?>

Yarım bilmek-hiç bilmemek

Bülent Kaan Köse

7 yıl önce

“1951 Plebisiti, Kıbrıslı Rumların demokratik hakkı” mıdır? ENOSİS öcü değil midir?   Düşünme, kavramlarla olur! Ama, kavramlar doğru tarif edilirse, doğru sonuçlara götürür insanı…   Bir defa o sözde "oylama" 15-22 Ocak 1950 tarihleri arasında kilisede yapıldı! Ne 1951'’den tam on iki ay önce!? Tarihini bilmediğiniz bir olay hakkında fetva vermek de doğrusu çok ilginç! Ve sonra aslında öyle bir “oylama” da yapılmadı. Bir defter açtı kilise, adınızı soyadınızı yazıp, "nei" deyip, imza atıyorsunuz. "Ohi" derseniz, afaroz edileceğiniz önceden ilan edilmiş!   Zabıtlar da daha duruyor! Ne kadar demokratik ama ha? Mecburi istikamette “açık oy”!    12 numaralı "Nei" imzası, Ezekias Papayuannu'ya aittir! AKEL Genel Sekreteri! Niyazi Kızılyürek’in Paşalar ve Papazlar kitabının ekler bölümünde fotokopisi yayınlanmıştır! Aslında bu plebisit çağrısı, AKEL’e aitti! Papayuanu kliğinin “demokratik yönden ENOSİS” politikasının bir sonucuydu bu tavır! Ancak, zamanın Kitium Metropoliti Mihail Muskos tam da o esnada Amerika’dan dönüp, milliyetçilik bayrağını komünistlerin ele geçirmek üzere olduğunu görünce ortaya çıkıp, Kilise adına duruma el koydu, önderliği komünistlerin elinden aldı! Kiliselerde defterler açılmasının sebebi, buydu…  Nasıl “Ohi” desin adam?     Metropolit de söz konusu kampanyayı başarı ile tamamladığı için, birkaç ay sonra ölen Başpiskopos 2. Makarios’un yerine 3. Makarios unvanı ile Kilise’nin başına geçti. O esnada ada dışında ENOSİS kavgası vermekte olan Girne Metropoliti Kipriyanos, sıranın kendinde olduğunu, bu Amerika’dan gelme genç metropolitin hile ile makama oturduğunu ileri sürdü, mızıkçılık çıkardı. 1956’da Makarios ile birlikte Seyşel’e sürülmüş olmak da ateşini söndürmedi.  Her fırsatını bulduğunda da saldırdı. 1970’te Sen Sinod Meclisi’nde başpiskoposluğunu iptal ettirdi ve asıl adıyla Mihail Muskos diye çağrılmaya başladı, tekrardan… … 15 Temmuz 1974 gününe kadar kavgasını sürdürdü… En sonunda darbe de yapılmasını destekledi! Demokratik bir süreç, değil mi? Ne demezsiniz?   Nüfusunun %18’ini Müslümanların, %3’ünü de Katoliklerin oluşturduğu bir ülkenin, kaderini özgürce belirleme hakkının Ortodoks kiliselerinde açılan defterlere adını soyadını vererek imza atmak suretiyle belirlenmesi,  “hayır” diyebilecek olanın da aforoz edileceğinin önceden ilan edilmesi de ayrıca pek bir demokratik!  Bırakın nüfusun %20 küsurunun peşinen “yok” farz edilmesini, buna rağmen aforoz edilmeyi göze alıp, %3 “Hayır” oyunun çıkması da ayrı bir demokratik vetiredir ki tadından yenmez! Bunların bazıları beş yıl sonraki EOKA kampanyası esnasında katledildiler! Elbette, demokratik yoldan! İki örnek geliyor aklıma… Biri Lefkonuk’ta… Köy çocukları taşlarla döve döve öldürdüler! Öteki de Pirgo’da… Efendim, köylü onun da kafasına ucunda altı inçlik çivi takılmış sopalarla vura vura, canını çıkardı… Öyle kiralık katil falan değil canım… Demokrasi, demokrasi… Halk öldürdü, biz ne yapalım? Demokrasi halk idaresi değil mi? Siz ne diyorsunuz?   Elbette o “oylamaya” katılan Türk, yoktur… Varsa da birkaç endemik sapıtmış,  kiliseye gidip de "Nei" diyecek olduktan sonra, adınız ha Türkçe'dir, ha Rumca! Fark etmez…   İddia o idi ama! "Kıbrıs halkının "bütünü" karar veriyor! Yerseniz!    Bakın, 60 yıl sonra yiyen çıktı... Ne Kıbrıs tarihi ne demokrasi teorisi ne de ulusal çatışmalar tarihi ve teorisi bilirseniz, işte böyle kavramları akla keder yanlış tanımlayıp, komik bile kaçamayacak lâflar edebilirsiniz...   Bu solculuk mudur?    Vallahi Lenin bu konularda çok şey söyler. İki örneği aşağıya alıyorum, siz karar verin:   ... “ Ezen ülkelerin işçilerinin enternasyonalist eğitimi, zorunlu olarak, her şeyden önce ezilen ülkelerin özgürlüğü ve ayrılması ilkesinin savunmasını içermelidir. Yoksa ortada enternasyonalizm diye bir şey kalmaz. Bu propagandayı yapmayan ezen bir ulusun sosyal demokratını, emperyalist ve alçak saymak, hakkımız ve görevimizdir... " Lenin. (Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı ) " "Bize deniliyor ki, ayrılma hakkını destekleyerek, ezilen ulusların burjuva milliyetçiliğine destek oluyorsunuz. Bizim cevabımız şöyle: Ezilen ulus burjuvazisi, ezen ulusa karşı mücadele ettikçe, biz her zaman için, her durumda ve herkesten daha azimle, onun taraftarıyız; çünkü biz, ezginin en ateşli ve en tutarlı düşmanlarıyız." LENİN (age)   “Emperyalist ve alçak?” Bu Lenin da hiç demokrasiden nasibini almamış! O kadar da Brüksel’de yaşadı, balâ gudellâ…   "İlim bilmek, kendin bilmektir/Sen kendini bilmez isen bu nasıl okumaktır?" …
YAZARIN DİĞER YAZILARI