?>

DÜNYAYA SIĞMAYAN İNSAN!

Haşim Özyurt

4 yıl önce

İnsanın dünyaya gelir gelmez ilk amacı doğal olarak hayatta kalmak olmuştur.  Bunun için avlanmış, ekmiş biçmiş ve bu işlemleri daha pratik hale getirmek için aletler icat etmiştir. Güneşi kovalar gibi yakın tarihe kadar insanların çoğu göçebe bir hayat yaşamış ve hem hayvanların hemde kendilerinin rahat edeceği coğrafyalara taşınmış durmuştur. Bu kadar gayretin sonunda insanların adeta insan kutusu olarak görünen dev plazalara, apartmanlara sıkıştırılmış olması traji-komik bir hadisedir. 90'lu yılların sonuydu sanırım. Çoğunuz hatırlarsınız çift katlı otobüsler vardı. Çocuk aklı İstanbul'a giderken hep üst katta seyahat etmek isterdim. Daha sonra yaşanan kazalar bunun güvenli olmadığını gösterdi de vazgeçildi o işten. Şayet imkan olsaydı belkide 5/10 katlı otobüslerle seyahat edecek, 3/5 katlı uçaklarla uçacaktık. Kapitalist sistem insanı preslemek ve suyunu çıkarıp nakite çevirmek konusunda oldukça kararlıydı! Tabii fizik kuralları devreye girince hevesleri kursaklarında kaldı! Son araştırmalar gösteriyor ki, çok katlı binalarda kalan insanlarımız artık site içi müstakil evlere hücum ediyor. Neden? İşte efendim, salgın hastalıklar var ne kadar az insan o kadar iyi, deprem riski var 40 katlı bir bina üzerimize çökeceğine tek bizim tavan daha iyi, başka? Bu müstakil evlerin kendine ait yeşil alanları oluyor, hem hobi olarak uğraşıyoruz hem çoluk çocuk toprak görüyor. Gayet mantıklı gerekçeler yani. O halde diyebiliriz ki, insan doğaya geri dönüyor! Peki geri dönülecek bir doğa kaldı mı? Derelerin, nehirlerin yönlerini değiştirip barajlarımıza akıttık. Elimizden gelse bulutlara hükmedip istediğimiz yere yağmur yağdırıp diğer yerlerin ne hali varsa görsün diyeceğiz. Yağmur bombası denen bir şey var ama İnşallah tam randımanlı kullanılmaz! Doğayı tahrip edip yerlerine şehirler inşa ettik ve şimdi kendi eserimizden kaçmaya çalışıyoruz. Nasıl kaçacağız? İnsanoğlu kendine dünyada bir yaşam cebi bırakmadı ki! Her yeri tarumar ettik! Zamanla şimdi kaçtığımız müstakil evlerde kurtarmayacak bizi. Dünyanın konaklama yeri olduğunu kabullenmeliyiz. Konaklamak ile sahiplenmek arasındaki uçurumu görmeliyiz. Her şeye ve her yere sahip olup, kendi çıkarlarımıza göre dünyayı değiştirmenin sonucunu hepimiz çok ağır bedeller ile ödüyoruz. Başta NASA olmak üzere bir çok kuruluş alternatif dünya arayışında.Çünkü dünyadaki kaynaklar yakında artan nüfusa yetmeyebilir. Neden yetmeyebilir? Çünkü kontrolsüz çoğalıyor ve herşeyi tüketmek istiyoruz! İnsanoğlu artık kendi eseriyle yüzleşmeli ve doğayla savaşmayı bırakıp biran önce doğayla barışmalıdır! Doğanın bize sundukları ile yetinmeyip, tamamını istersek kaçacak hiç bir yerimiz olmayacak! Kalın sağlıcakla..  
YAZARIN DİĞER YAZILARI