Berlin
Almanya'nın Hanau kentinde, 19 Şubat'ta Tobias Rathjen adlı teröristin aralarında 4 Türk'ün de bulunduğu 9 göçmen kökenli kişiyi öldürmesinin ardından ülkede gözler bir kez daha ırkçı grupların işlediği suçlara çevrildi.
Söz konusu ırkçı saldırının hem ülke içinde hem de ülke dışında etkisi büyük oldu. Irkçı saldırı Almanya'nın dünyadaki imajına zarar verdi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, terör saldırısına ilişkin "Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır." açıklamasında bulundu.
Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble, Hanau'daki katliam sonrası dürüst olunması gerektiğini vurgulayarak "Devlet, aşırı sağcı tehlikeyi uzun süre hafife aldığını itiraf etmelidir." ifadesini kullandı.
Ülkedeki ırkçılık sorunu Hanau'daki katliamla kalmadı Estorf Belediye Başkanı Arnd Focke, aşırı sağcıların saldırıları nedeniyle görevinden istifa etmek zorunda kaldı.
Almanya'da Sosyal Demokrat Partinin (SPD) siyahi milletvekili Karamba Diaby'nin Halle kentindeki ofisine kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş edildi.
İç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), ülkede 13 bini şiddet yanlısı olmak üzere 24 binden fazla "aşırı sağcı" bulunduğunu açıkladı.
Aşırı sağcılar, ülkede özellikle son 30 yılda kundaklama, terör saldırısı, adam öldürme ve yaralama gibi çok sayıda eylem gerçekleştirerek 200'ün üstünde kişiyi öldürdü.
İçişleri Bakanı Horst Seehofer, ülkedeki en büyük tehdidin aşırı sağdan geldiğini belirterek ırkçılığın Almanya için ne kadar büyük bir sorun olduğunu vurguladı.
Kovid-19 salgını Almanya'yı olumsuz etkiledi
Kovid-19'un ilk dalgasında çok fazla etkilenmeyen Almanya ikinci dalgada salgını kontrol altına alamadı.
Virüs ile mücadelede örnek ülke olarak gösterilen Almanya'da hazirandan ağustos ortasına kadar günlük vaka sayıları 200 ile 1000 arasında seyretti ve salgın kontrol altında tutuldu. Kovid-19 kaynaklı günlük ölüm vakaları da özellikle ağustosta tek haneli rakamlara indi.
Başbakan Merkel, ülkenin yüzde 60 ile 70'ine Kovid-19 bulaşabileceği uyarısında bulunarak "Koronavirüs salgınının etkileri 2008 yılındaki banka ve finans krizinden daha kötü." ifadesini kullandı.
Kovid-19 salgını sürecini yönetme konusunda sıkıntılar yaşanan ülkede halka maske temin edilemedi.
İkinci dalgada da günlük Kovid-19 vakası sayısı 30 bini geçti ve 1 milyon 700 bin sınırına geldi. Kovid-19 kaynaklı ölüm sayısı ise 31 bini buldu.
Kasımdan bu yana ikinci geniş kısıtlamalara devam edilen ülkede tedbirlere karşı birçok protesto gösterisi yapıldı. Hatta aşırı sağ çevreler bu gösterileri etki altına alarak gövde gösterisine dönüştürmek istedi.
Alman hükümeti, koronavirüs salgınının vurduğu ekonomisini kurtarmak için 2013'ten bu yana ilk kez borçlandı. Çeşitli araçlarla ekonominin ayakta kalmasını sağlamak için 800 milyar avroluk teşvik paketi hazırlayan Almanya, Avrupa'da Kovid-19 teşvik ve yardımları konusunda en dikkat çekici ülke oldu.
Bu kapsamda, anayasadaki borç freni askıya alınarak federal hükümete ekonomik kurtarma ve toparlanma önlemlerini finanse etmek için 2020'de 218 milyar avroya kadar net yeni borç alma izni verildi.
Kovid-19'a karşı teşvik paketleriyle Almanya'nın kamu borcu, geçen yılın ocak-eylül dönemine göre 296,4 milyar avro artış göstererek yaklaşık 2,2 trilyon avro ile tüm zamanların rekorunu kırdı.
Alman ekonomisi ikinci çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 9,7 daraldı. Bütçenin 2019'un ilk yarısında 46,5 milyar avro fazla vermesine karşı 2020'nin ilk yarısında bütçe açığı 51,6 milyar oldu.
Ülkede özellikle turizm alanında faaliyet gösteren şirketler iflasın eşiğine geldi.
Almanya’nın AB Konseyi Dönem Başkanlığı
Almanya, 1 Temmuz'da Hırvatistan'dan devraldığı Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanlığını 1 Ocak 2021'de Portekiz'e devretmeye hazırlanırken, ülkenin, Başbakan Merkel'in liderliğinde 6 aylık AB başkanlığında başarılı olup olmadığı gündeme geldi.
Uluslararası sahnede daha güçlü ve yenilikçi bir AB hedefiyle dönem başkanlığını devralan Almanya, AB'nin 2021-2027 dönemine ilişkin bütçenin belirlenmesi, iklimin korunması, dijitalleşme, hukukun üstünlüğü ve İngiltere'nin birlikten ayrılmasına ilişkin müzakereler ülkenin uğraşmak zorunda olduğu konular oldu.
Berlin, AB Konseyi Dönem Başkanlığına hazırlanırken martta hesapta olmayan Kovid-19 kriziyle mücadeleyi de gündemine eklemek zorunda kaldı.
Bu çerçevede, Kovid-19 salgınında ilk kaosun ardından AB'ye üye devletlerin büyük ölçüde uyum içinde hareket etmesi, Almanya'nın başarısı gösterildi.
Almanya, AB bütçesini bloke eden Macaristan ve Polonya'yı bu tutumundan vazgeçirmeyi başararak 1,8 trilyon avroluk mali paketin önünü açtırdı. Merkel ve ekibinin son altı ayda sorunları çözmekte pragmatik yöntemler seçtikleri yorumu yapıldı.
Yine Almanya’nın dönem başkanlığında, AB ve İngiltere, Brexit sonrası ticari ilişkileri belirleyecek anlaşma müzakerelerinde uzlaşı sağlarken, AB liderleri sera gazı emisyonlarını 2030'a dek en az yüzde 55 azaltmaya yönelik kararlar aldı.
Ancak Almanya bu süreçte tüm hedeflerine ulaşamaması dikkati çekti. Örneğin, yıl sonuna kadar Çin ile planlanan bir yatırım anlaşması imzalanamadı. Leipzig'de planlanan AB-Çin zirvesi salgın nedeniyle yapılamadı.
Avrupalı şirketler için çok önemli olan söz konusu anlaşma müzakereleri yerinde sayarken, ABD ile ticari ilişkiler de son altı ayda kötüleşti. AB'nin uzun zamandır transatlantik ilişkilerde umut edilen yeni başlangıcı ABD Başkanı Joe Biden'a bağlamak durumunda kaldı.
Almanya'nın dönem başkanlığında Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine karşı çıkan AB, bölgedeki hidrokarbon rezervlerin paylaşımı konusunda adil davranmadı.
Bu arada Almanya, AB'nin Balkan politikasındaki uzlaşma arayışında bir başka başarısızlık daha yaşadı. AB içindeki çok sayıda tarafın AB'nin genişleme politikasında birbirini engellemesi dikkati çekerken, Bulgaristan Arnavutluk ile planlanan AB katılım ve Kuzey Makedonya ile AB üyelik müzakerelerinin veto etti.
Öte yandan, Merkel'in AB hükümetleri arasındaki yüksek itibarının Almanya’ya dönem başkanlığında yardımcı olduğu belirtiliyor.
Merkel’in 2030 iklim hedeflerini uygulamak için AB ülkeleriyle ustaca müzakere ettiği ve Türkiye’ye karşı yaptırım kararlarında gerginliği azaltmada rol oynadığı kaydediliyor.
Merkel’in 2021 sonbaharında siyasete veda etmesinin ardından Avrupa sahnesinde büyük bir boşluk bırakması ve bunun AB’nin geçici olarak hareket etme kabiliyetini sınırlaması bekleniyor.