Sabah’tan Tuba Kalçık’a konuşan Ahmet Ümit, ” ‘Yeter ki iktidara gelmesinler, isterse ülke batsın’ mantığıyla hareket eden de bir kesim var. Bu bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna “Asla doğru bulmuyorum. Bu ülke ne sadece iktidarın, ne de muhalefetin. Zamanı geldiğinde iktidar ve muhalefet yer değiştirir ama ülke kalır. Türkiye yoksa biz de yokuz. Hepimiz aynı gemideyiz. Eğer sen geminin altını delmeye çalışırsan, hepimiz batarız. Ne iktidar kalır, ne de muhalefet. Sadece iktidarı eleştirmekle muhalefet yapılmaz. Muhalefet, nesnel bir bakış açısıyla yapılmalı. İktidarın eksik bulunan uygulamalarına karşı eleştiri yapılmalı ama doğru yaptığı icraatler de desteklenmeli.
Ama iktidar da muhalefeti dinlemeli, diyalog yollarını açık tutmalı. Siyasette diyaloğun çok önemli olduğuna inanıyorum. Eğer birbirimizin istek, talep ve eleştirilerini dinlersek, birçok sorunumuzu çözeriz. Önyargılarımızdan ve ideolojik aidiyetimizden arınarak birbirimizi dinlemeliyiz, anlamalıyız. Siyasete futbol gibi bakılmamalı. Futbolda bile diğer takımlara ihtiyacınız var. Siyasette de ne kadar farklı görüş olursa, o kadar renkli bir ülke oluruz. Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu neden bu kadar güçlüydü? Çünkü çok renkli bir toplumsal yapıları vardı. Tüm kültürel kimlikler, Osmanlı’nın çatısı altında özgürce yaşıyordu. Osmanlı’nın bu yanını sürdürmemiz, daha güçlü bir ülke olmamız için gerekli. Köklerimizden gelen bu çok renkli yapıyı, kültürel çoğulculuğumuzu devam ettirmeliyiz” diyerek yanıt verdi.
‘ESKİDEN TOPRAK PAYLAŞILIYORDU, ŞİMDİ ENERJİ KAYNAKLARI’
Dünyada ve bölgedeki gelişmeleri değerlendiren Ümit, “Osmanlı’nın yıkılma süreciyle birlikte yaşadığımız her şey aslında emperyalist devletlerin paylaşım savaşıdır. Eskiden toprakları paylaşıyorlardı, şimdi enerji kaynaklarını paylaşıyorlar. İngilizler, 1. Dünya Savaşı sırasında petrolü ele geçirmek istiyordu ve bu enerji alanı da Osmanlı’nın elindeydi. Bugün de enerji ve güç paylaşımı devam ediyor emperyalist devletler arasında. Bu paylaşımın bulunduğu alan da bizim bölgemizde ne yazık ki. Bir yandan Amerika, bir yandan Rusya, diğer yandan Avrupa kendi çıkarları için ne planlıyorlarsa onu hayata geçirmek istiyor” ifadelerinde bulundu.
‘TÜRKİYE’Yİ BÖLMEYE GÜÇLERİ YETMEZ!’
Dünya gündemini değerlendiren Ümit sözlerine şöyle devam etti: “Eğer demokrasiye veya özgürlüğe çok önem verselerdi, Mısır’da darbeci Sisi’yi desteklemezlerdi. Bütün devletler gibi onlar da kendi güç alanlarını korumak istiyorlar. Önemli olan emperyalist ülkelere karşı ilkeli ve dik durmaktır ama bunun için ülkedeki bütün renkler, bütün sesler, bütün eğilimler özgür olmalı. Bir ülkeyi güçlü kılan temel unsur özgürlüktür. Vatandaşlarının özgürce sahip çıktıkları bir ülke, her zaman ayakta kalır. Yani Türkiye olarak birlik ve beraberlik içinde olursak, emperyalist güçler bize hiçbir şekilde zarar veremez. Bunun için de ön yargılarımızdan arınarak birbirimizi kucaklamalıyız. Ülkece yekpare olursak ne okyanus ötesinden, ne çölün gerisinden gelip Türkiye’yi bölmeye güçleri yetmez.”
‘ÜLKEMİ YURTDIŞINDA ELEŞTİRMEM’
Ahmet Ümit, Türkiyeli yazarların, gündeme dair eleştirel tutumlarıyla ilgili olarak “2005’te Almanya’da ‘Sis ve Gece’ kitabım yayınlandığı dönemde Frankfurt Kitap Fuarı’na gitmiştim. Almanya’nın çok bilinen bir televizyonuna beni canlı yayına çıkardılar. O sırada İsveçli yayıncım bana; “Edebiyat yerine siyaset konuşursan daha fazla ilgi gösterirler” dedi. Ben kitabımı konuştum sadece. İktidarın sağcı ya da solcu olması da fark etmez, sanatçı böyle olmalıdır. Ama ülkemi gidip yurt dışında eleştirmem. O işi burada yaparım, elbette bu hakkım elimden alınmadığı sürece. Ülkemi çok seviyorum. Tüm dünyayı gezdim, bu kadar güzel tarihi, coğrafyası olan başka ülke görmedim ben. Ölene kadar da bu topraklarda yaşayacağım” dedi.
‘SURİYELİLERİ ENTEGRE ETMELİYİZ’
Son romanı ‘Kırlangıç Çığlığı’nda Suriyeliler’i anlatan Ahmet Ümit, Türkiye’nin Suriye’nin politikasına ilişkin, “İç savaştan kaçan insanlara kapılarını açtı Türkiye. Suriyeliler’e el uzatıp onlara destek olması insani açıdan çok önemli bir kere. Bu insanlara kucak açmamız kadar onları bu topraklara entegre etmemizin de önemli olduğunu düşünüyorum. Onlara kendi kültürümüzü, dilimizi öğretmeliyiz. Çünkü bazıları belki sonra dönecek ama burada kalanların ülkemize entegre olmasının ülkemizin geleceği için çok önemli olduğunu düşünüyorum” diyerek açıklamalarını bitirdi.
Ama iktidar da muhalefeti dinlemeli, diyalog yollarını açık tutmalı. Siyasette diyaloğun çok önemli olduğuna inanıyorum. Eğer birbirimizin istek, talep ve eleştirilerini dinlersek, birçok sorunumuzu çözeriz. Önyargılarımızdan ve ideolojik aidiyetimizden arınarak birbirimizi dinlemeliyiz, anlamalıyız. Siyasete futbol gibi bakılmamalı. Futbolda bile diğer takımlara ihtiyacınız var. Siyasette de ne kadar farklı görüş olursa, o kadar renkli bir ülke oluruz. Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu neden bu kadar güçlüydü? Çünkü çok renkli bir toplumsal yapıları vardı. Tüm kültürel kimlikler, Osmanlı’nın çatısı altında özgürce yaşıyordu. Osmanlı’nın bu yanını sürdürmemiz, daha güçlü bir ülke olmamız için gerekli. Köklerimizden gelen bu çok renkli yapıyı, kültürel çoğulculuğumuzu devam ettirmeliyiz” diyerek yanıt verdi.
‘ESKİDEN TOPRAK PAYLAŞILIYORDU, ŞİMDİ ENERJİ KAYNAKLARI’
Dünyada ve bölgedeki gelişmeleri değerlendiren Ümit, “Osmanlı’nın yıkılma süreciyle birlikte yaşadığımız her şey aslında emperyalist devletlerin paylaşım savaşıdır. Eskiden toprakları paylaşıyorlardı, şimdi enerji kaynaklarını paylaşıyorlar. İngilizler, 1. Dünya Savaşı sırasında petrolü ele geçirmek istiyordu ve bu enerji alanı da Osmanlı’nın elindeydi. Bugün de enerji ve güç paylaşımı devam ediyor emperyalist devletler arasında. Bu paylaşımın bulunduğu alan da bizim bölgemizde ne yazık ki. Bir yandan Amerika, bir yandan Rusya, diğer yandan Avrupa kendi çıkarları için ne planlıyorlarsa onu hayata geçirmek istiyor” ifadelerinde bulundu.
‘TÜRKİYE’Yİ BÖLMEYE GÜÇLERİ YETMEZ!’
Dünya gündemini değerlendiren Ümit sözlerine şöyle devam etti: “Eğer demokrasiye veya özgürlüğe çok önem verselerdi, Mısır’da darbeci Sisi’yi desteklemezlerdi. Bütün devletler gibi onlar da kendi güç alanlarını korumak istiyorlar. Önemli olan emperyalist ülkelere karşı ilkeli ve dik durmaktır ama bunun için ülkedeki bütün renkler, bütün sesler, bütün eğilimler özgür olmalı. Bir ülkeyi güçlü kılan temel unsur özgürlüktür. Vatandaşlarının özgürce sahip çıktıkları bir ülke, her zaman ayakta kalır. Yani Türkiye olarak birlik ve beraberlik içinde olursak, emperyalist güçler bize hiçbir şekilde zarar veremez. Bunun için de ön yargılarımızdan arınarak birbirimizi kucaklamalıyız. Ülkece yekpare olursak ne okyanus ötesinden, ne çölün gerisinden gelip Türkiye’yi bölmeye güçleri yetmez.”
‘ÜLKEMİ YURTDIŞINDA ELEŞTİRMEM’
Ahmet Ümit, Türkiyeli yazarların, gündeme dair eleştirel tutumlarıyla ilgili olarak “2005’te Almanya’da ‘Sis ve Gece’ kitabım yayınlandığı dönemde Frankfurt Kitap Fuarı’na gitmiştim. Almanya’nın çok bilinen bir televizyonuna beni canlı yayına çıkardılar. O sırada İsveçli yayıncım bana; “Edebiyat yerine siyaset konuşursan daha fazla ilgi gösterirler” dedi. Ben kitabımı konuştum sadece. İktidarın sağcı ya da solcu olması da fark etmez, sanatçı böyle olmalıdır. Ama ülkemi gidip yurt dışında eleştirmem. O işi burada yaparım, elbette bu hakkım elimden alınmadığı sürece. Ülkemi çok seviyorum. Tüm dünyayı gezdim, bu kadar güzel tarihi, coğrafyası olan başka ülke görmedim ben. Ölene kadar da bu topraklarda yaşayacağım” dedi.
‘SURİYELİLERİ ENTEGRE ETMELİYİZ’
Son romanı ‘Kırlangıç Çığlığı’nda Suriyeliler’i anlatan Ahmet Ümit, Türkiye’nin Suriye’nin politikasına ilişkin, “İç savaştan kaçan insanlara kapılarını açtı Türkiye. Suriyeliler’e el uzatıp onlara destek olması insani açıdan çok önemli bir kere. Bu insanlara kucak açmamız kadar onları bu topraklara entegre etmemizin de önemli olduğunu düşünüyorum. Onlara kendi kültürümüzü, dilimizi öğretmeliyiz. Çünkü bazıları belki sonra dönecek ama burada kalanların ülkemize entegre olmasının ülkemizin geleceği için çok önemli olduğunu düşünüyorum” diyerek açıklamalarını bitirdi.