?>

Gaziantep OSB ve provokatörler -2-

Mehmet Demir

4 yıl önce

Gaziantep OSB ve provokatörler -2-   Geçtiğimiz hafta Gaziantep OSB ve provokatörler yazımdan sonra, arayan, görüş ve önerilerini belirten çok sayıda kişi oldu.    Herkesin ağırlıklı görüşü, yazımın sonunda kısaca değindiğim, sendika meselesi üzerine oldu.    Gaziantep OSB'de şu anda bir kaç fabrikada devam eden grev meselesiyle ilgili, bu sorunun bir kaç provokatör tarafından kaşındığını ve özellikle sendika kökenli bir kaç kişinin bu meseleden siyasi rant çıkarma peşinde olduğunu belirtmiştim.    Anladım ki, bu konu öyle bir kaç cümle ile geçiştirilecek kadar basit değil.  Bu nedenle, hafta içinde sendika-işçi-işveren üçgeninde yaşananlarla ilgili biraz araştırma yaptım...   Bir fabrikadaki 17, diğer fabrikadaki 4 işçinin grev nedeni belli. Her iki işletme de Kod-29'dan işçileri işten çıkartıyor.    Peki Kod-29 nedir?    Pandemi sürecinde işçi çıkarmanın yasak olması nedeniyle, Kod-29 uygulaması işten çıkarma yasağının istisnası oluyor. Yani, işçinin "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışlar" sergilediği gerekçesiyle iş akdinin feshi anlamına geliyor. İşverenin işçisini bu kod ile çıkarabilmesi için, işçinin 4857 sayısı İş Kanunu'nun 25/II bendi kapsamında belirtilen fiilerden birini işlemesi gerekmekte. Bu kod ile işten çıkarılan işçiye kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi hakları verilmek bir yana, işçi çıkarılma kodu nedeniyle işsizlik maaşı dahi alamamaktadır.    Son cümle önemli. Bir kez daha tekrarlayalım. Kod-29 istisnası ile işten çıkarılan işçi, kıdem ve ihbar tazminatlarını alamadığı gibi, işsizlik maaşından da oluyor...   Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.   Şu anda grev yapılan iki işletmeden birisi Uslu ailesine ait boya fabrikası. CHP'li kimliklerini hiç bir zaman gizlemeyen bir aile. Daha da önemlisi, kentte bir çok sosyal faaliyette her zaman önderlik eden, sosyal tesis, okul, ve cami başta olmak kentte ne ihtiyaç varsa, ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyorlar. Daha geçen hafta valilikte yine sosyal yardım protokolüne imza attılar. Kendileri ile bir gün bile oturmuşluğum, kalkmışlığım olmasa da, bir çok ortamda hayırseverlikleri ile anıldığını duyuyor ve söylüyoruz...   Aynı şekilde, Kaplan ailesini söylemeye zaten gerek yok. Kente yaptıkları sosyal yardımları bir kenara bıraktım, bir elin verdiğini öteki el görmesin niyetiyle ihtiyaç sahibi kişilere, ailelere neler yaptıklarını bilmeyen yok...   Ve bu iki işletme, binlerce kişiye istihdam sağlıyor. Hiç düşündünüz mü, bu kadar kişiye istihdam sağlayan işletmeler, 15-20 kişi ile neden kötü olsunlar? Hele bir de bu pandemi sürecinde.    Araştırdığım kadarıyla öğrendiklerimi yazayım.   Şu anda grevde olan işçilerin, işçi çıkarmanın yasak olmasını fırsat bilip, iş yavaşlatma, koşulları bahane edip, işi ağırdan alma, bu şekilde de diğer işçilere kötü örnek oldukları iddiasıyla işten çıkartılmışlar. İşletmeler, bunu uygularken, günlük üretim kapasitesi ve performansa göre yapılan üretimi de kayda alıp, işini sağlama almışlar. Yani, işin yavaşlatıldığını belgelemişler...   Ardından, işten çıkarılan sendikalı olan bu işçiler de yasal haklarını kullanarak grev başlatıyorlar...   Elbette nasıl ki işçinin hakkı varsa, işverenin de hakkı var. Grev yapmak bir haktır, ama grev yaparken çalışan diğer işçileri, "Niye çalıyorsunuz, neden bize destek olmuyorsunuz" diye taciz etmek hak mıdır?    İşletmenin kapısında durup, her gelen işçiye sataşmak işçinin emeğine saygı mıdır?   Daha da önemlisi nedir biliyor musunuz?   Grev yapılan iki işletmenin önünde de, haklarımızı alacağız yazıyor.. Güzel. Peki şunu biliyor musunuz? Her iki işletmenin de, çıkarılan işçilere, tüm ihbar ve kıdem tazminatları ile diğer haklarını verdiklerini, ama bu taleplerinin kabul edilmediğini...   Kaldı ki, Kod-29 istisnası, çok açık şekilde, ihbar ve kıdem tazminatları ile diğer hakların ödenmesinin de önüne geçtiği halde...   Buna rağmen her iki işletme, olay büyümesin diye geri adım atarak "Tüm haklarınızı sonuna kadar veriyoruz, yeter ki bunu sona erdirin" dese de, grev hala devam ediyor. Provokatörler de keyif sürüyor...   İşçilerin talepleri, yeniden işe dönüş. Peki soruyorum...   Bu kadar yüz-göz olduktan sonra siz orada nasıl çalışacaksanız, işveren sizi nasıl çalıştıracak?   Her iki işletme, işçilerin tüm haklarını vermelerine rağmen, bu işin uzatılması, provokatörlerin oyunu değilde nedir?   Geçen hafta yazmıştım, yine yazıyorum, bu mesele daha fazla provoke  edilmeden bir şekilde sona erdirilmeli. Bunun için işverenler üzerine düşeni yapıp, tüm haklarını vermeyi kabul etmişlerken, işçilerin de provokatörlük yapanları dinlemeyip, mantıklarıyla hareket etmeleri işin en doğrusudur...  
YAZARIN DİĞER YAZILARI