Yıllar önce bir akşam BRT’de bir programa konuk edilmiştim. Rauf Denktaş Kıbrıs konusunda açıklamalar yapacak, biz birkaç gazete yazarı da soru soracağız… Sıra bana geldiğinde, “Efendim” dedim, “herkes federasyondan bahsediyor ama istenenlere baktığımızda, Rum tarafı bize üniter devleti hazmettirmeye çalışıyor, siz de onlara konfederasyonu… “ Kamera beni gösteriyor, Rauf bey ekranda görünmüyordu, gözlerinin içi gülerek, başını salladı, beni onayladı… Soruma devam ettim, “Neden açıkca Konfederasyon isterim, demiyorsunuz?” Allah rahmet eylesin, lâfı aldı ve sorduğum soruya cevap vermeden, reklam arasına kadar konuştu. Arada da beni yanına çağırdı; “Bak” dedi, “ diplomaside, istediğin, murad ettiğin söylenmez! Her şeyin sırası var! Sırası gelmeden söylediğin şey, istediğine zarar verebilir. O bakımdan, beni zorlayıp durma… Verdiğim cevapla, ikna olmuş gibi, sus!” Dediğini yaptım… Birkaç ay içinde zaten ne istediğini o da açıkca söylemişti… Bizim gibilerin yıllardır söylediğimiz, “Rum tarafı zaten federasyon der ama aslında üniter devlete bizi de azınlık hakları ile eklemeye çalışır” iddiası, en son süreçte de kendini, “ eşitlik olur mu? Dönüşümlü başkanlık olur mu? V.s. “ gibi sorularla ortaya koydu ve 1968’den beri bu minval üzre devam eden “müzakereler”in bir daha çökmesine vesile oldu. Ki öyle olacağını da burada makaleler yazıp, uyarmıştık… Fakat bu defa, elli yıldan beri olmayan bir şey oldu… İlk defa bir Rum hukukçu ki kendisi Rum görüşme heyetinin de bir üyesidir, kamuoyuna da yansıyan Anastasiadis’e yazdığı bir raporda, bugüne kadar, “Ya üniter devlete bir azınlık olarak katılsınlar; ya da bırakın olduğu gibi kalsın” politikası uyguladıklarını kabul etti… Yetkili bir ağızdan ilk defa söylendi ki meğer Rum dostlarımız federasyon falan istemiyorlarmış! Galimera giriye… Hiç farkında değildik… Fakat bana göre, bunun sebebi önemli! Diyor ki adam, “Eşitlik olmadan federasyon olmaz!” (Neymiş? Duydunuz mu?) “Ama biz eşit olarak her federal kuruma eşit söz hakkı olan bir Türk alırsak, 1960-63 arasında olduğu gibi, devleti kilitlemeleri de mümkün olur! Ve biz, dünyaca tanınmış bu devleti de kaybedebiliriz!” Hin-i hacette başka niyetler de olduğunu bilerek, bu iddianın yabana atılacak bir endişe olmadığını belirtelim, çünkü sebepleri ayrı bir yazı konusudur ama o zaman biz gerçekten de Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin bir vergi yasası yapmasını da engelledik, vergi toplamasını da… Doğrudur… Kliridis o meselede “Rauf haklıydı” dedi yıllar sonra ama, vakıa da ortada… Bizim Çözüm Sektörü erbabı, “eşitlikten vazgeçelim” dediler ama o da federasyon değildir! Asıl anlamı, “federasyondan vazgeçelim” demektir! Ne yapalım? Üniter devlete amenna diyelim! Rum tezi… Ki elli yıldır kendi bile söylemeye cüret edemiyor! Çünkü olmaz, olamaz, olmayacak… Çare? Poliviu da aynını söylüyor: Federasyon’dan vazgeçelim… Ama o “olur” bir şey söylüyor: “Gevşek bir federasyon ya da konfederasyonu kabul edelim de obür türlüsü elimizdekinden de olmamıza sebep olabilir!” Şimdiye kadar olduğu gibi zamana oynasanız badriodi? “O da olmaz” diyor… “Doğu Akdeniz’deki bu yeni durumda, enerji kaynaklarının varlığı, her an bir kazaya uğramamıza neden olabilir! Unutmayın ki Türkiye bu bölgenin en önemli devletidir ve öyle de kalacaktır ve Doğu Akdeniz’den kovulmayı kabul etmeyecektir! Ve sanmayın ki yeni bir kazaya uğrarsak ya AB ya da ABD bizi korumak için Türkiye ile vuruşmayı göze alabilir! Bu kazaya açık statükoyu koruma politikamız da çok tehlikeli bir hale gelmiştir, değiştirmeliyiz…” Cem Emre’de kaydı varsa, (bende yok) Annan Planı’na giden süreçteki Denktaş/Kliridis’in ilk görüşmelerinin akşamı BRT’de yayınlanan programının kaydını bana da göndersin lütfen… O gece orada da demiştim ki: “ Dünya çözümü zorluyor ama göreceksiniz şimdi EOKA yok, bu süreçte de Helen milliyetçiliğinin bayrağını, AKEL eline alacak!” Aldı… Evet! İleri geri konuşuyor… Bu taraftaki müntesipleri de ne diyeceklerini şaşırdılar… Anastasiadis’in yeni açılımının açıklanması, budur… Gerçek ona çarptı… Şimdi, bir anlaşma yapalım mı? Dönüp Rum Ulus devletçiğinin bir azınlığı mı olalım? Yoksa yeni bir savaşı mı bekleyelim? Elimizde “federasyon” seçeneği kalmadı… Muhatabımız kabul etmediğini söylüyor, gerekçesi de ortada… Siz Kiprianu’ya bakmayın! Hristofyas da kabul etmiş değildi ki! Talât’la oynadı, o kadar… Kendi niye kabul etmedi hükümette iken? Ne “imanla şey edince beton delinir”!Ne de çevir kazı yanmasın diye bahaneler üreterek, federasyon kurulabilir! Adamın kendisi “konfederasyon” demeye getiriyor, daha ne? Denktaş da ölmüştür, korkmayın! “Haklı çıktım” diyerek on seçim daha kazanamaz… Demek ki elli senedir yanlışı biz yapıyormuşuz be arkandaşlar… Olmazmış, hakikaten istediğimiz… Daha ne desin Urumoğlu?