Ak Partiyi desteklediğimden ya da bu yaştan sonra meşrep değiştirdiğimden, değil! Ama ben, bu siyaseti birilerinden nefret etme endeksine dayandıran ilkellikten, artık iğreniyorum. Adamı seversiniz, sevmezsiniz; beğenir, beğenmezsiniz; benimser ya da eleştirirsiniz! Ama her konuda tek ayak üstünde otuz iki yalan söyleyip, sadece çamur atarak siyaset yapıyor olmazsınız. Sadece sosyopatinizi müntesiplerinize de bulaştırmış, toplumun %20’sini hasta etmiş olursunuz. Bu yoldan seçim kazanıp, adamları indirmek de mümkün değildir. Son sekiz yıldaki dokuz hezimet de bunun göstergesi… Türkiye’deki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden beri, bu manasız mantıksız, her dediği yalan adamların, Türkiye siyasetinin asıl sorunu olduğunu düşünüyor ve bunu açıkça da yazıyorum. Bu yaştan sonra kimseye yaranmak üzere susacak halim yok! 1950’tan beri her seçimden sonra fısıltı şeklinde etrafa yaydıkları, bazen da açıkça bağırıştıkları bir yalana bakar mısınız? “Bu seçimde hile var!” Alın bu geçen haftaki Cumhurbaşkanlığı seçimini… Sen almışsın 11 milyon oy; kazanan almış 22 milyon’a yakın… Arada 11 milyon fark var! Her sandıkta 5 bin seçmen olamaz çünkü o zaman oy sayımı iki gün sürer, 2000 seçmen olsa, bu 55 bin sandık demektir, yaklaşık… Eğer bu adamlar 55 bin sandıkta “hile” yaparken, senin gözlemcilerin “kek gibi” oturduysalar, zaten senin gerçekten de memleket idare edecek bir kapasiten, yoktur! Çünkü zaten sandıkların tümü, bu seçimde 180 bin adetti… Senin gözlemci diye gönderdiğin üyelerinin %30’u ahmak demek ki! Ve aslında bu da yetmez, çünkü o sandıklarda İyi Parti’nin de Saadet’in de HDP’nin de ve hatta bizim Doğu’nun partisinin de gözlemcileri de var. Hepsini hesaba tuttuğunuzda, 255 bin “kek” gözlemci olması lâzım ki bu adamlar hile yapabilmiş olsunlar ve seninkilerin bir teki bile tutanağa itiraz yazmadan imzalasınlar! Bırakın siyaseti, ben bütün Türkiye’de bu kadar geri zekâlı yaşamadığını biliyorum, çünkü aralarında 20 yıl yaşadım… Oyun nasıl sayıldığını, dün anlattım… 1 Kasım’dan beri, onuncu defa oluyor… Düpedüz, yalan yani… Bir başka yeni çıkmış usül de hiçbir bilgi sahibi olmadan, internette sallama… Geçen gece de gıcık oldular, sinir krizi geçiriyorlar ya? Başladılar: “ Daha YSK sonuçları açıklamadan, çıkmış balkonda konuşma yapıyor. Nerde görüldü bu?” Her yerde, her zaman… YSK’nın kesin sonuç denilen şeyi nedir bilmiyorsun, her bir sandığın ıslak imzalı tutanağının, YSK ile birlikte her partiye gönderildiğini bilmiyorsun, bu seçim işiyle ya hiç ilgilenmedin şimdiye kadar, ya da bile bile yalan söylüyor, nefret saçıyorsun demektir söylediğin… Bir de aklı başında yaşlı başlı adamlar da bu söyleme katılmaz mı? Dedik ya? Milleti de hasta ediyorlar… Oturdum yazdım facebook’a: Şimdiki gençler hatırlamazlar ama olur be arkadaşlar, görüldü da be insannar... Nerde? Ankara'da... Kim yaptı? CHP... 1977 seçimlerinde, seçim gecesi Ecevit çıktı balkona, "Tek başımıza hükümet olduk" diye müjdeyi verdi... Sabaha kadar alem yaptılar partinin önünde... Sabahtan meydana çıktı ki YSK sonuçları açıklayınca, 11 milletvekili eksilirler! Hükümeti Demirel kurdu 2. MC... Yani oluyormuş YSK açıklamadan kutlama yapmak... Allah beterinden saklasın... Güleyim mi ağlayım mı? Öyle mi? Öyle… Bu defa da ne oldu biliyor musunuz? “Çok ayıp sana… 1977’de olmuş bir hata… Şimdi bunu hatırlatmanın alemi var mı? Yani Ecevit hata yaptıysaydı, bu da mı yapacak? Döndün sen herhalde…” Diye, mesaj aldım… Ecevit’i bile bir dakikada sattılar… Maksat, “Tayyib’e sövelim da spor olsun…” Gerçeği söylemek, suç! O yalan söyleyecek, siz de susacaksınız… Siyaset yapmak, yalan söylemek midir? Biz de söyleyelim o zaman: Döndüm… Bana da Türkiye’nin BM Büyükelçiliğini teklif etti “Tayyip”, döndüm… Kendinden sonra sıraya beni koyacakmış! Dönmeyim de ne yapayım? Muharrem olacağına ben olsam fena mı olur? Doksanıma doğru, beni de aday yapacakmış diye mesaj attı bana… Hoşlaştım, inandım be sör… Ben de döndüm! Koltuk tatlı… Bu konuya devam edersem, kitap olur! Çünkü hiç doğru bir lâf etmedi bu adamlar… Her dedikleri, yalandı! Ben artık kendi isimlerini bile doğru mu söylüyorlar, diye araştırma yapmaya başladım… Boylarının ölçüsünü de aldılar… Dürtmeyin, hepsini tefrika ettirmeyin bana… Peki, ben bu sonuca sevindim mi? Yalana dayalı muhalefetin yenilmesine sevindim… Var mı diyeceğiniz? Bundan sonra düzgün muhalefet yapıp, algı operasyonlarıyla değil, gerçek siyasi programlar üreterek alternatif yaratmayı ya öğrenirler ya da silinip sahneyi yapabilenlere bırakırlar diye… Ak Parti ve Erdoğan’ın eleştirilecek yanı yok mu? Tonla… Arada bir konusu açıldığında burada yazıyorum da! Ama bu çamura yatma rezilliği Türk siyasetinden temizlenmeden, bu insanlar oradan inmeyecekler… Onu da bilin, bu müptezellerin peşinde koşmayım… Süfli Kemal Bey, oradan inmeyecek; zaten inse de kıymeti harbiyesi yoktur ama CHP de önümüzdeki yerel seçimden sonra bölünecek… Nerden biliyorum? Tarihinden… On defa bölündü… Alın size bir kahve falı… Olmazsa, ben buradayım! “Olmadı, yanıldın” dersiniz… On ay sabredin…