Şu sıralar şekli şemail ile toplumların gelişim düzeyleri arasında kendine yer seçmeye çalışanlar aklıma takıldı ya? Etrafta gördüklerim “batıyor”! 12 Eylül döneminin okulları ve üniversiteleri, güya “apolitikleştirme” süreci, Türkiye’de başka türlü cevap bulmuştu ama bizde de kendimize has bir tip yetişmesine sebep oldu. Ortadan fikri, düşünceyi kaldırır, silerseniz, onay yönünde de olsa; karşı çıkma esasına da dayansa, reaksiyon ya da aksiyon, tepkilerden ibaret bir tavır koyma boyutunda kalıyor. Şimdi ikisini de çok sever ve ayrı ayrı takdir ederim ama şu örneğe bakın: Bizim Turgut Çalıcı’yı, herhalde CTP Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis üyeliğine aday gösteriyor; sosyal medyada altındaki ilk destek, sayın Tolga Ahmet Raşid’den: “ Desteğimiz seninle YOLDAŞ…” ! Yani desteğine sevinirim ama eğer Turgut ile Tolga Bey, “yoldaş” oldularsa, ben yolu sorgularım, kusura kalmayın! Memleketin atadan en zengin “burjuvası” ile deyim yerinde ise “çulsuz” CTP Göçmenköy Örgüt Başkanı “yol” paylaşıyorlarsa, ya biri fabrikaları “kamulaştırıyor” demektir, ya da öteki artık sermayenin adamı olmuştur, sol mol fasa fiso… Bu işaretçiği de koyma ihtiyacı duydum… Bir diğer örnek, mevcut Lefkoşa Belediye Başkanı Harmancı’nın söyleminde gizlidir! Hangi gizli pazarlık ile CTP tarafından desteklendiğini bilmem ama öyle bir konuşuyor ki bilmeyen Cemal Bulutoğlu’nu başkanlıktan indirenin o olduğunu zannedecek! Kadri Fellahoğlu ne oluyor be arkadaş? Müntesiplerinin sosyal medyada yazıp çizip durdukları o “belediyeyi temizledi” işini Kadri zaten yapmıştı, sen geldin buz gibi buldun… Hade Harmancı’da evvel eski TKP kromozomlarında bulunan rakibini CTP’yi sanmak gibi bir “arıza”var, anladık! CTP yönetimine ne oluyor? Kendi başkanınızın yaptıklarını yok farz eden bir adayı, tabanın tümünün desteklemesini nasıl beklersiniz? Kadri Fellahoğlu’nun ne gibi bir fenalığını gördünüz? Anlamış değilim… Her verilen görevi yapıp, her girdiği seçimi parti adına kazanmak gibi bir kötülük mü yaptı partiye ki adını bile silmeye çalışan biriyle al takke ver külah gidiliyor? Kötülükten değil! Belli bir düşünce sistematiği ile düşünmeyince, böyle oluyor… Lâfın başı ile dibi, karışıyor ne yazık ki! Solculuk adına “burjuvazi” ile YOLDAŞ olunuyor da Kadri sanki düşman! Biz (derken, eski Osmanlı toplumları) zaten öteden beri Batı Avrupa odaklı düşünce sistemlerinin tümü ile mutazaralıydık… Samuel Huntington bunu yazınca hallendik, çünkü aynayı suratımıza tuttu… Neden sorunlu idik? Zira bizim toplumsal hafızamızda ne Yüz Yıl Savaşları var, ne Protestanizm ne engizisyon ne de Aydınlanma! Ruhumuzda yok yani… Okuyup öğrenmeyi de yasaklarsanız, sonuç işte böyle oluyor… Bu fikirsel fukaralıklar karşısında şimdi “Okuyun” desek ağır kaçacak, onun için ben “modernleşme” için bir reçete sunuyorum, buyurun: “Urumlar haklıdır”denilecek… Ve asıl haksız olduklarında bu iddia edilip, kendi tarihini bilmeyen kara cahil entelektüel rolü oynanacak… Böylece Anastas insafa gelip, Kıbrıs’ta Barış’ı artık engellemeyecek, sanılacak! Türkiye’den gelen hiçbir şey beğenilmeyecek. Bunun nişanesi olarak, Türk dili bile doğru dürüst bilinmeyip, imlâ kurallarından bile habersiz, kör kütük olunduğu, şan olsun diye ortaya dökülecek… Bilindiği iddia edilen İngilizce da Cockney olacak… Hazretin insanları “üstün olanlar” ve “aşağı olanlar” diye ikiye ayırdığı bilinmeyecek, çünkü “zaman kitap okuma zamanı değil” ama sosyalistlik, barışçılık adına Nitzche aforizmaları paylaşılacak, nette var… Velesbit sürülecek, İngiliz Kraliçesi’nin işe metro ile gittiği iddia edilecek, zamanında o zamanın parası ile her sene 15 bin pound zarar ettiği ve paranın da köylere konan vergilerle karşılandığından dolayı kapanmak zorunda kalındığı bilinmeyecek ama Mağusa’dan sabah çıkıp, Evrihu’ya gece vardığından bihaber, tren istenecek… “Avrupa’da öyledir”! Hanımın maaşı Kombos’a bağlanılıp, bir mersendescik edinilerek, trafikte dolaşan arabaların %30’u lüks Alman arabası iken, Almanya’dan da maddi destek istenecek ki Merkel size “Allah bana ben de size, başka kapıya” diyebilsin… Bir köpecik edinilecek ve it çocuktan daha çok sevilir numaraları yapılacak. Suriyeli, Somalili Iraklı çocuktan da daha çok sevilecek yani, harbiden… Google’dan Doktora yapmaya çabalanılacak. Bir tek kitap adı bulunmayan kaynakçalarla tez yazılacak… Otçu olunacak… Uyarsa, hap da keser! Her türlü cinsel çeşitleme yeni ve batılı sanılıp, övülecek ve denenecek! Denenince da hoşlaşılacak. Fikir özgürlüğü diye barlarda toz dumana katılacak, ama farklı kim konuşursa, öyle bir vaveyla çıkarılacak ki farklı olanlar, şerrinden yılıp, konuşmaya korksun. En ünlü lâfı “İki üç daha fazla Vietnam” olan, “ölüm mitralyoz sesleri arasında gelecekse, hoş geldi” demiş bulunan Ché’nin posteri göğse asılacak ama “vicdani red”ci de olunacak… Eksiğim varsa, bayram kafası ile yazmama verin… Ve yaptığım iyiliği de bilirseniz bilin… Bunları yapın, ondan sonra da sizi neden Canterbury Piskoposu atamaz diye İngiltere Kraliçesi’ne kızın, hakkınızdır…