1970’ten beri yapılan her seçimi izledim. İlk defa bu seçimde, köşemde oturmayı yeğledim. Neden? Çünkü ortada politika yok! Hiç kimse UBP dahil ki onun yaptıkları, yapacağının zaten garantisidir, konuşmasına gerek yok; hiç kimse herhangi bir konuda, hiçbir politika ileri sürmüyor! Kıbrıs Sorunu’nun nasıl “Biteceği”ni düşündüğü dahil, herkesin fikri “Gizli”! Yani, aslında yok… Şimdi biz, nasıl oy verelim? Kime, neden mühür vuralım? “İdeolojiler öldü” diyenlere, ideoloji için oy mu verilir? Aday olmak için partili olmanın gerekmediği partinin, parti disiplini için oy istemesi, size de acayip gelmiyor mu? Gelenekler için mi? Geleneğe hakaret eden adam, gelenek için oy istemeye yüz bulabilir mi? Siyasi parti, bir “Band of Brothers” değil, ahbaplık için; tarikat değil, duygusal bağlar için oy verelim! Parti demek, bir siyasi program etrafında gönüllü olarak hemfikir olmuş insanlar demek… Ciddi bir program yok! Ki hemfikir olalım ya da olmayalım! Ancak mesele, daha karmaşıktır… Bu çarşafa dolanan aday listesi de onun ifadesi… Meclis’te bulunduk… KKTC’nin asıl derdinin ne olduğunu da dört-beş sene için merkezinden gözledik. En temelde mesele, “Ölçeği küçültmek” diye özetlenebilir! Ölçeği küçülte küçülte bu memlekette hükümet kurulurken, hangi bakanlığı kimin yapabileceğinden çok, her bir küçük ölçeğin bir temsilcisinin de hükümette bulunması, kriter haline geldi! “Hükümette Çatalköy neden yok?” diye itirazlar edildiği, benim aklımda… Devleti bir “Köyler konfederasyonu”na çevirdik… Siyasetin boyutunu muhtarlık düzeyine çekerseniz, ki biz çektik; ondan sonra kimseyi de nepotizim yapıyor diye suçlayamazsınız. Kimsenin siyasette var olmak için bırakın dünya ölçeğini, ada ölçeğinde bile fikir üretmesini beklemeye hakkınız yoktur. İşte iki hafta önce az kaldı Kudüs yüzünden burnumuzun dibinde dünya savaşı çıksın, partilerimizin umurunda bile olmadı! Beyrut’ta atom bombası patlasa, Mağusa’nın ne umurunda? Papua Yeni Gine ile Yeni Kaledonya derde düşsünler, bize ne? Bunu aşmanın iki yolu var : a) Başkanlık Sistemi, b) Çarşaf liste… Başkanlık sistemini çok yazdık, sırası gelsin yine yazarız. Çarşaf Liste, bütün KKTC’nin, tek seçim bölgesi olması esasına dayanırdı! Şu avuç içi kadar memlekette ölçeği küçülte küçülte, 100 adamı olan milletvekili olabiliyordu! Var mı tek listenin bir örneği? Var, İsrail… Kendini 190 bin seçmene tanıtamayan gitsin belediye meclisi üyesi, muhtar, muhtarlık azası olsun! 190 bin seçmenin tümünün karşısına çıkacak olan da mecburen, eş dost ahbap çocuklarına iş ve kırsal kesim arsası vaadinden öte politika üretebilen insanlar olsun… Habbe kadar memleketin her yanında tanınıyor olacak işler başarmış olsun! Ki memlekete hayrı dokunsun… Hem Türkiye’den gelen proje paralarını yıl sonunda “Proje yapamadık” diye geri gönderip, hem de projeyi onlar yapınca da “İçişlerimize karışır be bunlar” diye saçma sapan şikâyet etmesin… Meclis bu baskıya dayanamadı… Tek seçim bölgesine, güya geçti… Ammaaa… Yasayı yapanlar kendileri o eski “Sen, ben, bizim oğlan” sistemi ile geldikleri için, intihar etmediler, kendilerini de kurtaracak bir sulandırma yaptılar! Oy kullanmanın kördüğüm haline gelmesi, bundan oldu… Hem çarşaf liste yapacaktık ama hem de yerel küçük hesapları da koruyacaktık! Bir de tabii öte yandan, bütün parti yönetimlerinin, meclise kendi istediklerini sokma yetkisini direnmeden halka devretmeleri beklenemezdi! Etmediler… Hep birden kendi aralarında anlaşarak, öyle bir “Sistem” ürettiler ki ayağın kaydı, oyun yansın! “Oyum yanmasın” korkusu ile bilâ mecburi, mühürü birine vurup, “Edesin oyanı”! “Sen, ben, bizim oğlan” düzeni devam etsin… Bu bir oyundur… İsterseniz, bu oyunun öznesi olur, hiçbir düşünce açıklamayan yamalı bohça fikir dünyalarından birinin, bendesi olmaya devam edersiniz… Yok bunu istemezseniz, önünüzde iki yol var: Ya gidip oy kullanmaz, bu sistemi ciddiye almadığınızı gösterir, protestonuzu ortaya koyarsınız! Ya da “Oy vermezsem söz söylemeye hakkım olmaz” sanmaktaysanız, gider ama oyunuzu onların istediği gibi değil, kendi istediğiniz gibi kullanırsınız! “Yakalım oyu?” Buyur nasıl yakmadan karma yapacağını oku o zaman! “Onlar seni saracağına, sen onları sar” dedi CHEtin… Tam oy kullanma… Elli değil, 24 oy kullan… Hiçbir partiye yaramasın, sadece oy verdiğin kişilere yarasın… Lefkoşa’dan 8, Mağusa’dan 6, Girne’den 5, İskele’den 2, Güzelyurt’tan 2, Lefke’den 1 adaya, birer tik at… Hepsinin de boynu altında kalsın, oturup kendilerine göre değil; memleketin ihtiyacına göre yeni bir yasa yapsınlar! Yoksa sonunda, fikirsizliklerini fikir diye tanımlayıp, değil karma, tercihi de sizin elinizden alıp, seçmeni parti başkanlarının yaptığı listeleri onaylayan noter haline sokacaklar… Bu oyunu başlarına geçirmezseniz, olacağı odur…