoruz” Elimizdeki yapı stokunu tam anlamış olacağız artık. Ben kimseye depreme dayanıklılık belgesi vermiyorum ya da bundan sonra illa burada otur demiyorum. Sadece devletle itilafını çözüyorum ve yapı stokunun kalitesinin ne olduğunu, sayısını öğreniyorum. Adı üstünde yapı kayıt belgesi. Hali hazırda imarlı iskânlı binalarda bile depreme aykırılık varsa bu bina çürük deniyor. Bu yapı kayıt belgesi depremden muafiyet ya da yıkımdan muafiyet anlamına gelmiyor ki. Kanun su, doğalgaz hizmeti alamaz diyor. Peki, hepsi almış. Kanun diyor ki bunların hepsini belediye yıkmak zorunda diyor yıkanı gördünüz mü hiç. O zaman birbirimizi kandırmanın ne manası var. Bu kanundan zenginler istifade edecek şeklinde bir algı da var. Lüks semtlerde rant kazançları olur mu? “Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya zaten ruhsatlı.” Hayır, öyle bir şey de yok. Barış olmasının aftan farklılığı herhangi bir müktesep sağlamaması. Belediyede imar mevzuatı neyse arsa sahibinin ona göre işlem yapacak olması. Ben bunu önerdiğim zaman hiç kimse gidip de üç kat yerine 15 kat yapacak diye bir şey yapamaz. Siluet olarak hepimizi rahatsız eden o yüksek binalar var ya bunların hiç birisinin ruhsata ihtiyacı yok onlar zaten ruhsatlı. Bundan istifade edecek kesim yüzde 98 oranında dar gelirli ve orta gelirli vatandaş.
Dar gelirli dediniz. Kaçak konutun sahipleri ederinin yüzde 3’ü oranında bir bedel ödeyerek yasal statüye kavuşacak. Yani fiyat 100 bin liraysa yüzde 3’ü 3 Bin Lira eder. Peki, vatandaşın bu rakamı ödeme durumu yoksa ne yapılacak? “5 TAKSİT OLABİLİR YA DA PARA BİRİKTİR GEL AL” Bu konuda yapılacak çalışmaları yönetmeliklerle belirleyeceğiz. Kendi içimizdeki tartışma konusu şu: 5 taksit yapalım şeklinde ya da müracaatından sonra sene sonuna kadar dört beş ay içerisinde bu bedeli ödediğinde kendisine yapı kayıt belgesi verilir diye. Erken yatıran erken alsın dört beş ay boyunca para biriktiren de o zaman alsın.