?>

Yemeği ye Akıncı…

Bülent Kaan Köse

7 yıl önce

Geçen yıl bu sütunda yayınlanan “Masaya Dön Akıncı” başlıklı yazımda “Ben kategorik olarak Kıbrıs’ta bir çözümden yanayım çünkü hem Kıbrıs sorununun irrasyonel olduğuna inanırım hem de bu kadar küçük bir adayı ikiye bölmenin, hem Kıbrıslı hem de komşu halklara zarar vereceğini düşünürüm” demiştim. 1991’de yazdığım Kıbrıs’ta Ulusal Sorun isimli kitabımda da aynı tespit yer alıyor.  O yazıda, devamla demişim ki:   Ancak, kimse aksini iddia edemez ki: “Kıbrıs sorununun nedeni, Helen ulusçuluğunun “Büyük Yunanistan” rüyasıdır. Hem genel olarak hem de adadaki Türk ulusçuluğu fikri, tarih içinde buna bir tepki olarak gelişmiş ve ondan çok daha gençtir… 1955’ten sonra, adada iki ulusçuluk çatışmaya durmuştur ama onun öncesinde olan “Kıbrıs halkı”nın bağımsızlık kavgası değildir! 19.Yy’ın başından beri büyük Yunanistan kurmaya çabalayan Kıbrıs’taki Helen ulusçularının, Kıbrıs’ı da o devlete eklemleme savaşıdır. Eğer iki halk arasında o güne kadar büyük bir çatışma yaşanmadıysa, sebebi, Kıbrıslı Türklerin örgütsüzlüğü, ekonomik ve sosyal zafiyetleri karşısında, Rum milliyetçilerin, bizi ciddiye alınacak bir topluluk olarak görmemeleridir. Meraklısına Grivas’ın anılarını tavsiye ederim, okusunlar… Niyazi Kızılyürek de son kitabında, Makarios’un da ada Türklerini ciddiye almak konusunda, 1955’te Grivas gibi düşündüğünü, 1958’den sonra da hayretler içinde kaldığını ne güzel anlatıyor.” Bu bakımdan, eğer Kıbrıs’ta “Ulus ötesi” bir devlet kuracak isek, dikkat edilmesi gereken tehlike, sadece Türk milliyetçileri değildir. Onlardan önce ve daha büyük bir dikkatle, milliyetçi duyguları adeta kromozomlarına sokmuş bulunan komşularımızın milliyetçi ön yargıları da hesaba katılmalıdır… Niyet çözmek mi? İki milliyetçilikten birinin kazanmasına yardım mı etmek? Neden iki ayrı milliyetçilik ise, asıl sorumlu olanı görmezden gelerek, sorun çözülmez! Milliyetçiliklerden biri galebe çalar… “ Asıl sorumlu olan, üstün gelir… “Türk milliyetçiliği ile uğraşılsın, amenna… Peki, Helen milliyetçiliği ne olacak?”    Geçen haftaki yazıya hallenen bizim “Çözüm sektörü”, o zaman kendi ulusçuluğunla uğraşırken, kafanda farklı bir felsefe yoksa, karşı tarafın ulusçuluğunu destekler pozisyona düşmüş olabileceğini “Duymazdan gelmeyi” tercih etti… Kimsenin adını vermediği için, o zaman bu yazı; belli çevrede, sessiz homurdanmalara yol açtı ama alenen kimse konuşmadı! “Üstüne alınmamak”, en iyisi idi…    Son bir buçuk yıldır olanlar, Osmanlı mirasının Orta Doğu’daki paylaşımının tekrar başladığını bir sır olmaktan, çıkardı. Türkiye’yi güneyden ve doğudan kuşatıp, İskenderun-Trabzon çizgisinin doğusunda bir parçanın daha “Osmanlı”nın elinden koparılması girişiminin başlangıcı olarak, emperyalizmin donattığı, önce 35 bin kişilik bir “Sınır ordusu” kurma girişimi bunun açık ifadesidir. Neden hâlâ Osmanlı diyorum? Çünkü görülmüştür ki Rusya’ya karşı kendi kamplarına katılsan bile, onlar seni hâlâ Osmanlı görüyor ve onunla olan hesaplarının devamında, muhatapları sensin de ondan! Osmanlı’nın borçlarını sen ödedin ama yetmedi! Herif, hâlâ mirasa ortak!   Simdi… Bu adada, bize öteden beri “irrasyonel” gelen (çünkü milliyetçi ön yargılarımız yok) bir sorun var! Bunu çözmemiz lâzım, evet…  Ama yolu, karşıt milliyetçilik ve onun tarihsel kışkırtıcılarına teslim olmak üzere, kendi tarihimizi, kimliğimizi ve varlığımızı inkâr etmek haysiyetsizliği midir?   Yoksa, oynanan büyük oyunu görüp; dik durma mıdır? Ben ikincisinden yanayım!   Vasiliu bile diyor ki: “ Bölgenin en büyük gücünün Türkiye olduğunu artık sineye çekin! Neden Doğu Akdeniz’den dışlanmayı kabul edecek ki?”   Bu çerçevede son AB Kararı’nden çok mutlu olanlara  13 Mayıs 1983 - 37/253 Numaralı BM Genel Kurul Kararı’nı hatırlatırım... Adada tek halk olduğunu, bir tek egemen bulunduğunu, "işgal" kuvvetlerinin hemen geri çekilmesi gerektiğini, göçmenlerin hemen evlerine dönmelerinin gerektiğini, Türkler'in adanın bir "azınlığı" olduklarını "emrediyordu", "ULUSLARARASI CAMİA !  Rum Tezi'nin asıl "zafer"i idi... Karşılığı KKTC'nin bağımsızlık ilânı oldu... Üstünden 25 yıl geçti, KKTC yerinde, Türkiye’de burda, bu gidişle KKTC nüfusu da kendilerini geçecek!   Ya oturup anlaşacağız, veya bu adada bölünme kalıcı hale gelecek! Bölme de bizim tarafın becerisi değil! Romantik Helen milliyetçiliği her dönemeçte öyle hatalar yaptı ki böyle olduk…   Dolayısıyla, Akıncı masaya oturacaksa, bilmelidir ki Crans Montana’da kaldığı yerden devam edemez, bir…  Anaları güzel değil bizim ahbapların! Kâğıtlar baştan karılacak! Ucu açık görüşme olmaz, iki… Elli senedir oyalanıyoruz, yetti…   Helen milliyetçileri ile AB ve ABD müntesipleri, istedikleri kadar bağırsınlar… Kimse kusura bakmasın!   Yemeği ye, zivaniyeyı da iç başkan… Yarasın… Sonra da kalk da gel… Kendileri bilir…
YAZARIN DİĞER YAZILARI