Son zamanlarda, alıntılardan tutturduk. Buyrun bu aşağıdaki metni beraber okuyalım: “Rauf Denktaş, beni çok derinden etkiledi ve bende büyük iz bıraktı. Bu görüşmeler sayesinde ilk olarak Kıbrıs meselesinin tamamen ABD ve SSCB arasındaki jeopolitik bir oyun olduğunu net bir şekilde gördüm.Burada ne Türklerin ne de Rumların çıkarları önemliydi. Onların çıkarları, sadece büyük jeopolitik oyun için kullanılmıştı. İkinci olarak; Kıbrıs meselesine tek taraflı olarak bakılamayacağını anladım. Bu bence çok önemliydi. Derin kültüre, medeniyete sahip, … iki güzel halk, birbirlerine uyguladıkları haksız şiddet sonucunda bölünmüş ve bunun sonucunda iki farklı Kıbrıs ortaya çıkmıştı. Bu noktada bazı şeylerin zorlanmaması gerekiyor, çünkü sorun derinlere dayanıyor. Denktaş’a gelince; tam egemen bir Türk olarak beni çok etkiledi. Türk zihniyetinin diğer birçok halktan en önemli farkı, Türkün kendisinden talep edildiği şekilde değil, ihtiyacı neyse, doğru bildiği neyse ondan hareketle düşünmesidir. Zihnen ve manevi olarak kimsenin karşısında eğilip bükülmeyen tam bir savaşçı bilinci. Bu, Türk kimliğinin parolasıdır. Rauf Denktaş, yaptığımız görüşmede Kuzey Kıbrıs konusunda aynı mantığı sergilemişti. Batı’ya dayandıklarında Batı’nın nasıl kendi ağlarını kurduğunu, ülkesinin birliğini dağıtmaya başladığını, adım adım Türk kimliğini yok ettiğini gördüğünü anlatmış ve Batı’nın askeri üslerinin Kuzey Kıbrıs’ta bulunmasına kesin olarak karşı çıktığını belirtmişti. Hep denir ki, Amerikalılar Türklerin Kuzey Kıbrıs’I almasını sağladı, kısmen doğruluk payı olabilir ama baktığınızda Kuzey Kıbrıs’ta tek bir Amerikan, NATO üssü göremezsiniz. Oysa Güney Kıbrıs’ta var. Denktaş, daha sonra Türkiye’nin ve KKTC’nin geleceğine dair fikirlerini anlattı. … Bakış açısı,… esasen en ön cephede savaşmasından, Türk kimliğinin ortadan kaldırılmasına karşı mücadelenin öncüsü olmasından kaynaklanıyordu. … Batı’nın yıkıcı rolünü görmüş ve Batı’nın bırakalım Türkiye’nin egemenliğinin garantörü olmasını, ona yönelik esas tehdidin Batı’dan geldiğini anlamıştı. Türk tarihinin klasik kuşağının bir temsilcisi olarak Denktaş’la tamamen aynı fikirleri paylaşıyorduk. Bu benim için çok çok önemliydi. … Kuzey Kıbrıs’a ciddi siyasi önem veren ve ziyaret eden tek kişi benim sanırım. Ve bu tecrübeden çok derin dersler çıkardım. Denktaş, duygulu, coşkulu ve harika bir insandı. İnsan olarak kötü olsa ne olacak? Onu esas önemli kılan halkının çıkarlarını savunmasıydı. Gerisi ikinci dereceden önemli olsa da gerçekten harika bir insandı. O ayrı. Onu çok iyi hatırlıyorum ve anıyorum. En önemlisi de Türk karakterinin temel özelliği olan egemenliğin bir örneği olmasıydı. Denktaş’tan sonra Türkleri ve onların düşünme modelini daha iyi anlamaya başladım. Amerikalılardan, Ruslardan, Araplardan farklı, her halkın kendine has bir düşünme modeli var. Denktaş, Türk düşünme kodunu bana kavrattı.” (Yörünge Dergisi S.3. Kapak yazısı) Kim bu? Rusya Devlet Başkanı Putin’in Dış Politika Başdanışmanı, ünlü düşünür Prof. Dr. Aleksandr Dugin! Geçmişte bu adamla ilgili birçok olumsuz makale yazdım… Rus yayılmacılığının sözcüsüdür, dedim. Ama bu açıklamasından iki ders çıkarıyorum: Bir: Rusya, komşumuz… Mağusa’nın karşısında Lazkiye’de oturuyor… Daha dikkatle izlemeye devam etmeliyiz. İki: Adam olun da bu düzeyde bir kişiyi de siz etkileyin arkadaş… Sizi de böyle övsün karşı taraftan biri de alkışlayalım yahu!