Ankara
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın bir parçası olarak 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde 55 azaltma hedefi içeren paketi "Fit for 55" adı altında açıklarken sınırda karbon düzenlemesinin geçiş dönemi sonrası 2026'dan itibaren hayata geçirilmesi planlanıyor.
TOBB, Yeşil Mutabakat'a hazırlıklı olabilmek için konuyu yakın takibe aldı. TOBB çatısı altında, Ekim 2020'de özel sektör temsilcilerinden oluşan Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu kuruldu. Çalışma grubu bünyesinde, sınırda karbon düzenlemesi kapsamına dahil edilmesi planlanan sektörlerin stratejilerinin belirlenerek, yol haritalarının hazırlanmasına, sorun ve çözüm önerilerinin belirlenmesine ağırlık verildi.
Reel sektörün bu konudaki farkındalığını artırmak için çalışmalar yapan TOBB, eylül ayından itibaren sektör meclis başkanlarının katılımıyla konuyla ilgili webinarlar düzenlemeye başladı. Sektör bazlı webinarlarda, konuya ilişkin genel ve sektörel bazda detaylı bilgilendirmeler yapılıyor. Sektörlerin konuya ilişkin soruları da canlı yanıtlanıyor. Özellikle sınırda karbon mekanizmasına dahil olan ve yakın zamanda kapsama girecek sektörlerin almaları gereken önlemler ayrıntılı anlatılıyor.
Bunun yanı sıra sektörler özelinde gelecek dönemde AB sınırlarında alınacak tedbirler, kullanımı kısıtlanacak veya yasaklanacak ürünler, sektörlerin döngüsel ekonomiye geçiş olanakları, tedarik edilen ürün ve servislerin de düşük karbon ayak izi olmalarının önemi vurgulanıyor.
Bundan sonraki süreçte de sektör meclisleri aracılığıyla Yeşil Mutabakat ile ilgili bilgilendirme ve farkındalığın artırılması amacıyla ülke genelinde çalışmalar yapılacak. Öncelikle tüm TOBB üyelerinden başlamak üzere ülke genelinde hazırlıkların hızlanması sağlanacak.
"Sanayide üretim metodu değişikliğine gidilmeli"
TOBB Türkiye Enerji Meclisi Başkanı Zeki Konukoğlu, AA muhabirine, Türkiye ihracatının yüzde 60'ının yapıldığı AB ülkelerindeki Yeşil Dönüşüm sürecinin sektörleri yakından ilgilendirdiğini söyledi. Sınırda karbon düzenlemesine öncelikli olarak çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre ve enerji gibi sektörlerin tabi tutulacağını ve bunları kimya, otomotiv, ambalaj, plastik, tekstil, inşaat ve kağıt sektörlerinin takip edeceğini belirten Konukoğlu, "Söz konusu sektörlerin yoğun karbon salınımı olması ve konulara kolaylıkla adaptasyon donanımlarına sahip bulunmaları, uygulamaya geçişte önemli rol oynayacak." dedi.
AB'ye ihracat yapan firmaların karbon ayak izlerini düşürmek adına çalışma başlatmaları gerektiğine işaret eden Konukoğlu, şöyle konuştu:
"Firmaların gerek süreçleri esnasında meydana gelen doğrudan karbondioksit emisyonlarını düşürmesi gerekse tedarikçilerinden temin ettikleri ham madde, yardımcı maddeler ile ambalaj enerji, lojistik gibi faaliyetlerinden kaynaklı dolaylı emisyonlarını azaltmak adına çalışmalar yapması önemli olacaktır. Örneğin tükettikleri elektriği yeşil enerji santrallerinden aldıklarını sertifikalandırmaları önemli bir adım niteliği taşıyacaktır. Bunun yanı sıra tüm tedarik zincirlerini de sürecin içinde görmeleri ve tedarikçilerini de bu doğrultuda yönlendirmeleri önemlidir."
Konukoğlu, sanayicilerin de süreç içinde üretim metodu değişikliklerine gitmelerinde ve bu konularda tanımlanabilecek teşvikleri gündeme taşımalarında fayda olacağını bildirdi.
"Paris Anlaşması ile hız kazanacak"
TOBB Türkiye Dayanıklı Tüketim Malları Meclisi Başkanı Fatih Ebiçlioğlu da beyaz eşya, tüketici elektroniği, küçük ev aletleri sektörlerini temsil eden dayanıklı tüketim malları sektörünün toplam ihracatının yüzde 58'ini AB'ye gerçekleştirdiğine dikkati çekerek, "Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyum için eğer gerekli adımlar zamanında atılabilirse ihracatımız açısından önemli bir fırsat penceresi açabilecektir. Şu anda Türkiye için gördüğümüz en büyük risk sınırda karbon düzenlemesi nedeniyle rekabetçiliğimizin zarar görmesidir. Önümüzdeki süreçte gerek kamu kurumları ve gerekse özel sektörün planlamaları için daha net ve somut hedeflerin ortaya konulması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
Sınırda karbon düzenlemesine hazırlık için atılması gereken en öncelikli adımın, Türkiye'de AB'ye uyumlu bir Emisyon Ticaret Sistemi'nin ivedilikle hayata geçirilmesi ve bu sayede düzenlemeden muafiyet sağlanması olduğunu vurgulayan Ebiçlioğlu, "Bu şekilde karbon maliyetlerinin ülke içinde kalması ve ülkedeki çevre ve iklim yatırımları için değerlendirilmesi sağlanabilecektir. Sektör özeline baktığımız zaman yenilenebilir enerji yatırımlarının yapılması, enerji verimliliği çalışmalarının hız kazanması, tüm değer zincirini karbonsuzlaştıran faaliyetlere yönelmeleri gerekli. Paris Anlaşması'nın onaylanmasıyla birlikte azaltım ve uyum faaliyetlerimiz daha da hız kazanacaktır. Bu kapsamda endüstrilerin kendi 2030 azaltım hedeflerini belirlemeleri ve 2050 karbon-nötr hedefine göre bir yol haritası oluşturmaları kendi verimlilikleri ve bu alanda oluşturulacak küresel fonlardan daha fazla yararlanabilmeleri için büyük önem taşıyacak. Bu dönüşüme ayak uyduramayanların her anlamda kaybedeceği artık açıktır." ifadelerini kullandı.
"Yeşil dönüşüm yapacak kuruluşlara destek verilmeli"
TOBB Türkiye Demir ve Demir Dışı Metaller Meclisi Başkanı Veysel Yayan da bu süreçte özellikle karbon kaçağı riski yüksek çelik, çimento, alüminyum gibi sektörlerin etkilenmesinin beklendiğini belirterek şunları kaydetti:
"Sınırda karbon vergisinin aramızdaki Gümrük Birliği ve serbest ticaret anlaşmaları sebebiyle Türkiye'ye uygulanmamasının gerektiği değerlendirilmektedir. İklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla karbon emisyonu azaltımı yapabilmek ve karbon kaçağı riskini azaltabilmek için Türkiye'deki sanayi kuruluşlarının Avrupa'daki kuruluşların, özellikle AB Emisyon Ticareti Sistemi'nin ilk fazında yararlandığı ücretsiz tahsisatlardan yararlandırılması, halen sektörlerden kesilen çevre katkı payı gibi uygulamalara son verilmesi, uygulanacak Emisyon Ticareti Sistemi'nden sağlanacak gelirlerin tümüyle yeşil dönüşüm yapılacak kuruluşlara tahsis edilmesi önem taşımaktadır."