İKİ ERZURUMLU ANNE...
1877-78...
Osmanlı-Rus harbi....
Ruslar, ordu komutanı Ahmet Muhtar Paşa’yı karargâhında bir gece baskını ile ele geçirip, Erzurum’u işgal etme planları yapmaktadırlar...
Karargâh içerisindeki Ermeni askerlerden aldıkları yardımla bir gece vakti Aziziye Tabyasına baskın yaparlar.
Gafil avlanan asker toparlanmaya fırsat bulamadan kılıçtan geçirilir. Durum hemen Mecidiye Tabyasına ve şehre iletilir. Tabyalarda yaşanan can pazarına Erzurum halkı başlarında Ahmet Muhtar Paşa ile yetişir.
Az sayıda genç, yaşlı, çocuk ve kadınlardır tabyaların imdadına koşan...
Ve imdada koşanların çoğu genç kadın ve gelinlerdir...
Bu gelinlerden birisi de çocuğunu emanet ettiği, elindeki satırı ile Nene Hatun’dur...
*
Yıl 1919...
Vatanın tamamına yakını işgal altında, İstanbul tutuklu...
Anadolu karanlık ve umutsuz...
Sıcak, tozlu bir Temmuz sabahı...
Erzurum’un Ilıca kapısı...
Mustafa Kemal ve arkadaşları tozdan görünmeyen bir otomobille Erzurum’a geliyorlar...
Yollar, memlekete dönmeye çalışan göç kafileleri ile dolu...
Otomobilin önüne genç bir kadın çıkıyor ve durduruyor...
Bu, birçok cephede savaşmış, silahını henüz duvara asmamış bir savaşçıdır...
Adı, Kara Fatma...
Birçok cephede bu isimle tanınmış ve ünlenmiş...
Binbaşı kocasını Sarıkamış Harbinde kaybedince köyüne dönmüş ve vatanın kurtuluşu yolunda Kongre toplamak için Erzurum’a gelen Mustafa Kemal’i karşılıyor...
Mustafa Kemal’e diyor ki,’Emredin savaşalım ve düşmanı bu ülkeden temizleyelim...’
Mustafa Kemal, ziyadesiyle duygulanıyor...
Diyor ki, ‘Sen silah kullanmasını bilir misin, Kara Kız...’
Nitekim Kurtuluş Savaşı başladığında, unvanını Paşa’dan alan Kara Fatma, emrindeki 300 kişilik bir grupla Anadolu’nun bir çok cephesinde kahramanlık destanları yazıyor...
*
Türkiye’nin Milli Mücadelesinde yalnızca Erzurum Kadını değil, milletin bütün kadınları erkeğinin yanında aynı fedakârlığı ve kahramanlığı sergiledi...
Milli Mücadele’nin hemen ardından 1923 yılının Mart ayında Mustafa Kemal;
‘Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.’
İfadesiyle kadınlarımızı tarihteki lâyık olduğu yere koydu...
*
Pazar günü Anneler Günüydü...
İki Erzurumlu Annenin Vatan için fedakârlığını kısaca anlattım...
Bütün Annelerimizin gününü kutluyor ve ellerinden öpüyorum...